KARLI-İLİ BEYİ MEHMED BEY KÜLLİYESİ

Üsküp’te XV. yüzyılın sonlarına ait külliye.

Üsküp’ün güneybatısında Gazi Menteş mahallesinde Fâtih Sultan Mehmed Köprüsü’nün (Taş Köprü) batı yanında yer almaktaydı. Külliyeyi oluşturan cami, türbe, imaret ve medrese 1925 yılında yıktırılmış olup arsasına orduevi ve posta binası yapılmıştır. Bânisi olan Mehmed Bey hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, II. Bayezid’in kızlarından birinin oğlu olduğu tahmin edilmektedir (Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri III/3, s. 248). Kaynaklarda Karlıili Beyi Mehmed Bey, Karlı-ili oğlu Mehmed Bey, Karlı-ili Mehmed Paşa ve Karlizâde gibi unvanlarla zikredilmektedir (Evliya Çelebi, V, 556; Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri III/3, s. 259; Bogoević, Osmanliski Spomenici vo Skopje, s. 102). Külliyeye ait vakfiye mevcut değildir.

Cami. Eski fotoğraflara ve tarihî belgelere göre mihraba dik uzanan üç nefli cami, dikdörtgen planlı bir harimle bunun kuzeyinde yer alan beş bölümlü son cemaat yerinden meydana gelmektedir. Batı duvarı bünyesinde yer alan minaresinin burmalı bir görünüme sahip olması sebebiyle halk arasında Burmalı Cami olarak da anılmaktadır. Bir sıra düzgün kesme taş ve iki sıra tuğlanın almaşık olarak uygulanmasıyla inşa edilen yapıda taşlar dikine tuğlalarla kuşatılmıştır. Örtü sistemi olarak harimde tekne tonoz, son cemaat yerinde ise kubbe kullanılmıştır. Eserin doğu ve batı cephelerinde alt ve üst seviyelerde ikişerden dört, güney cephede altta iki, üstte üç, kuzey cephede kapının üstünde ve iki yanında birer pencere vardır. Üst sıra pencereleri sivri kemerli olup ahşap lentoludur. Alt taraftaki pencereler düz lentolu ve taş sövelidir. Açıklıkların lentoları üzerinde sağır alınlıklı sivri formda çifte tahfif kemeri bulunmaktadır. Kemerler taş ve tuğlanın alternatif biçimde istifiyle örülmüştür. Beden duvarları testere dişi iki sıra tuğla saçakla nihayetlenmekte olup doğuda ve batıda üçer, güneyde ise iki çörten mevcuttur.

Yapının kuzeyinde yer alan beş bölümlü son cemaat yeri, silindirik gövdeli mermer sütunlara mukarnaslı başlıklar vasıtasıyla oturan sivri kemerlerle dışarıya açılmaktadır. Bu kemerlerde iki sıra tuğla ve bir sıra düzgün kesme taşın dikey istifiyle iki renkli örgü etkisi sağlanmıştır. Pandantiflerle geçişi temin edilen kubbeler dıştan sekizgen kasnaklara oturmaktadır. Son cemaat yerinin üç cephesi de üstten taştan bir sıra silmeyle sınırlandırılmıştır. Kemerler arasında kalan kısımlar cephelerde olduğu gibi taş ve tuğlaların almaşık olarak kullanılmasıyla örülmüştür. Düzgün kesme taş döşeli son cemaat mahallinin yan bölümleri orta kısma göre daha yüksek tutulmuş olup eksende kapı yer almaktadır. Bu kapı üzerinde olması gereken ve camiyle birlikte ortadan kalkan üç satırlık Arapça celî nesih kitâbesine göre Mehmed Bey tarafından yaptırılan caminin inşası 900 yılının Zilhicce ayında (Eylül 1495) tamamlanmıştır. Elezović ve Bogoević tarafından


hatalı okunan kitâbe (Glasnik Skopskog, V/2 [1929], s. 252; Osmanliski Spomenici vo Skopje, s. 102) vaktiyle Üsküp’te Kurşunlu Han’da bulunuyordu. Bugün Üsküp Arkeoloji Müzesi’nde olduğu ileri sürülen kitâbe yapılan araştırmalarda bulunamamıştır (kitâbenin Kurşunlu Han’dan alınan fotoğrafı için bk. Bogoević, Osmanliski Spomenici vo Skopje, s. 102).

