KOŞMA

Şekil, konu ve ezgi özellikleri bulunan ve Türk halk edebiyatında en çok kullanılan nazım şekli.

Türkçe koşma kelimesi koşmak (eklemek, katmak) fiilinden türemiş olup “güfteye beste ilâvesi” demektir. Tarihî metinlerin raks ile beraber söylenen “koşuk”una çok benzeyen koşma “saz eşliğinde okunmak için hece ölçüsüyle yazılmış, ilk parçanın birinci, ikinci ve dördüncü mısralarıyla öteki parçaların dördüncü mısraları birbiriyle, diğer mısralar kendi aralarında kafiyeli, konuları sevgi ve tabiat olan halk şiiri türü” olarak tanımlanmaktadır. Türkler’in İslâmiyet’in etkisi altında meydana getirdikleri ilk manzum eserlerden Kutadgu Bilig’in asıl metninde koşmaya rastlanmamakta, ancak esere daha sonra ilâve edilmiş bir manzum parçada koşuğ kelimesi geçmektedir. Dîvânü lugāti’t-Türk’te ise koşuğ “şiir, kaside” anlamında kullanılmıştır (I, 376). Koşuğa göre daha yeni bir kelime olan koşma, küçük farklarla günümüzdeki çeşitli Türk lehçelerinde de mevcuttur (geniş bilgi için bk. Arat, s. XI-XIII). M. Fuad Köprülü, Anadolu Türkleri’nde görülen koşma nazım şeklinin Doğu Türkleri’ndeki koşuk ve Altay Türkleri’ndeki “kojon”lardan farklı olmadığını belirtmekte (Türk Edebiyatı Tarihi, s. 273-274), Reşit Rahmeti Arat ve Pertev Naili Boratav ise bu görüşe katılmamaktadır (Dizdaroğlu, s. 69-70). Türk edebiyatında hece vezniyle yazılmış ilk şiirlerin koşmalar olduğu söylenebilir. Ancak eldeki koşma örneklerinin XV. yüzyılın sonlarından daha gerilere götürülmesi mümkün değildir. Bunun en önemli sebebi Türk halk edebiyatının sözlü gelenek içinde gelişmiş olmasıdır.


Türk edebiyatında hece vezninin kullanıldığı şiirler içinde ilk sırada yer alan koşmanın kafiye şeması birinci dörtlük abab (xaxa veya aaab), diğer dörtlükler ise cccb-dddb-... şeklinde düzenlenir. Baştan sona kadar devam eden ana kafiye (b) şekil birliğini sağlar. Ana kafiyenin bulunduğu mısralara “bağlama mısraı” denir. Koşmanın diğer özellikleri değişse bile bağlama mısraı ve kafiyesi değişmez. Buradaki bağlama mısraı bazan nakarat da olabilir. Koşmalar irticalen söylenen şiirler olduğundan daha çok yarım kafiye kullanılır. Hece vezninin genellikle 4 + 4 + 3 = 11’li veya 6 + 5 = 11’li kalıbıyla yazılan koşmanın değişik hece kalıplarıyla olan örnekleri de vardır. Ahmet Talat Onay beş, altı, yedi, sekiz ve on heceli koşmaları örnekleriyle tesbit etmekle beraber (Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i, s. 47-70) halk ezgiyle okunan her şiire koşma adını verdiğinden on bir ve sekizli hece vezniyle yazılan koşmalar dışında ezgilerinden dolayı koşma adı verilenlere pek rastlanmamaktadır. Âşık edebiyatı ile bazı tekke edebiyatı mensuplarının koşmalarında son dörtlükte şairin adı ve mahlası geçer. Dörtlük sayısı genel olarak üçtür; bazan dört, beş ve daha fazla da olabilir.

Şekil özellikleri bakımından koşmalar şu adları alır: 1. Düz (âdi) koşma. Âşık edebiyatında en çok rastlanan ve her mısraı on bir heceli olan koşmadır. 2. Yedekli koşma. Doğu Anadolu ve Âzerî sahasındaki saz şairlerinin kullandıkları bir şekildir. İki çeşidi vardır: Birincisi koşma-mâni karışımıdır. Koşma beyitlerinin arasına aynı kafiyede bir mâni kıtası veya kafiye şeması mâniye uymayan yedi heceli kıtalar getirilir. İkincisi yedekli beşli koşmadır. Hece ölçüsü sekizdir. Her bentte ilki beş, ikinci ve yedek sayılan kıta dört mısralıdır. Birinci bent aaabb + cncn, ikinci bent dddee + cncn, üçüncü bent fffgg + cncn ... şeklinde kafiyelenir. Her bendin ikinci kıtasında ikinci ve dördüncü mısralar nakarattır. 3. Musammat koşma. Her mısraı iki bölümden oluşan ve bu bölümleri aynı kafiyeyi taşıyan koşmadır. 6 + 5 durakla yazılan musammat koşmalarda iç kafiye genellikle altıncı hecenin üzerinde olur. 4. Ayaklı koşma. İlk dörtlüğü oluşturan iki beyitle diğer dörtlüklerin sonuna “ziyade” adı verilen beş heceli mısraların eklenmesinden oluşur. Ayaklı koşmalar ziyadeleri dışında daha çok musammat koşma biçimindedir. Ziyadeleriyle beraber müstezadı andırdıklarından bunlar “musammat ayaklı koşma” veya “musammat müstezad koşma” adıyla da anılır. 5. Zincirleme koşma. Her dörtlüğün son mısraında kafiyenin bulunduğu kelimenin sonraki dörtlüğün ilk mısraının başında tekrar edilmesiyle oluşur. 6. Zincirbent ayaklı koşma. Ayaklı koşmadaki ziyadelerin zincirleme koşmadaki kafiye kelimesi gibi kullanılmasıyla oluşan koşmadır. 7. Koşma-şarkı. İlk dörtlüğün ikinci ve dördüncü mısralarının her dörtlüğün sonunda tekrarlandığı koşmadır. 8. Tecnis. Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmadır. 9. Şatranç. Aruz vezninin dört “müfteilün”den oluşan kalıbıyla yazılan ve musammat özelliği taşıyan koşmadır.

