KÛRÂNÎ

(الكوراني)

Ebü’l-İrfân (Ebû İshâk) Burhânüddîn İbrâhîm b. Hasen b. Şihâbiddîn el-Kûrânî eş-Şehrezûrî (ö. 1101/1690)

Şâfiî fakihi, muhaddis ve mutasavvıf.

1025 yılı Şevvalinde (Ekim 1616) Şehrezûr’a bağlı Şehran’da doğdu. Ancak Kûrânî nisbesi İsferâyin’in kasabalarından Kûrân ile ilgilidir. İlk öğrenimine babasının yanında başlayarak Arapça, mantık, hesap, hey’et, hendese, meânî, beyân, usul, fıkıh ve tefsir dersleri aldı. Daha sonra hadis ve tasavvuf başta olmak üzere diğer ilimleri İran ve Anadolu’nun çeşitli şehirleri yanında Bağdat, Dımaşk, Kahire ve Medine gibi ilim merkezlerinde okudu. Hocaları arasında Necmeddin el-Gazzî, Ebü’l-Azâim Sultân b. Ahmed el-Müzâhî, Muhammed b. Alâeddin el-Bâbilî, Takıyyüddin Abdülbâkī el-Hanbelî, Nûreddin Ali b. Ali eş-Şebrâmellisî, Safiyyüddin Ahmed b. Muhammed el-Kuşâşî, Muhammed Şerîf b. Yûsuf el-Kûrânî ve Abdülkerîm b. Ebû Bekir el-Kûrânî gibi âlimler bulunmaktadır.

Hac ziyareti için memleketinden ayrılan Kûrânî Bağdat’ta iki, Dımaşk’ta dört yıl kaldıktan sonra Medine’ye geçti ve vefatına kadar orada kaldı. Başta Nakşibendiyye olmak üzere çeşitli tarikatlara intisap etti. Medine’de anne tarafından dedesi olan Safiyyüddin el-Kuşâşî’nin talebesi oldu ve 1071’de (1661) şeyhinin ölümü üzerine Şüttâriyye tarikatının başına geçti.

Geniş bir ders halkası olan, İslâm dünyasının birçok yerinden gelen öğrencilerin kendisinden faydalandığı Kûrânî’nin Endonezya’da İslâm’ın yayılmasında da önemli etkisi oldu. Medine’de tanıştığı Açeli Abdürraûf es-Sinkilî ile Açe’ye döndükten sonra otuz yıl boyunca haberleşmiş, Abdürraûf onun eserlerini Malay diline çevirmiştir. Kûrânî, Cebertî’nin kaydettiğine göre 28 Cemâziyelevvel 1101 (9 Mart 1690) tarihinde Medine’de vefat etti ve Bakī Kabristanı’na defnedildi. Şevkânî vefat gününü 18 Cemâziyelevvel (27 Şubat) olarak verirken Murâdî ayını Rebîülâhir, Kādirî ise Receb olarak zikretmektedir.

Arapça’nın yanı sıra Farsça ve Türkçe de bilen ve güçlü bir hâfızaya sahip olan Kûrânî, çağdaşı birçok âlim tarafından XI. (XVII.) yüzyılın müceddidi olarak görülmüştür. Ebû Sâlim el-Ayyâşî onun Şam, Mısır ve Hicaz gibi bölgelerde “ahberenâ, haddesenâ” hadis rivayet kalıplarını kullanan yegâne âlim olduğunu belirtir (er-Riĥletü’l-ǾAyyâşiyye, I, 321).

