KİTÂBÜ’t-TEVHÎD

(كتاب التوحيد)

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin (ö. 333/944) kelâma dair eseri.

Eserin adı ve müellifine nisbeti konusunda herhangi bir tereddüt yoktur. Mâtürîdî’den söz eden bütün biyografi kitapları kendisine Kitâbü’t-Tevĥîd’i izâfe ettiği gibi, babası ve dedesi yoluyla müellifin öğrencisi durumunda bulunan Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî ve Kitâbü’t-Tevĥîd’i en iyi şekilde anlayıp şerheden nitelikte bir eser kaleme alan Ebü’l-Muîn en-Nesefî de kitabı aynı isimle Mâtürîdî’ye nisbet etmiştir (Uśûlü’d-dîn, s. 3; Tebśıratü’l-edille, I, 359). Kâtib Çelebi ve muhtemelen ondan etkilenen Bağdatlı İsmâil Paşa’nın eserin adını Kitâbü’t-Tevĥîd ve iŝbâti’ś-śıfât şeklinde kaydetmeleri, aynı konuda kaleme alınan diğer müelliflere ait eserlerin taşıdığı isme benzetme işlemi olarak değerlendirilmelidir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1406; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 36). Kitâbü’t-Tevĥîd ile yine Mâtürîdî’ye nisbeti konusunda şüphe bulunmayan Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân arasında üslûp, ifade, kelâmı ilgilendiren hususlardaki konu, istidlâl ve işleyiş birliği, genelde paragraf sonlarında yer alan dua ve zikir türünden cümlelerin her iki eserde aynı lafızlarla tekrarlanması da iki eserin bu müellife ait olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye ait Tebśıratü’l-edille’nin kaynakları üzerinde yapılan bir çalışmada, Mâtürîdî’nin görüşü olarak zikredilen çeşitli konularla ilgili on beş kadar metin parçasının Kitâbü’t-Tevĥîd’de aynen veya yakın ifadelerle yer aldığı tesbit edilmiştir (Özervarlı, Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye Ait Tebsıratü’l-edille’nin Kaynakları, s. 37-44; krş. a.mlf., İslâm Araştırmaları Dergisi, sy. 1 [1997], s. 23-28).

Kitâbü’t-Tevĥîd’de başlıklar halinde bir bölümleme yoktur. Sadece otuz yedinci sayfadan başlayıp kitabın sonuna kadar devam eden otuz beş kadar “mes’ele” başlığı bulunmakta ve bunlar genelde önemli konuların baş tarafında yer almaktadır. Eserin muhtevasını bir mukaddimeden sonra beş bölüm halinde incelemek mümkündür. Dinî konuları nakle ve akla dayanan deliller çerçevesinde tesbit edip öğrenmenin gereği vurgulandıktan sonra mukaddime durumundaki bahiste beşerî ihtiyaçlar için gerekli olan ve değer hükmü taşıyan bilgilerin elde edilme yolları üzerinde durulmuştur. Eserin


