MATBUAT

(المطبوعات)

Matbûât Arapça matbû‘ kelimesinin çoğulu olup bir ülkede basılıp yayımlanan her türlü ürünü ifade etmekle birlikte daha çok süreli yayınlar, gazete ve dergiler için kullanılır. Arap basın tarihinde ilk defa 1828’de Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Kahire’de kurulan, Arapça ve Türkçe olarak neşredilen gazeteye el-VeķāǿiǾu’l-Mıśriyye adı verilmişti. Halîl el-Hûrî, 1858’de Beyrut’ta Arapça ve Fransızca olarak Ĥadîķatü’l-aħbâr gazetesini çıkarmış, “günlük gazete” anlamında Fransızca journal (curnâl) kelimesini kullanmıştı. Aynı yıl Paris’te Bercîsü Bârîs gazetesinin kurucusu Rüşeyd ed-Dahdâh daha kapsamlı bir terim olarak sahîfeyi tercih etmiş, ardından bu isim birçok gazeteci tarafından benimsenmiştir. “Gazete ve dergi yayımcılığı” mânasında sıhâfe (sahâfe) kelimesini ilk kullanan kişinin Necîb el-Haddâd ile Nâsîf el-Yâzicî olduğu kaydedilir. 1860 yılında İstanbul’da el-Cevâǿib gazetesini kuran Ahmed Fâris eş-Şidyâk ise cerîde kelimesini kullanmış, bu isim sonraki dönemlerde yaygınlık kazanmıştır. Arap basınında gazete karşılığı olarak “en-neşre, evrâku’l-havâdis, el-varakatü’l-haberiyye, er-risâletü’l-haberiyye” gibi isimler de görülmektedir. Önceleri cerîde ve mecelle kelimeleri aynı anlamda kullanılırken 1884’te eŧ-Ŧabîb adlı derginin müdürlüğüne getirilen


İbrâhim el-Yâzicî dergi karşılığında mecelleyi kullanmış ve bu isim bütün dergilerin genel adı olmuştur (Tarrâzî, I, 5-8).

Avrupa’da XV. yüzyılda icat edilen matbaa, asrın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’ne iltica eden İspanyol yahudileri tarafından İstanbul’a getirilmiş, ardından Rum ve Ermeniler kendi matbaalarını tesis etmişlerdir. Osmanlı-Arap dünyasında ilk kitap Kuzey Lübnan’da Aziz Antoni Manastırı’nda (1610) ve Halep’te (1706) basılmış, ilk Türk matbaası İbrâhim Müteferrika tarafından 1727’de İstanbul’da kurulmuştur. Mısır’da matbaa Fransızlar’ın bu ülkeyi işgaliyle faaliyete geçmiş (1798) ve Mısır’dan çekilmelerine kadar (1801) faaliyetini sürdürmüştür. Bu tarihten yirmi yıl sonra Mehmed Ali Paşa’nın emriyle Bulak Matbaası tesis edilmiştir. Irak’ta ilk matbaanın da bu tarihlerde kurulduğu sanılmaktadır (bk. MATBAA).

Matbuatın gelişmesiyle birlikte Arap ülkelerinde birçok yayınevi açılmıştır. Şam’da el-Mektebetü’z-Zâhiriyye (1878), Mısır’da Dârü’l-kütüb ve el-Mektebetü’l-Ezheriyye (1879), Beyrut’ta el-Mektebetü’ş-Şarkıyye (1880) ve Mektebetü câmiati Beyrut el-Amîrîkiyye bunlardan bazılarıdır. Diğer taraftan matbuat halk kütüphanelerinin sayısının artmasını da sağlamıştır. İstanbul’da örnekleri görüldüğü gibi Arap dünyasında da ilim ve edebiyata meraklı kimseler ya şahsî kütüphanelerini vakfetmişler veya malî imkânlarıyla yeni kuruluşlar meydana getirmişlerdir. 1870’te Kahire’de Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye adıyla açılan kütüphane bu sahada bir örnek olarak kaydedilebilir. Kurucusu Ali Paşa Mübârek, kütüphaneyi Arapça kitapların yanı sıra çeşitli dillerde kaleme alınmış eserlerle donatmış, çalışma saatlerini belirlemiş, dışarıya ödünç verme servislerini hizmete koymuş ve bunlar için bir nizamnâme hazırlatmıştır.

Matbuatın en verimli ve önemli iki kolu gazetecilikle dergiciliktir. Gazeteler ve dergiler Arap ülkelerinde, özellikle de Mısır’da gelişme ve kalkınma hamlesinin önemli âmillerinden sayılır. Bunlar sayesinde ilim ve kültür dili olarak tanınan yazılı Arapça (fasih Arapça) yaygınlık kazanmış, ilmî, edebî, siyasî, tarihî ve içtimaî araştırmalar hem sayı hem kalite bakımından artmıştır. Arapça yayımlanan gazete ve dergilerin başlıca ülkelere göre tarihî seyri şöyledir:

Mısır. 1798 Fransız işgalinin hemen ardından La Décade égyptienne ve Le Courrier de l’Egypte adlı iki gazete çıkarılmaya başlanmıştır. Bunların ilki, el-Mecmau’l-ilmiyyü’l-Mısrî’nin araştırmalarına ve üyelerinin tartışmalarına yer veriyordu. Diğeri ise Mısır’ı işgal altında bulunduran Fransız güçlerinin resmî organıydı. Arapça yayımlanan ilk gazete ise 1799’da Napolyon Bonapart’ın Kahire’de kurduğu el-Cenerâl Bonabart’tır. Mehmed Ali Paşa zamanında 1822 yılında Curnâlü’l-Ħidîv adıyla ikinci Arapça gazete çıkarılmış, bu gazete 1828’de el-VeķāǿiǾu’l-Mıśriyye adını almıştır. Önceleri Arapça ve Türkçe yayımlanmasına rağmen daha sonra yönetimini üstlenen Rifâa et-Tahtâvî tarafından sadece Arapça olarak neşredilmiştir. Hidiv İsmâil Paşa döneminde ülke yönetimine karşı duyulan rahatsızlık üzerine 1866’dan itibaren Vâdi’n-Nîl ve Ebû Nažžâre gibi pek çok gazete çıkarılmıştır. Bu arada İskenderiye’de el-Ehrâm (1875), Kahire’de el-Muķaŧŧam gazeteleri yayımlanmış, bunları el-Müǿeyyed (1890), el-Hilâl (1892), el-ǾAdâle (1897), Mıśr (1896), el-Cerîde (1907), el-Beyân (1911) ve es-Süfûr (1915) izlemiştir. Başlangıçtan 1929 yılına kadar Kahire’de neşir hayatına giren gazetelerin sayısı 550’ye, dergilerin sayısı 500’e yaklaşmıştır. İskenderiye’de ilk gazeteler et-Tenbîh ve el-Kevkebü’ş-şarķī olup 1929’a kadar burada 123 gazete ve seksen dergi neşredilmiştir (a.g.e., II, 162-213, 274-323). 23 Temmuz 1952 darbesinden sonra Mısır’da pek çok gazete ve dergi kurulmuştur. 1953’te ihtilâlin sözcüsü olarak yayımlanmaya başlanan el-Cumhûriyye ve 1956’da çıkarılan eş-ŞaǾb gazeteleri bunlar arasında zikredilebilir. 1968’de yeni tesislerine taşınan el-Ehrâm, ünlü gazeteci Muhammed Hüseyin Heykel yönetiminde önemli bir basın kuruluşu haline gelmiştir. 1970-1981 yılları arasını kapsayan Enver Sedat döneminde çoğu haftalık olmak üzere çeşitli gazeteler çıkarılmıştır. Hüsnü Mübârek devri gazetecilik açısından rahatlık getirmiş, daha önce yasaklanan gazetelerin yayımlanmasına izin verildiği gibi yeni dergi ve gazetelerin neşri de mümkün olmuştur.

