MÂYE

(مايه)

Türk mûsikisinde bir makam.

Sözlükte “asıl, esas, gerekli madde” anlamına gelen Farsça mâye kelimesi, Türk mûsikisinde segâh ve uşşak makamlarının birbirine geçkili olarak kullanılmasıyla meydana gelen iki ayrı makama isim olmuştur. Segâh mâye ve dügâh mâye adlı çok eski fakat az kullanılmış bu iki makamın her birindeki esas dizi veya makamın belirtilmesi amacıyla bu ismin verildiği anlaşılmaktadır.

1. Segâh Mâye. Segâh makamıyla uşşak makamının birbirine geçkili olarak kullanılmasıyla meydana gelmiştir. Makam segâh perdesinde, yani yerindeki segâh makamı dizisine dügâhta, yani yerindeki uşşak makamı dizisinin eklenmesinden sonra yine segâh dizisine geçilerek karar verilmesi suretiyle oluştuğundan makamın durağı segâh perdesidir. Makamın yapısı segâh + uşşak + segâh şeklindedir.

Çıkıcı seyreden segâh mâye makamının güçlüsü nevâ perdesi olup bu perdede segâh makamında olduğu gibi yarım karar yapılır. Segâh seyri sırasında eksik segâh beşlisi kullanılarak yarım karar yapılmışsa bu karar uşşak çeşnilidir.


Makamın asma kararları segâh ve uşşak makamlarında kullanılan nevâda bûselikli, çârgâhta çârgâh ve rastlı, dügâhta uşşaklı, rastta rastlı asma kararlardır. Makam pest taraftan, segâh ve uşşak makamları gibi yegâh perdesine rast çeşnisiyle düşülmek suretiyle genişler; bu durumda yegâh perdesi de bir asma karar hüviyeti kazanır.

Segâh mâyede hâkim makam segâh olduğundan nota yazımında donanımına segâh makamı gibi si ve mi için koma bemolü, fa için bakiye diyezi yazılır, gerekli değişiklikler eser içinde gösterilir. Makamın yedeni ise bakiye diyezli la (kürdî) perdesidir.

Makamın seyrine segâh makamı ile başlanılır. Segâhı meydana getiren çeşnilerde özellikler belirtilerek gezinilip nevâde yarım karar yapılır. Karışık gezinilip diğer özelliklerin de belirtilmesinin ardından uşşak makamına geçilir. Bu makamın özellikleri ve asma kararları gösterildikten sonra tekrar segâh makamına dönülür. Burada da gerektiği kadar gezinilip segâh perdesinde segâh çeşnisiyle ve genellikle yedenli asma karar yapılır (bu seyir birkaç defa karşılıklı geçkilerle de tekrarlanabilir). Türk mûsikisinde asıl mâye makamının segâh mâye olduğu kabul edildiğinden çoğunlukla segâh mâye denmeyip sadece mâye kelimesi kulanılır.

2. Dügâh Mâye. Günümüzdeki uşşak makamının eski adının dügâh olması sebebiyle dügâh mâye olarak anılan bu makam için aslında uşşak mâye isminin kullanılması daha uygun ise de geleneğin bozulmaması ve tarihî bazı karışıklıklara sebep olunmaması gibi gerekçelerle dügâh mâye ismi devam edegelmektedir (bu makamın bugünkü dügâh makamıyla bir ilgisi yoktur).

Segâh mâye makamından da az kullanılmış olan bu makam dizi itibariyle segâh mâyenin tamamen tersi olarak seyreder. Makam dügâh perdesinde, yani yerindeki uşşak makamı dizisine segâhta, yani yerindeki segâh makamı dizisinin eklenmesinin ardından yine uşşak makamına dönülüp bu diziyle karar verilmesi suretiyle oluştuğundan makamın durağı dügâh perdesidir. Makamın yapısı uşşak + segâh + uşşak şeklindedir.

Segâh mâye gibi çıkıcı seyreden makamın güçlüsü yine nevâ perdesi, asma kararlar ise segâh mâye makamı gibidir. Makamın genişlemesi segâh perdesine düşülmek suretiyle yapılır ve bu genişleme uşşak ve segâh makamlarının genişlemesiyle aynıdır.

Dügâh mâyede hâkim makam uşşak olduğundan nota yazımında donanımına uşşak makamı gibi si için koma bemolü yazılır, gerekli değişiklikler eser içinde gösterilir. Makamın yedeni rast perdesidir.

Makamın seyrine uşşak ile başlanır. Bu makamın dizisinde ve çeşnilerinde karışık gezinilip nevâ perdesinde bûselik çeşnili yarım karar yapılır. Yine karışık gezinilip diğer özellikler ve asma kararlar belirtildikten sonra segâh makamı dizisine geçilir. Bu dizide de karışık gezinilip özellikleri belirtilerek tekrar uşşak makamına dönülür ve bu diziyle dügâh perdesinde uşşak çeşnili tam karar yapılır (her iki mâye makamı için uşşak ve segâh makamlarına bakılmalıdır).

Gerek segâh mâye gerekse dügâh mâye Türk mûsikisinde çok az kullanılmış, hatta son yüzyıl içinde tamamen terkedilmiş gibi görünmesine rağmen rast, uşşak, segâh, mâhur, bayâtî gibi makam icralarında kısa geçkiler halinde yer almaktadır. Ayrıca mâye kelimesiyle başlayan, bugün elimizde örneği yok denecek kadar az bir makam grubu mevcuttur. Bunlar mâye rast, mâye rehâvî, mâye nevâ, mâye ısfahan, mâye hüseynî, mâye hicaz, mâye aşiran, mâye zirgüle, mâye büzürg, mâye ırak, mâye kûçek, mâye-i kebîr, mâye-i kevser, mâye-i atîk ve mâye bûselik makamlarıdır.

Tanbûrî İsak’ın zencir ve Tanbûrî Osman Bey’in devr-i kebîr usulündeki peşrevleri ve saz semâileri, Hamâmîzâde İsmâil Dede’nin zencir usulünde, “Olmamak zülfün esîri dilberâ mümkün değil” mısraıyla başlayan bestesi, Cerrahpaşa Müezzini Halil Efendi’nin “Yine bend oldu dil bir nevcivâna” mısraıyla başlayan ağır semâisi, Ebûbekir Ağa’nın, “Bir âh ile üftâdeliğim yâre duyurdum” mısraıyla başlayan yürük semâisi, Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin ağır aksak usulünde, “Şeb midir bu yâ sivâd-ı âh-ı pinhan mıdır” mısraıyla başlayan şarkısı bu makamın örnekleri arasındadır.


BİBLİYOGRAFYA:

Seydî, el-Matla‘, TSMK, III. Ahmed, nr. 3459, vr. 11a, 14a-b, 33a, 38a; Abdülbâkī Nâsır Dede, Tedkīk u Tahkīk, Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 1242/1, vr. 16a, 29b, 30b, 33b-34a; Suphi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul 1933-40, I, 167-169; IV, 236; Kâzım Uz, Musiki Istılâhatı (nşr. Gültekin Oransay), Ankara 1964, s. 21, 43-44, 61; Özkan, TMNU, s. 282-284, 373-375; H. Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri, Ankara 1991, s. 216, 257-259, 300-302.

İsmail Hakkı Özkan