KÜMEYL b. ZİYÂD

(كميل بن زياد)

Kümeyl b. Ziyâd (Abdirrahman) b. Nehîk (Nüheyk) b. Heysem en-Nehaî el-Kûfî (ö. 82/701)

Hz. Ali’ye yakınlığıyla tanınan âbid.

Kûfe’de dünyaya geldi. Hayatının on sekiz yılını Hz. Peygamber devrinde geçirdiği (İbn Hacer, III, 318) ve öldüğünde doksan yaşında olduğu (Zehebî, Târîħu’l-İslâm, s. 178) şeklindeki haberler dikkate alındığında onun Resûl-i Ekrem’in son dönemlerinde doğduğu söylenebilir. Kümeyl 33 (653-54) yılında Kûfe Valisi Saîd b. Âs ile geçinemeyen Eşter, Sâbit b. Kays, Mukanna‘ ve Sa‘saa b. Sûhân grubuna dahil olunca vali tarafından Halife Osman’a şikâyet edildi. Halife de bu grubun Şam’a sürülmesini emretti. Şam Valisi Muâviye b. Ebû Süfyân, Kümeyl ve arkadaşlarına zaman zaman uyarılarda bulunduysa da onlar muhalif tavırlarını sürdürmeye devam ettiler. Durumu halifeye bildiren Muâviye gelen emir üzerine bunları tekrar Kûfe’ye gönderdi. Kümeyl ve arkadaşlarının Kûfe’deki faaliyetlerinden yine rahatsız olan Saîd b. Âs halifeye başvurarak onların Kûfe’den uzaklaştırılmasını istedi. Bunun üzerine Halife Osman, Kümeyl ve arkadaşlarını Abdurrahman b. Hâlid b. Velîd’in vali olarak bulunduğu Humus’a gönderdi. Kümeyl grubu bir süre de burada kaldı (Taberî, IV, 318-326). Kümeyl’in daha sonra Kûfe’ye geçtiği anlaşılmaktadır. Osman b. Affân halife olduğu sürece işlerin düzelmeyeceğini, onun mutlaka bertaraf edilmesi gerektiğini düşünen Kûfeli bir grup içinde yer alan Kümeyl’in Umeyr b. Dâbiî ile birlikte halifeyi öldürmek için Medine’ye gittiği, Umeyr’in Medine’de kararından vazgeçtiği, Kümeyl’in halifeyi takip etmeye başladığı, halifenin muhtemelen durumdan haberdar olduğu, bir defasında Kümeyl’e rastladığı ve onu tokatladığı kaydedilmektedir. Kümeyl halifeye haksız yere canını acıttığını söylemiş, bunun üzerine halife, “Sen insanları gaflete düşürüp öldürmek isteyen biri değil misin?” deyince Kümeyl bunu kabul etmemiş, Halife Osman, “Eğer doğru söylüyorsan gel sen de bana vur” deyince Kümeyl onu affettiğini söylemiştir (a.g.e., IV, 403). Hz. Osman devrinin nihayete ermesinde kısmen payı olduğu görülen Kümeyl’in Ali b. Ebû Tâlib döneminde bazı görevler üstlendiği (a.g.e., IV, 446), bu arada Hit’te âmillik yaptığı bilinmektedir (Şerîf er-Radî, s. 450). Kümeyl’in Cemel Vak‘ası’na katılıp katılmadığı hususunda bilgi yoktur. Sıffîn’de ise Hz. Ali’nin safında yer aldığı, Hz. Ali’nin kendisine bazı dualar öğrettiği ve tavsiyelerde bulunduğu kaydedilmektedir. 82 (701) yılında Abdülmelik b. Mervân’ın Irak valisi Haccâc, daha önce Osman b. Affân’la aralarında geçen hadiseden dolayı Kümeyl’i huzuruna çağırdı, fakat Kümeyl kaçtı. Haccâc, Kümeyl’in mensup olduğu Nehaî kabilesinin reislerine onu bulup getirmelerini, aksi halde tahsisatlarını keseceğini bildirdi. Başta Muâviye olmak üzere Yezîd, Mervân ve Abdülmelik’in Kümeyl’in görüşlerini bildikleri halde kendisini affettiklerini, esasen onun yaşlı bir kimse olduğunu, öldürülmesinin doğru olmayacağını söyleyen Esved b. Heysem en-Nehaî’yi ise tehdit etti. Bu durumdan haberdar olan Kümeyl gelip Haccâc’a teslim oldu (Taberî, IV, 404) ve onun emriyle Benî Âmir b. Avf’tan Ebü’l-Cehm b. Kinâne el-Kelbî tarafından öldürüldü (a.g.e., VI, 365).