Suriye-Lübnan. Mısır’da gazetecilik hareketi, Mehmed Ali Paşa’dan sonra yönetime gelen Abbas ve Said paşalar zamanında büyük ölçüde duraklamış, buna karşılık Suriye’de devam etmiştir. 1858 yılında Halîl el-Hûrî Beyrut’ta ilk Arapça gazeteyi Ĥadîķatü’l-aħbâr adıyla yayımlamış, bir süre sonra Keçecizâde Fuad Paşa’nın teklifiyle ismi Sûriyye olarak


değiştirilen gazete yarı resmî hükümet gazetesi haline gelmiştir. Ardından çeşitli isimlerle gazetelerin neşri devam etmiştir. İlk İslâmî gazete, 1875’te Hacı Sa‘deddin Hammâde başkanlığındaki Cem‘iyyetü’l-fünûn tarafından Ŝemerâtü’l-fünûn adıyla Beyrut’ta çıkarılmış ve 1908 yılına kadar neşir hayatını sürdürmüştür. Fransız mandasının kalkması ve İngiliz askerlerinin ülkeyi terketmesinden sonra Suriye’de Baas Partisi’nin yayım organı olan el-BaǾŝ gazetesi 1947’de faaliyete geçmiştir. Ardından Suriye’de çeşitli gazete ve dergiler neşir hayatına girmiştir. Lübnanlı Halîl el-Hûrî’nin 1858’de kurduğu Ĥadîķatü’l-aħbâr’dan itibaren 1929 yılına kadar Beyrut’ta çıkan gazete sayısı 180’i, Amerikalı misyonerlerin 1851’de yayımlamaya başladığı MecmûǾu fevâǿid dergisinden itibaren aynı tarihe kadar neşredilen dergi sayısı 115’i buluyordu (a.g.e., II, 4-22, 106-118). Dımaşk’ta 1865’te Râşid Paşa’nın kurduğu Sûriyye adlı resmî gazeteden başlayarak 1929’a kadar 100’e yakın gazete, 1886’da Selîm ve Hannâ Unhûrî tarafından yayımlanmaya başlanan Mirǿâtü’l-aħlâķ’tan itibaren aynı yıla kadar kırk civarında dergi çıkarılmıştır. Suriye’nin Hama, Humus, Halep ve Lazkiye gibi şehirlerinde de birçok gazete ve dergi neşredilmiştir. Halep’te 1867’de ilk neşrini gerçekleştiren Ġadîrü’l-Furât ve 1869’da Ahmed Cevdet Paşa’nın kurduğu Furât resmî gazeteleri gibi burada 1928’e kadar elli üç gazete yayımlanmıştır.

Irak. Midhat Paşa’nın valiliği sırasında 1868’de Bağdat’ta kurduğu, daha çok resmî metin ve haberleri yayımlayan ez-Zevrâǿ gazetesi burada neşredilen ilk gazetelerdendir. 1875’te hükümet Musul’da el-Mevśıl, 1895’te Basra’da el-Baśra adlı gazeteleri çıkarmıştır. 1908 yılından sonra yayım hayatına giren çok sayıdaki gazete arasında Baġdâd (1908), er-Raķīb (1909), Beyne’n-nehreyn (1909), er-Riyâđ (1910), er-Ruśâfe (1910) ve en-Nehđa (1913) sayılabilir. İngiliz manda yönetimi sırasında başlıcaları el-ǾIrâķ, el-VeķāǿiǾu’l-ǾIrâķıyye ve eş-Şarķ olmak üzere çok sayıda gazete çıkarılmıştır. Irak’ta 14 Temmuz 1958 tarihinde krallığın devrilmesi ve askerî cuntanın yönetime el koymasının ardından başta el-Bilâd olmak üzere el-Cumhûriyye, el-Beşîr, el-Aĥrâr gibi gazeteler yayımlanmıştır. 1968’de Abdülkerîm Kāsım’ın katlinden sonra iş başına gelen Abdüsselâm Ârif zamanında el-Cemâhîr, eŝ-Ŝevre, eŧ-ŦalîǾa ve et-Teǿâħî gazeteleri kurulmuştur. 1976’da bunlardan sonuncusunun ismi el-ǾIrâķ olarak değiştirilmiştir. 1979 yılında Saddam Hüseyin’in iktidara gelmesinin ardından el-Ķādisiyye (1981) ve er-Riyâđî (1984) yayımlanmıştır. Bağdat’ta 1929 yılına kadar 123 gazete neşir hayatına girmiştir.

Cezayir-Tunus-Fas-Libya. 1847’de Cezayir şehrinde çıkmaya başlayan el-Mübeşşir (Arapça-Fransızca) resmî gazetesiyle Tunus şehrinde 1860’ta yayımlanan er-Râǿidü’t-Tûnisî resmî gazetesi Arapça ilk gazeteler arasında yer alır. Yine Cezayir’de el-İslâm (1909), Tunus’ta Netâǿicü’l-aħbâr (1888) ve Sebîlü’r-reşâd (1895), Tanca’da el-Maġrib ile (1889) Fransız hükümetinin resmî gazetesi es-SaǾâde (1905), Libya Trablusgarp’ta Ŧarâblûsü’l-ġarb ile (resmî gazete, 1870) es-SaǾâdetü’l-Ǿužmâ (Tunus 1904) ve el-İĥyâǿ (Cezayir 1907) dergileri gibi birçok gazete ve dergi yayımlanıyordu.

Amerika-Avrupa. XIX. yüzyılın sonlarıyla XX. yüzyılın başlarında Suriye ve Lübnan’dan Amerika’ya göç eden gayri müslim Araplar tarafından birçok Arapça gazete ve dergi kurulmuştur. Amerika’da ilk Arapça gazeteyi 1891’de İbrâhim ve Necîb Arabîlî Kevkebü Amîrika adıyla New York’ta yayımlamış, bunu Naûm Mükerzel’in el-ǾAśr (1894) gazetesi izlemiştir. 1921 yılına kadar New York’ta otuz beş Arapça gazete neşredilmiştir. Bu hareket sonraları Kuzey ve Güney Amerika’ya yayılmış, özellikle Meksika, Brezilya, Kolombiya, Arjantin’de ve başka ülkelerde birçok Arapça gazete yayım hayatına girmiştir. Kaynaklarda bunların sayısının elliye ulaştığı kaydedilmektedir. Avrupa ülkelerinde de Arapça yayımlanan ilk gazete ve dergiler gayri müslim Araplar tarafından kurulmuştur. Lübnanlı Rüşeyd ed-Dahdâh’ın Paris’te 1858’de neşrettiği Bercîsü Bârîs ve aynı yıl Mansûr Carletti’nin Marsilya’da yayımladığı ǾUŧârid gazeteleri en eski Arapça gazetelerdendir. Paris’te 1927 yılına kadar otuz beş civarında Arapça gazete neşredilmiştir. 1916 yılına kadar on bir Arapça gazetenin yayımlandığı Londra’da Halepli Rızkullah Hassûn’un Âli Sâm gazetesiyle (1872) Rücûm ve ġassâk ilâ Fâris eş-Şidyâk dergisi (1868), Louis Sâbûncî’nin el-Ħilâfe (1881), el-İttiĥâdü’l-ǾArabî (1881) ve en-Naĥle (1884) gazeteleriyle yine en-Naĥle adlı dergisi (1877) bunların başında yer alır. İbrâhim el-Müveylihî’nin 1874’te İtalya’nın Napoli şehrinde neşrine başladığı el-Ħilâfe gazetesi de bu arada zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

L. Mercier, La presse musulmane au Maroc, Rabat 1908, s. 618-630; Filib dî Tarrâzî, Târîħu’ś-śıĥâfeti’l-ǾArabiyye, Beyrut 1913-33, I-IV; A. Canal, La littérature arabe et la presse tunisienne de l’occupation à 1900, Paris 1924, s. 133-204; Refîk el-Makdisî, Fünûnü’ś-śıĥâfe, Dımaşk 1946, s. 90-91; C. Zeydân, Âdâb (Dayf), IV, 43-64; Şevkī Dayf, el-Edebü’l-ǾArabiyyü’l-muǾâśır fî Mıśr, Kahire 1961, s. 30-37; Ahmed el-Mugāzî, eś-Śıĥâfetü’l-fenniyye fî Mıśr: Neşǿetühâ ve teŧavvürühâ, Kahire 1978, I, tür.yer.; Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ǾArabî ve târîħih, Beyrut 1985, IV, 15-16; Fâruk Ebû Zeyd, eś-Śıĥâfetü’l-ǾArabiyyetü’l-muhâcire, Kahire 1985; Enver el-Cündî, Târîħu’ś-śıĥâfeti’l-İslâmiyye, Kahire, ts. (Dârü’l-Ensâr), I-II; Sâmî Abdülazîz el-Kûmî, eś-Śıĥâfetü’l-İslâmiyye fî Mıśr fi’l-ķarni’t-tâsiǾ Ǿaşer, Mansûre 1413/1992; Vahîd Kaddûre, Bidâyetü’ŧ-ŧıbâǾati’l-ǾArabiyye fî İstanbul ve Bilâdi’ş-Şâm, Riyad-Tunus 1414/1993; Ömer ed-Desûkī, Fi’l-Edebi’l-ĥadîŝ, Kahire 1994, I, 39-44; E. Ayalon, “Śıĥāfa: The Arab Experiment in Journalism”, MES, XXVIII/2 (1992), s. 258-280; Fuâd Hamd Rızk Fersûnî, “eŧ-ŦıbâǾatü’l-ǾArabiyye fî Ûrûbbâ”, ǾÂlemü’l-kütüb, XV/5, Riyad 1415/1994, s. 459-499; M. Hartmann - T. H., “Matbuat”, İA, VII, 362-367; Ph. K. Hitti v.dğr., “Ғјarīda”, EI² (Fr.), II, 476-484; Moncef Chenoufi, “Śıĥāfa”, a.e., IX, 580-588; P. C. Sadgrove, “The Press”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, II, 611-613; G. Roper, “Printing and Publishing”, a.e., II, 613-615.