Fıkıh, kelâm ve tasavvuf sahalarında derin bilgi sahibi olan Kûrânî bu ilimlerde birçok kişiye icâzet verdi. Aynı zamanda Muhyiddin İbnü’l-Arabî ekolünün son büyük yorumcusu, onun vahdet-i vücûd ve diğer pek çok konudaki görüşlerini savunanlardan biriydi; bu amaçla yazdığı İtĥâfü’z-zekî bi-şerĥi’t-Tuĥfeti’l-mürsele ile’n-nebî adlı eseri büyük ilgi gördü. İbnü’l-Arabî’yi dinde orta yoldan sapmakla itham edenlere karşı onu savunan Kûrânî, vahdet-i vücûd görüşünün İslâm’ın temel esaslarını ihlâl etmediğini ispata çalıştı, bu çerçevede Takıyyüddin İbn Teymiyye ve onun izleyicilerine itirazda bulundu. İbnü’l-Arabî ve taraftarlarının yaratıcının varlığıyla yaratıklarınkini bir tuttuğu, Allah ile insanı aynı varlık mertebesine yerleştirdiği iddiasını şiddetle reddetti. Yaratıkların ilâhî varlığa katıldığını kabul etmekle birlikte özleri bakımından Allah’tan tamamen farklı olduklarını belirtti. Kûrânî, vâcibü’l-vücûd olan Allah ile mümkün varlık olan yaratıklar arasındaki farka işaretle ikisi arasına kesin bir çizgi çeker; Allah vâcibü’l-vücûd ve mutlak, yaratıkların varlığı ise mümkün ve sınırlı olup Allah’ın varlığına dayanır. Kûrânî’nin bu konuda ileri sürdüğü delillerin çoğu yeni olmayıp ya doğrudan İbnü’l-Arabî’nin kitaplarından veya Sadreddin Konevî, Fergānî ve Kâşânî gibi sonraki temsilcilerinden alınmakla birlikte Eş‘arî kelâmının onun üzerindeki etkisi daha güçlü şekilde görülmektedir. Kûrânî, seleflerine olan bağlılık ve hayranlığına rağmen sıradan bir taklitçi olmayıp eleştirici bir âlim tavrıyla onların görüşlerini inceler ve kanaatlerini açıkça ortaya koyardı.

Kûrânî, bir taraftan görüşlerini savunduğu İbnü’l-Arabî’nin yanlış anlaşılmış büyük bir velî olduğunu göstermeye çalışırken diğer taraftan İbnü’l-Arabî’nin takipçileri veya onlarla üstatları arasında olması muhtemel görüş farklılıklarını uzlaştırıp gidermeye gayret etti. İbnü’l-Arabî’ye dair görüşleri konusunda şeyhi Kuşâşî’den etkilendiği açık olan Kûrânî’den etkilenenler arasında Abdürraûf es-Sinkilî ve Muhammed b. Abdürresûl el-Berzencî anılabilir. Muhtemelen babasının bu konudaki fikirlerini paylaşan oğlu Ebû Tâhir Muhammed de Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’ye hocalık yapmıştır.

Amel bakımından Şâfiî olan Kûrânî itikadda Selefiyye’ye meyyaldi ve bu konuda İbn Teymiyye’nin görüşlerini savunurdu. İbnü’l-Arabî geleneği içinde yer almasına rağmen karşıt fikirleri uzlaştırabilen bir kişiliği temsil ettiği bilinen Kûrânî’nin, İbnü’l-Arabî’nin birçok görüşünü paylaşmayan İbn Teymiyye ile temelde hemfikir olmamakla birlikte “garânîķ” (şeytan âyetleri) hadisesinin doğruluğu hususunda onunla aynı kanaati paylaştığı görülür (DİA, XIII, 362-363).

Kesb, Firavun’un imanı, ma‘dûmün maddî özelliğiyle ilgili görüşleri üzerindeki Mu‘tezilî etkiden ve şeytan âyetleri konusundaki yaklaşımından dolayı Fas uleması tarafından eleştirilen Kûrânî kudretin muhdes olduğunu savunurdu. Bu görüşünü teyit edip İmâmü’l-Haremeyn’i reddetmek için yazdığı üç risâleye Muhammed b. Abdülkādir el-Fâsî, Muhammed el-Mehdî b. Ahmed el-Fâsî ve diğer


bazı âlimler tarafından reddiyeler kaleme alınmış, kendisi de bu eleştirilere cevap olmak üzere Nibrâsü’l-înâs bi-ecvibeti suǿâlâti ehli Fâs adlı eserini yazmıştır (Kādirî, III, 7-12).