birinci bölümü ilâhiyyât konularını içermekte olup burada âlemin yaratılmışlığı, Allah’ın varlığı, birliği, sıfatları, fiilleri, özel olarak kelâm sıfatı ve rü’yetullah konuları işlenmiştir. Bölümün bundan sonraki bahislerinde tevhid ilkesini zedeleyen ve ona karşı çıkan görüş ve ekollerin eleştirisi yapılmakta, özellikle düalistlerin reddine önem verilmektedir. Nübüvvet konularına ayrılan ikinci bölümde nübüvvetin akaid içindeki yeri, insanlığın dünya ve âhiret saadeti için nübüvvete olan ihtiyacı, Hz. Muhammed’in nübüvvetinin ispatı, nübüvvet karşıtı telakkilerin reddi ve hıristiyanların Hz. Îsâ’nın ulûhiyyeti hakkındaki görüşlerinin tenkidine yer verilmiştir. Kitâbü’t-Tevĥîd’in üçüncü bölümü kazâ ve kadere ayrılmıştır. “İsabetli söz ve isabetli davranış” demek olan hikmetle bunun aksini ifade eden sefeh kavramlarını, dolayısıyla adl ve zulüm terimlerini hareket noktası kabul eden Mâtürîdî, kitabının bu bölümünde kader probleminin çeşitli yönlerini ele alıp aklî ve naklî delillerle işlemeye çalışır ve bu arada başta Kâ‘bî olmak üzere Mu‘tezile’yi, ayrıca Cebriyye’yi eleştirir. Klasik kelâm kitaplarında genelde âhiret bahisleri içinde ele alınan büyük günah meselesiyle “iman ve İslâm” veya “esmâ ve ahkâm” başlıkları altında eserlerin sonlarında yer verilen konular Kitâbü’t-Tevĥîd’in dördüncü ve beşinci bölümlerini teşkil eder. Bunların ilkinde müellif, günah işlemenin iman hayatında meydana getirdiği tahribat hakkında akaid mezheplerinin ileri sürdüğü fikirleri zikrettikten sonra kendi görüşünü çok sayıda âyet ve bunlar üzerinde yürüttüğü istidlâller çerçevesinde ortaya koyar. Mâtürîdî’nin, özellikle büyük günah işleyen müminin psikolojisini tahlil edip onun gönül hayatının derinliklerinde yer tutmuş bulunan Allah, peygamber ve müslüman toplum sevgisini tesbit etmekteki mahareti, ayrıca insana değer vermeyen suçlayıcı telakkiler karşısında inanmış insanı savunup yücelten istidlâlleri dikkat çekicidir. Dördüncü bölüm, şefaat konusunu ele alan ve şefaatin büyük günah işleyenleri de kapsayacağını kanıtlayan kısımla sona ermektedir. Eserin beşinci bölümü iman kavramına ayrılmış olup burada merkezini imanın teşkil ettiği dinî hayatın tasdik, ikrar ve amel diye ifade edilen üç unsurundan her birinin ebedî kurtuluşa etkisi üzerinde durulmakta ve imanla İslâm terimlerinin içeriği hakkında bilgi verilmektedir.

Kitâbü’t-Tevĥîd, naklin yanında akla da önem veren kelâm akımının ve kelâm telif türünün alanıyla ilgili temel konulara yer veren ilk eserdir. IV. (X.) yüzyılın başlarında kaleme alınıp günümüze intikal eden Mu‘tezîlî, Şiî, Selefî ve Eş‘arî eserleri içinde, sonraları ortak konular olarak tartışılan akaid meselelerini Kitâbü’t-Tevĥîd’de olduğu gibi sistematik yaklaşımla ve ilmî istidlâllerle ele alıp işleyen başka bir eserin varlığı bilinmemektedir. Üzerine şimşekleri çekmiş bir mezhepten ayrılan, ilmî ve felsefî tartışmaların yürütüldüğü bir bölgede yaşayan Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Sünnî kelâmın kurucusu olarak kabul edildiği halde gerek kendisine nisbet edilen risâlelerde gerekse İbn Fûrek tarafından ona izâfe edilerek düzenlenen, birçok ilâveyi de içerdiği anlaşılan eserde (bk. MÜCERREDÜ MAKĀLÂT) kuruculuk vasfına hak kazandıran bir muhteva görülmemektedir.