Erol Ayyıldız




TÜRK EDEBİYATI. Türkiye’de ilk Türkçe gazete, ilk Türk matbaasının kuruluşundan yüz yıl kadar sonra II. Mahmud’un şahsî ilgisiyle yayımı gerçekleşen, adı da onun tarafından konulan Takvîm-i Vekāyi‘dir (1831). Türk dilinde ilk gazete, bu tarihten birkaç yıl önce Mısır’da Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından bir sütunu Türkçe, bir sütunu Arapça olarak neşredilen el-VeķāǿiǾu’l-Mıśriyye’dir (1828). Türkçe gazetelerden önce 1796’da İstanbul’da Gazette française de Constantinople, 1821-1831 yılları arasında İzmir’de Le Spectateur oriental, Le Smyrnéen, Le Courrier de Smyrne, Journal de Smyrne gibi Fransızca gazeteler çıkarılmıştır. Bunlardan İzmir’de yayımlanan ve Osmanlı Devleti’nin milletlerarası alanda menfaatlerini savunan gazetelerle basının önemi konusunda fikir sahibi olan II. Mahmud; bu gazetelerin neşrinde birinci derecede rol sahibi kişilerden Alexandre Blacque’ı İstanbul’a çağırarak yayımını Takvîm-i Vekāyi‘ ile paralel sürdürecek olan Fransızca Le Moniteur ottoman’ın kurulması görevini vermiştir. Devlet eliyle neşredilen Takvîm-i Vekāyi‘in Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice ve Bulgarca nüshaları da çıkarılmıştır.


Takvîm-i Vekāyi‘in neşir hayatına girmesinden dokuz yıl kadar sonra Türkçe ilk özel gazete olan Cerîde-i Havâdis, İngiltere’deki Morning Herald gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapan William Churchill adlı bir İngiliz tâciri tarafından neşredilmiştir (1840). Devlet yardımı gördüğü için Cerîde-i Havâdis yarı resmî bir gazete sayılmıştır.

1860 yılına kadar Türkçe’den başka dillerde on beşin üzerinde gazete çıkmasına rağmen Takvîm-i Vekāyi‘ ve Cerîde-i Havâdis dışında bir tıp dergisi olan Vekāyi-i Tıbbiyye’den (1849) başka Türkçe süreli yayına rastlanmamaktadır. 1860’ta Şinâsi’nin desteğiyle Âgâh Efendi devletten yardım almadan Tercümân-ı Ahvâl’i yayımlayarak “millet-i hâkime”den ilk özel gazeteyi çıkaran kişi olmuştur. Şinâsi 24. sayıdan sonra gazeteden ayrılmış, kendi adına yeni bir izin belgesi alarak Tasvîr-i Efkâr’ı yayımlamıştır (1862). Türkçe basındaki hareketlenmenin de etkisiyle William Churchill’in ölümünden sonra Cerîde-i Havâdis oğlu Alfred Churchill tarafından kapatılıp daha önce ek olarak verilen Rûznâme-i Cerîde-i Havâdis adıyla yeni bir gazete çıkarılmıştır. Yine bu yıllarda Münif Mehmed Paşa Mecmûa-i Fünûn’u (1862), Mustafa Refik Mir’ât’ı yayımlamış (1862), ayrıca Mecmûa-i İber-i İntibâh (1862) ve Cerîde-i Askeriyye (1864) gibi dergiler çıkarılmıştır.

Türk basınının kuruluş dönemi olarak kabul edilen 1831-1864 yılları arası gazetenin kendini şekillendirmesi, ferdî ve içtimaî planda bütün hayatın şekillenmesindeki rolü bakımından dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Dönem içinde Türk dilinde çıkan dört gazete isimleriyle paralellik gösteren kimlikler ortaya koymuştur. Takvîm-i Vekâyi‘in mukaddimesinde gazete vak‘anüvisliğin yeni bir biçimi gibi sunulmuş, gazetenin başına bir vak‘anüvis olan Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi getirilmiştir. Ancak özellikle II. Mahmud’un ölümüne kadar sadece devlet faaliyetlerinin değil eğitim, bilim, sanat ve ticaret haberlerinin de yer aldığı canlı bir yayım organı özelliği göstermiş, bazı ilânlar ve kitap duyuruları da yayımlamıştır. Bir süre sonra Cerîde-i Havâdis habere ağırlık vermiş, bilhassa dış haberlerle Türk okurlarının dış dünyaya açılan penceresi olmuştur. Kırım Harbi sırasında bölgeye savaş muhabiri olarak giden William Churchill buradan en taze haberleri göndermiştir.

1860 yılına kadar Türkçe basın reformcu, fakat yapısı gereği yönetime karşı eleştirisiz bir tavır içindedir. Gazete, ilk Türkçe gazetelerde içinde ahlâk, âdâb, ilim ve maariften söz eden çeşit çeşit insanların bulunduğu bir gemiye benzetilmiştir. Tercümân-ı Ahvâl’e yazdığı mukaddimede Şinâsi yepyeni bir anlayışla halkın memleket meselelerinde sahip olması gereken söz hakkına işaret etmiş, düşündüğü fikir merkezli gazeteyi gerçekleştirmek için Tasvîr-i Efkâr’ı çıkarmış, burada sosyal problemleri, eğitimi, dış politika konularını eleştiren ve gazete makalesinin ilk yetkin örnekleri sayılan yazılar yayımlamıştır.

İlk gazeteler haftalık periyotlarla neşir hayatına başlamış, çok defa bunu da gerçekleştirememiştir. Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr önceleri haftada iki gün yayımlanmış, daha sonra Tercümân-ı Ahvâl beş güne çıkmıştır. Basit bir mizanpajla yayımlanan ilk Türkçe gazeteden sonra gazetenin gelişmiş ve rahat okunur bir düzene kavuşması Şinâsi ile olmuştur.

Gazete geniş bir alanda gücünü ortaya koyarken dil üzerinde de etkili olmuş, dilde sadeleşme eğilimine hız kazandırmıştır. Daha Takvîm-i Vekāyi‘in ilk yıllarında II. Mahmud, Esad Efendi’nin kendisine gönderdiği gezi notları dolayısıyla, “Umuma neşrolunacak şeylerde yazılacak elfaz herkesin anlayabileceği surette olmak lâzımdır” diyerek “çetrgerdûne” ve “tevsen” gibi kelimelerin yerine Türkçe’lerinin kullanılması gerektiği uyarısında bulunmuştur. 5. sayısında Avrupa’da konuşma diliyle yazı dilinin birbirine yakın olduğunu, kibar kimselerle hamalların aynı sözlerle konuştuğunu belirten Cerîde-i Havâdis’in yazı dilinin gelişmesine hizmeti olmuş, Şinâsi Tercümân-ı Ahvâl’e yazdığı mukaddimenin bir yerinde gazeteyi “umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede” kaleme almanın gereğine işaret etmiştir. Avrupa’dan alınan kelime ve kavramların Türkçe’ye yerleşmesinde de basının rolü vardır. Vapur, ceneral, gazete, kolera, fabrika, kambiyo, familya, sigorta vb. Takvîm-i Vekāyi‘ tarafından Osmanlı toplumuna mal edilmiş kelimelerdendir. İlk yıllardan itibaren gazete için kullanılan kelimeler de çeşitlilik göstermiş; gazete, cerîde, jurnal, mevkūte gibi adlarla anılmıştır.

