KARAKUŞ, Şerefeddin

(شرف الدين قراقوش)

Şerefüddîn Karakuş en-Nâsırî el-Muzafferî et-Takavî (ö. 609/1212)

Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinde Libya ve Güney Tunus’ta faaliyet gösteren kumandan.

Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni Takıyyüddin’in memlükü olduğu için “Takavî”, Selâhaddin adına hutbe okutup para bastırdığı için “Nâsırî” nisbeleriyle anılır. Tîcânî ve ona dayanan İbn Haldûn ile İbn Galbûn gibi Mağribli müellifler Karakuş’un Ermeni asıllı olduğunu kaydederlerse de İbnü’l-Esîr, İmâdüddin el-İsfahânî ve el-Melikü’l-Mansûr gibi Doğulu müellifler Türklüğü konusunda tereddüt etmezler.

567 (1171-72) yılında Mısır’da kıtlık olması sebebiyle İskenderiye’de Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin babası Necmeddin Eyyûb, dayısı Şehâbeddin Mahmûd ve yeğeni Takıyyüddin Ömer’in hazır bulunduğu bir toplantıda hasat mevsimi geçmeden Mağrib’e Takıyyüddin’in başkanlığında bir sefer yapılması düşünülmüştü. Ancak daha sonra Takıyyüddin’in yerine Şerefeddin Karakuş’un gönderilmesi kararlaştırıldı. Ertesi yıl Karakuş, Muvahhidler’in hâkimiyetindeki Kuzey Afrika’ya sefer için İskenderiye’den hareket etti. 569-570 (1174-1175) yıllarında batıya doğru yoluna devam ederek Senteriye (Sîve), Evcile ve Zâle’yi (Zelle) ele geçirdi. Fizan’da bulunan ve merkezi Zevîle olan Benî Hattâb (Hevvârîler) hânedanını kendine bağladıktan sonra Trablus’a yöneldi. Nefûse dağlarında Muvahhidler’e karşı direnmekte olan Riyâhîler’in emîri Mes‘ûd b. Zimâm el-Bellât ile birleşti. Muvahhidler’e karşı olan diğer unsurlar, Trablus civarında ve Nefûse dağlarında yaşayan Zübâb ve Zi’b Arapları ganimet ve mal elde etmek maksadıyla onun etrafında toplandılar. Karakuş Trablus’u kolaylıkla ele geçirdi.

11 Muharrem 571 (1 Ağustos 1175) tarihinde Karakuş Mısır’dan yeni bir Mağrib seferine çıktı ve Evcile’yi fethetti. Askerleri geri dönmek isteyince Evcile’de bir nâib bırakarak Mısır’a döndü. 572’de (1176-77) tekrar Evcile’ye gidip gelen Karakuş aynı yıl içinde Libya’ya bir sefer daha yaparak bütün Fizan’ı ele geçirdi. Zevîle’deki Benî Hattâb hânedanına muhtemelen bu sırada son verdi. 573 (1177-78) yılında Takıyyüddin’e bağlı emîrlerden Nâsırüddin İbrâhim b. Kara Tekin es-Silâhdâr, emrindeki askerlerle Libya’ya giderek Karakuş ile birleşti. Karakuş ve Nâsırüddin, Rehvân üzerine yürüyüp şehri ele geçirdiler. Daha sonra Gadâmis’i savaş yapmadan teslim aldılar. Bilâdüssûdan’a bir birlik gönderip orayı da ele geçirdiler. Mısır’a dönen Karakuş, 575 (1179) yılı başında Türkler’den oluşan 400 kişilik bir süvari birliğiyle tekrar Mağrib’e hareket etti ve 4 Safer 575 (11 Temmuz 1179) tarihinde Süveyka’da Zübâb kabilesi emîrleri tarafından karşılandı. Karakuş, on gün sonra onlarla birlikte Zelîtîn, Tâbiye, Lebde ve Mesellâte üzerinden Trablus sarayının bulunduğu yere indi. Bu sırada Nâsırüddin İbrâhim es-Silâhdâr ile Karakuş’un arası açıldı ve yapılan savaşta Karakuş yenildi. Ancak çok geçmeden fethettikleri yerleri aralarında paylaşarak anlaşmaya vardılar.

