MÂNİ‘

(المانع)

Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “mahrum etmek, vermemek, engel olmak” mânasındaki men‘ kökünden türemiş bir sıfat olup “kötü şeylere engel olan, bunların gerçekleşmesine müsaade etmeyen” anlamında Allah’ın isimlerinden biridir. Men‘ kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de on altı âyette yer almakla birlikte bunların hiçbirinde men‘ eylemi Allah’a nisbet edilmemiştir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “mnǾa” md.). “Mûcizeler göndermemize engel olan tek şey öncekilerin bu tür mûcizeleri yalanlamış olmasıdır” meâlindeki âyette geçen men‘ fiilinin (el-İsrâ 17/59) zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmesi “Allah’ın mûcize göndermeyi terketmesi” anlamında bir istiare olarak kabul edilmiştir (Zemahşerî, II, 674). Mâni‘ ismi hem İbn Mâce hem de Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ rivayetinde yer almış (İbn Mâce, “DuǾâǿ”, 10; Tirmizî, “DaǾâvât”, 82), ayrıca men‘ çeşitli hadislerde isim ve fiil sîgalarıyla Allah’a nisbet edilmiştir (Wensinck, el-MuǾcem, “mnǾa” md.). Eserlerinde mâni‘ ismine yer veren hemen hemen bütün müellifler, bunun için Hz. Peygamber’in farz namazlardan sonra tekrarladığı rivayet edilen “lâ ilâhe illallāhu vahdehû ...” cümlesinin devamındaki şu ifadeyi kaynak gösterirler: “Allahım! Kimse senin lutfettiğin şeye engel olamaz, kimse de vermediğin şeyi temin edip veremez. Hiçbir zenginin serveti senin nezdinde ona bir fayda sağlayamaz” (Buhârî, “Eźân”, 155; Müslim, “Śalât”, 94, 205, 306).

Âlimler, genellikle mâni‘ ismini karşıtı olan mu‘tî ile (lutfedip veren) birlikte yorumlamışlar ve belli bir dengeyi sağlamaya yönelik dâr-nâfi‘, kābız-bâsit vb. isimlerde olduğu gibi birlikte ele alınmasının gereği üzerinde durmuşlardır. Kur’ân-ı Kerîm’de “atâ” ve “i‘tâ” kavramlarının yanında çoğunlukla aynı mânaya gelen “îtâ” kavramı birçok âyette Allah’a nisbet edilmiş (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “Ǿaŧv”, “îtâǿ” md.leri), aynı kavramlar çeşitli hadis rivayetlerinde de zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmiştir (Wensinck, el-MuǾcem, “Ǿaŧv”, “îtâǿ” md.leri).

Mâni‘ ismi müelliflerce “yaratıklardan dilediğine dilediği şeyi vermeyen, istediğine de istediğini veren” şeklinde geniş çerçevede açıklanmıştır. Bunun yanında daha belirgin anlamlar da verilmiştir. Allah lâyık olanlardan lutfunu esirgemeyen, olmayanlara da lutufta bulunmayandır (Lisânü’l-ǾArab, “mnǾa” md.). O, dostlarını onların düşmanlarından koruyup kendilerine gelebilecek kötülüklere engel olandır. Allah’ın lutufta bulunmayışı cimrilik değil yerli yerince muamele etmektir. Lutufkârlığı da cömertlik ve merhametinin eseridir (Hattâbî, s. 93-94). Kuşeyrî’ye göre mâni‘ isminin nihaî mânası Cenâb-ı Hakk’ın dostlarından belâyı defetmesi veya dilediği kimselere nimet vermemesidir. Allah’ın, dostlarından belâyı defetmesi güzel bir lutuf, dünya malı vermemesi ise ileri derecede bir iyilik sayılır. Allah dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir, fakat dostu olmayan bir kulun kalbini aykırı davranışlardan korumaz (et-Taĥbîr, s. 89). Gazzâlî de mâni‘ ile hafîz isimleri arasında münasebet kurarak birincisinin maddî ve mânevî alandaki yok edici veya bozucu sebepleri ortadan kaldırmayı amaçladığını, ikincisinin ise yok olmaktan koruduğunu, böylece hıfz kavramının men‘in hedef ve gayesini oluşturduğunu söylemiştir (el-Maķśadü’l-esnâ, s. 156). Mâni‘ Allah’ın kâinata yönelik (fiilî) isim ve sıfatları içinde mütalaa edilir. Ayrıca “koruyup gözeten, dengede tutan” anlamındaki hafîz ismiyle paralellik arzederken “karşılık beklemeden bol bol veren” mânasındaki vehhâb ismiyle denge sağlayıcı bir münasebet içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “mnǾa” md.; Kāmus Tercümesi, “menǾ” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “mnǾa”, “Ǿaŧv”, “îtâǿ” md.leri; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “mnǾa”, “Ǿaŧv”, “îtâǿ” md.leri; Buhârî, “Eźân”, 155; Müslim, “Śalât”, 94, 205, 306; İbn Mâce, “DuǾâǿ”, 10; Tirmizî, “DaǾavât” 82; Zeccâc, Tefsîru esmâǿillâhi’l-ĥüsnâ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Beyrut 1395/1975, s. 63; Hattâbî, Şeǿnü’d-duǾâǿ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 93-94; Ebû Abdullah el-Halîmî, el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân (nşr. Hilmî M. Fûde), Beyrut 1399/1979, I, 200, 206; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 205a-206a; Kuşeyrî, et-Taĥbîr fi’t-teźkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 89; Gazzâlî, el-Maķśadü’l-esnâ (Fazluh), s. 156, 174; Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), II, 674; Fahreddin er-Râzî, LevâmiǾu’l-beyyinât (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Beyrut 1404/1984, s. 244.

Bekir Topaloğlu