1864 yılında Türk basını için ilk defa bir matbuat nizamnâmesi neşredilmiştir. III. Napolyon’un 1750’lerde hazırlattığı Fransız Basın Kanunu esas alınarak hazırlanan ve 2 Şâban 1281’de (31 Aralık 1864) yürürlüğe giren bu nizamnâme gazete çıkarma, devretme, cevap hakkı kullanma gibi hususları düzenliyor, daha serbest hareket eden yabancı dildeki basınla Türkçe basın için eşit şartlar getiriyordu. Ayrıca 1856’da bir iradeyle konan, 20 Cemâziyelâhir 1273 (15 Şubat 1857) tarihli Matbuat Nizamnâmesi’yle yasal bir düzenlemeye bağlanmış olan ön sansürü kaldırıyordu. Tercümân-ı Ahvâl’in “Pres Kanunnâmesi” olarak söz ettiği Matbuat Nizamnâmesi Türk basını tarafından olumlu karşılanmıştır. Kısa bir süre dışında 1909 yılına kadar genel hatlarıyla yürürlükte kalan bu nizamnâme, ön sansür koymamasına rağmen getirdiği ağır para cezalarıyla padişah ve yönetim kadrosu, yabancı devlet başkanları ve temsilcileri hakkında suçlayıcı ve kötüleyici yayımlar yapılmasını önlemiş oluyordu.

Nâmık Kemal başta olmak üzere yeni bir aydın kuşağının gazetelerde etkili olmaya başlaması, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin reformcu görüşlerinin bunlar tarafından gazetelerde dile getirilmesi, Ali Suâvi’nin 1867’de çıkarmaya başladığı Muhbir’de daha sert bir muhalefet sergilemesi gibi gelişmeler üzerine Sadrazam Âlî Paşa, Matbuat Nizamnâmesi dışında hükümete uyarı ve yayımı engelleme imkânı veren ünlü kararnâmeyi (Kararnâme-i Âlî) neşretmiştir (1867). Geçici olduğu bildirilmesine rağmen 1909 yılına kadar yürürlükte kalan bu kararnâmeye dayanılarak ilk sırada Muhbir ve Vatan gazeteleri kapatılmıştır. Arkadan gelen sürgün memuriyet görevleriyle Tasvîr-i Efkâr ve Tercümân-ı Ahvâl de yayımına son vermek zorunda kalmıştır. Mustafa Fâzıl Paşa’nın daveti üzerine Ali Suâvi, Nâmık Kemal ve Ziyâ Bey (Paşa) Paris’e gitmişlerdir. Yurt dışında bulundukları sırada Paris, Londra, Lyon, Cenevre gibi Avrupa şehirlerinde Muhbir, Hürriyet, Ulûm, İttihad vb. gazeteleri çıkarmışlar (1867-1871); böylece yurt dışında Türkçe basın sürecini başlatmışlardır. 1864’ten sonra Sultan Abdülaziz dönemi içinde İstanbul’da Terakkî (1868), Basîret (1870), İbret (1870) gibi Türk basın tarihinin önemli gazeteleri yanında Âyîne-i Vatan (1866), Muhib (1867), Muhibb-i Vatan, Utârid (1867), Mümeyyiz (1869), Kevkeb-i Şarkī (1869), Hakāyiku’l-vekāyi‘ (1870), Asır (1870), Devir (1870), Hadîka (1870), ilk mizah gazetesi olan Diyojen (1870), Hulâsatü’l-vekāyi‘ (1870), Medeniyet (1874), Sadâkat (1875), İstikbal (1875), Vakit (1875)


ve Sabah (1876) yayımlanmıştır. Bunlardan devletçe desteklenen ve yüksek satış rakamlarına ulaşan Basîret, 1871-1872 Alman-Fransız savaşındaki yayım desteği sebebiyle Alman hükümetince ödüllendirilmiştir. İbret, 1870 sonlarından başlayarak yurt dışından dönen gazeteci aydınlardan Nâmık Kemal’in bu meslekte en verimli çalıştığı gazete olmuş, ateşli yazıları yüzünden birkaç defa kapatma cezası almış, 1873’te kesin olarak yayımına son verilmiştir. Basın açısından yaşanan sıkıntılara rağmen devlet eliyle atılımların gerçekleştiği bu dönemde 1865’te Rusçuk’ta Tuna, 1869’da Erzurum’da Envâr-ı Şarkıyye, Bursa’da Hudâvendigâr, Konya ve Diyarbekir’de kendi isimleriyle vilâyet gazeteleri çıkarılmaya başlanmış, 1874’te bunların sayısı yirmiyi aşmıştır.

II. Abdülhamid’in tahta geçişinden sonra ilân edilen Kānûn-ı Esâsî’nin (Aralık 1876) 12. maddesinde, “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” denilmekteydi. Ayrıca hazırlanan basın kanun tasarısı mecliste kabul edilerek padişahın onayına sunulmuş, ancak onaylanmadan kalmıştır. 1878’de Meclis-i Meb‘ûsan kapatılmış, Kānûn-ı Esâsî askıya alınmış, önce siyasî gazetelere, bir süre sonra her çeşit gazete ve dergiye, ardından matbaaların bastığı bütün yayınlara sansür uygulaması getirilmiştir (1888). Bu dönemde mizah dergilerine izin verilmemiştir.

Basında siyaset yasağının bulunduğu II. Abdülhamid döneminde gazetecilik ikinci planda kalmış, Ahmed Midhat Efendi tarafından 1878’de çıkarılmaya başlanan ve ansiklopedik gazeteciliği ilke edinen Tercümân-ı Hakîkat, dönemin uzun süre yüksek satış rakamlarına da ulaşan tek gazetesi olarak kalmıştır. 1886’da haftalık periyotlarla Mîzan çıkmaya başlar. Buna karşılık dergicilikte Ebüzziyâ Mehmed Tevfik’in öncülük yapmasıyla hem içerik hem kâğıt ve baskı kalitesi bakımından büyük bir atılım yapılmış, özellikle 1880’li yılların ilk yarısı Türk dergiciliği için altın dönem olmuştur. Önceki dönemin Dağarcık (1872), Kırkanbar (1873), Dolap (1873) gibi dergilerinin ardından Mecmûa-i Ebüzziyâ (1880), Hazîne-i Evrâk (1881), Hafta (1881), Mir’ât-ı Âlem (1881), Âfâk (1882), Mecmûa-i Âsâr (1882), Güneş (1884), Gayret (1886), Berk (1886), Teâvün-i Aklâm (1886), Manzara (1887), Nilüfer (1887) gibi dergiler yayım hayatına girmiştir. 1890’lı yıllara hem teknik mükemmellik hem de içeriğiyle damgasını vuran dergi Ahmed İhsan’ın (Tokgöz) çıkardığı, çıkışından bir süre sonra Edebiyât-ı Cedîde hareketinin kaynağı ve odağı durumuna gelen Servet-i Fünûn olur (1891). Ayrıca Maârif (1891), Resimli Gazete (1891), Mekteb (1891), Ma‘lûmât (1895) gibi dergiler yayımlanır. 1890’lı yılların ikinci yarısına doğru Tercümân-ı Hakîkat’in yanında dönemin önemli gazetelerinden Ahmed Cevdet’in çıkardığı İkdam neşredilir (1894). Onunla rekabet halindeki Sabah ile Saâdet ve Tarîk belirtilmesi gereken diğer gazetelerdir.

Basının sıkı denetim altında tutulduğu II. Abdülhamid döneminde yurt dışında Türkçe basının tekrar canlandığı, Hayal (1878), İstikbal (1880), Gencîne-i Hayâl (1881) gibi gazetelerden sonra İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin kurulmasının ardından ondan fazla ülkede Meşveret (1895), Ezan (1896), Mîzan (1897), Osmanlı (1897), Şûrâ-yı Ümmet (1902), İctihad (1904) ve Terakkî (1906) gibi gazeteler yayımlanmıştır.

II. Meşrutiyet’in ilânıyla beraber basın hayatında büyük bir hareketlenme olmuş, gazeteler ön sansür uygulamasını yerine getirmeyerek fiilen kaldırmıştır. Yedi ay içinde yarıdan fazlası İstanbul’da olmak üzere 700’ün üzerinde gazete çıkarma izni alınmış, ancak yayıma başlayanlar genellikle çok kısa ömürlü olmuştur. Kānûn-ı Esâsî basının kanunlar dairesinde serbest olduğunu, hiçbir şekilde ön sansür uygulanmayacağını belirtmesine rağmen Otuzbir Mart Vak‘ası’nın ardından gelen askerî sansürle basındaki sınırsız hürriyet havası sona ermiştir. Bu arada yeni matbuat kanunu çıkmış (1909), üzerinde birçok değişiklik yapılmasına rağmen 1931’e kadar yürürlükte kalmıştır. Yeni kanun bazı düzenlemeler yapıyor, devletin emniyeti söz konusu olduğunda geçici kapatma cezası dışında sansür, idarî uyarı gibi uygulamalara yer vermiyordu. Ancak 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlaması dolayısıyla askerî sansür savaş sonuna kadar uygulanmıştır.

