MATRAKÇI NASUH

(ö. 971/1564)

Osmanlı tarihçisi ve matematikçisi.

Hayatı hakkındaki bilgiler çok azdır. Nerede, hangi tarihte doğduğu bilinmemektedir. Kendisinin bulduğu matrak oyunu sebebiyle “Matrakçı” (Matrakī), bazı kaynaklarda ise “Silâhşor” unvanıyla anılır. Kendi ifadelerinden babasının adının Abdullah, dedesininkinin Karagöz ve ailenin Bosnalı olduğu anlaşılmaktadır (Cemâlü’l-küttâb, vr. 1b). Muhtemelen dedesi veya babası devşirme olan Nasuh küçük yaşta saraya alındı ve II. Bayezid zamanında Enderun’da eğitim gördü. Bu esnada saray hocası Sâî’nin talebesi oldu (Âşık Çelebi, vr. 158a). Cemâlü’l-küttâb ve kemâlü’l-hussâb adlı eserini Yavuz Sultan Selim döneminde telife başladı ve ona ithaf etti. O sıralarda iyi bir silâhşor olarak da ün kazandı. Özellikle matrak oyununda akranına üstün olan Nasuh’un (Celâlzâde, vr. 197b) silâhşorluktaki rakipsizliğini Kanûnî Sultan Süleyman’ın 936’da (1530) verdiği berat da göstermektedir. Bu belgeye göre Hayır Bey’in valiliği sırasında Mısır’a gitmiş, orada bulunan ünlü silâhşorlarla birlikte türlü silâh ve mızrak oyunları yarışmalarına katılmış, efsanevî kahraman Rüstem-i Zâl gibi hamleler yaparak diğer yarışmacıları saf dışı bırakmıştır (Tuhfetü’l-guzât, vr. 31b-42a). Hayır Bey de Nasuh’a, Mısır’daki silâhşorların kendisine karşı koyamadıklarını itiraf ettiklerini belirten Arapça bir temessük vermiştir.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin ünlü İslâm tarihini Arapça’dan Türkçe’ye çevirmeye başlayan Nasuh 936’da (1530)


silâhşorlukla ilgili Tuhfetü’l-guzât adlı bir eser kaleme aldı. Bu yılın ağustos ayında padişahın oğulları Mustafa, Mehmed ve Selim için yapılan muhteşem sünnet düğünü münasebetiyle Atmeydanı’nda düzenlenen şenliklerde içinde topları, darbezenleri ve bir hisar için gerekli olan bütün malzemesiyle kâğıttan iki yürür hisar yaptı ve bu hisarlardaki askerler bir savaş gösterisi sundu.

940 (1534) yılında Kanûnî Sultan Süleyman’ın çıktığı ilk İran seferine katılan Matrakçı Nasuh İstanbul’dan Tebriz’e, oradan Bağdat’a ve Bağdat’tan yine Tebriz üzerinden İstanbul’a kadar konup göçülen menzillerin minyatürlerini hazırladı. Matrakçı Nasuh’un hayatının daha sonraki yılları hakkında bilgi yoksa da kaleme aldığı tarihinin 968 (1561) yılına kadar gelmesi onun telifatla meşgul olduğuna işaret eder. 16 Ramazan 971’de (28 Nisan 1564) öldüğü zaman muhtemelen ıstabl-ı âmire kethüdâlığında bulunuyordu.

