LUTFİYYE

(لطفيّة)

Sünbülzâde Vehbî’nin (ö. 1809) nasihatnâme türündeki mesnevisi.

Sünbülzâde Vehbî’nin oğlu Lutfullah’a öğüt tarzında olan ve ona nisbetle bu adla anılan eser 1205 (1791) yılında kaleme alınmıştır. Nâbî’nin aynı türde yazılmış Hayriyye’sinin örnek alındığı eser, pek çok pendnâme ve nasihatnâme gibi edebî olmaktan ziyade tarihî ve içtimaî bakımdan önemlidir. Vehbî, ihtiyarlıkta bir erkek çocuğa sahip olmanın sevinciyle kaleme aldığı bu eserinde oğluna hitap ederek önce iyi bir eğitimden geçmesi gerektiğini söyleyip ilmin öneminden bahseder ve güzel ahlâkın esası olduğu için bu konuyla kitabına başladığını belirtir.

Dinî ve ahlâkî kurallar başta olmak üzere Vehbî eserinde çeşitli meslek ve ilim dalları hakkında bilgi vermiş, çağının eğitimini, sosyal yaşantısını ve toplumsal ahlâk kurallarını eleştirel bir yaklaşımla ele almıştır. Eğitimle ilgili verilen bilgilerin Kur’an, ilmihal ve akaid öğrenimi gibi dinî eğitimin dışındaki konulardan oluşu dikkat çekicidir. Lutfiyye tertip, konulara verilen önem ve bunların işlenişi bakımından yer yer Hayriyye’den ayrılır. “Feilâtün feilâtün feilün” vezniyle yazılan eser doksan beş bölümde 1181 beyit ihtiva eder.

Eserde çeşitli ilimlere dair bilgilerden sonra diğer konular belli bir düzene göre sıralanmıştır. Vehbî’ye göre tıp, mantık, tasavvuf, ferâset, edebiyat-tarih-siyer gibi ilimler, şiir-inşâ, güzel yazı-imlâ gibi kitâbet konuları bilinmesi ve öğrenilmesi gereken hususlardır. Kitapta hikmet, hendese, ilm-i nücûm, kimya, simya, ta‘vir (define bulma sanatı), kırtasiye, tılsım, sihir, himyâ (bir çeşit simya) ve ihfâ (aynı ortamda bulunduğu halde kişinin kendini başkalarından gizleyebilmesi) gibi “bâtıl” ilimlerden bahsedilirse de bunlardan uzak durulması istenir. Mûsikinin ruhlara esenlik verdiği, ancak yine de bunu meslek edinmemek gerektiği ayrıca öğütlenir.

Vehbî, eserinde güzel ahlâk ve âdâb-ı muâşeretle ilgili kuralların yanında çeşitli davranışları da ayrı ayrı başlıklar altında anlatmıştır. İlim öğreten hocaya, soylu ve vakarlı kişilere, yaşlılara ve anne babaya saygıyı; edepli konuşmayı, güzel giyinmeyi, akraba ve yakınlarla ilişkilerde ölçülü olmayı, bilginleri ve konukları ağırlamayı; tavla ve satrançtan, şâhitlikten, vesâyet, vekâlet ve kefâletten, vakıf işlerinden, hazine ve devlet malından uzak durmayı; hain ve hilekârlardan sakınmayı, sırrı gizlemeyi, meslek değiştirmemeyi, keyif verici maddelerden kaçınmayı tavsiye ederken toplumsal hayatla ilgili davranışları, insan ilişkilerinin yolunu oğluna göstermek istemiştir. Bu arada müellif, kuşçuluk ve çiçekçilik gibi işlerle uğraşmaya varıncaya kadar çok değişik konularda düşüncelerini ortaya koymuştur. Eserde ayrıca birçok nasihatnâmede ortak olarak işlenen tevazu, hilim ve insaf, sabır ve af, sözünde durma, nimete şükretme, cömertlik, fakirlere yardım, hayâlı ve tok gözlü olma, istişare gibi ahlâkî öğütler de yer almakta ve taassup, riyâ, yalan, dedikodu, kibir, başkasının kusurlarını araştırma, intikam, haset, dilencilik, cimrilik ve zulüm gibi kötü davranışlardan sakınılması istenmektedir. Bu bölümlerde ferdî ahlâk anlayışının hâkim olduğu görülür.