İlk aylardaki kargaşa ortamına rağmen II. Meşrutiyet döneminde basında elektriğin yaygınlaşmasıyla dizgi ve baskı makinelerinin modernleşmesi, haber toplamada telgrafın yanında telefonun kullanılmaya başlanması gibi teknik ilerlemeler olmuştur. Bu devirde İkdam, Sabah, Tercümân-ı Hakîkat yeni ortama uyum sağlayarak yayım hayatına devam etmiş, Tanin (1908) ve Yeni Gazete (1908) çıkmaya başlamış, Tasvîr-i Efkâr yeniden neşir hayatına atılmış (1909, 1913), Servet-i Fünûn bir süre günlük çıkmış, ayrıca Hukūk-ı Umûmiyye (1908), Serbestî (1908), Sadâ-yı Millet (1909) gibi İttihat ve Terakkî’ye muhalif gazeteler yayımlanmıştır. Sırât-ı Müstakîm (1908), Beyânülhak (1908), Resimli Kitab (1908), Şehbâl (1909), Cerîde-i Sûfiyye (1910), Genç Kalemler (1911), Türk Yurdu (1911), Donanma (1914) ve Yeni Mecmua (1917) dönemin önde gelen dergileri olmuştur. İstanbul basını Mütâreke devrinde yabancı güçler ve 1919’da padişah tarafından konulan ikili sansür uygulamasına mâruz kalmıştır. Bu sansür uygulamaları 1923’e kadar devam etmiştir.

Mütâreke ve Millî Mücadele yıllarında Tasvîr-i Efkâr, Akşam (1918), Yeni Gün (1918), İleri (1919) gibi Millî Mücadele’yi destekleyen; İkdam gibi harekete sempati duyan; Peyam-Sabah (1920), Alemdar, İstanbul gibi muhalif gazeteler yayımını sürdürmüştür. Millî Mücadele hareketinin başarıya ulaşması yolunda Konya’da Babalık (1911), Erzurum’da Albayrak (1913), Afyonkarahisar’da Öğüt (1918), Adana’da Yeni Adana (1918), Kastamonu’da Açıksöz (1919), Edirne’de Ahâli (1919) gibi gazeteler önemli işlevler yüklenmiştir. Ankara hükümetinin resmî yayın organı Hâkimiyyet-i Milliyye (1920), İrâde-i Milliyye’nin (1919) devamı olarak yayımını sürdürmüştür. Dönemin dergileri arasında Büyük Mecmua (1919), Ümit (1919), Dergâh (1921) ve Diyarbakır’da çıkarılan Küçük Mecmua (1922) bulunmaktadır. Ümit dışındakiler Millî Mücadele’yi desteklemiştir.

Cumhuriyet’in ilânından sonra Ankara’daki Yeni Gün gazetesi İstanbul’a taşınarak Cumhuriyet adıyla yayımlanmaya başlanmıştır (1924). 1923’te Yeni Türkiye, Vatan, 1924’te Son Telgraf, 1925’te Son Saat, 1926’da Yeni Ses ve Milliyet, 1928’de Resimli Gazete gibi gazeteler; Resimli Ay (1924), Haftalık Mecmua (1925), Hayat (1926), Güneş (1927), Uyanış (1927) gibi dergiler neşredilmiştir. 1925 yılında çıkan ve iki yıl yürürlükte kalan Takrîr-i Sükûn Kanunu ile Hüseyin Cahit, Ahmed Cevdet, Velid Ebüzziyâ ve Lutfi Fikri gibi gazeteciler İstiklâl mahkemelerinde yargılanmış, Tevhîd-i Efkâr, Son Telgraf, İstiklâl, Sebîlürreşâd, Aydınlık, Tanin, Vatan gibi gazeteler kapatılmıştır. 1928’de alfabenin değişmesinin ardından gazeteler satış bakımından bir sarsıntı dönemi yaşamış ve hükümetin yardımıyla ayakta kalabilmiştir. 1931’de güdümlü bir basın


öngören yeni Matbuat Kanunu çıkarılmıştır. Cumhuriyet’i ve devrimleri koruyucu bazı önlemler alan, idarî tedbir koyan yeni kanun Bakanlar Kurulu kararıyla gazete kapatma ve kapatılan gazetelerin sorumlularına yeniden gazete çıkarmama cezası da getirmiştir. 1938’de basın için şartlar daha da ağırlaştırılmış, gazete ve dergi çıkarmak için garanti mektubu şartı, bildiri sistemi yerine ruhsat sistemi, bir çeşit sansür sayılabilecek olan okul ve üniversite olaylarıyla ilgili haberlerin izne bağlanması gibi zorunluluklar getirilmiştir.

1931-1946 döneminin belli başlı gazeteleri arasında Cumhuriyet, Akşam, Tan, Son Posta, Son Telgraf, Vatan, Yeni Sabah, Tanin, Tasvîr-i Efkâr ve Ankara’da çıkan Ulus bulunmaktadır. 1932’de Kadro, 1933’te Çığır, Fikir Hareketleri, Ülkü, Varlık, Yedi Gün, 1934’te Yeni Adam, 1935’te Yücel, Yarımay, 1936’da Ağaç, Kültür Haftası, Gündüz, 1938’de İnsan, 1939’da Hareket, 1940’ta Tercüme, 1941’de Çınaraltı, 1943’te İstanbul ve Büyük Doğu gibi dergiler çıkarılmıştır.

1946’da çok partili sisteme geçilirken gazete kapatma cezası kaldırılmıştır. 1950’de yeni iktidar bir basın kanunu çıkarmış, bir önceki kanunla getirilen gazete çıkarmada tahsil kaydı ve teminat yatırma mecburiyeti yeni basın kanununda yer almamıştır. Gazete kapatma yetkisi hükümete değil adlî mercilere bırakılmıştır. Ancak Neşir Yoluyla ve Radyo ile İşlenen Cürümler Hakkında Kanun’la ve basın kanununda yapılan bazı değişikliklerle kısıtlamalara gidilmiş, basınla iktidarın arası gittikçe açılmıştır.

1946-1960 yıllarında Hürriyet (1948), Zafer (1949), Milliyet (1950), Dünya (1952), Son Havadis (1953), Tercüman (1955) çıkmaya başlar. Bu dönemin edebiyat dergileri arasında Seçilmiş Hikâyeler (1947), Kaynak (1948), Şadırvan (1949), Türk Folklor Araştırmaları (1949), Yaprak (1949), Yeditepe (1950), Türk Dili (1951), Mavi (1952), Yeni Ufuklar (1952), Türk Düşüncesi (1953) ve İstanbul (1953) gibi dergilerle fikir ve haber ağırlıklı Pazar Postası (1951), Forum (1954), Akis (1954) bulunmaktadır.

1960’ta bir basın kanunu kabul edilmiş, yeni anayasaya basın hürriyetini belirleyen ve genişleten maddeler eklenmiş, haber, düşünce ve kanaatlerin yayımlanmasının engellenemeyeceği hususu teminat altına alınmıştır. Daha önceki dönemden Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Yeni İstanbul gelişerek devam etmiş, Bâbıâli’de Sabah ve Bugün (1966) yüksek satış rakamlarına ulaşan gazeteler olmuştur. 1968’de çıkarılan Günaydın renkli resimli, az yazılı kitle basınının yeni bir örneğini ortaya koymuştur. Bu dönemde ayrıca Bizim Anadolu, Yeni Asya, Millî Gazete, Orta Doğu, Millet, Bayrak, Hergün, Yeni Devir gibi gazeteler neşredilmiştir.

1960-1980 döneminin dergileri arasında Diriliş (1960), Papirüs (1960), Yön (1961), Türk Kültürü (1962), Ataç (1962), Yeni Dergi (1964), Soyut (1965), Töre (1969), Edebiyat (1969), Yankı (1971), Milliyet Sanat Dergisi (1972), Yansıma (1972), Türk Edebiyatı (1972), Kubbealtı Akademi Mecmûası (1972), Düşünce (1976), Mavera (1976) gibi dergiler bulunmaktadır.

1980’den itibaren devletin gazete kâğıdı üzerindeki sübvansiyonunun kalkması ve ofset baskı sistemine geçiş büyük malî yatırımları gerektirmiştir. Promosyon yarışı da aşırı derecelere ulaşmış ve bu yolla geçici yüksek tirajlar sağlanmıştır. Gazeteler kendi televizyon kanallarını kurma yoluna gitmiştir. 1990’lı yıllardaki belli başlı gazeteler ve onlara ait televizyon kanalları şunlardır: Milliyet (Kanal D), Sabah (ATV), Türkiye (TGRT), Zaman (Samanyolu TV). 1980’den sonra yayımlanan dergiler arasında Yazko Edebiyat (1980), Yönelişler (1981), Yazko Çeviri (1981), Adam Sanat (1985), Yedi İklim (1987), Dergâh (1990), Sombahar (1990), Hece (Ocak 1997) gibi dergiler bulunmaktadır. Gösteri, Sanat Olayı (1981), Gergedan (1987), Kitaplık, E gibi renkli resimli edebiyat; Nokta, Yankı, İslâm, Yeni Gündem, 2000’e Doğru, Aksiyon gibi haber dergileri de çıkarılmıştır.

