KUZAH

(قزح)

Müzdelife’de vakfe yapılması müstehap olan bir tepe.

Kuzahın “yükselmek, kaptan taşmak üzere olmak” anlamına gelen kazh kökünden türemiş olup “yüksek” mânasına geldiği veya “gök kuşağındaki sarı, yeşil,


kırmızı renkteki çizgiler” anlamındaki kuzhanın çoğulu olduğu kaydedilmektedir. Bundan dolayı Arapça’da gök kuşağına “kavsu kuzah” denilir. Ancak kuzah, kötülükleri güzel göstermesinden dolayı şeytana verilen adlardan biri olduğu için bu adlandırmanın câiz olmadığına dair rivayetler de bulunmaktadır. Kuzahın bulutlardan sorumlu meleğin, eski fırtına ilâhının veya Acem sultanlarından birinin adı olduğunu söyleyenler de vardır.

İslâmî literatürde Kuzah, Müzdelife’de bir tepenin adı olarak önem taşır. Araplar’ın gök kuşağını ilk defa bu tepenin üzerinde iken gördükleri rivayet edildiğinden bu adla adlandırılan tepe, hac menâsikinin eda edildiği yerlerden biri olan Müzdelife bölgesinde özel bir öneme sahiptir. Câhiliye döneminde bütün Arap kabileleri Arafat’ta vakfe yaparken Hums diye anılan Kureyş ve müttefiki kabileler Harem sınırı içinde yer alan Müzdelife’de Kuzah tepesinde vakfeye dururlardı. Çünkü Kureyş kabilesi diğerlerinden ayrı olarak kendini Allah’ın Haremi’nin ehli kabul ediyor, Harem dışında vakfe yapmak istemiyordu (Kurtubî, II, 428; Nevevî, Şerĥu Müslim, VIII, 181, 195). İslâm’dan sonra haccın rüknü olan vakfe Arafat’ta yapılır olmuştur. Haccın vâciplerinden sayılan Müzdelife vakfesinde sünnete uygun olarak imkân nisbetinde bu tepenin veya civarının seçilmesi tavsiye edilmektedir. Fakihlere göre Arafat için Cebelirahme ne ise Müzdelife için de Kuzah tepesi odur. Hz. Ali, Resûl-i Ekrem’in Kuzah tepesinde vakfe yaptığını ve, “İşte Kuzah, burası vakfe yeridir; bütün Müzdelife de vakfe yeridir” dediğini nakletmektedir (Müsned, I, 75, 81, 157; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 64; Tirmizî, “Ĥac”, 54).

Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivayete göre, “Arafat’tan kalabalıklar halinde dalga dalga indiğinizde Meş‘ar-i Harâm’da Allah’ı anın” meâlindeki âyette (el-Bakara 2/198) geçen Meş‘ar-i Harâm Kuzah tepesidir. Fukahadan birçoğu da bu görüşü benimsemiştir. Tefsir, hadis ve siyer âlimlerinin çoğunluğu ise Meş‘ar-i Harâm’la Müzdelife’nin tamamının kastedildiğini söyler. Bu tepe üzerinde, mümkün olmadığı takdirde ise civarında vakfeye durmanın daha faziletli olduğunda görüş birliği bulunmaktadır.

İbnü’s-Salâh, zamanla hac imamının vakfe yerinin Müzdelife’nin ortasında inşa edilen mescide taşındığını belirtmiştir. Nevevî bu durumda bazılarına göre sünnetin ihlâl edilmiş olacağını, zira, “Haccınızı benim gibi yapın” diyen Hz. Peygamber’in (Müsned, III, 318, 366; Nesâî, “Menâsik”, 220) Kuzah tepesinde vakfeye durduğunu, ancak sahih kabul ettiği ikinci görüşe göre bir ihlâlin söz konusu olmayacağını, çünkü Resûlullah’ın Müzdelife’nin tamamının vakfe yeri olduğunu söylediğini kaydetmektedir.

Kuzah tepesinde Mîkade denilen, bazı kaynaklara göre silindir, bazılarına göre ise kare biçiminde bir kule inşa edilmiştir. Ezrakī bu kulenin çevresinin 24, yüksekliğinin 12 arşın olduğunu belirtir. İçinde 25 basamak vardır. Câhiliye döneminde bunun üstünde odun ateşiyle aydınlatma sağlanırken Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd zamanında mumlar, daha sonra büyük fitilli kandiller yakılmıştır. Bu sebeple Kuzah tepesi Mîkade olarak da anılmıştır (ayrıca bk. MEŞ‘AR-i HARÂM; MÜZDELİFE).

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ķzĥ” md.; Fîrûzâbâdî, el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ, “ķzĥ” md.; Müsned, I, 75, 81, 157; III, 318, 366; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 64; Tirmizî, “Ĥac”, 54; Nesâî, “Menâsik”, 220; Ezrakī, Aħbâru Mekke (Melhas), II, 186, 187, 190-192; Fâkihî, Aħbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah), Mekke 1407/1986, IV, 319-324; İbn Kudâme, el-Muġnî (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî - M. el-Hulv), Kahire 1419/1999, V, 282-283; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), IV, 387-388; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, IV, 57-58; İbn Nüceym, el-Baĥrü’r-râǿiķ, Beyrut 1403, II, 368; Kurtubî, el-CâmiǾ, II, 428; Nevevî, Şerĥu Müslim, VIII, 181, 189, 195; a.mlf., el-MecmûǾ (nşr. Muhammed Necîb el-Mutîî), Cidde, ts. (Mektebetü’l-irşâd), VIII, 148, 157-158; İbnü’l-Hümâm, Fetĥu’l-ķadîr, II, 478; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, Beyrut 1414/1993, I, 539-540; İbn Âbidîn, Reddü’l-muĥtâr (Kahire), II, 508; Elmalılı, Hak Dini, II, 723; Fr. Buhl, “Müzdelife”, İA, VIII, 869.

Salim Öğüt