KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA

(ö. 1072/1661)

Osmanlı sadrazamı.

Arnavutluk’un Berat sancağına bağlı Rudnik (Ruznik) köyünde doğdu. Devşirilerek İstanbul’a getirildikten sonra Enderun’da yetişti ve matbah-ı âmirede görevlendirildi. IV. Murad zamanında Enderun’da büyük odalı oldu. Ardından Hazîne-i Âmire hademeleri arasında bulundu. Muhtemelen geçimsizliği yüzünden kısa zamanda suvari bölüklerinden birine taşra çıkarıldı. O dönemde Amasya’ya bağlı Köprü (Vezirköprü) kasabasına gidip Ayşe Hanım’la evlendi. Burada bulunması sebebiyle Köprülü olarak tanındı. Eskiden tanıştığı Hüsrev Paşa sadrazamlığa getirilince onun hazinedarı oldu. Hüsrev Paşa’nın katlinden sonra kısa bir müddet Amasya sancak beyliği yaptı, ardından İstanbul’a döndü. Çeşitli voyvodalıklarda, ihtisab ağalığında, Tophâne nâzırlığında, sipah ve silâhdar ağalıklarında bulundu. Çorum sancak beyi iken Bağdat seferine katıldı (1048/1638). Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın sadâretinde rikâb-ı hümâyun kapıcılar kethüdâsı ve mîrâhur oldu. Yeniden Amasya sancak beyliğine getirildi. Bu sıralarda vezîriâzam olan Sultanzâde Mehmed Paşa tarafından vezirlik verilerek Trabzon valiliğine tayin edildi. 1057’de (1647) Şam mütesellimi oldu. Varvar Ali Paşa’nın isyanı üzerine Karaman beylerbeyi olarak isyanı bastırmakla görevlendirildi. Çankırı yöresinde Ali Paşa’ya yenilerek ve esir düştü. Bu sırada kuvvetleriyle yetişen İpşir Mustafa Paşa tarafından kurtarıldı. Ertesi yıl Celâlî Katırcıoğlu Mehmed’e karşı gönderildiyse de onu af dilemeye razı edip savaşı önledi.

Köprülü Mehmed Paşa bir müddet Köprü kasabasında vakit geçirdi. İpşir Mustafa Paşa’nın sadâret makamına gelişi üzerine Trablusşam eyaleti kendisine verildi, fakat buraya gitmeden görev elinden alındı ve yeniden Köprü kasabasına döndü. Bu arada Vâlide Turhan Sultan’ın kethüdâsı olan memleketlisi Mimar Kasım Ağa, Köprülü’yü sadârete aday göstermekteydi. Nihayet kubbe vezirliğine tayin edilerek sadâret yolu açılmış oldu. 26 Zilkade 1067’de (5 Eylül 1657) Boynueğri Mehmed Paşa’nın yerine sadârete tayin edildi. Ancak Köprülü, gerek Vâlide Turhan Sultan’a gerek Padişah IV. Mehmed’e bazı şartlar ileri sürerek mührü öyle kabul edebileceğini ifade etti. Köprülü’nün şartları özetle şunlardır: 1. Huzura sunulacak her telhisin mutlaka uygulanması, aykırı emir verilmemesi. 2. En küçük rütbeden en büyüğüne kadar yapılacak tayinlere karışılmaması. 3. Devlet erkânından birinin teşvikiyle yetkilerinin sınırlandırılmaması ve icraatına müdahale olunmaması. 4. Kendisini sevmeyenlerin sözlerine önem verilmemesi. Padişah ile vâlide sultan bu şartları yeminle benimsediler. Daha önce hemen hiç dikkat çekmemiş olan yaşlı bir vezirin sadâret makamına getirilmesi, saray çevrelerinde şaşkınlıkla karşılandı. Fakat Köprülü daha ilk icraatında nasıl bir vezîriâzam olacağının işaretini verdi. IV. Murad devrinde İstanbul’da başlayan, Kadızâde Mehmed Efendi taraftarlarıyla sûfî temayüllü Şeyh Abdülmecid Sivâsî taraftarları arasındaki dinî tartışmalar sebebiyle ortaya çıkan karışıklığa müdahale ederek bu olayın elebaşılarını Kıbrıs’a sürgüne gönderdi. Ardından Bozcaada muhafızı iken savunmada âciz kalıp adayı Venedikliler’e teslim eden Abaza Ahmed Paşa’yı cezalandırdı. Bundan başka dinî telkinlerle cahil halktan para sızdıran Şeyh Sâlim de aynı âkıbete uğradı. Eflak voyvodasına mektup yazıp Osmanlı Devleti aleyhine birtakım tertipler düzenlediği gerekçesiyle Patrik III. Partenios’u idam ettirdi. İstanbul’da fesat çıkaran sipahi zorbaları da dağıtıldı. Köprülü bundan sonra Venedikliler’in eline geçmiş olan Bozcaada ve Limni’yi geri almak üzere karadan sefere çıktı. Bozcaada ve Limni geri alınarak Çanakkale Boğazı’nın güvenliği sağlandı.