Eserin yazıldığı dönemde Osmanlı Devleti’nde çeşitli kurumların bozulması yanında toplumda ahlâkî çöküntünün gittikçe yaygınlaştığı görülmektedir. Çağının toplumsal yapısından etkilenen Vehbî, hamâsî ve mistik duygularla değil sağduyu sahibi bir aydın akılcılığıyla devletin o günlerdeki kötü durumunu gözler önüne sermeyi başarmış, kendi hayat tecrübelerinden faydalanarak sosyal hayatın aksayan yönleri hakkında yorumlar yapmıştır. Böylece mevkiini kaybedenlerin psikolojisi, mevki düşkünlüğü, makam sahiplerinin mutsuzluğu, insaftan yoksun esnaf ve sanatkârların insanları aldatması, ödünç ve borç, ev düzeni, evlilik, komşuyla ülfet, hizmetlilerin durumu gibi çok değişik konularla ilgili bölümlerde çağın örf ve an‘anesini yansıtmıştır. Döneminin dinden sapmış, tarikattan, mecazdan, hakikatten anlamayan sahte şeyh ve müridlerinin durumunu da canlı bir şekilde tasvir etmiştir. Vehbî, tıpkı Nâbî gibi yaşadığı dönemin eleştirisini de yaptığı bu eserinde zamanının bazı tip ve karakterlerini, bazı devlet adamlarının yaşantılarını yansıtmayı başarmış, meslek ve mansıp sahipleriyle ilgili görüş ve eleştirilerini ortaya koymuştur.

“Tehzîb-i ahlâka vesîle-i külliyye olduğu” düşünülen eser (Sakaoğlu, s. 73) XIX. yüzyılın sonlarına kadar medrese ve rüşdiyelerde okutulmuş ve halk tarafından itibar görmüştür. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan Lutfiyye (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, vr. 68-99, Hâlet Efendi, nr. 608, İzmir, 587; İÜ Ktp., TY, nr. 182, 2972, 5741; Beyazıt Devlet Ktp., nr. 5646, vr. 211b-250b; Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu İlçe Halk Ktp., nr. 647) birçok defa basılmış (Özege Katalogu’na göre 1252-1286 yılları arasında on yedi basım), ayrıca Süreyya Ali Beyzadeoğlu tarafından sadeleştirilerek açıklamalarla birlikte yayımlanmıştır (İstanbul 1994, 1996).


BİBLİYOGRAFYA:

Sünbülzâde Vehbî, Lutfiyye-i Vehbî (Divan’ının içinde), Bulak 1253; İbrahim Necmi [Dilmen], Târîh-i Edebiyyât Dersleri, İstanbul 1338, I, 244-248; Mine Mengi, Divan Şiirinde Hikemî Tarzın Büyük Temsilcisi Nabi, Ankara 1991, tür.yer.; a.mlf., “Gerileme Devrini Belgeleyen Bir Edebî Eser: Nâbî’nin Hayriyye’si”, Divan Şiiri Yazıları, Ankara 2000, s. 187-197; Necdet Sakaoğlu, “Lütfiye-i Vehbî’de (18. yy) Çocuk Eğitimiyle İlgili Görüşler”, Çocuk Kültürü: 1. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri (haz. Bekir Onur), Ankara 1997, s. 71-96; İbrahim Alâeddin [Gövsa], “Sünbülzâde Vehbî’ye Nazaran Terbiye ve Tahsil”, Tedrîsât Mecmuası, sy. 66, İstanbul 1341, s. 209-218; Ali Canib Yöntem, “Tarihi Aydınlatacak Edebî Eserlerden: Hayriye-Lütfiye”, İstanbul, sy. 31, İstanbul 1 Mart 1945, s. 6-7; a.mlf., “Sünbülzade Vehbi”, TDED, I/1 (1946), s. 81-104; Tunca Kortantamer, “Nâbî’nin Osmanlı İmparatorluğunu Eleştirisi”, TİD, II (1984), s. 83-116; Adem Ceyhan, “Vehbî, Lutfiyye”, İlmî Araştırmalar, sy. 5, İstanbul 1997, s. 299-308.

A. Azmi Bilgin