KURŞUNLU KÜLLİYESİ

Eskişehir’de Çoban Mustafa Paşa tarafından XVI. Yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan külliye.

Odunpazarı semtinde bulunan eser Üsküdar-Payas güzergâhındaki menzil külliyelerinden biridir. Cami girişinin üstünde yer alan kitâbeden ebced hesabına göre 921 (1515) tarihi çıkmaktadır. Ancak kitâbede Kanûnî Sultan Süleyman’ın adından ve bânisi Mustafa Paşa’nın vezirliğinden bahsedilmektedir. Çoban Mustafa Paşa’nın vakfiyesi ise 1526 tarihlidir. Kitâbedeki tarih, ifadeler ve vakfiyenin tarihi dikkate alınarak külliyenin 1515-1526 yılları arasında inşa edildiği belirtilmektedir.

Külliyenin mimarı henüz tam olarak belirlenememiştir. Mimar Sinan’dan önceki başmimar olan Acem Ali’nin döneminde inşa edilen ve büyük ihtimalle Acem Ali’ye ait olabileceği belirtilen külliyelerden hareketle bu külliyenin mimarının


da Acem Ali olabileceği ileri sürülür. Bu konuda kitâbedeki 1515 tarihinden çok Kanûnî Sultan Süleyman’ın adı ön plana çıkarılarak yorum yapılmıştır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l-mi’mârîn’de sadece kervansarayın adı kayıtlı olup diğer yapılardan söz edilmemiştir. Mimar Sinan’ın bu külliyede yalnız kervansarayda tamir yapmış olabileceği düşünülebilir. Külliyenin 9 Cemâziyelevvel 1248’den (4 Ekim 1832) biraz önce sona eren bir tamir geçirdiği bilinmektedir (Takvîm-i Vekāyi‘, nr. 41). Ayrıca külliyenin değişik binalarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1955’ten günümüze kadar birtakım onarımlar gerçekleştirilmiştir.

Mustafa Paşa’nın vakfiyesinde belirtildiğine göre külliye cami, yirmi hücreli bir zâviye, sıbyan mektebi, misafirhane (tabhâne), mutfak, odun deposu, fırın, yemekhane, düşkünler evi, çeşme ve ahırdan (kervansaray) oluşmaktadır (TSMA, nr. D 7003, vr. 7b-8a). Günümüzde cami, sıbyan mektebi, misafirhane, mutfak, yemekhane ve kervansaray ayaktadır. Külliyenin kuzey girişinin sağındaki çeşmenin vakfiyede kayıtlı çeşmeyle ilgisini tesbit etmek güçtür. Caminin kuzeyindeki şadırvan 1960’lı yıllarda yapılmıştır. Bu şadırvan, baklavalı başlığa sahip sekiz mermer sütunun desteklediği geniş saçaklı bir küçük kubbeyle örtülmüştür. Külliyeyi oluşturan binalar külliyenin çekirdeği olan caminin doğu, güney ve batı tarafında “U” düzeninde sıralanmıştır. Duvarla birbirine bağlanan yapılar aynı zamanda bir dış avlu meydana getirmektedir. Dış avlunun çevreyle irtibatı her kenarındaki birer kapıyla sağlanmaktadır. Arazinin durumundan dolayı külliye binaları arasında kod farklılığı bulunmaktadır.

Cami. Kesme taş malzemeyle inşa edilen kare planlı ve tek kubbeli caminin kuzeyinde beş birimli son cemaat yeri vardır. Bu bölüm cami kitlesinden iki yana taşırılmış olup mukarnaslı başlıklı altı mermer sütunun taşıdığı sivri kemer üstünde pandandiflerle geçişleri sağlanan kubbelerle örtülmüştür. Kemerler, beyaz ve kırmızı renkli kemer taşlarının atlamalı olarak dizilmesiyle oluşturulmuştur. Son cemaat yerinin ortasındaki cümle kapısı hafif içe çekilmiş olup basık kemerlidir. Kapının yukarısında kitâbe yer almaktadır. Girişin hemen önündeki, sonradan yapıldığı anlaşılan kadınlar mahfili ahşaptır. 14,90 × 14,90 m. ölçülerindeki harim her yönde açılan düz atkılı, dikdörtgen, ikişer alt, bunların her birinin yukarısındaki sivri kemerli ve alçı şebekeli birer üst ve kubbe kasnağındaki dört pencereden ışık almakla birlikte loştur. Doğu ve batı duvarlarının ortasında birer dolap nişi vardır. Mekân, tromplarla geçişi sağlanmış sekizgen kasnak üzerine oturan tek kubbeyle örtülüdür. Harimde sadece kalem işi süsleme yapılmış, bunlar da son zamanlarda yenilenmiştir. Aynı anlayıştaki kalem işleri son cemaat yeri kubbe içlerinde de görülmektedir. Camideki bütün kubbeler dıştan kurşunla kaplanmış olduğundan Kurşunlu Camii diye meşhur olmuştur. Klasik ölçülere uygun minberi mermerdendir. Çokgen nişli mihrabı yağlı boya ile mermer taklidinde boyanmıştır. Mukarnas kavsaralı mihrabın köşeliklerinin yukarısında Mevlevî tarikatının birer başlığına yer verilmiştir. Caminin tek şerefeli minaresi kuzeybatı köşesinde bulunmaktadır.