Bir süreden beri Erdel Beyi II. Rakoczy György, Leh krallığını elde etmek için gizli bir faaliyet içindeydi. İsveç kralı ile anlaşmış, bu gizli faaliyete Eflak ve Boğdan beylerini de karıştırmak istemişti. Osmanlılar, Lehistan ve Erdel’den oluşan güçlü bir kuzey komşuyu siyaseti icabı uygun görmüyordu. Rakoczy, kendisini itaate davet eden üç fermanı da dinlemeyip Lehistan’a saldırdıysa da Kırım kuvvetlerine mağlûp olup dönmek zorunda kaldı. Köprülü Mehmed Paşa Erdel beyi üzerine sefere çıktı (Ramazan 1068 / Haziran 1658). Osmanlı ordusuna Kırım ve Kazak kuvvetleri katıldığı gibi Leh kralı da 12.000 kişilik bir kuvvet göndermişti. Osmanlı ordusu Belgrad üzerinden Yanova’ya yürüyerek bu önemli şehri aldı. Ancak Rakoczy’yi yakalamak mümkün olmadı. Köprülü harekâta devam etme niyetinde olmasına rağmen Celâlî Abaza Hasan Paşa isyanı üzerine dönmek zorunda kaldı.


Erdel işini Kenan Paşa’ya havale etti. Barcsay Akos da Erdel beyliğine getirildi.

Köprülü Mehmed Paşa, Abaza Hasan Paşa’nın Anadolu’da sebep olduğu karışıklıkların farkındaydı. Önce onu Anadolu’dan uzaklaştırmak için Diyarbekir’den Halep valiliğine tayin ettirdi. Abaza Halep’e gitmeyince kendisini Erdel seferine davet ederek ortadan kaldırmayı planladı. Fakat Abaza sefere de katılmadı. Köprülü’nün zulmünden kaçan birçok üst rütbeli görevlinin Abaza’nın yanına gitmesinin de bunda rolü olmuştu (Nihâdî, vr. 189b). Bundan sonra Abaza ve maiyeti sadrazamı kolayca azlettirebileceklerini düşünüp çeşitli baskılarda bulundularsa da bunu başaramadılar.

Köprülü Edirne’ye gelip padişahın huzurunda ayak divanına katıldı. Şeyhülislâmdan fetva alınarak Diyarbekir Beylerbeyi Murtaza Paşa’nın emrinde bir kuvvetin Celâlîler üzerine gönderilmesine karar verildi. Abaza, Köprülü’ye bir suikast düzenlediyse de o bunu casusları vasıtasıyla öğrenip tedbirini almıştı. Murtaza Paşa ise emrindeki ordu ile Abaza’nın peşine düştü, fakat Ilgın’da yenilgiye uğradı (15 Rebîülevvel 1069 / 11 Aralık 1658). Abaza Hasan Paşa bu galibiyetten sonra kışlamak için önce Antep’e gitti. Fakat baskı ve erzak kıtlığı yüzünden orada tutunamayıp Halep’e çekildi. Burada yanında Köprülü Mehmed Paşa’ya muhalif paşalar da bulunduğu halde bir tertip sonucu yakalandı ve Köprülü’nün emriyle hepsi idam edildi (23-24 Cemâziyelevvel 1069 / 16-17 Şubat 1659). Böylece Köprülü önemli muhaliflerini ortadan kaldırmış ve iktidarı tam anlamıyla eline geçirmiş oldu. Ayrıca isyanı destekleyen Şam’daki yerli kulu teşkilâtını ağır şekilde cezalandırıp buraya yeniçeri birlikleri gönderilmesini sağladı. Bundan sonra Anadolu’da Celâlî ve tüfek teftişi başlattı. Teftişte binlerce insan katledildi. Halktan 80.000 kadar tüfek toplandı (Naîmâ, VI, 402-405). Bu teftişte askerî zümreden birçok kimse cezalandırıldığı gibi müderris ve kadı gibi ilmiyeden de çok kişi aynı âkıbete uğramıştı. Köprülü Mehmed Paşa bu katliamdan dolayı çağdaş tarihçilerin ağır tenkitlerine uğramıştır.

