KÜLLİYAT

(كلّيات)

Bir kişiye ait eserlerin veya belli bir konudaki çalışmaların yer aldığı derleme.

Sözlükte “bir şeyin bütünü, tamamı” anlamına gelen Arapça küll kelimesine nisbet eki getirilerek türetilen küllînin çoğul şeklidir. Kelime, mantık ve felsefede varlık ve lafızlardan daha kapsamlı olanları ifade eden terim anlamından başka (bk. BEŞ KÜLLÎ; KÜLLÎ) Fars edebiyatında ve muhtemelen buradan alınarak Türk edebiyatında “belli konulardaki eserlerin veya bir şahsa ait çalışmaların bir araya getirilmesiyle oluşan derleme” anlamında kullanılmıştır. Külliyat bu anlamını, bazı klasik örneklerin varlığı yanında daha çok basılı eserlerin yaygınlaşmasıyla birlikte XIX. yüzyılda kazanmış görünmektedir. Arapça’da bu gibi derlemeleri ifade için külliyat yerine mecmû‘ veya mecmûa kelimeleri kullanılmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1605-1607; Serkîs, II, 122-124; Brockelmann, III, 957-958). İbn Rüşd’ün el-Külliyyât fi’ŧ-ŧıb, Kalesâdî’nin el-Külliyyât fi’l-ferâǿiż ve İbn Gāzî’nin Külliyyât fi’l-fıķh’ı gibi bir kısım eserler, derleme niteliğinde olmalarından dolayı değil genel ve kapsamlı konuları içermeleri sebebiyle bu adı almışlardır. Ebü’l-Bekā el-Kefevî’nin el-Külliyyât isimli terimler sözlüğü ise teknik bir özelliğinden dolayı bu şekilde adlandırılmıştır. Son dönemlerde bir yazarın eserlerini toplayan neşirler için Arapça’da daha çok “el-a‘mâlü’l-kâmile” (bütün eserler, toplu eserler) tabiri kullanılır olmuştur.

Fars edebiyatında şair ve yazarların şiir ve nesirlerinin külliyat adıyla derlenmesine sıkça rastlanır. Külliyat bazan sadece şiirleri, bazan da hem şiir hem nesir türü eserleri içerir. Bir müellifin bizzat kendi eserlerinden oluşturduğu külliyatlar da olmakla birlikte genellikle vefatından sonra ailesi, öğrencileri veya bir yayıncı tarafından eserleri külliyat haline getirilir. Son yıllarda bir konu üzerinde yazılan eserler külliyat adı altında toplandığı gibi bir ilim dalına ait kapsamlı çalışmalar da külliyat adıyla yayımlanmaktadır.

Fars edebiyatında şiir külliyatı bulunanlar arasında VI. (XII.) yüzyılda Enverî, Hâkānî-i Şirvânî, Senâî ve Attâr; VII. (XIII.) yüzyılda Evhadüddîn-i Kirmânî, Sa‘dî-i Şîrâzî, Nizâmî-i Gencevî; VIII. (XIV.) yüzyılda İbn Yemîn, Emîr Hüsrev-i Dihlevî, Hâcû-yi Kirmânî, Selmân-ı Sâvecî, Ubeyd-i Zâkānî; IX. (XV.) yüzyılda Kāsım-ı Envâr; X. (XVI.) yüzyılda Ehlî-i Şîrâzî, Şerefî-i Kazvînî, Örfî-i Şîrâzî, Muhteşem-i Kâşânî; XI. (XVII.) yüzyılda Sâib-i Tebrîzî, Zülâlî, Sâlik-i Yezdî; XII. (XVIII.) yüzyılda Bîdil, Eşref-i Mâzenderânî, Te’sîr-i Tebrîzî; XIII. (XIX.) yüzyılda Sâlik-i Kâşânî, Şihâb-ı Türşîzî, Sabâ-i Kâşânî; XIV. (XX.) yüzyılda Sehâ-i Şîrâzî örnek olarak sayılabilir (bu eserlerin ve diğer külliyatların nüshaları için bk. Münzevî, III, 1845-1900). Nizâmî-i Gencevî (Tahran 1335 hş.), Ubeyd-i Zâkānî (Tahran 1331, 1337, 1351 hş.), Emîr Hüsrev-i Dihlevî (Lahor 1972), Sa‘dî-i Şîrâzî (Tahran 1317), Bîdil (Bombay 1299, 1303), Sâib-i Tebrîzî (Tahran 1336 hş.), Kāsım-ı Envâr (Tahran 1337 hş.), Muhteşem-i Kâşânî (Bombay 1304), Şems-i Tebrîzî (Tahran 1363 hş.), Feyz-i Kâşânî (Tahran 1372 hş.), İkbal (Tahran 1343 hş.), Tâlib-i Âmülî (Tahran 1346 hş.) ve Ni‘metullah-ı Velî’nin (Tahran 1352 hş.) külliyatları yayımlanmış külliyatlardan bazılarıdır (diğerleri için bk. Hânbâbâ, IV, 4109-4123).

