KUL MESUD

Kelîle ve Dimne tercümesiyle tanınan XIV. yüzyıl şairi.

Hayatı hakkında yeterli bilgi olmadığı gibi tezkirelerde de adına rastlanmamıştır. XIV. yüzyılın birinci yarısında yaşadığı kaydedilen Kul Mesud, 1334-1337 yılları arasında hüküm süren Aydın Emîri Umur Bey’in isteği üzerine ve onun adına Kelîle ve Dimne’yi Farsça’dan Türkçe’ye tercüme etmiştir. Tercüme, Umur Bey’in babası Mehmed Bey (ö. 734/1334) henüz hayatta iken gerçekleştirilmiş olmalıdır. Kendini Kul Mesud olarak tanıtan mütercimin başka bir eseri bilinmemektedir. Johannes H. Mordtmann, bu tercümeden yaklaşık yirmi yıl sonra yine Farsça’dan Türkçe’ye çevrilmiş olan Süheyl ü Nevbahâr’ın mütercimi Hoca Mesud’un Kul Mesud ile aynı kişi olabileceğini ileri sürmüşse de Kilisli Rifat ve M. Fuad Köprülü bu görüşe katılmamışlardır (Toska, s. 238-239). Ancak konu üzerinde doktora çalışması yapan Zehra Toska, her iki Mesud’un eserlerinden ve bu eserler üzerinde yapılan çalışmalardan hareketle Kul Mesud ile Hoca Mesud’un aynı kişi olabileceğini belirtmiştir (a.g.e., s. 242).

Anadolu sahasındaki ilk çeviri örneklerinden biri olan Kul Mesud’un Kelîle ve Dimne’si aynı zamanda eserin ilk Türkçe versiyonudur. Bu dönemde hüküm süren Türk beyleri Arapça ve Farsça bilmediklerinden Türkçe’ye önem vererek bu dilde eserler yazılmasını, ayrıca Arapça ve Farsça’dan tercümeler yapılmasını sağlamışlardır. Nasrullah-ı Şîrâzî’nin, İbnü’l-Mukaffa‘ın Arapça çevirisinden Gazneli Sultanı Behram Şah’ın isteğiyle Farsça’ya yaptığı tercümesini esas alarak Kelîle ve Dimne’yi Türkçe’ye kazandıran Kul Mesud birçok Arapça ve Farsça kelimeye Türkçe karşılık bulabilmiştir. Böylece Umur Bey Kelîle ve Dimne’deki didaktik hikâyelerden faydalanma imkânını elde etmiştir. On altı bölümden (bab) oluşan Kelîle ve Dimne tercümesinin 21 Rebîülevvel 895’te (12 Şubat 1490) istinsah edilen ve bir de zeyli bulunan nüshasından (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1897; Zeyl 216b-232a varakları arasında) ilk defa Bursalı Mehmed Tâhir söz etmiştir.

Kelîle ve Dimne’de mensur metinden başka on yedi beyitlik bir manzum hikâye, Behram Şah için yazılmış bir gazel ve Arapça-Farsça bir mülemma‘ yanında metnin çeşitli yerlerine serpiştirilmiş otuz yedi nazım, otuz iki kıta ve otuz


yedi beyit bulunmakta, bunların dışında eserde birkaç kıta ile bir mesnevi parçası, Farsça ve Arapça şiirler de yer almaktadır. Eserin uygun yerlerine konularak metinle uyum içinde olmaları sağlanan bu küçük parçalar “beyt”, “şi‘r”, “nazm”, “şi’r-i Türkî”, “şi’r-i Farsî”, “şi’r-i tâzî” başlıkları altında verilmiştir. Bunların içinde Kul Mesud’a ait olanların bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Aruz vezniyle yazılan bu şiirlerin, sık sık imâlelere rastlanmasına rağmen, şiir tekniği bakımından belli bir seviyenin üstünde olduğu söylenebilir. Muhteva bakımından doğruluk, iyilik, dostluk, öğüt tutmak, ayrılık, felek, kötülük gibi konuların yer aldığı manzumeler didaktik mahiyettedir. Şiirlerde beyit nazım birimi yanında dörtlüklere de yer verilmiştir. XIV. yüzyılda Türkçe’ye yapılan mensur tercümeler arasında Kul Mesud’un Kelîle ve Dimne’si henüz olgunluk çağına erişememiş bu dönem Türkçe’sinde önemli bir yere sahiptir.

BİBLİYOGRAFYA:

Osmanlı Müellifleri, II, 305; Vasfi Mâhir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1964, s. 189-190; Himmet Akın, Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, tür.yer.; Zeynep Korkmaz, Sadrü’d-din Şeyhoğlu, Marzubânnâme Tercümesi, Ankara 1973, s. 279; TDEK, s. 420; Nihad Sâmi Banarlı, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, İstanbul 1979, II, 377; Büyük Türk Klâsikleri, İstanbul 1985, I, 369-373; Zehra Toska, Türk Edebiyatında Kelile ve Dimne Çevirileri ve Kul Mesûd Çevirisi (doktora tezi, 1989), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Semih Tezcan, “Mes‘ud ve XIV. Yüzyıl Türk Edebiyatı Üzerine Yeni Bilgiler”, Türk Dilleri Araştırmaları, V, Ankara 1995, s. 65-84; C. Brockelmann, “Kelile ve Dimne”, İA, VI, 555; Turgut Karabey, “Kul Mesud”, TDEA, V, 437.

Nurettin Albayrak