Zâviye. Halk arasında medrese olarak da bilinmektedir. Külliyenin güneydoğu köşesinde “L” meydana getirecek biçimde yerleştirilmiş olan zâviyenin kodu camiye göre yüksektir. Girişi batıya doğru uzanan kolun ortalarında bulunmaktadır. Oval basamaklarla ulaşılan kısım meyilli ahşap çatıyla örtülü revaktır. Revakın gerisinde dershane olduğu düşünülen, pandantiflerin taşıdığı tek kubbe ile örtülü ve revaka genişçe bir kemerle açılan mekân yer almaktadır. Bu mekân doğu, batı ve güney duvarlarındaki dikdörtgen birer pencereden ışık almaktadır. “L” şeklindeki revakın kuzeye gelen ucu kapalı, batıya bakan tarafı ise bir kapıyla avlunun güney kapısı basamaklarına açılmaktadır. Revaka basık kemerli birer kapı ve küçük pencereyle açılan hücreler 2,15 × 2,60 m. ölçülerindedir. Bu hücreler birer ocağa, dolaba ve güneye bakan küçük pencereye sahiptir. Üzerleri birer sivri beşik tonozla örtülmüştür. Zâviyenin sadece güneydoğu köşesindeki hücreye dehliz biçiminde bir kapıdan geçilir. Bu hücre çapraz tonozla kapatılmıştır. Zâviyenin bütün üst örtüsü kurşunla kaplanmıştır. Kesme taş, moloz taş ve tuğla ile inşa edilen bina halen boş olup kullanılmamaktadır.

Misafirhane. Avlunun güneye açılan kapısıyla batıdaki yemekhane arasındaki bina misafirhane olarak tanımlanmaktadır. Yapı zâviyenin koduna paralel olarak yüksek tutulmuştur. Binanın önünde iki yandan basamakla çıkılan bir sundurma ve iki ucu kapalı revak bulunmaktadır. On taşıyıcıyla desteklenen sundurma ve revak ahşap meyilli bir çatıyla örtülmüştür. Yapıda 5,20 × 5,20 m. ölçülerinde dört adet oda vardır. Odalar, basık kemerli birer kapı ve küçük dikdörtgen pencereyle revaka açılmaktadır. Her birinde birer ocak ve ocağın iki yanında birer küçük dolap yer almaktadır. Üst örtüde pandantiflerin desteklediği sekizgen kasnağa oturan kubbeler ve revak dıştan kurşunla kaplanmıştır. Malzeme olarak düzgün kesme taş ve tuğla kullanılan bina halen Vakıflar Genel Müdürlüğü Eskişehir İrtibat Bürosu olarak hizmet vermektedir.


Yemekhane. Mutfağın hemen karşısında bulunan yapının yemekhane olması ihtimali yüksektir. Avlunun güneybatı köşesindeki binanın girişi avlu batı kapısının güney tarafındadır. Hafif içerlek sivri kemerli bir nişin belirlediği kapının basık kemerli girişinden hole geçilmektedir. Sivri beşik tonozla örtülü holün iki yanında birer dikdörtgen pencere vardır. Holden basık kemerli kapıyla asıl mekâna ulaşılmaktadır. Burası 9,30 × 19,30 m. ölçülerinde derinlemesine dikdörtgen planlı düzenlenmiştir. Mekân doğu ve batı duvarlarında simetrik olmayan ikişer dikdörtgen, güney duvarında da daha yukarıda açılmış iki mazgal pencereyle aydınlatılmaktadır. Belirli aralıklarla üç sivri kemerle desteklenen üst örtüsü sivri beşik tonozludur ve dıştan kurşunla kaplanmıştır. İnşasında düzgün kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılmıştır. Bir ara müze olan bina halen Odunpazarı Belediyesi Nikâh Salonu olarak hizmet vermektedir.

