KUTBÜDDİN HÂRİZMŞAH

(قطب الدين خوارزم شاه)

(ö. 522/1128)

Hârizmşahlar’ın kurucusu (1097-1128).

Sultan Melikşah’ın sarayına intisap ettikten sonra kısa sürede önemli mevkilere getirilen ve taştdârlığa kadar yükselen Yemînüddin Anuş Tegin’in oğludur. Anuş Tegin’in Türkler’in hangi boyuna mensup olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür (Harezm Kültür Vesikaları, neşredenin girişi, s. 34; Kafesoğlu, s. 41-42). Genellikle kabul edilen görüşe göre Çiğil, Yağma, Karluk, Halaç Türkleri veya Oğuzlar’ın Beydili boyuna mensuptur. Bilge Beg adlı Selçuklu kumandanı tarafından Garcistanlı bir kişiden satın alındığı için Garçeî (Garceî) nisbesiyle anılır. Sarayın taştdârlıkla ilgili masraflarını Hârizm gelirlerinden karşılamak üzere Sultan Melikşah’ın Hârizm valisi (şahne) tayin ettiği Anuş Tegin (470/1077) başşehir İsfahan’dan ayrılmadığı için bölge fiilen Hârizmşah Ekinci (İlkinci) b. Koçkar tarafından yönetildi. Selçuklu Sultanı Berkyaruk, Horasan Meliki Arslan Argun’un katlinden sonra kardeşleri Muhammed Tapar ve Sencer ile giriştiği taht kavgaları sırasında Arslan Argun’u destekleyen Merv şahnesi Kodan ile Hârizmşah Ekinci b. Koçkar’a kendisine katılmaları için çağrıda bulundu. Ekinci b. Koçkar 10.000 kişilik süvari birliğiyle yola çıktı ve önden 300 seçme süvariyle Merv’e ulaştı. Onun Merv’e gelmesinden rahatsız olan Kodan, Emîr Yaruktaş ile iş birliği yaparak bir gece eğlenmekte olan Ekinci’yi öldürdü (490/1097). Kodan ve Emîr Yaruktaş’ın Hârizm’e hâkim olduğunu duyan Berkyaruk, Horasan valiliğine tayin ettiği emîr-i dâd Habeşî b. Altuntak’tan Kodan ve Yaruktaş’ı cezalandırmasını istedi. Bunun üzerine Habeşî onları takibe koyuldu. Yaruktaş esir alındı. Kodan bir yolunu bulup Sencer’e sığındı ve onun hizmetine girdi. Habeşî bu başarısından ve Ekinci’nin öldürülmesinden sonra muhtemelen Berkyaruk’un isteğiyle Anuş Tegin’in oğlu Arslan Tegin Kutbüddin Muhammed’i aynı yıl Hârizmşah unvanıyla Hârizm valiliğine getirdi (490/1097).

Anuş Tegin, büyük oğlu Kutbüddin Muhammed’e Merv’deki bir medresede iyi bir tahsil imkânı sağlamıştı. Aynı zamanda iyi bir devlet adamı olarak yetiştirilen Kutbüddin ülkesinde adaletle hüküm sürdü, başarılı hizmetlerde bulundu ve ilim adamlarını himaye etti, bu sayede şöhret ve itibarı arttı. Habeşî b. Altuntak’ın öldürülmesinin ardından Horasan’a tamamen hâkim olan Melik Sencer, Kutbüddin Muhammed’i Hârizmşah olarak yerinde bıraktı (493/1100). Kutbüddin kabiliyetiyle Sencer’in takdirini kazandı.

Ekinci b. Koçkar’ın katlinden sonra kaçıp akrabalarına sığınan oğlu Tuğrul Tegin, Sencer’in yanında bulunduğu sırada Hârizm’i tekrar ele geçirmek amacıyla oradan kaçtı. Kutbüddin Muhammed’in Hârizm dışında olduğu bir sırada bozkırlardaki çeşitli Türk boylarını toplayarak Hârizm’e saldırdı. Bunu haber alan Kutbüddin süratle Hârizm’e dönerken durumu Sencer’e bildirip yardım istedi. Bu sırada Nîşâbur’da bulunan Sencer ordusuyla yardıma koştu. Ancak Kutbüddin Muhammed onu beklemeden Tuğrul Tegin ve müttefikleri üzerine yürüyünce bozkır Türkler’i Mangışlak’a, Tuğrul Tegin de Handehan’a kaçtı. Kutbüddin Muhammed, Sultan Sencer’in yeğeni


Mahmûd b. Muhammed Tapar ile yaptığı Sâve savaşında Sîstan Meliki Ebü’l-Fazl Nasr b. Halef ile beraber Horasan ordusunda görev aldı (512/1119). Karahanlı Hükümdarı Arslan Han’ın halka zulmetmesi ve Selçuklular’a muhalif hareketi sebebiyle Sencer tarafından te’dib edilmek istenince Arslan Han sultanı bundan vazgeçirmek için ona başvurmuştu. 522’de (1128) ölen (521/1127 yılında öldüğü de rivayet edilir) Kutbüddin Hârizmşah’ın yerine oğlu Alâeddin Atsız geçti.

Kutbüddin Hârizm’i otuz yıl boyunca büyük bir ustalıkla idare etti. Bozkır Türkler’inin Hârizm’i istilâ emellerine set çekerek bölgede huzur ve emniyeti sağladı. Âlim, edip ve şairleri himaye etmesi ve adaletle hükmetmesi sebebiyle ünlü müfessir Zemahşerî ve Selçuklu sarayının meşhur şairi Muizzî’nin takdirini kazandı.

Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı kalan Kutbüddin Muhammed, Sultan Sencer nezdinde yüksek bir itibara sahip olmuş, Hârizm’in yıllık vergilerini çeşitli hediyelerle birlikte takdim etmek üzere bir yıl bizzat kendisi sultanın huzuruna gitmiş, bir yıl da oğlu Atsız’ı göndermiştir. Adına yazılan bazı eserlerde “padişah, kutbü’d-dünyâ ve’d-dîn, ebü’l-feth, muînü emîri’l-mü’minîn, cemâleddin” gibi bazı lakaplarla anılması onun kudret ve nüfuzunu göstermektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Muizzî, Dîvânü Emîri’ş-şuǾarâǿ Muĥammed b. ǾAbdi’l-melik (nşr. Abbas İkbâl), Tahran 1318 hş./1939, s. 295-298; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 266-267; Cüveynî, Târîh-i Cihângüşâ (Öztürk), II, 5-6; Harezm Kültürü Vesikaları I: Harezmce Tercümeli Muqaddimat al-adab (nşr. Zeki Velidi Togan), İstanbul 1951, neşredenin girişi, s. 34; İbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1956, s. 33, 36-44; Hind Hüseyin Tâhâ, el-Edebü’l-ǾArabî fî iķlîmi Ħârizm, Bağdad 1976, s. 44, 225; Ghulam Rabbani Aziz, A Short History of Khwārazmshāhs, Karachi 1978, s. 1-3; Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1984, II, 311; Afâf Seyyid Sabra, et-Târîħu’s-siyâsî li’d-devleti’l-Ħârizmiyye, Kahire 1407/1987, s. 35-37; V. V. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), Ankara 1990, s. 345-346; Aydın Taneri, Harezmşahlar, Ankara 1993, s. 11-17; C. E. Bosworth, The New Muhammadan Dynasties, Edinburgh 1996, s. 178-179; a.mlf., “Қћwārazmѕћāhs”, EI² (İng.), IV, 1067.

Abdülkerim Özaydın