Eserleri. 1. Cemâlü’l-küttâb ve kemâlü’l-hüssâb. Müellifin 923’te (1517) yazdığı matematiğe dair bu eserin 966’da (1559) istinsah edilmiş bir nüshası günümüze ulaşmıştır (İÜ Ktp., TY, nr. 2719). İki bölümden oluşan kitapta rakamlar, dört işlem, kesirler ve ölçekler üzerinde durulmaktadır. 2. Mecmau’t-tevârîh. Baş kısmı Taberî’nin Târîħu’l-ümem ve’l-mülûk adlı umumi tarihinin tercümesi olan eser Matrakçı’nın yaptığı ilâve ve zeyillerle yeni bir hüviyet kazanmış ve 958 (1551) yılına kadar getirilmiştir. Yaratılıştan Hz. Süleyman’ın ölümüne kadar olan dönem eserin I. cildini oluşturmakta ve bunun iki nüshası Viyana Millî Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Cod. Mixt. nr. 999, 1187). II. cilt, efsanevî İran Kralı Keykubad’ın hükümdarlığı ile başlayıp Sâsânî Hükümdarı Nûşirevân devri olaylarıyla sona ermektedir. III. cilt Hz. Muhammed’in doğumuyla başlamaktadır. Bu cildin Ertuğrul Gazi (ö. 680/1281-82) zamanına kadar gelen bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Fâtih, nr. 4278). Bu nüshanın özelliği, Abbâsîler dönemi tarihini, ardından kısaca Türkler’in menşeini, Gazneliler, Selçuklular devirlerini ihtiva etmesidir. Ardından Anadolu Selçukluları ve kısaca Osmanlılar hakkında verilen bilgiler gelmektedir. Nüshanın son başlığı Ertuğrul Bey zamanında Karacahisar’ın alınmasına dairdir. British Museum’da (Or., nr. 12879) Câmiu’t-tevârîh adıyla kayıtlı, birbirini tamamlar mahiyetteki üç ciltlik yazma ise Mecmau’t-tevârîh’in muhtasar bir versiyonudur. Mecmau’t-tevârîh’in, Türk tarihi hakkındaki genel bir girişle birlikte Kanûnî Sultan Süleyman dönemini de içine alan Osmanlı tarihiyle ilgili kısmı, iltifat ve teşviklerinin sonucu olarak hazırlandığı için kendisine takdim edildiği anlaşılan Sadrazam Rüstem Paşa’ya atfedilerek Rüstem Paşa Tarihi adıyla tanınmaktadır. Mecmau’t-tevârîh’in IV. cildi olarak kabul edilebilecek olan Osmanlı devrine ait kısmının müstakil bir nüshası tesbit edilememiştir. Ancak bazı kütüphanelerde bu cilde ait Târîh-i Sultân Bâyezid ve Sultân Selîm, minyatürlü Târîh-i Sultân Bâyezid, minyatürlü Târîh-i Sultân Selîm, Süleymannâme, minyatürlü Mecmû-ı Menâzil, Fetihnâme-i Karaboğdan, minyatürlü Târîh-i Feth-i Şikloş gibi müstakil birer eser hüviyetinde Nasuh’un kaleminden çıkmış nüshalara rastlanmaktadır. Bu husus eserin bu bölümünün kısım kısım yazılmış olabileceğini akla getirmektedir. Nitekim Mecmû-ı Menâzil’in bir yerinde görülen Tevârîh-i Âl-i Osmân ibaresi bunu gösterir. British Museum’da kayıtlı (Add., nr. 23586) Târîh-i Sultân Bâyezid ve Sultân Selîm adlı anonim yazmanın büyük bir eserin bir bölümünden ibaret olduğu anlaşılmakta, ifade ve üslûp benzerlikleri ise yazmanın Matrakçı Nasuh tarafından yazılmış olduğu kanaatini vermektedir. Eserin sadece II. Bayezid devriyle (1481-1512) ilgili bir bölümünün yazması ise minyatürlüdür. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan (Revan Köşkü, nr. 1272) yazmanın müellifi tarafından özel olarak resimlendirildiği anlaşılmaktadır. Türk resim sanatı bakımından son derece ilgi çekici olan nüshanın içinde II. Bayezid zamanında yapılmış seferlerle ilgili olarak Kili, Akkirman, İnebahtı, Moton ve Gülek kale ve şehirleriyle Osmanlı donanmasına ait gemilerin resimleri bulunmaktadır. Süleymannâme, Mecmau’t-tevârîh’in IV. cildinin Kanûnî Sultan Süleyman devrine (1520-1566) dair kısmıdır. Eserin 926-944 (1520-1537) yılları arası olaylarını ihtiva eden bölümü Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde mevcuttur (Revan Köşkü, nr. 1286). Müellif adının verilmediği bu yazmanın Nasuh’a ait ve müellif hattıyla olduğu Mecmû-ı Menâzil’in yardımıyla anlaşılmaktadır. Yazmada bulunan bazı boşlukların Nasuh’un bu nüshaya da menzil resimleri yapmak istediği, fakat bunu gerçekleştiremediği düşüncesini akla getirir. Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn* adıyla yayımlanan (nşr. Hüseyin G. Yurdaydın, Ankara 1976) Mecmû-ı Menâzil Kanûnî zamanında yapılan İran seferiyle (1533-1536) ilgilidir. Müstakil bir