Mutfak. Yemekhanenin hemen karşısında bulunmaktadır. Basık kemerli yalın bir kapıdan girilen mekânın zemini aşağıda tutulmuştur. Burası üçer dikdörtgen ve mazgal pencerelerden ışık almaktadır. Kuzey duvarında iki adet dolap vardır. Batı duvarının güney tarafındaki nişin su ihtiyacına cevap veren küçük bir çeşme olduğu düşünülmektedir. 8,80 × 8,80 m. ölçülerindeki bu bölüm, pandantiflerle geçişi sağlanan yüksek sekizgen kasnağa oturan tek kubbe ile örtülmüştür. Kubbe dıştan kurşunla kaplanmıştır. Kubbeli bölümün batısında yuvarlak bir kemerle buraya açılan kısım yemek pişirilen yerdir. Burada üstte bir baca yükselmektedir. Düzgün kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılan yapı halen boştur.

Kervansaray. Mutfaktan sonra kuzeye doğru uzanan yapı vakfiyede ahır olarak belirtilen kervansaraydır. Kuzey cephesindeki basık kemerli girişinin iki yanında payandalara yer verilmiştir. Derinlemesine dikdörtgen şeklindeki bina 18,20 × 37,70 m. iç ölçülerine sahiptir. İçeride girişin iki yanından başlayan seki güney duvarına doğru uzatılmıştır. Sekinin seviyesindeki on altı ocakla yapının ısıtıldığı anlaşılmaktadır. Mekân doğu, batı ve güney duvarlarındaki on iki mazgal pencereyle aydınlatılmaktadır. Eserin inşa edildiği alanın meyilli olması zemindeki küçük kademelerle giderilmeye çalışılmıştır. Yapının ortasında yer alan altı adet kare ayak birbirine basık kemerle, bu ayaklar da birer sivri kemerle doğu ve batı duvarlarına bağlanmıştır. Üst örtü kemerlerin biçimine uygun olarak sivri beşik tonozludur. Ancak kuzey ve güney duvarlarıyla ayaklar arasındaki kısmın üzeri bir yarım çapraz tonozla örtülmüştür. Üst örtüsü dışarıdan kurşunla kaplanan bina halen âtıl durumdadır.

Sıbyan Mektebi. Planı ve görünüşü itibariyle sıbyan mektebi olarak tanımlanan yapı caminin doğusunda bulunan binadır. Mektebin önünde üç yöne ikişer kemerle açılan revak vardır. Revakın köşesinde “L” biçiminde birer ayak, bu iki ayak ve ayaklarla güney duvarındaki pilastrlar arasında yekpâre birer sütun bulunmaktadır. Devşirme olan sütunların taşıdığı başlıklar Bizans başlığıdır. Başlıklarla kemer üzengileri arasında birer taş kare plaka konulmuştur. Revaklı mekânın üstü pandantiflerle geçişi sağlanan sekizgen kasnaklı bir kubbeyle örtülmüştür. Basık kemerli bir kapıdan 5,50 × 5,50 m. ölçülerinde kapalı mekâna geçilmekte olup burası da dilimli tromplarla geçişi sağlanmış sekizgen kasnaklı bir kubbeyle örtülüdür. Mekân, duvarlarda açılan üç dikdörtgen ve kasnakla açılan iki sivri kemerli pencere ile aydınlatılmaktadır. Batı duvarındaki pencerenin güneyinde bu kısmın ikinci kapısı yer almaktadır. Mekâna geniş bir sivri kemerle açılan küçük bölümün üzeri ortada aydınlık fenerli bir kubbe, yanlarda sivri beşik tonozlarla örtülmüştür. Binanın güneybatı köşesinde beşik tonozla örtülü iki bölümden oluşan helâ vardır. Eserde devşirme malzeme, düzgün kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Doğu duvarında pencerelerin lentolarındaki bezemeli mermer parçalar Bizans süsleme anlayışını yansıtan devşirme malzemelerdir. Yapının üst örtüsü kurşun kaplamadır. Bina halen herhangi bir hizmete yönelik olarak kullanılmamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

TSMA, nr. D. 7003, vr. 7b-8a; Sicill-i Osmânî, IV, 372; Mehmed Ziyâ, Bursa’dan Konya’ya Seyahat, İstanbul 1912, s. 190; Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 250; Zeki Sönmez, Mimar Sinan İle İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, İstanbul 1988, s. 94; Kasım İnce, Eskişehir ve Çevresindeki Osmanlı Devri Yapıları (yüksek lisans tezi, 1990), s. 32-34; Takvîm-i Vekāyi‘, nr. 41, İstanbul 4 Teşrînisâni 1324; Kemal Altan, “Klasik Türk Mimarlarından Esir Ali”, Arkitekt, sy. 3, İstanbul 1937, s. 81-83; Muhittin Aslanbay, “Eskişehir’de Kurşunlu Camii ve İmareti”, TTOK Belleteni, sy. 147 (1954), s. 12-14; Halim Baki Kunter, “Mimar Ali Bey’in Bilinmeyen İki Vakfiyesi”, TTK Bildiriler, V (1960), s. 438-442.

Kasım İnce