Kāsım-ı Envâr, Abdurrahman-ı Câmî, Pîr Cemâlî, Celâl Erdistânî, İbn Yemîn-i Tuğrâî, Te’sîr-i Tebrîzî hem nazım hem nesir türü eserleri bir külliyatta toplanan müellifler arasında zikredilebilir. Bir yazarın bir dilde yazdığı eserler derlenerek de külliyat oluşturulabilir. Buna Külliyyât-ı Âŝâr-ı Pârsî-yi ǾÖmer Ħayyâm (Tahran 1338 hş.) ve Külliyyât-ı EşǾâr ü Âŝâr-ı Fârsî-yi Şeyħ Bahâǿî (haz. Gulâm Hüseyn-i Cevâhirî, Tahran 1336, 1341 hş.) örnek verilebilir.


Bir konu veya bilim dalına dair kapsamlı bilgilerin yer aldığı külliyatlara örnek olarak da Külliyyât-ı Coġrafyâ-yi Îrân (Tahran 1350 hş.), Külliyyât-ı Ĥuķūķ (Tahran 1347 hş.), Külliyyât-ı Ĥuķūķ-ı İslâmî (Tahran 1336 hş.), Külliyyât-ı Târîħ-i Temeddün-i Cedîd (Tahran 1325 hş.), Külliyyât-ı Târîħ-i ǾUmûmî (Tahran 1349 hş.), Külliyyât-ı Sebkşinâsî (Tahran 1374) ve Külliyyât-ı Felsefe-i İslâm (Tahran 1983) anılabilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Keşfü’ž-žunûn, II, 1605-1607; Serkîs, MuǾcem, II, 122-124; Brockelmann, GAL Suppl., III, 957-958; Münzevî, Fihrist, III, 1845-1900; Hânbâbâ, Fihrist, IV, 4109-4123; Ferheng-i Fârsî, III, 3046; Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), XI, 16329.

Rıza Kurtuluş




Türk Edebiyatı. Külliyat kavramı, öncelikle eski şairlerin divanları ile diğer bazı eserlerini tek ciltte toplayan matbu kitapların adında görülmektedir. Bunlardan bilinen en eskisi, XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren birkaç defa basılan Külliyyât-ı Dîvân-ı Fuzûlî’dir (İpekten-İsen, s. 31-34). Bu eserin değişik baskılarında Fuzûlî’nin Türkçe divanı yanında Şikâyetnâme olarak şöhret bulan mektubu ile Beng ü Bâde ve Leylâ vü Mecnûn mesnevileri de yer almaktadır. Şairlerin şiirlerini veya divanlarıyla beraber birden fazla eserlerini bir araya toplayan külliyatlar arasında Külliyyât-ı Eş‘âr-ı Rûhî-i Bağdâdî (İstanbul 1287), Külliyyât-ı Hazret-i Hüdâyî (İstanbul 1287, 1340 h./1338 r.), Nedim Divanı Külliyâtı (İstanbul 1340 h./1338 r.), Külliyyât-ı Ziyâ Paşa (İstanbul 1342/1924), Şair Eşref Külliyâtı (İstanbul 1928), Külliyyât-i Dîvân-i Kabulî (İstanbul 1948), Külliyyât-ı Dîvân-ı Mevlânâ Hâmidî (İstanbul 1949), Ali Şîr Nevâî Külliyyâtı (İstanbul 1965), Külliyât Merzifonlu Mehmet Hilmi (İstanbul 1984), Külliyyât-ı Şemsî (İstanbul 1990), Haşmet Külliyâtı (Sivas 1994), Halikarnaslı Bohem Neyzen Tevfik Külliyâtı (İstanbul 2000) gibi yayınlar bulunmaktadır. Modern dönem şairlerinin “toplu şiirler” adı altında ve tek cilt halinde basılan kitapları da bu kategori içinde değerlendirilebilir.