Karakuş 576 (1180) yılı başında, Nâsırüddin İbrâhim’den kendisine ihanet etmeyeceğine dair söz aldıktan sonra batıdaki Demmûr, Matmâta, Züreyķ ve Kābis taraflarına gitti. Demmûr’u ele geçirdi. Bir aydan fazla süren kuşatmanın ardından Kal‘atülataş’ı zaptetti. Ertesi yıl Matmâta bölgesinde bulunan Karakuş, Muvahhidler’i yenip onları 20.000 dinar vergi ödemeye mecbur etti. 580 (1184) yılı başlarında yeniden İfrîkıye’ye yöneldi. Tunus’un Nefzâve bölgesindeki Hamâm ve Beştera kalelerini alarak Nefzâve’nin tamamına hâkim oldu. Tunus, Mehdiye ve Kayrevan dışındaki Tunus şehirlerini ele geçirdi (581/1185).

Kuzey Afrika’da Murâbıt hâkimiyetini tekrar kurmaya çalışan Berberî asıllı Benî Gāniye ailesine mensup Ali b. Gāniye, Muvahhidler’e karşı Abbâsî Halifesi Nâsır-Lidînillâh’tan yardım talep etti. Bunun üzerine halife Selâhaddîn-i Eyyûbî’den Ali b. Gāniye’yi desteklemesini istedi. Selâhaddin de Karakuş kumandasında Oğuzlar’dan oluşan bir askerî birliği İbn Gāniye’nin yardımına gönderdi. Tunus ve Mehdiye şehirleri hariç İfrîkıye’nin tamamına hâkim olan Karakuş ve İbn Gāniye, Muvahhidler’le Kafsa bölgesindeki Umre’de çetin bir savaşa girdiler ve onları bozguna uğrattılar (15 Rebîülevvel 583 / 25 Mayıs 1187).

Receb 583’te (Eylül 1187) Ebû Yûsuf Ya‘kūb el-Mansûr b. Abdülmü’min kumandasındaki Muvahhidî ordusu Karakuş ve müttefiklerinin üzerine yürüdü. Kābis yakınındaki Hâmetü (Himmetü) Matmâta’da yapılan savaşta Karakuş ve müttefikleri büyük bir bozguna uğradı. Karakaş ve Ali b. Gāniye Tûzer (Tozeur) sahrasına kaçtılar. Bu yenilgiden sonra Karakuş elindeki birçok yeri kaybetti ve ailesi yakalanıp Merakeş’e götürüldü. Onun bu savaşın ardından Ebû Yûsuf el-Mansûr’a mektup göndererek itaat arzettiği kaydedilmektedir.

Karakuş 585 (1189) yılında Muvahhidler’in hizmetine girmek istedi. Bu amaçla ertesi yıl Tunus’a giderek Vali Seyyid Ebû Zeyd b. Ebû Hafs b. Abdülmü’min’in sarayında kısa bir müddet kaldı. Daha sonra hile ile Kābis’i zaptetti. Şehrin ileri gelenleriyle Zübâb ve Süleym şeyhlerinden yetmiş kişilik bir heyeti tutuklatıp öldürttü. Ardından Muvahhidler’in hâkimiyetindeki Trablus’u ve Benî Gāniye’nin merkezi Cerîd bölgesinin büyük bir kısmını yeniden ele geçirdi.

Yerli halkın desteği olmadan Karakuş’un hâkimiyetini sürdürmesi imkânsızdı. Nitekim yerli Arap kabileleri ona karşı Yahyâ b. İshak el-Mayorkî ile birleştiler ve Trablus üzerine yürüdüler. Trablus’un 40 km. kadar güneybatısındaki Vâdîmuhsin (Vâdilhîre) denilen yerde yapılan savaşta Karakuş bozguna uğradı ve Nefûse dağlarına kaçtı. Yahyâ, Trablus’u ele geçirip Kābis’e yürüdü ve bir süre kuşattıktan sonra burayı da zaptetti.