Anadolu’da sükûnetin sağlanması üzerine Köprülü Mehmed Paşa padişahla birlikte Bursa seyahatine çıktı (Şevval 1069 / Temmuz 1659). Rakoczy’nin tekrar Erdel beyliğine tayini için Bursa’ya gelen Avusturya elçisinin istekleri kabul edilmedi. Zira Rakoczy, Eflak Beyi Mihnea ile birlikte isyana devam ediyordu. Silistre Valisi Can Arslan Paşa, Kırım kuvvetlerinin de katılmasıyla Mihnea’yı mağlûp etti. Budin Beylerbeyi Seydi Ahmed Paşa da Rakoczy üzerine gönderildi. Rakoczy yenilgiye uğradı. Ardından Kaptanıderyâ Köse Ali Paşa Avusturya işgalinde bulunan Varat üzerine serdar tayin edildi. Çok müstahkem olan bu kale kırk beş günlük muhasaradan sonra alındı. Osmanlı Devleti’nin Erdel ve Eflak işleriyle uğraşmasını fırsat bilen Venedik, bazı Avrupa devletlerinden topladığı 120 gemilik bir donanma ile Hanya önlerinde asker çıkardı. Serdar Katırcıoğlu Mehmed Paşa’nın sert mukavemetiyle karşılaşan Venedikliler bir müddet sonra adayı terketmek zorunda kaldılar.

Köprülü yaşının bir hayli ilerlemiş olmasından dolayı hasta ve yorgundu. Bu sebeple padişaha, kendisine halef olarak Halep beylerbeyiliğine tayin edilen oğlu Fâzıl Ahmed Paşa’yı telkin etti. IV. Mehmed bunu kabul etti. Fâzıl Ahmed Paşa hemen çağrılıp sadâret kaymakamı oldu. Köprülü Mehmed Paşa padişahla birlikte bulunduğu Edirne’de vefat etti (7 Rebîülevvel 1072 / 31 Ekim 1661). Bazı Osmanlı kaynaklarında öldüğü sırada seksen altı yaşında olduğu belirtilir (Silâhdar, I, 226). Cenazesi İstanbul’a getirilerek Çemberlitaş’ta yaptırdığı külliyede defnedildi.

Köprülü Mehmed Paşa, beş yılı aşan sadâretinde siyasî ve askerî disiplinin tesisinde büyük bir dirayet gösterdi. Sadâreti bazı şartlar ileri sürerek kabul etmesindeki maksat devleti içine düştüğü durumdan kurtarmaktı. Köprülü’nün sadâretine kadar geçen sekiz yıllık zaman içinde on üç sadrazam değişmiş olmasına rağmen muktedir bir sadrazam bulunamamıştı. Bunların arasındaki iş bilir sadrazamlar ise etrafın baskısı yüzünden azledilmişlerdi. Burada padişah ve vâlide sultanla sadrazam arasındaki karşılıklı güvene işaret etmek gerekir. Bu sayede Köprülü durumunu sağlamlaştırıp kendisine rakip olabilecek devlet erkânını sindirdi. Rakiplerini ortadan kaldırmakta tereddüt etmedi. Köprülü, kendisine halef olarak düşündüğü oğlu Fâzıl Ahmed Paşa’ya daha güvenli bir ortam bırakmayı düşünmüş olmalıdır. Abaza Hasan Paşa isyanının bastırılmasından sonra Anadolu’da uygulanan teftişte öldürülenler için kaynaklarda verilen büyük rakamlar abartılıdır. Bazı kaynaklarda çok kan döktüğü gerekçesiyle ağır bir şekilde itham edilir. Nitekim Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa onu “hunhar” diye niteler ve öldürttüğü insanların mallarını gasbederek elde ettiği servetle hayrat yapan bir vezir olarak gösterir (a.g.e., I, 226). Bazı kaynaklarda ise memleketi hainlerden temizleyen hayırlı bir idareci şeklinde nitelendirilmiştir (Defterdar Sarı Mehmed Paşa, s. 6; Tayyarzâde Atâ Bey, II, 69-70). Özellikle Naîmâ onu devleti içinde bulunduğu zor durumdan çıkaran, refah ve huzuru sağlayan büyük bir devlet adamı olarak görür.