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren farklı alanlarda külliyat adı altında yayımlanmış eserlere rastlanmaktadır. Bunların en eskilerinden biri, “Külliyyât-ı İmam Ali” serisinin ilk kitabının birinci kısmını oluşturan Tercüme-i Sad Kelime’dir (İstanbul 1286). 1888’den itibaren Erkân-ı Harbiye Mektebi’nin ders kitapları olarak aralarında Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın Külliyyât-ı Fenn-i Esliha (İstanbul I, 1306; II, 1314), Rehber-i Muzafferiyyât-ı Bahriyye (İstanbul 1316) gibi eserlerinin de bulunduğu, önce “Külliyyât-ı Ulûm ve Fünûn-ı Harbiyye”, ardından “Erkân-ı Harbiyye Külliyâtı” (1920) adı altında seri halde çok sayıda kitap neşredilmiştir.

Dil ve hukuk gibi alanlarda kurallarla meseleleri topluca ele alan ve yorumlayan külliyat başlıklı eserler arasında Mehmed Rifat Manastırlı’nın Külliyyât-ı Kavâid-i Osmâniyye’si (İstanbul 1303), Halil Rifat’ın Külliyyât-ı Şerh-i Cezâ’sı (İstanbul 1303,1312), M. Rifat Gelibolulu ve Ahmed Müşfik’in Külliyyât-ı Kavânîn ve Muharrerât’ı (İstanbul 1310), Külliyyât-ı Mükâleme-i Elsine (İstanbul 1311), M. H. Nâci’nin (Nâci Kasım) Külliyyât-ı Mükâleme-i Elsine-i Şarkiyye ve Garbiyye’si (İstanbul 1315), Hâlis Eşref’in Külliyyât-ı Şerh-i Kānûn-ı Arâzî’si (İstanbul 1315), Reşîd’in Külliyyât-ı Kavâid-i Lisân-ı Osmânî’si (İstanbul 1317), Âdil’in Külliyyât-ı Rehber-i Vezâif’i (İstanbul 1329), Muammer İzzet’in Külliyyât-ı Hukūk’u (İstanbul 1341), Ferit H. Saymen’in Türk İçtihatlar Külliyâtı (İstanbul 1954), Hayri Ertürk ve Tarık Doğruer’in Temyiz Mahkemesi Tevhid-i İçtihat Külliyâtı (Ankara 1960), Ahmet Akgündüz’ün Mukayeseli İslâm ve Osmanlı Hukuku Külliyâtı (Diyarbakır 1986) gibi yayınlar bulunmaktadır.

Ahmed Selâhaddin’in Berlin Kongresinin Diplomasi Tarihine Bir Nazar ile (İstanbul 1327), Türkçe’ye çevirip bir araya getirdiği bir kısım Batılı siyaset bilimcilerin makalelerinden oluşan Tetebbuât-ı Siyâsiyye (İstanbul 1327) adlı eserleri Külliyyât-ı Hukuk ve Siyâsiyyât, Manastırlı İsmâil Hakkı’nın, aralarında Dozy’nin Târîh-i İslâmiyye adıyla Türkçe’ye çevrilen eserindeki çarpık fikirlerine karşı ilmî müdafaalarını içeren Hak ve Hakikat’inin de bulunduğu makaleleri (İstanbul 1329) Külliyyât-ı İsmâil Hakkı, Mûsâ Kâzım’ın dinî ve sosyal içerikli makaleleri Külliyyât-ı Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım (İstanbul 1336), İsmail Hakkı Tevfik’in Kımer Adaları (Dersaadet 1339) adlı çalışması “Afrika’da Âlem-i İslâm Külliyâtı’ndan”, İsmail Hami Danişmend’in Fetva Mecmualarına Göre İslam Fıkhı’nın Millî Kıymeti (İstanbul 1956) adlı eseri “Türkiyat ve İslâmiyat Tetkikleri Külliyatı”, Muhammed Hamîdullah’ın makaleleri Makaleler Külliyâtı (İstanbul 1962) adı altında kitap haline getirilmiştir.