Koşmalar genellikle lirik şiirlerdir. Bu özellikleriyle divan edebiyatındaki gazeli hatırlatırlar. Halk edebiyatında aşk, üzüntü, çeşitli acılar, sevgiliye kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma, tabiatla ilgili duygu ve düşünceler koşma vasıtasıyla anlatılır. Atasözlerinin yer aldığı, öğüt veren, tâlihten ve kaderden yakınan, karşılıklı konuşma biçiminde düzenlenmiş koşmalar da vardır. Bunlar arasında konularına göre özel adlar alan koşmalar şunlardır: a) Ağıt. Ölen bir kişinin ardından söylenen veya acıklı konuları dile getiren koşmadır (bk. AĞIT). b) Güzelleme. İnsan ve tabiat güzelliğini işleyen, övgü maksadıyla yazılmış koşmadır. c) Koçaklama. Savaş, kahramanlık, yiğitlik gibi konuları işler. d) Taşlama. Bir kimseyi yermek veya toplumun bozuk yönlerini tenkit etmek maksadıyla yazılan koşmadır. Koşmalar şekilleri ve konuları yanında müzikle ilgili özellikler de taşır. Ancak koşmanın ezgisi hakkındaki bilgiler bugün için oldukça sınırlıdır.

Koşma nazım şekli bazı küçük farklarla türkü, semâi, varsağı, destan, ilâhi ve nefesler için de yaygın olarak kullanılır. Cönklerde koşma başlığı altında toplanan manzumelerin bir nazım şeklini değil bir ezgiyi ifade ettiği aynı ölçü ve uzunluktaki manzumelere koşma, türkü, türkmani gibi değişik adlar verilmesinden anlaşılmaktadır. Ankara Devlet Konservatuvarı Arşivi’nde koşma adıyla sadece bestenin vasıflarını gösteren parçalara rastlanması da koşma adının daha çok bir ezgiyi ifade ettiğini düşündürmektedir (İA, VI, 878).

Mehmet Zeki Pakalın, koşmaların karcığar ve uşşak makamlarında okunduğunu ve bir mısradan diğerine geçilirken “leylâm leylâm, yârim, ey bülbül, ey yâr” gibi terennümlerin tekrarlandığını belirtmektedir (bk. bibl.). Koşmanın müzik kuruluşu saz ara nağmesi + resitatif + usullü ve güfteli kısım + saz ara nağmesi şeklindedir (Mahmut Ragıp, s. 194).

Halk arasında özel bir ezgiyle okunan koşmalar ve koşma adına bağlı başlıca ez-giler Kerem, Kesik Kerem, Gevherî, Sümmânî, Acem koşması, Ankara koşması, elpük koşması, yelpük koşması, Bayındır koşması, Sivrihisar koşması, Cem koşması, bülbül koşması ve topal koşma adlarıyla anılmaktadır. Bunların dışında Çankırı’da Gevherî’nin koşmaları “ey yâr, ey” gibi nağmelerle başlayan bir âhenkle okunduğu için bu nağmelerle okunan her koşmaya Gevherî adı verilmektedir. Böylece Gevherî gibi bazı adlar şairin değil makamın ismini göstermiş olmaktadır. Ankara’da ise koşma bir nevi raks havasına denilmekte ve Ankara koşması adı da buradan gelmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 376; Türk Lugatı, III, 869; Köprülü, İlk Mutasavvıflar, s. 246-247; a.mlf., Türk Edebiyatı Tarihi, s. 273-274; a.mlf., Araştırmalar, s. 127, 152, 347; Ahmed Talat [Onay], Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i, İstanbul 1928, s. 47-70; a.e.: Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i (haz. Cemal Kurnaz), Ankara 1996, s. 92-163; Mahmut Ragıp [Kösemihal], Anadolu Türküleri ve Mûsikî İstikbalimiz, İstanbul 1928, s. 194; İsmail Habib [Sevük], Edebiyat Bilgileri, İstanbul 1942, s. 218-219; Hikmet İlaydın, Türk Edebiyatında Nazım, İstanbul 1964, s. 80-81; Reşid Rahmeti Arat, Eski Türk Şiiri, Ankara 1965, s. XI-XIII; Hikmet Dizdaroğlu, Halk Şiirinde Türler, Ankara 1969, s. 68-85; Rauf Mutluay, 100 Soruda Edebiyat Bilgileri, İstanbul 1970, s. 146, 155-157; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 89-90; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 305-315; Rıza Nur, “Les formes et les noms de la poésie turque”, Türk Bilik Revüsü: Revue de Turcologie, sy. 1, Alexandrie 1931, s. 11-17; Pertev Naili Boratav, “Koşma”, İA, VI, 876-880; Pakalın, II, 297; T. Kowalski, “Koѕћma”, EI² (İng.), V, 274-275; Öztuna, TMA, I, 352; Mustafa Kutlu, “Koşma”, TDEA, V, 401-405.

Nurettin Albayrak