MEHMED HALÎFE

XVII. yüzyılda yaşamış Osmanlı tarihçisi.

Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Eserinin giriş kısmında kendini Mehmed b. Hüseyin el-Bosnevî şeklinde tanıtır. Halife unvanı ise sarayda Seferli Odası’ndaki görevini niteler. Eserinden çıkarılabilen bilgilere göre Bosnalı olup 1043’te (1633-34) IV. Murad döneminde İstanbul’a geldi. Bir süre Hasbahçe’de çalıştıysa da buradaki ağır çalışma ortamına dayanamadığı için ayrıldı ve Gürcü Kenan Paşa’nın hizmetine girdi. Onun maiyetinde Revan seferine katıldı, Ahıska’nın fethine şahit oldu (1045/1635). Kenan Paşa Özi valiliğine tayin edilince onunla birlikte gitti. Yine Bağdat seferi sırasında (1048/1638) Revan’ı yağmalamakla görevlendirilen Kenan Paşa’nın yanında yer aldı. Onun hizmetinden ne zaman ayrılıp saraya girdiği hakkında bilgi vermeyen müellifin ifadelerinden bir ara Tarhuncu Ahmed Paşa’ya da intisap ettiği anlaşılmaktadır. Sarayda Sultan İbrâhim döneminde Seferli Odası’nda hizmet görmeye başlayan müellif burada giderek yükseldi ve odanın önde gelen görevlileri (halife / kalfa) arasına girdi. Nitekim IV. Mehmed’in Muharrem 1070’te (Ekim 1659) ikinci defa Edirne’ye gidişi sırasında çamaşırcıbaşı yerine ibrikdar şâkirdliğiyle “kul üzerinde zabit” kaldığını ifade eder. Eserini de bu dönemde yazmaya başlayıp 24 Şâban 1075’te (12 Mart 1665) tamamladığını belirtir. Sarayda başka ne gibi vazifelerde bulunduğu hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Vefat tarihi de bilinmemektedir. Eserine eklediği şiirlerinde “Ülfetî” mahlasını kullanmıştır.

IV. Murad, Sultan İbrâhim ve IV. Mehmed dönemlerinde özellikle sarayda meydana gelen olaylara yakından şahit olduğu anlaşılan Mehmed Halîfe bunları sistematik olmayan bir şekilde toplamış ve Târîh-i Gılmânî adı verilen eserini meydana getirmiştir. Kitap, saray içinden yazarın mensup olduğu çevrenin görüşleri istikametinde kaleme alınmış olması ve canlı tasvirleriyle önem kazanmıştır. Târîh-i Gılmânî iki telif safhası geçirmiştir. İlk telifin nüshası eksik ve acemice kopya edilmiş şekliyle bugüne ulaşmış olup 1043-1070 (1633-1660) yılları arasını içine alır. Bu nüsha müellifin görüp işittiklerini, yer yer şahsî görüşlerini tesbit eden dağınık bir hâtırat özelliği taşır ve dönemin padişahları ile devlet adamları hakkında ağır tenkitleriyle dikkati çeker. Daha sonra yazar bu metni yeniden ele alarak gözden geçirmiş, ilâvelerde bulunmuş, karışık anlattığı olayları kronolojik bir sıraya koyarak bab ve fasıllar halinde tasnif etmiş, ağır tenkitleri, bazı şahsî düşüncelerini ve kendisi hakkındaki bilgileri çıkarmıştır. Ayrıca metni üslûp bakımından da gözden geçirip imlâsı bozuk yerleri düzeltmiş, konuyla ilgili manzum parçalar ekleyip esere edebî bir veche kazandırmaya çalışmıştır. Bu son telifi aksettiren metin IV. Murad’ın cülûsundan Vasvar Antlaşması’na kadar uzanan dönemi ihtiva eder (1032-1075/1623-1664). Üç bab, bir hâtimeden oluşan bu telifte IV. Mehmed dönemi başlarındaki ocak ağalarının tahakkümü, Çınar Vak‘ası, Erdel ve Uyvar seferleriyle 1070’teki (1660) büyük yangın, Tarhuncu Ahmed Paşa’nın devlet maliyesiyle ilgili takdim ettiği defter, Köprülü Mehmed Paşa’nın Akdeniz ve Boğaz seferleri anlatılır. Saraydaki dedikoduların yanı sıra Halep Beylerbeyi Ali Paşa’nın, Celâlî Abaza Hasan Paşa’nın katli hakkındaki mektuplarının suretlerine de yer verilir. Hâtime kısmında IV. Mehmed’in özellikleri, halka merhametli muamelesi, harem teşkilâtı, Enderun’da yetişen ve müellifin çağdaşı olan seçkin simalar hakkında bilgiler vardır. Saraydaki olaylarla ilgili bilgiler sonraki tarihçilerden Abdi Paşa ve Naîmâ tarafından kullanılmıştır.

Eser, Türk Tarih Encümeni Mecmuası’nın 1340 r. (1924) yılına ait sayılarında (yeni seri cüz 1-6) mecmuanın 10. ilâvesi olarak Ahmed Refik (Altınay) tarafından bir mukaddime ile birlikte neşredilmiştir. Bu neşir, Ahmed Refik’in özel kütüphanesinde iken daha sonra Türk Tarih Encümeni’ne hediye ettiği nüshaya dayanır (TTK Ktp., nr. 509). Ancak burada Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüsha (Revan Köşkü, nr. 1036) kullanılmamıştır. Eserin Ahmed Refik Altınay neşrine dayalı sadeleştirmesi Kâmil Su tarafından yapılmış (İstanbul 1976), ayrıca her iki yazma nüshanın karşılaştırıldığı bir başka sadeleştirme Ömer Karayumak tarafından gerçekleştirilmiş ve Tercüman 1001 Temel Eser serisinde yayımlanmıştır (seri nr. 74, İstanbul, ts.). İlk redaksiyona ait olup ikincisine göre hayli farklılıklar ihtiva eden nüsha ise Viyana Millî Kütüphanesi’nde bulunmakta olup (Vienna Nationalbibliothek, H. O., nr. 82) faksimile olarak Buğra Atsız tarafından


neşredilmiştir (Das Osmanische Reich um die Mitte des 17. Jahrhunderts. Nach den Chroniken des Vecihi [1637-1660] und des Mehmed halîfa [1633-1660], München 1977). Eser doktora tezi olarak da hazırlanmıştır (Mehmed Halife Târîh-i Gılmânî, haz. Ertuğrul Oral, 2000, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). Bursalı Mehmed Tâhir’in Sultan İbrâhim devri ricâlinden Mehmed b. Hüseyin’e atfettiği tercümenin onunla ilgisi yoktur.

BİBLİYOGRAFYA:

Flügel, Handschriften, II, 271; Osmanlı Müellifleri, II, 226; Babinger, GOW, s. 209-210; Bekir Kütükoğlu, “Târîh-i Gılmânî’nin İlk Redaksiyonuna Dâir”, TD, sy. 27 (1973), s. 21-40; a.mlf., “Mehmed Halîfe”, İA, VII, 579-580; a.mlf., “Meĥmed Қћalīfe b. Ĥüseyn”, EI² (İng.), VI, 990-991.

Bekir Kütükoğlu