Fâik Reşad’ın, benzerlerine göre oldukça geniş olmasından dolayı Külliyyât-ı Letâif (İstanbul 1328) adıyla yayımladığını belirttiği latifeler kitabı ile Hâfız M. Zekâi Dede Efendi Külliyâtı (I-III, İstanbul 1941-1943), Nihal Atsız’ın Osmanlı tarihinin ana kaynakları olan eserler külliyatı olarak neşretmeye başladığı Osmanlı Tarihleri I (İstanbul 1949) ve Talat Koçyiğit’in Hadis Külliyatı adlı eseri (İstanbul 1983) külliyat adı altında yapılan yayınlara farklı örneklerdir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı İstanbul Araştırmaları Merkezi İstanbul’un nüfus, eğitim, inşaat, sanayi, adalet, kültür, tarım, sağlık, ulaştırma vb. konuları hakkında arşiv belgelerini içeren, geniş çaplı bir külliyat oluşturmak üzere Ahmet Kala’nın yönetiminde 1997’den itibaren dizi halinde “İstanbul Külliyâtı”nın yayımını başlatmıştır.

Dinî-tasavvufî konularda İbn Teymiyye Külliyatı ile (I-VII, İstanbul 1986-1997) geniş toplum kesimlerince benimsenmiş bazı öncü kişilerin yazılarını veya sohbetlerini bir araya getiren “Risâle-i Nûr Külliyâtı”, “Ramazanoğlu Mahmud Sami Külliyâtı” gibi külliyatlar da bulunmaktadır.

Türkçe’de külliyat kavramı daha çok bir kişinin toplu eserlerinden oluşan edebiyat alanındaki seri yayınlar için kullanılmıştır. Bu anlamda külliyat yayımcılığının II. Meşrutiyet’ten sonra şekillenmeye başladığı görülmektedir. Ahmed Râsim’in “Külliyyât-ı Sa‘y ve Tahrîr” başlığıyla Makālât ve Musâhabât’ı ile (I-II, İstanbul 1325) Menâkıb-ı İslâm’ı (I-II, İstanbul 1325-1326) yayımlanmıştır. Aynı yıllarda Nâmık Kemal’in eserlerinin, oğlu Ali Ekrem öncülüğünde “Külliyyât-ı Kemâl” adı altında ilk tertipte on sekiz kitap olmak üzere neşredileceği Külliyyât-ı Kemâl Tab‘ Olunuyor (İstanbul 1326) adlı bir kitapla haber verilmiş ve yayımına geçilmiştir. Âsâr-ı Müfîde Kütüphanesi de “Külliyyât-ı Âsar” başlığıyla Abdülhak Hâmid’in eserlerini bir dizi halinde neşretmeye başlamıştır (1334).

Yeni harfler döneminde başlatılan külliyat yayınları arasında “Halk Piyesleri” başlığı altında Musahibzâde Celâl’in oyunlarının toplu basımı (1936), Muallim Ahmet Halit Kitabevi’nin “Ömer Seyfettin Külliyatı”


(1938), Semih Lütfi Kitabevi’nin “Refik Halit Külliyatı” (1939), “Ağaoğlu Külliyatı” (1941), Kanaat Kitabevi’nin “Abdülhak Hâmid Külliyatı” (1945), Hilmi Kitabevi’nin “Hüseyin Rahmi Gürpınar Külliyatı” ilk teşebbüsleri oluşturmaktadır. Daha sonra külliyat yayıncılığı gittikçe yaygınlık kazanarak 1960’lı yılların ortalarından itibaren “bütün eserleri”, “toplu eserleri” gibi isimler altında devam etmiştir. Fazla yaygın olmamakla birlikte bazı Batılı yazarların Türkçe’deki külliyat veya “bütün eserleri” yayıncılığına da “J. Rasin Külliyatından” (İstanbul 1934-1935), “Tagor Külliyatı” (İstanbul 1939) ve Cem Yayınevi’nin Kafka ve Puşkin’in “bütün eserleri” gibi yayınlar örnek verilebilir. Türkçe’de külliyat yayımlama girişimlerinin pek azı tamamlanabilmiş, çoğu yarım kalmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Kāmûs-ı Türkî, s. 1180; Özege, Katalog, II, 947-949; Haluk İpekten - Mustafa İsen, Basılı Divanlar Kataloğu, Ankara 1997, s. 31-34; “Külliyât”, TDEA, VI, 37-38.

Âlim Kahraman