Eserleri. Kûrânî’nin 100’ü aşkın çalışması olduğu belirtilmekle beraber tesbit edilebilenlerin sayısı seksen civarındadır. Önemli bir kısmı çeşitli mecmualarda yer alan eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. el-LümǾatü’s-seniyye fî taĥķīķi’l-ilķāǿ fi’l-ümniyye. Garânîķ konusunu ele alan önemli monografilerden biridir. Müellif bu risâleyi, garânîķ hadisesini reddedenler ya da farklı biçimde değerlendirenlerin ileri sürdüğü bazı soruları cevaplandırmak amacıyla yazdığını belirtir. Ona göre garânîķ hadisesi sağlam delillerle sabit olup bunu inkâr etmek veya olayı Hz. Peygamber’de beliren bir uyku hali sırasında şeytanın onun sesini taklit ederek ilgili cümleleri okuduğu şeklinde açıklamak doğru değildir. Resûl-i Ekrem söz konusu cümleleri önce şeytanın telkini (ilkā) esnasında, ardından Cebrâil’in istemesi üzerine okumuş, şeytanın onun sesini taklit etmesiyle değil, âyetlerdeki ifade çerçevesinde Allah’ın bir imtihanı olmak üzere şeytanın melek kılığına girerek kendisine ilkā etmesi sonucu o sözleri söylemiştir. Nübüvvet makamına ve ismet sıfatına yakışmadığı gerekçesiyle ilkāı şeytanın Resûlullah’ın sesini taklidine bağlayan görüşler, garânîķ olayının nasıl vuku bulduğunu apaçık ortaya koyan sahih rivayete aykırıdır. Kûrânî, ortaya koyduğu bu görüşüyle şimşekleri üzerine çekmiş, pek çok âlim tarafından eleştirilmiştir. Bunların önde gelenlerinden biri olan Âlûsî Rûĥu’l-meǾânî adlı tefsirinde (XVII, 178-186), garânîķ hadisesine dair görüşleri ve ispata yönelik gerekçeleri sebebiyle Kûrânî’nin üzerinde durulmaya değer bir kişi olduğunu belirtmiş ve onun konuyla ilgili yedi gerekçesini zikredip karşı delillerle çürütmeye çalışmıştır. Ayrıca bazı çağdaş araştırmacılar tarafından da Kûrânî’nin bu konudaki düşüncesi eleştirilmiştir. Çeşitli yazma nüshaları bulunan risâle (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3744; Şehid Ali Paşa, nr. 2722, vr. 291-295) şarkiyatçıların dikkatini çekmiş, Alfred Guillaume, yazarın hayatına ve eserin muhtevasına dair bir girişle birlikte İngilizce özet tercümesini ve Arapça metni birlikte yayımlamıştır (BSOAS, XX [1957], s. 291-303). 2. el-Emem li-îķāži’l-himem (fî uśûli’l-ĥadîŝ). Müellifin kelâmcılar, sûfîler, tarihçiler ve hadisçilerin tek kaldığı (teferrüd ettiği) hadislere yer vererek hazırladığı bir eser olup fihristlerinin en genişidir. Bu hadisler için kaynak olarak daha ziyade hadis evâil kitaplarını kullanmış olup 1000 hadisi bu tür kaynaklardan almıştır. Bazı kitaplardan seçtiği açıklamaları da içeren eser üzerine Şeyh Ahmed Ebü’l-Hayr’ın bir ta‘liki vardır. Müellifin oğlu Ebû Tâhir, el-Emem’in yaygın olarak kullanılan birçok hadis kitabındaki hadislerin senedlerini ortaya koyduğunu (Abdülhay el-Kettânî, I, 166), öğrencisi Şemseddin ed-Dakdâkicî ed-Dımaşkī de eserin İslâm âleminde “haddesenâ, ahberenâ” lafızlarıyla yapılan hadis rivayetinin sona erdiği bir zamanda kaleme alındığını belirtmektedir (a.g.e., I, 494). A. H. Johns ise eseri, Kûrânî’nin entelektüelliğini gözler önüne serdiği en önemli çalışmalarından biri olarak nitelemektedir (EI2 [İng.], V, 435). el-Emem Haydarâbâd’da basılmıştır (1328). 3. İtĥâfü’z-zekî bi-şerĥi’t-Tuĥfeti’l-mürsele ile’n-nebî. İbnü’l-Arabî’nin görüşlerini açıklamak ve savunmak için kaleme alınmıştır. A. H. Johns bu eseri yayımlayıp tercüme edeceğini belirtirken (a.g.e., V, 433) Alexander Knysh da bir makalesinde eserin muhtevasından hareketle Kûrânî’nin İbnü’l-Arabî savunuculuğunu incelemiştir (bk. bibl.). Kitabın çeşitli nüshaları günümüze ulaşmıştır (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 820 [müellif hattı]; Âtıf Efendi Ktp., nr. 2789; Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2169; Esad Efendi, nr. 1491). 4. Cenâĥu’n-necâĥ bi’l-Ǿavâli’ś-śıĥâĥ (LevâmiǾu’l-leǾâlî fi’l-erbaǾîne’l-Ǿavâlî). Kırk hadis türünde bir hadis mecmuasıdır (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 279). Kettânî (Fihrisü’l-fehâris, I, 312), müellif nüshasından istinsah edilmiş bir nüshanın kendisinde bulunduğunu belirtir.