eser gibi Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlı (Revan Köşkü, nr. 1284/2) Fetihnâme-i Karaboğdan’ın da aslında Süleymannâme’nin bir parçası olduğu düşünülebilir. Kanûnî’nin 945’te (1538) çıktığı Karaboğdan seferi hakkındaki bu fetihnâme Aurel Decei tarafından yayımlanmıştır (Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 99-116). Yine Süleymannâme’nin bir bölümü olduğu halde ayrı bir eser gibi kütüphane kataloglarına giren, hatta bir yanlışlık eseri olarak Sinan Çavuş’a izâfe edilerek 1987’de tıpkıbasımı yapılan minyatürlü Târîh-i Feth-i Şikloş, Estergon ve İstolni Belgrad Kanûnî’nin 950’deki (1543) Macaristan seferiyle ilgili bir yazmadır. Süleymannâme’nin, 1539-1542 yılları arası olaylarını anlatan herhangi bir nüshasına rastlanamamıştır. Arkeoloji Kütüphanesi’ndeki yazma ise (nr. 379) 950-958 (1543-1551) yılları arasındaki olaylara dairdir. Süleymannâme’nin, Kanûnî’nin 955’te (1548) çıktığı ve Matrakçı’nın da katıldığı ikinci İran seferine dair kısmıyla ilgili bir yazma da Marburg Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Hs. Or. Oct, nr. 955). 3. Tuhfetü’l-guzât. Kanûnî Sultan Sülayman’ın şehzadelerinin sünnet düğünlerinin yapıldığı 936 (1530) yılında yazılmıştır. Burada fasıllar halinde okçuluk, kılıç, kalkan, topuz ve at tâlimi gibi silâhşorlukla ilgili konular ele alınmıştır. Eserde bizzat Matrakçı Nasuh tarafından yapılmış kroki ve resimler de bulunmaktadır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2206). 4. Umdetü’l-hisâb. Matrakçı Nasuh’un, 923’te (1517) telif ettiği Cemâlü’l-küttâb adlı risâlesini yeniden ele alıp sonuna bazı ilâveler yaparak meydana getirdiği matematiğe dair eseridir.

Kâtib Çelebi (Keşfü’ž-žunûn, II, 1520) ve onu takip edenler (Osmanlı Müellifleri, III, 305) Matrakçı Nasuh’un Yavuz Sultan Selim için el-Ken’âniyye fi’l-hisâb adında bir eser daha yazdığını ileri sürerlerse de bu doğru değildir. Çağdaşları tarafından divanî yazının Osmanlı bürolarında kullanılmasının mûcidi olarak nitelenen Nasuh’un aynı zamanda iyi bir nakkaş olduğu belirtilmelidir. Bunun güzel örnekleri Tuhfetü’l-guzât, Mecmû-ı Menâzil vb. eserlerinde görülmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Matrakçı Nasuh, Cemâlü’l-küttâb ve kemâlü’l-hüssâb, İÜ Ktp., TY, nr. 2179, vr. 1b; a.mlf., Tuhfetü’l-guzât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2206, vr. 31b-42a; Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 158a; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 197b; Âlî, Menâkıb-ı Hünerverân, s. 61; a.mlf., Künhü’l-ahbâr, British Museum, Or., nr. 7892, vr. 34a; Keşfü’ž-žunûn, I, 394; II, 1166, 1520; Müstakimzâde, Tuhfe, s. 568; Habîb, Hat ve Hattâtân, İstanbul 1305, s. 159, 257; Sicill-i Osmânî, IV, 555; Osmanlı Müellifleri, III, 150, 305; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 494; A. Decei, “Fetihnâme-i Karaboğdan (1538) de Nasûh Matrakçı”, Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 113-124; Hüseyin G. Yurdaydın, Matrakçı Nasûh, Ankara 1963; a.mlf., “Matrakçı Nasûh’un Süleymannâmesi”, TTK Bildiriler, V (1960), s. 374-378; a.mlf., “Matrakçı Nasûh’un Minyatürlü Yeni İki Eseri”, TTK Belleten, sy. 110 (1964), s. 229-233; a.mlf., “Matrakçı Nasûh’un Hayatı ve Eserleriyle İlgili Yeni Bilgiler”, a.e., sy. 114 (1965), s. 329-354; Babinger (Üçok), s, 74-75; Zeren Akalay, “Tarihî Konuda İlk Osmanlı Minyatürleri”, STY, II (1968), s. 101-115.

Hüseyin Gazi Yurdaydın