Vezîriâzamlığı sırasında Yeniçeri Ocağı’nı disiplin altına alan Köprülü Mehmed Paşa ulûfe tevziindeki yolsuzluklara el koymuş ve iktidarını sağlamlaştırmak için daha sadâretinin başlarında kendisine bağlı bir casus teşkilâtı kurmuştu. Gemilerdeki kürekçilerin mağduriyetini önlemek üzere kürekçi akçesi adı altında bir ödenek ihdas etmiş, her cuma divan toplantısından sonra mevâlî ve müderrislerin sadrazamı Arz Odası’nda ziyaretlerini lüzumsuz bulup kaldırmış, kubbe vezirlerinin sayısını da azaltmıştı. Bozcaada ve Limni’nin istirdadından sonra Çanakkale Boğazı’ndaki istihkâmları tamir ve yeniden inşa ettirdiği gibi Kazak eşkıyasına karşı Karadeniz’e çıkış yolu üzerinde tedbirler almıştı. Köprülü Mehmed Paşa ayrıca Turhan Vâlide Sultan’a çok büyük bir hürmet göstererek padişah üzerinde etkili olmuştur. Müellifler onu devlet idaresinde tecrübeli, kurnaz ve şiddetli bir mizaca sahip olduğunu belirtirken icraatlarını daima ön plana çıkarırlar. Köprülü Mehmed Paşa, kendisinden sonra sadâret makamına geçecek olan oğulları, akrabaları ve damatlarıyla XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devlet idaresinde ön safta yer almış Köprülüler ailesinin de kurucusu olmuştur.

Köprülü Mehmed Paşa hayır eserlerinin çokluğu ile dikkati çekmektedir. Bozcaada Venedikliler’den kurtarıldıktan sonra tahribata uğramış olan Mıhçı Camii ve Muallimhânesi Köprülü tarafından yeniden inşa edilmiştir. Ayrıca adada mescid


ve mektep de yaptıran Köprülü bunlar için hamam, dükkânlar, yel değirmenleri ve han vakfetmiştir. Bunlardan başka Yanova’da, Rudnik’te, Turhal’da, Vezirköprü’de, Lefke’de, Şam eyaletinde Cisrişugur’da, Gümüşhacıköy’de, Bolu sancağında Taraklı kasabasında, Erdel’de Arad kasabasında hanlar, camiler, mescidler, mektepler, çeşmeler gibi hayır eserleriyle Macaristan’da Körös nehri üzerinde değirmen yaptırmıştır. Bunlara gelir sağlamak üzere Limni, Yanova, Köprü, Osmancık, Merzifon, Akhisar, Bilecik ve başka yerlerdeki mülk köylerinin bütün resimleriyle hâsılatını vakfetmiştir. Vezirköprü’de su yolu, Hendek ile Sapanca arasında uzun bir köprü ile Hakim Hanı ve Antalya’da vakıfları da bulunmaktadır. Zevcesi Ayşe Hanım adına Vezirköprü’de bir de çeşme inşa ettirmiştir. İstanbul’da inşasını başlattığı külliyenin bazı bölümleri daha sonra oğlu Fâzıl Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır (bk. KÖPRÜLÜ KÜLLİYESİ).