Harimin mimarisi hakkında bilgi verecek herhangi bir fotoğraf, çizim veya yazılı belge bulunmamaktadır. Bu sebeple caminin harimiyle ilgili düşünceler dış görünüşe ait fotoğraflara dayanmaktadır. Mihraba dik uzanan üç nefli harim üç sıra tekne tonozla örtülmüştür. Harimin güney-kuzey yönünde iki sıra halinde atılmış kare veya dikdörtgen planlı, dört veya altı ayakla üç nefe ayrıldığı düşünülebilir. Bu ayaklar birbirine dört yandan atılmış kemerlerle bağlanmış olmalıdır. Caminin mihrap, minber, vaaz kürsüsü ve mahfiliyle diğer özellikleri hususunda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Binanın batı cephesinde, son cemaat yeriyle harimin birleştiği yerde bulunan kesme taştan yapılmış minare duvarın üstünden yükselmektedir. Harimin kuzeybatı köşesindeki bir kapıyla ulaşılan minare kare planlı, kısa kaideli, silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Profilli bir silme ile sona eren kaidenin üzerinde yukarıya doğru daralan küp şeklindeki baklavalı pabuç vasıtasıyla gövdeye geçilmektedir. Gövdenin başlangıcında ve nihayetinde taştan kaval silme biçiminde birer bilezik yer almaktadır. Ters olarak devam eden taştan burmalı çubuklu bir yapıya sahip gövdenin bitiminde bulunan şerefede mermerden yapılmış işlemesiz bir korkuluk vardır. Minarenin şerefeden yukarısının bilinmeyen bir tarihte yıkıldığı ve daha sonra yeniden yaptırıldığı, şerefeye kadar olan kısımla yukarısı arasındaki mimari ve inşaî farklılıklardan anlaşılmaktadır.

Gerek örtü sistemi gerekse mimarisiyle cami Üsküp ve Balkanlar ile Anadolu Türk mimarisi için nâdir bir eserdir. Eşsiz denilebilecek bir uygulama olan tonoz örtünün binanın ilk yapısından mı yoksa bir onarımdan mı kaldığı hususunda kesin bir yargıya varılamamıştır. Bu haliyle yapı Osmanlı mimarisinde pek görülmeyen bir kuruluşa sahiptir. Burada olduğu gibi dikine yönelen neflerle bölünmüş harimleri bulunan camilere Anadolu Selçuklu ve erken Osmanlı devrinde rastlanmaktadır. Caminin yapılışından itibaren geçirdiği onarımlar ve mâruz kaldığı tahribat hakkında da bilgi yoktur.

Türbe. Mehmed Bey’in camiye yakın bir yerde olması gereken türbesi hakkında bir kayda rastlanmamışsa da İ. Aydın Yüksel’in belirttiğine göre (Osmanlı Mi‘mârisi V, s. 392) caminin kıble tarafındaki sivri külâhlı ve altı köşeli türbenin Mehmed Bey’e ait olma ihtimali vardır ve söz konusu türbe eski bir resimde görülmektedir (İÜ Ktp., Albüm, nr. 90430). Semavi Eyice de türbeyi bâniye nisbet etmektedir (TK, sy. 2 [1963], s. 28). Ancak kurşunla örtülü olan bu türbenin bazı araştırmacılar tarafından Hümâşah Sultan’a ait olduğu ileri sürülmekte ve Mehmed Bey’in kabrinin cami avlusundaki kabristanda bulunduğu bildirilmektedir. Türk mimarisi için nâdir bir eser olan türbe, özellikle örtü sistemiyle Osmanlı mimarisinin Anadolu ve Balkanlar’daki örneklerinden tamamen ayrılmaktadır (Elezović, Glasnik Skopskog, V/2 [1929], s. 243, 253; Bogoević, Estratto dagli, sy. 11-14 [1965], s. 35). Türbe camiden bir yıl önce (1924) ortadan kaldırılmıştır (İbrahimi, III/13 [1989], s. 12).