Eldeki eserler belge olarak kabul edildiği takdirde Kitâbü’t-Tevĥîd’in, ayrıca Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân içinde bol miktarda bulunan kelâmî düşüncenin Sünnî kelâm akımına yön verdiğini söylemek gerekir. Daha sonra telif edilen kelâm kitaplarının muhtevasında mevcut bazı sem‘iyyât bahisleriyle imâmet konusunun Kitâbü’t-Tevĥîd’de yer almayışı onun yön verici niteliğini zayıflatmaz. Çünkü üç temel iman ilkesinden birini oluşturan âhiretin en önemli yönü ebedî kurtuluş meselesidir. Mâtürîdî kitabının son iki bölümünde bu konuyu tatminkâr bir şekilde işlemiştir. Âhiretle ilgili diğer meseleler ise nakle dayanan ve sistematik yaklaşıma uygun bulunmayan konulardır. Siyasî-hukukî nitelikte bir problem olan devlet başkanlığı konusunun Şîa’nın özel tutumu sebebiyle kelâm alanına girmesi sistem dışı bir olgudur.

Kitâbü’t-Tevĥîd’in dikkat çeken bir yönü de konuları işlerken gerektiğinde naslar çerçevesinde, çok defa da müstakil olarak farklı açılardan meseleleri ele alması ve orijinal istidlâller yürütmesidir. Eserde yer alan istidlâllerin çoğu sonraki kelâm kitapları için örnek teşkil etmiştir. Kitapta düalist inançlara ve Mu‘tezilî telakkilere -ikinci akıma yönelik olarak bazan aşırıya kaçacak şekilde- eleştirilerin yer alması, bu inanç ve akımların Mâverâünnehir’de etkili bir konumunun bulunmasından kaynaklanmış olmalıdır.

Eserde kullanılan dil ve üslûp, hem onun alanında ilk kitap özelliği taşıdığını hem de müellifinin ana dilinin Arapça olamayacağını kanıtlayıcı niteliktedir. Birçok cümlenin kuruluşuna bakıldığı takdirde Mâtürîdî’nin Türk asıllı olduğunu söylemek gerekir. Ondan söz eden kaynaklar, Kitâbü’t-Tevĥîd’in Teǿvîlât’ın aksine imlâ ve takrir yoluyla değil telif olarak meydana geldiğini kaydeder. Bununla birlikte eserin daha ilk dönemlerden itibaren zor ve girift olduğu kabul edilmiş (Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, s. 3), fakat üzerinde herhangi bir şerh veya hâşiye çalışması yapılmamıştır. Ayrıca terminolojinin yeni oluşmaya başladığı döneme ait bir telif olması ve kitabın tek yazma nüshasının bulunması, bazı yerlerde silintilerin yer alması da anlaşılmasının önünde engeller teşkil etmektedir. Şarkiyatçı Josef van Ess, Joseph Schacht’ın Kitâbü’t-Tevĥîd’i neşretmek istediği halde güçlüğünü düşünerek vazgeçtiğini belirtir (Oriens, XXVII-XXVIII [1981], s. 565). Her şeye rağmen eserde tutarlı bir düşünce örgüsü, âhenkli bir iç sistem ve sık sık tekrarlanan iç atıfların mevcudiyeti onun dikkatli bir inceleme ile anlaşılmasına imkân vermektedir.

Kitâbü’t-Tevĥîd’in tek yazma nüshası İngiltere’de Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Add., nr. 3651). Hasan Kâfî Akhisârî, Ravżâtü’l-cennât fî uśûli’l-iǾtiķādât adlı eserinin Berlin nüshasında (Staatsbibliothek, nr. 1841, vr. 91a) Kitâbü’t-Tevĥîd’in bir yazma nüshasını Mekke’de gördüğünü ifade ediyorsa da (Daiber, LII/2 [1975], s. 302-303) bu nüshanın mevcudiyeti tesbit edilememiştir. 206 varaktan ibaret olan nüshanın varaklarının kenarındaki “beleğa” kaydı ve yine kenarda kaydedilen bazı farklı kelimelerin yanında, “nüsha” kelimesinin kısaltması “خ” harfiyle metnin tashih edildiğini gösteren “صح” işaretinin bulunmasından nüshanın mukabele gördüğü anlaşılmaktadır. İlk altmış dört yaprağının kenarında yer yer göze çarpan şerh niteliğindeki açıklamaların Teǿvîlât şârihi Ebü’l-Muîn en-Nesefî veya Alâeddin es-Semerkandî’ye ait olması muhtemeldir.