Kûrânî’nin bunlardan başka bilinen başlıca eserleri de şu şekilde sıralanabilir: Mesâlikü’l-ebrâr ilâ ĥadîŝi’n-nebiyyi’l-muħtâr (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 279 [müellif hattı]; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1174); İfâđatü’l-Ǿallâm bi-taĥķīķi mesǿeleti’l-kelâm (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 722; Cârullah Efendi, nr. 2102; Hâlet Efendi, nr. 787; Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1180; Şehid Ali Paşa, nr. 2722); İmdâdü źevi’l-istiǾdâd li-sülûki mesleki’s-sedâd (Âtıf Efendi Ktp., nr. 2789); İnbâhü’l-enbâh Ǿalâ taĥķīķi iǾrâbi lâ ilâhe illallāh (Âtıf Efendi Ktp., nr. 2441; Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 2069); Tenbîhü’l-Ǿuķūl Ǿalâ tenzîhi’ś-śûfiyye min iǾtiķādi’t-tecsîm ve’l-Ǿayniyye ve’l-ittiĥâd ve’l-ĥulûl (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1366, Nâfiz Paşa, nr. 496); Cilâǿü’l-enžâr bi-taĥrîri’l-cebr ve’l-iħtiyâr (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3765; Esad Efendi, nr. 1155); Şevâriķu’l-envâr fî(li-sülûki)’l-mesleki’l-muħtâr (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 722); Ķaśdü’s-sebîl ilâ tevĥîdi’l-ĥaķķi’l-vekîl veya Şerĥu Manžûmeti’l-Ķuşâşî (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2420, Şehid Ali Paşa, nr. 1696, Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 795; Nuruosmaniye Ktp., nr. 2523); İtĥâfü’l-münîbi’l-evvâh bi-fażli’l-cehr bi-źikri’llâh (Âtıf Efendi Ktp., nr. 2441; Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 996); Meslekü’s-sedâd ilâ mesǿeleti ħalķi efǾâli’l-Ǿibâd (Nuruosmaniye Ktp., nr. 1208; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1815; Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu, nr. 942); el-Meslekü’l-muħtâr fî evveli śâdır mine’l-vâcib bi’l-iħtiyâr (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3680; Reşid Eendi, nr. 996); MaŧlaǾu’l-cûd bi-taĥķīķi’t-tenzîh fî vaĥdeti’l-vücûd (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2169; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1174; Âtıf Efendi Ktp., nr. 2789); Nibrâsü’l-înâs bi-ecvibeti suǿâlâti ehli Fâs (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3744); Ĥâşiye Ǿale’d-Dürreti’l-fâħire (Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 381; İÜ Ktp., AY, nr. 2816); el-İstidlâl li-sülûki mesleki’s-sedâd (Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1180; Kûrânî’nin çeşitli risâlelerinin yer aldığı bazı yazma mecmualar için bk. Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2722, Hamidiye, nr. 1440, Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1180, Reşid Efendi, nr. 996, Hâlet Efendi, nr. 787, Esad Efendi, nr. 1453, Cârullah Efendi, nr. 2102, Serez, nr. 3939; Nuruosmaniye Ktp., nr. 2126; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1815; Âtıf Efendi Ktp., nr. 2441).

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 375-376; Ayyâşî, er-Riĥletü’l-ǾAyyâşiyye, Rabat 1397/1977, I, 320-325; Kādirî, Neşrü’l-meŝânî, III, 5-15; Murâdî, Silkü’d-dürer, I, 5-6; Cebertî, ǾAcâǿibü’l-âŝâr, I, 117; Şevkânî, el-Bedrü’ŧ-ŧâliǾ, I, 11-12; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, XVII, 178-186; Osmanlı Müellifleri, I, 226-227; Brockelmann, GAL, II, 505-506; Suppl., II, 520-521; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 35-36; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 166-169, 312, 493-496; Abdülmüteâl es-Saîdî, el-Müceddidûn fi’l-İslâm, Kahire, ts. (Mektebetü’l-âdâb), s. 407-409; Hayreddin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, İstanbul, ts., s. 306-307; A. Guillaume, “al-Lum‘at al-sanīya fī tahqīq al-ilqā fi’l-umnīya by Ibrāhim al-Kurānī”, BSOAS, XX (1957), s. 291-303; A. Knysh, “Ibrahim el-Kurānī, an Apologist for wahdat al-wujūd”, JRAS, V/1 (1995), s. 39-47; A. H. Johns, “al-Kūrānī”, EI² (İng.), V, 432-433; a.mlf., “al-Ķuѕћāshī”, a.e., V, 525; İsmail Cerrahoğlu, “Garânîk”, DİA, XIII, 361-365.

Recep Cici