Türkiye Dışında Türkçe Basın. Rus idaresi altındaki Türk topraklarında Türkçe basının ortaya çıkışı XIX. yüzyılın son çeyreği içindedir. 1904 yılına kadar başlangıç dönemini yaşayan bu basın, Rusya’da meşrutiyetin ilânıyla gelen kısmî serbestlik ortamında gelişmeye başlamış, ancak 1917 Bolşevik İhtilâli’nden sonraki baskıyla beraber Türk varlığını ifade etmekten uzak, parti görüşlerinin yansıtıcısı durumuna düşmüştür.

Çarlık idaresi, Âzerî Türkleri’nin kendi dillerinde süreli yayım yapmasına izin vermemesine rağmen Tiflis’te Rusça çıkmakta olan Tifliskiye Vedomosti gazetesi, ilâve olarak verdiği Tatarskaya Vedomosti’yi 1832’de birkaç sayı Âzerî Türkçesi’yle neşretmiştir. 1841’de Tiflis’te çıkan Zakafkaskiy Vestnik gazetesi Âzerî Türkçesi’yle bir ilâveyi 1846’ya kadar sürdürmüştür. Türkler tarafından 1870’lerin başında Rusça olarak Kaspi gazetesi yayımlanmasına rağmen Rusya hâkimiyetindeki Türk topraklarında Türkçe çıkarılan ilk gazete 1875’te Bakü’de on beş günlük olarak neşredilen Ekinci’dir. Kullandığı sade dil daha sonra yayımlanan Âzerî gazeteleri tarafından benimsenerek yaygınlaşmış, yüzyılın sonunda bir gazeteci aydınlar kuşağı ortaya çıkmıştır. 1879’da Celâleddin ve Hacı Said Ünsîzâde kardeşler Tiflis’te edebî-dinî haftalık bir dergi olan Ziyâ’yı, 1883’te diğer Türk topluluklarından yazarların da katıldığı Keşkül’ü çıkarır. Keşkül, Ünsîzâde kardeşlerin Türkiye’ye sürülmesine kadar beş yıl yayımını devam ettirir. 1903’te Mehmet Ağa Şahtatlı tarafından Şark-ı Rus gazetesi çıkarılmış; 1905’ten sonraki canlılık havası içinde Hacı Zeynelâbidin Takiyef’in desteğiyle Hüseyinzâde Ali Bey (Turan) tarafından Hayat (1905), Ağaoğlu Ahmed’in bu gazeteden ayrıldıktan sonra çıkardığı İrşad ile (1905) ardından bazıları birbirinin devamı olarak yayımlanan Tekâmül (1906), Terakkî (1908), İttifak (1908), Sadâ (1909), Hakikat (1909), Ma‘lûmât (1911), Sadâ-yı Hak (1912), İkbal (1912), Sadâ-yı Kafkas (1914), Yeni İkbal (1915), Mehmed Emin Resulzâde’nin Bakü’de çıkardığı Açık Söz (1915), sosyalistler tarafından çıkarılan Himmet (1917), İttihad (1917) gibi gazeteler; Molla Nasreddin (1906), Debistan (1906), Hayat gazetesinin devamı olarak Füyûzât (1906), Necât (1910), Mekteb (1911) ve Şelâle (1913) gibi dergiler yayımlanmıştır.

Rus idaresindeki Türkler’in, uzun ömürlülüğü ve etkisiyle en fazla tanınan yayım organlarının başında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Gaspıralı İsmâil Bey’in 1883’te çıkardığı Tercümân-ı Ahvâl-i Zaman gelmektedir. Önce haftalık, 1903’ten sonra haftada iki-üç gün, 1912’den itibaren günlük olarak çıkarılan gazetede bir fikir adamı olan Gaspıralı “dilde, fikirde, işte birlik” sözleriyle formülleştirdiği görüşlerini geniş bir coğrafyaya yayma imkânı bulmuştur. Kırım’da çıkan diğer Türkçe gazeteler arasında Vatan Hâdimi (1906), Millet (1908), Kırım Ocağı (1917), Millet İşi (1918) ve Al-Bayrak (1918) sayılabilir.

Kazan Türkleri’nin gazete çıkarma girişimlerinin tarihi 1834’e kadar giderse


de 1905’te çıkan Kazan Muhbiri yayımlanabilen ilk gazete olmuştur. Aynı yıl Fikir, Ülfet, 1907’de Âzad, Hâdi Maksûdî tarafından Yıldız gazeteleri neşredilmiştir. Orenburg’da Fâtih Kerîmî’nin başyazarlığıyla on yıl yayımını sürdüren Vakit, Kuzey Türklüğü’nün en önemli gazetesi olmuştur. Tang Yıldızı’nı (1906) çıkaran Ayaz İshakî Petersburg’da İl (1913), Söz (1915), Bizning İl (1916) gazetelerini yayımlamış, ayrıca İstanbul Türkçesi’yle Burhân-ı Terakkî (1910) çıkarılmıştır. Belli başlı gazeteler arasında İdil (1907), Kuyaş (1912), Halk (1914), 1917’den sonra Kurultay, Kızıl Bayrak gibi gazeteler bulunmaktadır. Şûrâ (1908), Çikirtke (1906), Ak Yol (1906), Süyüm Bike (1913) gibi dergiler ilk akla gelenlerdir.

Kazak lehçesinde 1906’dan itibaren Sirke, Kazakistan gibi bazı gazeteler çıkarılmışsa da etkili ve toparlayıcı ilk gazete 1913’te Orenburg’da Ahmet Baytursun tarafından yayımlanan Kazak olmuştur. Bunun yanında İşim Dalası (1913), Alaş (1916), 1917’de Birlik Tavı, Sarı Arka, Oran, Üç Cüz, 1918’de Kazak Mungu, Cas Azamat, 1919’da Durustukcolu, Uçkun, Sahra Tangı, Kazak Tili, 1920’de Türkistan Gedeyleri, Tilçi, 1921’de Bostandık Tuvı, 1923’te Örtegen, 1924’te Kenbagallar Avazı gibi gazetelerle Ay-Kap (1911), Cas Alaç (1917), Kızıl Kazakistan (1921) ve Moskova’da Temir Kazık gibi dergiler sayılabilir.

Türkistan’da çıkarılan ilk Türkçe gazete Rus genel valisi Kaufman’ın emriyle ve Rus idaresinin varlığını devam ettirmek amacıyla 1870’te Taşkent’te yayımlanan Türkistan Vilayetlerinin Geziti’dir. Türkistan’da 1905’ten itibaren Türkler tarafından genellikle çıkışından kısa süre sonra hükümetçe kapatılan Terakki (1906), Hurşid (1906), Şöhret (1910), Tüccar (1910), Turan (1912), Semerkant (1913), Sadâ-i Fergana (1914), Sadâ-i Türkistan (1914), Telgram Haberleri (1915), Şarkî (1916), 1917’den sonra Türk İli, Telgraf Haberleri, Hürriyet, Kingeş, İl Bayrağı gibi gazeteler neşredilmiştir. 1908’de Aşkābâd’da Seyyid Mehdi Kasım’ın çıkardığı Mecmûa-i Mâverâ-i Bahr-i Hazer ilk Türkmen gazetesidir. Türkmen İli (1922) ve Yes Uygur (1923) yayımlanan dergilerdendir.