Karakuş, 609 (1212) yılında Fizan’daki Veddan Kalesi’nde Yahyâ b. Gāniye ve Zübâbî kabilesi mensupları tarafından öldürüldü. Tîcânî ve ona dayanan İbn Haldûn’a göre Yahyâ b. İshak el-Mayorkî, Zübâbî kabilesiyle beraber 609’da (1212) Veddan Kalesi’nde Karakuş’u muhasara altına almış, muhasaranın uzaması üzerine erzakı ve suyu biten Karakuş kaleyi teslim etmiştir. Ayrıca Zübâb Arapları’ndan kendisini çok sevdiği oğlundan önce öldürmelerini istemiş, onlar da bu isteğini yerine getirmişlerdir. Karakuş’un hayatta kalan oğullarından biri Muvahhidî Hükümdarı Yûsuf el-Müstansır tarafından Oğuzlar’ın kumandanlığına getirilmiştir.

Karakuş ve arkadaşlarının Kuzey Afrika’ya yaptıkları seferlerin en önemli sonucu bölgede Türkler’in yeni bir unsur olarak ortaya çıkmasıdır. Karakuş’tan sonra Oğuzlar’ın bölgedeki mevcudiyeti süreklilik kazanmış, Oğuzlar Muvahhidler ordusunun bir unsuru olmuşlardır. Karakuş’la Kuzey Afrika’ya gelen Oğuzlar’dan bir kısmı Libya’da yerleşmiş, Libya tarihinde günümüze kadar devam eden izler bırakmıştır. Yefrin’de Gazâz (Oğuz kelimesinin çoğulu) adıyla anılan bir kabile mevcuttur. Bunlar büyük ihtimalle Karakuş ve


arkadaşlarının soyundan gelmektedir (Şeşen, TD, XXXIII [1982], s. 198).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebü’l-Hasan İbn Galbûn, et-Teźkire fi’l-ķırâǿâti’ŝ-ŝemân (nşr. Tâhir ez-Zâvî), Kahire 1349/1930, s. 62, 64; el-Melikü’l-Mansûr, Miżmârü’l-ĥaķāǿiķ ve sırrü’l-ħalâǿiķ (nşr. Hasan Habeşî), Kahire 1968, s. 53-57; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XI, 255, 316, 341; Bündârî, Sene’l-Berķı’ş-Şâmî (nşr. Ramazan Şeşen), Beyrut 1971, I, 137; Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-MuǾcib fî telħîśi aħbâri’l-Maġrib (nşr. M. Saîd el-Uryân), Kahire 1383/1963, s. 363; Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn, I, 260, 269, 270; II, 16; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, I, 235-236; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib (Kettânî), s. 188-191; Tîcânî, Riĥletü’t-Tîcânî (nşr. H. Hüsnü Abdülvehhâb), Tunus 1378/1958, s. 104, 110-111, 114-115; İbn Kesîr, el-Bidâye, XII, 239; İbn Haldûn, el-Ǿİber, V, 286; Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 12, 42, 57, 58, 109, 117, 145; a.mlf., “Salâhaddîn Eyyûbî Devrinde Libya’da Türkler ve Karakuş Meselesi”, TD, XXXIII (1982), s. 169-198; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs: ǾAśru’l-Murâbıŧîn ve’l-Muvaĥĥidîn fi’l-Maġrib ve’l-Endelüs: el-Ķısmü’ŝ-ŝânî Ǿaśrü’l-Muvaĥĥidîn, Kahire 1411/1990, s. 155-156, 161-162, 164-165, 194-195, 251; Ch. Pellat, “Ķarāķūѕћ”, EI² (İng.), IV, 614.

Ali Öngül