KIRÂNÂT

(القرانات)

İki veya daha fazla gezegenin aynı burçta bulunması hali.

Arapça’da “yakınlaşma, yakınlık” anlamındaki kırânın çoğulu olan kırânât, en az iki gezegenin aynı burçta bir araya gelişini ifade eder. Bîrûnî bu astroloji durumunu, “iki veya daha çok sayıdaki gezegenin bir burcun bir noktasında bir araya gelmesi” diye tanımlar ve astrologların kırân kelimesini “Satürn (Zuhal) ve Mars’ın (Merih) yalnız Yengeç (Seretan) burcunda bir araya gelmesi” mânasında kullandıklarını, bunun da her otuz yılda bir gerçekleştiğini söyler (Kitâbü’t-Tefhîm, s. 150-151). Nasîrüddîn-i Tûsî, söz konusu olayda derece ve dakikadan söz ederek konuya daha fazla açıklık getirir ve bilimsellik kazandırır. Ona göre iki gezegenin bir burçta 1 derece ve 1 dakika uzaklıkta birbirine yaklaşmasına kırân ve mukārane, bu durumun güneşle ay arasında olmasına ictimâ (kavuşum), güneşle beş gezegenden biri arasında olmasına da ihtirâk denilir (Muhtasar, s. 35). Kırân kelimesi tek başına kullanıldığında “Jüpiter’le (Müşteri) Satürn’ün aynı burçta bulunması” anlamına gelir ve bu duruma “kırân-ı ulviyyân” adı verilir.

Kitâbü’t-Tefhîm’e göre Satürn ile Jüpiter’in buluşması yirmi yılda bir olur ve buna “küçük kırân” denir. İlk kırânın ardından ikincisi dokuz burç sonra gerçekleşir; meselâ ilki Koç (Hamel) burcunun başlangıcına rastlamışsa ikincisi Yay (Kavis), üçüncüsü Aslan (Esed), dördüncüsü yine Koç burcuna rastlar ve aralarındaki fâsıla yirmi yıl sürer (s. 150-151). Bu müddet zarfında Satürn sekiz burçtan 2,5 derecelik fazla bir yol, yani 242,5 (30 × 8 + 2,5) derecelik bir yol kateder. 12 kırândan sonra bu 2,5 derecelik fazlalık 30 dereceye (bir burç miktarına) ulaşır ve bu sebeple on üçüncü kırân Boğa (Sevr) burcunda gerçekleşir. Böylece 20 × 12 = 240 yıllık bir kırân devri başlar ki buna “orta kırân” adı verilir. Kırânın tekrar Koç burcundan başlaması için 240 × 4 = 960 yıllık bir devrin tamamlanması gerekir; buna da “büyük kırân” denilir (s. 151).

Astrologlara ve yıldız falına inananlara göre kırânât yeryüzüyle ve insanlarla ilgili olup etkisini bilhassa uzun dönemli hadiseler üzerinde hissettirmektedir. Mars ile Satürn’ün aynı burçta birbirine yaklaşması mutsuzluk (kırân-ı nahseyn, nahs-i kırân), Venüs ile Jüpiter’in yaklaşması ise mutluluk (kırân-ı sa‘deyn, sa’d-i kırân) işareti sayılır. Bu inanış, tarih boyunca yıldız falcılığının en önemli unsurlarından birini oluşturmuş, özellikle Doğu edebiyatlarında şairlerin sık sık başvurduğu bir motif haline gelmiştir. Öte yandan tek başına kullanıldığında kırân-ı sa‘deyni ifade eden kırân kelimesinden “sâhibkırân” şeklinde hükümdarlara mahsus bir unvan yapılmıştır. Timur ile onun soyundan gelen Bâbürlü Sultanı Şah Cihan’ın resmen benimsedikleri bu unvanın Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve pek çok şair tarafından hemen her hükümdar için kullanılmış olması, bununla gerçekten doğumu kırân-ı sa‘deyne rastlayan kişilerin kastedilmediğini, unvanın doğrudan “hayırlı, uğurlu” anlamını taşıdığını göstermektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Bîrûnî, Kitâbü’t-Tefhîm li-evâǿili śınâǾati’t-tencîm, Oxford 1923, s. 150-151; Nasîrüddîn-i Tûsî, Muhtasar fî ilm et-Tencîm ve Ma’rifet et-Takvîm: Risâle-i sî fasl (trc. Ahmed-i Dâî, s. nşr. T. N. Gencan - M. Dizer), İstanbul 1984, s. 35; E. S. Kennedy, “Ramifications of the Worldyear Concept in Islamic Astrology”, Actes du dixième congrès international d’histoire des seciences, Paris 1964, I, 23-43; Pakalın, II, 268; III, 93; E. Wiedemann - [Fatin Gökmen], “Kıran”, İA, VI, 734; J. Ruska, “Sa’dân”, a.e., X, 25-26; T. W. Haig, “Sâhib-kırân”, a.e., X, 66; D. Pingree, “Ķirān”, EI² (İng.), V, 130-131.

Yavuz Unat