Osmanlı döneminde Tuna (1865), Güneş (1875) gibi gazetelerin neşredildiği Bulgaristan’da 1878-1908 arasında Filibe, Sofya ve Rusçuk başta olmak üzere muhtelif şehirlerde kırk sekiz gazete yayımlanmıştır. Bunların yarıdan fazlası Jön Türkler’ce kurulmuş veya aynı amaca hizmet etmiş gazetelerdir. Dönemin gazeteleri arasında Tarla (1882), Balkan (1885), Varna Postası (1887), Bulgaristan (1888), İttifak (1894), Sebat (1894), Gayret (1895), Ma‘lûmât (1896), Muvâzene (1897), Müdâfaa-i Hukūk (1901), Uhuvvet (1904), Efkâr-ı Umûmiyye (1904), Ahâli (1905), Tuna (1905) bulunmaktadır. Bulgaristan’da Türk basınının gelişme gösterdiği 1908-1944 arasında Sofya ve Filibe başta olmak üzere değişik şehirlerde toplam seksen dokuz dergi ve gazetenin yayımlandığı bilinmektedir. Bunların arasında Balkan, Tuna (1913), Türk Sadası (1915), Çiftçi Bilgisi (1919), Ziyâ (1920), Ahâli (1920), Bulgaristan Türk Muallimleri Mecmuası (1923), Dostluk (1925), Yeni Söz (1925), Rehber (1928), Deliorman (1929), Halk Sesi (1929), Yeni Gün (1934) gibi gazete ve dergiler yer almaktadır. 1944’ten Türkçe gazete yayımının yasaklandığı 1984’e kadar devam eden sosyalist rejim döneminde ise Vatan (1945), Işık (1945), Eylülcü Çocuk (1946), Yeni Işık Nova Svetlino (1947), Halk Gençliği (1948), Yeni Hayat (1954), Rodop Mücadelesi (1960) gibi kırka yakın dergi ve gazete neşredilmiştir.

1879’da Romanya’ya katılan Dobruca’da 1888’de yeni idareyi Türkler’e tanıtmak için Türkçe-Rumence Dobruca gazetesi yayımlanmıştır. İlk Türkçe gazete İbrahim Temo tarafından çıkarılan Hareket’tir (1896). Sadâkat (1897), Şark (1898), Sadâ-i Millet (1898) gibi gazeteler onu izler. 1909’da Yakup Hilmi tarafından bir hayli ilgi gören Çolpan yayımlanır. Aynı yıl İstanbul’da bastırılıp Dobruca’da dağıtılan Tonguç, Dobruca Sadası, Teşvik’ten sonra Dobruca’da kurulan ilk Türk matbaasında Işık (1914), Mekteb ve Aile (1915) neşredilir. Müftü Halil Fehmi’nin çıkardığı Dobruca ile (1919) Hayat ve Tan (1921), Romanya (1922), Haber (1922), Tuna (1925), Hak Söz (1929), Emel (1930), Türk Birliği (1930), Yıldırım (1932), Bora (1938), bu bölgede Türkçe yayımlanan diğer belli başlı gazete ve dergilerdir.

Kıbrıs’ta çıkarılan ilk Türkçe gazete Saâdet’tir (1888). Zaman (1891), Yeni Zaman (1892), Kıbrıs (1893), Jön Türkler’i destekleyen Feryad ile (1899) İslâm (1907), Sünûhat (1912) ve İttihat ve Terakkî taraftarı Vatan (1911), Seyf (1912), buna muhalif Kıbrıs (1913), I. Dünya Savaşı’na kadar çıkan belli başlı gazetelerdir. İngiliz idaresinde Türkçe yayımlara son verilmiş, 1919’da Muallim Remzi’nin çıkardığı, Anadolu hareketini destekleyen Söz İngilizler tarafından kapatılmıştır. Yakın dönemde neşredilen gazeteler arasında Halkın Sesi, Bozkurt ve Zaman bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Selim Nüzhet [Gerçek], Türk Gazeteciliği, İstanbul 1931; Server İskit, Türkiye’de Matbuat Rejimleri, İstanbul 1939; Hasan Refik Ertuğ, Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İstanbul 1970; Hıfzı Topuz, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, İstanbul 1973; A. D. Jeltyakov, Türkiye’nin Sosyo-Politik ve Kültürel Hayatında Basın: 1729-1908, Ankara 1979; M. Nuri İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul 1982; a.mlf., Türk Basın Tarihi, İstanbul 1992; İbrahim Yüksel, Azerbaycan’da Fikir Hayatı ve Basın, İstanbul 1988; M. Orhan Bayrak, Türkiye’de Gazeteler ve Dergiler Sözlüğü: 1831-1993, İstanbul 1994; Hüseyin Memişoğlu, “Bulgaristan’da Türk Basını”, Bulgaristan’da Türk Kültürü, Ankara 1995, s. 148-167; Erdal Doğan, Edebiyatımızda Dergiler, İstanbul 1997; Vedat Günyol - Reşit Rahmeti Arat, “Matbuat”, İA, VII, 367-393; D. Mehmet Doğan, “Basın”, TDEA, I, 315-335; Ziya Bakırcı, “Dergi”, a.e., II, 246-249; Orhan Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, I, 67-93; a.mlf., “Basın”, DBİst.A, II, 69-73.

Âlim Kahraman




FARS EDEBİYATI. İran’da ilk basılan ürün İlhanlı Hükümdarı Geyhatu Han döneminde Ça’o (İran telaffuzuyla cov) adı verilen kâğıt paradır. 19 Şevval 693’te (12 Eylül 1294) çıkarılan bu para, madenî para kullanmaya alışmış olan halk tarafından tepkiyle karşılandığı için Zilhicce 693’te (Kasım 1294) tedavülden kaldırılmıştır.

İran’da tabedilen ilk kitaplar Ermeni ve Mûsevîler’in bastıkları Ermenice ve İbrânîce dinî eserlerdir. Arap harfli matbaanın kuruluşundan (1816) sonra ilk basılan kitap Ebü’l-Kāsım Kāimî’nin 1832 Rus-İran savaşına dair Fetiĥnâme adlı eseridir. Daha sonra Abdürrezzâk Bîg Dünbülî’nin MeǾâśır-ı Sulŧânî’si ve Kur’ân-ı Kerîm basılmış, bunları Muhammed Bâkır el-Meclisî’nin Zâdü’l-meǾâd adlı eseri izlemiştir (1835).

Tahran’da basılan ilk süreli yayın Mirza Sâlih Şîrâzî’nin büyük boy ve tek sayfa olarak yayımladığı, ancak ad vermediği için İǾlâmnâme (Aħbâr-ı Kâġıź) adıyla anılan gazete olmuştur. Resmî bir nitelik taşıyan bu gazetenin ardından Nâsırüddin Şah döneminde Mirza Takī Han’ın emriyle 1851’de Rûznâme-i VeķāyiǾ-i İttifâķıyye adlı haftalık bir gazete çıkarılmıştır.


Bunu Rûznâme-i Ǿİlmiyye-i Devlet-i Âliyye-i Îrân (1844), Rûznâme-i Ǿİlmiyye-i Devlet-i Îrân (1863) ve Rûznâme-i Devletî (1868) adlı gazeteler takip etmiştir.

Resmî nitelikli bu yayınların dışında Kaçarlar zamanında Tahran’da Rûznâme-i Nižâmî-yi Ǿİlmiyye (1876), IŧŧılâǾ (1881) ve Dâniş (1882) gazeteleri neşredilmiş, 1883’te Muhammed Hasan Han İ‘timâdüssaltana’nın çıkarmaya başladığı Şeref adlı resimli aylık gazetede devlet büyüklerinin portrelerine yer verilmiştir. Bu dönemin diğer bir resimli gazetesi Şâhinşâhî’dir (1905). Şair ve münşî Muhammed Hüseyin Ferrûgī’nin yayımladığı haftalık Terbiyet gazetesi (1896) ilmî ve edebî bir nitelik taşımaktaydı. Muzafferüddin Şah zamanında resmî olarak çıkarılan Ħulâśatü’l-ĥavâdiŝ (1898) haftanın beş günü yayımlanmış, bu gazetede Reuter haber ajansından geçen dış haberlere de yer verilmiştir. İran’da yabancı dilde neşredilen ilk gazete Louis de Nornam tarafından çıkarılan Patrie olup (1876) bunu Echo de Perse (1885) ve Alliance française (1920) izlemiştir.

Kaçarlar döneminde Tahran’ın yanı sıra İran’ın diğer şehirlerinde de gazetecilik hızla yayılmıştır. Nâsırüddin Şah zamanında Şîraz’da Fârisî (1872), Tebriz’de Tebrîz (1879) gazeteleri neşredilmiştir. Tebriz’de yayımlanan el-Ĥadîd (1897), daha sonra İķbâl adını alacak olan İĥtiyâc (1898), haftalık çıkan ve daha çok ilmî bir nitelik taşıyan Edeb (1900) önemli bölgesel gazetelerdir. Ayrıca İsfahan’da Ferheng (1879), Meşhed’de Bişâret (1906), Ħorasân (1909) ve Nevbahâr (1910), Kâşan’da Süreyyâ (1910) ve Kâşan (1911), Hemedan’da ǾAdl-i Mužaffer (1906), Kazvin’de Hidâyet (1908) ve Yâdigâr-ı İnķılâb (1909) yayım hayatına başlamıştır.