Medrese. Karlı-ili Beyi Mehmed Bey Medresesi 1314 (1896) tarihli Kosova Vilâyeti Sâlnâmesi’nde isim olarak zikredilmiştir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde (V, 556) Üsküp’te en meşhur altı medrese arasında Karlızâde Medresesi de yer almaktadır. Medrese büyük bir ihtimalle caminin yanında bulunuyordu.

İmaret. L. K. Bogoević’in verdiği bilgilerden cami yanında bir imaretin bulunduğu ve külliyenin bütün yapıları yıktırıldığında bunun da aynı âkıbete mâruz kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak Bogoević tarafından imaret yanlışlıkla Karlızâde Kervansarayı olarak zikredilmektedir (Osmanliski Spomenici vo Skopje, s. 164).

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, V, 556; Sicill-i Osmânî, IV, 126, 129; Mehmed Mujezinović, Materijal od Dešifruvanite Natpisi na Osmanliskite Spomenici vo Skopje (yazma nüshası Üsküp’teki Zavod za Zaštita na Spomenicite na Kulturata na Grad Skopje’dedir), tür.yer.; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 481; G. Elezović, Turski Spomenici, Beograd 1952, I/2, s. 86; a.mlf., “Turski Spomenici u Skoplju”, Glasnik Skopskog Naučnog Društva, V/2, Skoplje 1929, s. 243-261; F. Babinger, “Beiträge zur Geschichte von Qarlyeli vornehmlich aus osmanischen Quellen”, Aufsätze und Abhandlungen zur Geschichte Südosteuropas und der Levante, Munchen 1962, I, 370-377; Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri III/3, s. 237, 248, 259; a.mlf., “Yugoslavya’da Türk Abideleri ve Vakıflar”, VD, III (1956), s. 151-223; Yüksel, Osmanlı Mi‘mârîsi V, s. 392; L. K. Bogoević, “Podatoci za Burmali Dήamija vo Skopje, so poseben osvrt na natpisnata ploča, stolbovite, kapitelite i bazisite”, Muzej na Makedonija, Arheološki, Etnološki i Istoriski Zbornik, Nova serija br. 2, 1996, Srednovekovna Umetnost, vo čest na Zagorka Rasolkoska-Nikolovska, Skopje 1996, s. 129-136; a.mlf., Osmanliski Spomenici vo Skopje, Skopje 1998, s. 100-104, 164; a.mlf., “Les Turbés de Skopje”, Estratto dagli atti del secondo congresso internazionale di arte turca, sy. 11-14, Napoli 1965, s. 31-39; Mustafa Özer, Üsküp’te Türk Mimarisi: XIV.-XIX. yy. (doktora tezi, 1998), SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü s. 225-229; D. Bojanić, “Podaci o Skoplju iz 951 (1544) Godine”, POF, III-IV (1952-53), s. 607-619; Semavi Eyice, “Üsküp’de Türk Devri Eserleri”, TK, sy. 2 (1963), s. 22, 28; a.mlf., “Türk Sanatı Bakımından Üsküp”, TKA, XXXI/1-2 (1995), s. 156-157; İsmail Eren, “Turska Stampa u Jugoslaviji (1866-1966)”, POF, XIV-XV (1969), s. 374; Metodija Sokoloski, “Vakafi i Vakafski Imoti vo Skopje i Skopsko vo XV i XVI vek”, Prilozi MANU, VIII/2, Skopje 1977, s. 66-73; Mehmed İbrahimi, “Burmali Dήamija vo Skopje”, el-Hilâl, III/13, Skopje 1989, s. 12; Behicüddin Şehapi, “Üsküp’te 1912-1990 Tarihleri Arasında Yıkılan veya Yıkılmaya Maruz Kalan Camiler”, a.e., IV/33 (1991), s. 20.

Mustafa Özer