KÖLÜK b. ABDULLAH

Anadolu’da XIII. yüzyılda eser veren Selçuklu mimarı.

Yalnız Selçuklu mimarisinin değil Anadolu Türk mimarisinin de önde gelen sanatçılarından biri olarak kabul edilen Kölük b. Abdullah’ın inşa ettiği eserlerden yalnız ikisinin üzerindeki kitâbelerde adını görmek mümkündür. Ayrıca bir eserinin sadece kitâbesi günümüze kadar gelebilmiştir. Bu kitâbeler dışında kaynaklarda hakkında henüz bir kayda rastlanmamıştır. Sanat değeri yüksek eserler inşa etmiş olması sebebiyle bugüne kadar kimliği üzerinde çok durulmuş, başta adı,


dini, milliyeti olmak üzere çeşitli görüşler ileriye sürülmüştür. Tamamen tahminlere dayanan bu görüşler arasında, onunla aynı tarihlerde yaşamış bir Selçuklu mimarı olan Kālûyân el-Konevî ile aynı kişi olduğu yolundaki fikir pek çok araştırmacı tarafından benimsenmiştir. Bu görüşün başlıca iki dayanağı vardır. Birincisi, her iki mimarın genellikle, Selçuklu Veziri Sâhib Ata Fahreddin Ali’nin inşa ettirdiği mimari eserlerde ve birbirine çok yakın tarihlerde çalışmış olmasıdır. İkincisi de aslen hıristiyan olan Kölük’ün (bu isim Kelûk, Kelûl, Kalûs, Manlûk gibi yanlış şekillerde de okunmuştur) müslüman olmadan önceki adının Kālûyân olduğu, İslâm’ı kabul ettikten sonra bu addan kısaltılan Kölük’ü kullandığı ve baba adının da genel teamüle uyularak Abdullah şeklini aldığıdır. Ancak bu görüşü öne sürenlerin dayandığı ihtimaller inandırıcı olmaktan çok uzaktır.

İkisi de aynı tarihlerde yaşamış ve çoğunlukla aynı devlet adamının eserlerinde çalışmış olmasına rağmen Kölük ile Kālûyân’ın inşa ettikleri eserler arasında mimari ve dekorasyon açısından belli bir üslûp farkının varlığı bu fikri savunanların üzerinde fazla durmadıkları bir noktadır. İki mimarın eserleri arasında yalnız inşa tarihlerinin karşılaştırılması bile bunların aynı kişi olamayacağını ortaya koymaktadır. Nitekim portalindeki mevcut tarih kitâbesine göre Konya Sâhib Ata Külliyesi’ne 656 (1258) yılında başlayan sanatçı, hankah kapısı üzerindeki bir başka kitâbeye göre külliyenin 678’de (1279) biten inşası sırasında Müslümanlığı kabul ettiği halde inşaatın ilk safhasında yapılmış olması gereken portale neden Kālûyân değil Kölük b. Abdullah adını yazdırdığı bu fikri savunanlar tarafından yeterince açıklanabilmiş değildir. Ayrıca külliyenin, 682’de (1283) yenilendiği mevcut bir kitâbeden anlaşılan türbe kısmındaki çini süslemelerin üslûbu, Kölük’ten çok Kālûyân’ın desenleri gibi değerlendirilmeye uygun olup Kölük’ün 1283 yılında artık hayatta olmadığı ve bu sebeple türbenin Kālûyân tarafından tamamlandığı ihtimalini akla getirmektedir. Kölük b. Abdullah’ın inşa ettiği, ancak tarih kitâbesi olmayıp 679 (1280) yılında düzenlenen vakfiyesine göre 1264’te tamamlandığı anlaşılan Konya’daki İnce Minare (Dârülhadis) Külliyesi de kitâbelerinde Kālûyân’ın adı bulunan 666 (1268) tarihli Ilgın Kaplıcası ile 670 (1272) tarihli Sivas Gökmedrese’den daha önce yapılmıştır. Sonuçta, müslüman olmadan önce Kālûyân, müslüman olduktan sonra Kölük adını kullandığı öne sürülen sanatçının ihtidâ ettikten sonra da bazan Kālûyân, bazan Kölük adını kullanması gibi kabulü imkânsız bir durum ortaya çıkmaktadır. Esasen dilci ve tarihçiler de Kölük’ün başka bir isimden türetilme olmayıp “cesur” anlamına gelen eski bir Türk adı olduğu görüşündedir. Bu durumda Kölük’ün, Selçuklular’dan önce Anadolu’ya gelen ve Hıristiyanlığı kabul eden bir Türk ailesinden gelmiş olması en kuvvetli ihtimal gibi görünmektedir.

Kölük b. Abdullah’ın adı ve milliyeti kadar Selçuklu mimarisinde ortaya çıkışı konusu da yeterince aydınlık değildir ve bugüne kadar üzerinde pek çok tartışma yapılmıştır. Bazı araştırmacılar, Sultan Alâeddin Keykubad tarafından tamir ettirilen Antalya şehir surlarına ait 622 (1225) tarihli iki kitâbede adlarına rastlanan Kölükvan b. Sinbad ve Kelûkî isimli iki kişiden özellikle Kölükvan b. Sinbad ile Kölük b. Abdullah arasında bir bağ kurarak ikisinin aynı kişi olduğunu öne sürmüşlerdir. Antalya şehir surlarındaki kitâbelerde “alâ yedi abdi’z-zaîf Kölükvan b. Sinbad Konevî” ve “alâ yedi abdi’z-zaîf Kelûkî” olarak adları okunan bu kişilerin mimar olduğunu, mevcut kitâbelerin üslûbuna ve kullanılan kelimelere bakarak söylemeye imkân yoktur. Eğer kitâbelerde alışılmış şekilde kullanılan bazı tabirler dikkate alınmadan iki kitâbenin birer sanatçıya işaret ettiği kabul edilecek olursa surlarda aynı üslûp ve tabirlerle yazılmış diğer kitâbelerdeki Yahyâ b. Ebû Bekir, Şavuk b. Vay (?), Tuğrul, Sungur, Bayram eş-Şâmî gibi kişileri de mimar olarak kabul etmek gerekir. Kölükvan b. Sinbad ve Kelûkî dahil olmak üzere Antalya surlarındaki kitâbelerde adları sayılan kişileri mimar değil Selçuklu Devleti’nin bina eminleri olarak görmek daha doğru olacaktır.