Bu dönemde İran dışında da Farsça gazetelerin neşredildiği görülmektedir. Bunların en önemlisi, İstanbul’da 1875’te Mirza Necef Kulı Han Tebrîzî’nin teşvikiyle çıkmaya başlayan Aħter’dir. 1895 yılına kadar bazan günlük, bazan haftalık olarak yayımlanan bu gazete özellikle İran’da meşrutiyet fikrinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Yine İran dışında yayımlanan bir başka Farsça gazete, Mirza Melkum Han’ın Londra’da hükümet aleyhine neşirleriyle tanınan haftalık Ķānûn’dur (1889). Bu gazetenin önemli bir yanı da Melkum Han’ın sade bir üslûpla yazdığı makalelerin Farsça nesir dilinin gelişimindeki etkisidir. Kahire’de 1892 yılında Mirza Mehdî Han Tebrîzî tarafından haftalık Ĥikmet dergisi çıkarılmış, yine Kahire’de 1898’de Süreyyâ adlı haftalık bir gazete yayımlanmaya başlanmıştır. Yurt dışında çıkan bu gazeteler İran’da meşrutiyet idaresinin kurulmasında son derece önemli rol oynamıştır. Bunlardan Kalküta’da yayımlanan Ĥablü’l-metîn’in bundan dolayı İran’a girmesi yasaklanmıştır.

Muzafferüddin Şah zamanında gazete ve dergiler Vizâret-i İntibâât’ın izni ve sadrazamın onayı ile yayım hayatına başlayabiliyordu. Sadrazam gazeteleri kapatma veya yayımını bir süre durdurma yetkisine sahipti. Bu yüzden gazeteler sık sık kapatılmış, İran dışında basılan gazetelerin ülkeye girmesine izin verilmemiştir. Meşrutiyet İnkılâbı’nın (1906) ardından ülkede matbuat hayatında yenilikler olmuş, 1908’de çıkarılan matbuat kanunu gazetecilerin daha rahat bir ortamda çalışmasını sağlamıştır. Ancak meşrutiyetin getirdiği bu özgür ortam fazla sürmemiştir. 1908’de bir darbeyle meşrutiyetin kaldırılması hürriyet taraftarı gazetelerin dağılmasına sebep olmuş, gazeteciler ya cezalandırılmış veya ülke dışına çıkarılmıştır. Bir yıl sonra meclisin açılması üzerine gazeteler yeniden çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde neşredilen gazeteler arasında Mehmed Emin Resulzâde’nin Tahran’da çıkardığı Îrân-ı Nev (1909), meclis müzakerelerini yayımlayan Rûznâme-i Âzâd (1906), Dahû imzasıyla “Çerend ü Perend” adlı köşesindeki yazılarıyla Farsça nesrin en iyi örneklerini veren Ali Ekber Dihhudâ’nın başyazarlığını yaptığı Sûr-i İsrâfîl (1907) ve Müsâvât’ı (1907) zikretmek gerekir. 1911-1921 yılları, gazete ve dergicilik alanında büyük değişikliklerin olduğu ve modern İran basınının temellerinin atıldığı dönemdir. Vaŧan (1906), Haķīķāt (1907), Rehnümâ (1907), ǾAśr-ı Cedîd (1910), Nevbahâr (1910), Sitâre-i RaǾd (1913), Sitâre-i Îrân (1915), Śadâ-yi Îrân (1917), Mîhen (1919), Îrân-ı Âzâd (1921), Şems (1922) bu devirde yayımlanan gazete ve dergiler arasında sayılabilir. Hüseyin Han Kehhâl’in Tahran’da çıkardığı, kadınlara hitap eden ilk gazete olan Dâniş’i (1910) Müzeyyenü’s-Sultâna’nın Şükûfe’si (1912) ve Sâdık Devletâbâdî’nin Rûznâme-i Zenân’ı (1916) izlemiştir.

Pehlevîler’in iktidarlarının ilk yıllarında muhaliflerine uyguladıkları baskı politikası matbuat alanına da yansımış, bu durum gazete ve dergileri etkilemiştir. Bu dönemde çıkabilen gazetelere çok sıkı bir sansür uygulanmış, siyasî haber ve makalelerin yanı sıra ilânlara bile müdahale edilmiştir. Çeşitli gazeteler kapatılmış, gazeteci ve yazarlar tutuklanmış, Başbakan Kavvâm Ahmed zamanında çok sayıda gazete bu sebeple yayımına son vermek zorunda kalmıştır. Sadece Îrân ve IŧŧılâǾât gazeteleri uyguladıkları ihtiyatlı neşir politikasıyla Rızâ Şah Pehlevî’nin saltanatı boyunca yayımlarını sürdürebilmiştir. Journale Téhéran, Le messager de Téhéran, Kayhan International, Tehran Journal ve Die Post dönemin yabancı gazeteleri arasında yer alır. Mihragân ve Mihr (1893) bu devirde çıkan edebî ve ilmî nitelikli dergiler içinde zikredilebilir. Eğitim alanında İran’da neşredilen ilk dergi Mecelle-i TaǾlîm ve Terbiyet adıyla yayıma başlayıp Amûzeş ü Pervereş ismiyle devam eden resmî dergidir. Ayrıca ilim, kültür ve edebiyat sahasında önemli olan Ferheng-i Îrân-Zemîn, Rehnümâ-yı Kitâb ve Berresihâ-yı Târîħ adlı aylık dergileri de saymak gerekir.

1942 yılında Rızâ Şah’ın, oğlu Muhammed Rızâ Şah Pehlevî lehine tahttan feragat etmesinden sonra birçok gazeteci ve yazar serbest bırakılmış, eskilerin yanı sıra Necât-ı İķdâm ve Ümmîd gibi yeni gazeteler yayım hayatına girmiştir. Bâhter-i İmrûz, Şûrâ, Rûşenfikr gibi önemli gazetelerin yanında Mihr, Süħan, Yâdgâr, Âyende gibi haftalık ve aylık dergiler ilmî ve kültürel nitelikli yayınlar yapmıştır. Ancak Pehlevîler’in son döneminde basına sıkı bir sansür uygulanmıştır.

İran İslâm Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında özgür bir ortam doğduysa da bu fazla sürmemiş, yeni kurulan rejim, muhalifleri bastırmak üzere basını sıkı bir denetim altına almıştır. 1990-2000 yılları arasındaki bu dönemde Cihân-ı İslâm, öğrenci gazetesi Dâniş Pejûh, CemâǾa, bunun devamı Ŧus ve büyük gazetelerden Neşǿet, Hurdâd gibi ılımlı politika yanlısı basın kuruluşları rejime muhalefet ve devrimin önde gelenlerine hakaret ettikleri iddiasıyla kapatılmıştır. Devrimin başından beri yayımlanan Cumhûr-i İslâmî, devrimden sonra yeni rejimin el koyduğu Keyhân, IŧŧılâǾât ve 1991 yılında çıkmaya başlayan Selâm İran’da uzun süre etkili olan gazetelerdir. Son dönemde İran basını reformcu ve muhafazakâr eğilimli olmak üzere iki kanada ayrılmıştır. Reformcular arasında yer alan Hemşehrî (1992) ve Îrân (1994) adlı gazeteler renkli basının ilk


örneklerini vermiştir. Muhafazakâr gazetelerin en önemlileri Ebrâr ve Ķudüs’tür.

BİBLİYOGRAFYA:

M. Sadr Hâşimî, Târîħ-i Cerâǿid ve MaŧbûǾât-ı Îrân, İsfahan 1294 hş., I-IV; E. G. Browne, The Press and Poetry of Modern Persia, Cambridge 1914; Îrânşehr, Tahran 1343 hş., II, 1247-1263; Yahyâ Âryânpûr, Ez Śabâ tâ Nîmâ, Tahran 1351 hş., I, 234-252; W. Eilers, “Education and Cultural Development in Iran During the Pahlavi Era”, Iran under The Pahlavis (ed. G. Lenczowski), Stanford 1978, s. 305, 323-326; Hüseyin Mahbûbî Erdekânî, Târîħ-i Müǿessesât-ı Temeddünî-yi Cedîd der Îrân, Tahran 1370 hş., I, 222-229; Seyyid Ferîd Kāsımî, Rehnümâ-yı MaŧbûǾât-ı Îrân, Tahran 1372 hş.; P. Avery, “Printing, The Press and Literature in Modern Iran”, CHIr., VII, 815-862; Sami Oğuz - Ruşen Çakır, Hatemi’nin İran’ı, İstanbul 2000, s. 203-225; H. B. Young, “The Modern Press in Persia”, MW, XXIV (1934), s. 20-25; Ahmed Ateş, “Matbuat”, İA, VII, 393-398; H. Massé, “Ғјarīda”, EI² (İng.), II, 472-473.

Tahsin Yazıcı