İlkin 1953 yılında Joseph Schacht tarafından bir makalede etraflıca tanıtılan Kitâbü’t-Tevĥîd’in Maniheizm, Deysâniyye ve Merkūhiyye hakkında bilgi veren kısımlarını Georges Vajda 1966’da tercüme etmiş ve bu inançlara dair bilgi vermiştir (bk. bibl.). Ayrıca David Thomas, Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin Hz. Îsâ’nın ulûhiyyeti hakkındaki görüşlerine dair kaleme aldığı makalesinde kitabın 332-340. sayfalarının tahkikini ve İngilizce çevirisini yapmıştır (bk. bibl.).

Kitâbü’t-Tevĥîd Fethullah Huleyf tarafından neşre hazırlanmış ve Beyrut Doğu Edebiyatı Enstitüsü’nce yayımlanmıştır


(Beyrut 1970). Aynı baskı İstanbul (1979), Beyrut (1982) ve İskenderiye’de (ts., Dârü’l-maârifi’l-Mısriyye) ofset yoluyla tekrarlanmıştır. Arapça ve İngilizce önsözlerin eklenmesiyle gerçekleştirilen Huleyf neşri tek nüshası bilinen eseri kolay ulaşılabilir hale getirmişse de metnin doğru olarak anlaşılıp tesbit edilmesi ve gerekli dipnotlarının konulması açısından başarılı olamamıştır. Nitekim Josef van Ess ile von Hans Daiber kaleme aldıkları makalelerde, Ulrich Rudolph da Mâtürîdî ve Semerkant’ta Sünnî kelâm konusunda telif ettiği eserde Huleyf neşrinin hatalarına geniş yer ayırmışlardır (bk. bibl.). Kitâbü’t-Tevĥîd’in Hüseyin Sudi Erdoğan tarafından başarısız bir tercümesi de yapılmıştır (İstanbul 1981). Son olarak Bekir Topaloğlu ve Muhammed Aruçi’nin neşre hazırladığı eser Bekir Topaloğlu tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (Ankara 2003).

BİBLİYOGRAFYA:

Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevĥîd, Cambridge Üniversitesi Ktp., nr. Add. 361; Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, Uśûlü’d-dîn (nşr. H. P. Linss), Kahire 1383/1963, s. 3; Nesefî, Tebśıratü’l-edille (Salame), I, 359; Keşfü’ž-žunûn, II, 1406; Brockelmann, GAL, I, 195; Suppl., I, 346; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 36; Sezgin, GAS, I, 605; M. Sait Özervarlı, Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye Ait Tebsıratü’l-edille’nin Kaynakları (yüksek lisans tezi, 1988), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 37-44; a.mlf., “The Authenticity of the Manuscript of Māturīdī’s Kitāb al-Tawhīd: A Re-examination”, İslâm Araştırmaları Dergisi, sy. 1, İstanbul 1997, s. 19-29; U. Rudolph, Al-Māturīdī und die sunnitische theologie in Samarkand, Leiden 1997, s. 223-254; J. Schacht, “New Sources for the History of Muhammadan Theology”, St.I, I (1953), s. 23-42; G. Vajda, “Le témoignage d’al-Māturīdī sur la doctrine des manichéens, des dayśānites et des marcionites”, Arabica, XIII, Leiden 1966, s. 1-38; H. Daiber, “Zur Erstausgabe von al-Māturīdī, Kitāb at-Tauĥīd”, Isl., LII/2 (1975), s. 299-313; J. van Ess, “Abū Mansūr Muhammad b. Muhammad b. Mahmūd al-Māturīdī”, Oriens, XXVII-XXVIII (1981), s. 556-565; D. Thomas, “Abū Mansūr al-Māturīdī on the Divinity of Jesus Christ”, Islamochristiana, XXIII, Roma 1997, s. 43-64.

Bekir Topaloğlu