Kaynaklarda saygın ve güvenilir bir kimse olduğu belirtilen Kümeyl Ömer b. Hattâb, Osman b. Affân, Ali b. Ebû Tâlib, İbn Mes‘ûd ve Ebû Hüreyre’den rivayette bulunmuş; Abdurrahman b. Âbis, Abbas b. Zerih, Abdullah b. Yezîd es-Suhbânî, Ebû İshak es-Sebîî ve A‘meş gibi râviler de kendisinden hadis rivayet etmiştir. Bazı hadisçiler Kümeyl’i sika kabul ederken (İbn Ebû Hâtim, VII, 175; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, V, 341) bir kısmı onun müfrit Şiî olduğunu, rivayetlerine güvenilemeyeceğini belirtmiştir (İbn Hibbân, el-Mecrûĥîn, II, 221; Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, III, 415).

Genellikle Sünnî hadis kaynaklarında rivayetlerine yer verilmeyen Kümeyl’in Şiî hadis kitaplarında, bazı tarihlerde ve tabakatla ilgili eserlerde Hz. Ali’nin kendisine tavsiyeleri ve öğrettiği dualar yer almaktadır. Rivayete göre Hz. Ali bir gün Kümeyl’i mezarlığa götürmüş, halkın kaplara benzediğini, kapların en hayırlısının ise içine konan şeyi muhafaza eden kap olduğunu, insanların Allah’ı bilenler, kurtuluş için öğrenenler, ne yaptığını bilmeyen ve sürü kabilinden olanlar şeklinde üç sınıfa ayrıldığını belirttikten sonra tavsiyelerini sürdürmüştür (bu tavsiyenin metni için bk. Ya‘kūbî, II, 205-208; Şerîf er-Radî, s. 495-497; Ebû Nuaym, I, 79-80). Hz. Ali’nin Kümeyl’e bir başka tavsiyesi de insanlara karşı iyi davranmak, onları sevindirmek, böylece Allah’ın lutfuna erip musibetlerden kurtulmakla ilgilidir (Şerîf er-Radî, s. 513; Meclisî, LXXI, 319). Hz. Ali’nin Kümeyl’e dinî, ahlâkî ve sosyal muhtevalı uzun bir tavsiyesi de zikredilmektedir (Meclisî, LXXIV, 266-277). Ayrıca Şiî kaynaklarında onun Kümeyl’e telkin ettiği dualar nakledilmekte (a.g.e., LXVII, 196), satır aralarında Farsça tercümeleri bulunan Kümeyl duaları İran’da yaygın olarak okunmaktadır.

Kümeyl b. Ziyâd tarikatlar ve tarikat silsileleri bakımından da önemli bir şahsiyettir. Kübreviyye, Sühreverdiyye, Hemedâniyye, Nurbahşiyye, Bektaşiyye ve Ni‘metullāhiyye gibi tarikatların silsilelerinde onun ismi yer alır. Hz. Ali’nin Kümeyl’e hırka giydirdiği, bütün zâhir ve bâtın ilimlerini kendisine bildirdiği, onun da bu bilgileri ve sırları Abdülvâhid b. Zeyd’e aktardığı kaydedilmektedir. Kümeyl b. Ziyâd’ın adının geçtiği tarikat silsilelerine “silsile-i Kümeyliyye” denir (Ma‘sûm Ali Şah, Ŧarâǿiķ, II, 83-108).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VI, 179; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Ömerî), s. 288; a.mlf., eŧ-Ŧabaķāt (Zekkâr), I, 334-335; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, VII, 243; İclî, eŝ-Ŝiķāt, s. 398; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 205-208; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), IV, 318-326, 403-404, 446; VI, 365; İbn A‘sem el-Kûfî, el-Fütûĥ, Beyrut 1406/1986, VII, 103-104; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, VII, 174-175; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, V, 341; a.mlf., el-Mecrûĥîn, II, 221; Şerîf er-Radî, Nehcü’l-belâġa (nşr. Subhî es-Sâlih), Kum, ts. (Dârü’l-hicre), s. 450, 495-497, 513; Ebû Nuaym, Ĥilye, I, 79-80; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 137-144; Zehebî, el-Ǿİber, I, 70; a.mlf., el-Muġnî, II, 533; a.mlf., Mîzânü’l-iǾtidâl, III, 415; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: sene 81-100, s. 176-178; İbn Hacer, el-İśâbe, III, 318; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, VIII, 447-448; Şüsterî, Mecâlisü’l-müǿminîn, Tahran 1365 hş., II, 10, 11; Meclisî, Biĥârü’l-envâr, Beyrut 1403/1983, II, 37; LXVII, 196; LXXI, 319; LXXIV, 266-277; Ahmed Rif‘at, Mir’âtü’l-makāsıd, İstanbul 1293, s. 24; Ma‘sûm Ali Şah, Ŧarâǿiķ, II, 83-108; Kâmil Mustafa eş-Şeybî, eś-Śıla beyne’t-taśavvuf ve’t-teşeyyuǾ, Beyrut 1982, I, 69, 279.

Mustafa Öz