BİBLİYOGRAFYA:

Nevzat Kaya, Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’nin Zeyl-i Ravzatü’l-ebrâr’ı (doktora tezi, 1990), İÜ Ed. Fak., Genel Kitaplık, nr. TE 81, s. 397, 400, 408, 416, 417, 423, 425; Mehmed Halîfe, Târîh-i Gılmânî (haz. Ahmed Refik), İstanbul 1340 (TOEM ilâvesi), s. 44, 47, 51, 52, 53, 55; Nihâdî, Târih, TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 219, vr. 189b, 190a, 191b-192a, 193a; Vecîhî Hasan, Târih, Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 917, vr. 59b, 60a-b, 62b-63a, 66a-b, 67a, 69b-70a; Behcetî, Târîh-i Sülâle-i Köprülü, Köprülü Ktp., Ahmed Paşa, nr. 212; Fahri Çetin Derin, Abdurrahman Abdi Paşa Vekāyi‘nâme’si (doktora tezi, 1993), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 83, 102, 103, 104, 117, 123, 124, 130; Anonim Osmanlı Tarihi: 1099-1116/1688-1704 (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 2000, s. 28, 133, 263; Naîmâ, Târih, IV, 453-454; V, 200; VI, 22, 246, 247, 261-262, 330, 331, 332, 334, 336, 339, 344, 348, 359, 361-362, 365, 372-378, 379, 380, 381, 383, 398, 401-406; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekāyiât (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, s. 3-4, 6, 7, 34, 110, 256, 364, 554; Silâhdar, Târih, I, 12, 57-59, 64, 67, 69-72, 145, 147-148, 220, 221, 225-226, 228; Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 104-106; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, I, 339, 347, 464, 518, 588, 590, 603, 604, 659, 711; II-III, 61, 64, 80, 101, 218, 605; Râşid, Târih, I, 6, 11, 13, 14, 16-19; Îsâzâde Târihi (haz. Ziya Yılmazer), İstanbul 1996, s. 34, 43, 44, 47, 52, 56, 69, 71, 87; Hammer (Atâ Bey), X, 98, 99, 102, 155, 160, 195, 196, 201, 211, 237, 251, 265, 266, 267; Tayyarzâde Atâ Bey, Târih, İstanbul 1292, II, 68-71; Hüseyin Hüsameddin [Yasar], Amasya Tarihi, İstanbul 1928, s. 81, 88, 89, 98, 99, 100, 101, 102, 106-109, 110, 120, 121, 124, 125, 127, 130, 135, 140, 141, 142; Sicill-i Osmânî, IV, 173-174; Ahmed Refik [Altınay], Köprülüler, İstanbul 1331, I; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 48, 116, 121, 129, 130, 131, 140, 160, 191, 250, 496; a.mlf., Kapukulu Ocakları, I, 511-512; II, 55, 171, 180, 185, 187, 208-209; a.mlf., Osmanlı Tarihi, III/1, bk. İndeks; a.mlf., “Barcsay Akos’un Erdel Krallığına Ait Bazı Orijinal Vesikalar”, TD, sy. 7 (1953), s. 51-68; Mücteba İlgürel, Abaza Hasan Paşa İsyanı (doçentlik tezi, 1976), İÜ Ed. Fak., Genel Kitaplık, nr. TE 34, tür.yer.; Mustafa Ali Mehmet, “Romen Vekayinâmelerine Göre Köprülü Sadrıazamlar ve Bazı Olaylar”, Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi: Tebliğler, İstanbul 1985, II, 449-458; M. Münir Aktepe, “İpşir Mustafa Paşa ve Kendisiyle İlgili Bazı Belgeler”, TD, sy. 24 (1970), s. 45-58; Cengiz Orhonlu, “1657 Tarihli Bozcaada Tahriri ve Adadaki Türk Eserlerine Ait Bazı Notlar”, a.e., sy. 26 (1972), s. 67-74; Yasemin Demircan - Hamza Keleş, “Köprülü Mehmed Paşa’nın 1068 (1658) Tarihli Bozcaada Vakfiyesi”, Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Dergisi, VII/2, Kastamonu 1999, s. 127-142; M. Tayyib Gökbilgin, “Köprülüler”, İA, VI, 892-897; a.mlf. - R. C. Repp, “Köprülü Mehmed Paşa”, EI² (İng.), V, 256-259.

Mücteba İlgürel