Kölük b. Abdullah’ın Antalya şehir surlarında mimar sıfatıyla çalışması uzak bir ihtimal olmakla birlikte meslekî faaliyetlerine Sultan Alâeddin Keykubad zamanında başladığı ve 1280 yıllarına kadar yaşadığı kuvvetli bir ihtimal olarak ileri sürülebilir. Mimar ve ressam olarak Selçuklular’ın hizmetinde çalışmaya başlayan sanatçı muhtemelen 1250 yıllarına doğru Müslümanlığı seçerek inşa ettiği eserlere Kölük b. Abdullah olarak imza atmaya başlamıştır. Günümüze ulaşan üç kitâbesinin Konya’da bulunması sanatçının Selçuklu başşehrinde ikamet ettiğini göstermektedir. Ayrıca II. Bayezid devri tahrir defterlerinde Konya’da Kölük adını taşıyan bir mahalleden ve mülkiyeti daha sonra Sadreddin Konevî vakıfları arasında sayılan Mimar Kölük bağından söz edilmesi de bu görüşü desteklemektedir.

Kölük b. Abdullah’ın inşa ettiği eserlerin başında Konya’daki Sâhib Ata Külliyesi gelmektedir. Cami, türbe, hankah ve hamamdan oluşan yapılar topluluğunun inşasına 656’da (1258) başlanmış ve 678’de (1279) tamamlanmıştır. Külliyenin bânisi olan Sâhib Ata Fahreddin Ali’ye ait türbe binasının 682’de (1283) yenilendiği anlaşılmaktadır. Yapılar topluluğunun mimarının adı, taçkapının sağında sebil nişinin köşe dolgularındaki iki madalyonun içine “amel-i Kölük b. Abdullah” şeklinde kaydedilmiştir. Sanatçının ikinci eseri Konya’daki İnce Minareli Medrese’dir. Medrese ve günümüze gelmeyen bir mescidden oluşan yapının inşa kitâbesi yoktur. Ancak vakfiyesine dayanarak 663 (1265) yılında yapıldığı kabul edilmektedir. Bu yapı da Sâhib Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. İki üniteli külliyenin mimarının adı taçkapıda, büyük kemerin üstündeki yarım daire şeklinde aşağıya sarkan kabartmanın sağında ve solundaki madalyonların içinde “amel-i Kölük b. Abdullah” şeklinde okunmaktadır. Kölük b. Abdullah tarafından inşa edildiği kitâbesinden kesin biçimde öğrenilen Konya’daki Nalıncı Baba /


Emîr Nizâmeddin Türbesi 1927 yılında yıktırılmıştır. İnşa kitâbesi de ortadan kalkmış olan, ancak 1250-1270 yılları arasında yapıldığı anlaşılan türbenin kitâbesi, halen Konya’daki İnce Minareli Medrese içinde yer alan Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

M. Ferit - M. Mesut, Selçuklu Veziri Sahip Ata ile Oğullarının Hayat ve Eserleri, İstanbul 1934, s. 36-45, 61-74; L. A. Mayer, Islamic Architects and Their Works, Genève 1956, s. 77-78; Konyalı, Konya Tarihi, s. 252, 261, 498-500, 726, 803-812, 1069, 1159; Semra Ögel, Anadolu Selçuklularının Taş Tezyinatı, Ankara 1966, s. 150-151; Mehmet Önder, Mevlâna Şehri Konya, Ankara 1971, s. 108-117, 166-170, 177-178, 401; Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, İstanbul 1973, II, 77-79, 86; M. Meinecke, Fayencedekorationen seldschukischer Sakralbauten in Kleinasien, Tübingen 1976, s. 299-324; Zeki Sönmez, Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1995, s. 270-281; Aynur Durukan, “A Medieval Anatolian Architect: Keluk”, Art Turc / Turkish Art, 10e Congrès international d’art turc, Gèneve-Geneva 17-23 Septembre 1995 Actes Proceedings, Gèneve 1999, s. 277-285; B. O. Celal, “Mimar Kelük bin Abdullah”, Mimar, II/6 (1932), s. 181-182; Sadi Dilaver, “Bünyan Ulu Camii-Erbaa / Akçaköy (Fidi) Silâhdar Ömer Paşa Camii”, STY, II (1968), s. 186-194; Şahabettin Uzluk, “Felekâbât Sarayı Konya’nın Neresinde İdi, Kim İnşa Ettirdi, Çatısını Hangi Mimar Çattı?”, TTK Bildiriler, VII (1972), I, 374-381; B. Brend, “The Patronage of Fahr ad-Din Ali ibn al-Husain and the Work of Kaluk İbn Abd Allah in the Development of the Decoration of Portals in Thirteenth Century Anatolia”, KOr., X (1975), s. 160-186; Orhan Cezmi Tuncer, “Mimar Kölük ve Kalûyân”, VD, sy. 19 (1985), s. 109-118.

Zeki Sönmez