MEHMED İZZET EFENDİ

(1841-1903)

Rik‘a yazısında çığır açan Osmanlı hattatı.

İstanbul’da doğdu, Ali Efendi’nin oğludur. Kasımpaşa’da orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1863’te Mekteb-i Tıbbiyye’nin idâdî sınıfları hüsn-i hat muallimliğine tayin edildi. 1868’de imtihanla seçilip yıllık 2500 frank maaşla yeni açılan Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nin yazı muallimliğine getirildi. Devamlı terfi ettirilip üç defa mütemâyiz rütbesini kazanarak ölümüne kadar bu vazifesini sürdürdü. 18 Şevval 1320’de (18 Ocak 1903) Cihangir’deki evinde vefat etti ve Yahyâ Efendi Kabristanı’na defnedildi.

İzzet Efendi’nin hüsn-i hattı kimden meşkettiği kaynaklarda belirtilmemekle beraber Ahmet Süheyl Ünver’in tesbitine göre sülüsnesih yazılarını Yahyâ Hilmi Efendi’den meşketmiş ve icâzetini 1887’de almıştır. Eğer bu tarihte yanlışlık yoksa daha önceden hattı öğrenip öğretmeye başladığı 1863 yılından çok sonra geleneği bozmamak için bu icâzetnâmeyi aldığı düşünülebilir. Esasen İzzet Efendi’den matbu olarak zamanımıza ulaşan meşk mecmualarında görülen sülüs, nesih, ta‘lik gibi hat nevileri bu yazılarda isim sahibi olmuş üstatların mertebesinde değildir. Ancak Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nde otuz yılın üstünde devam ettirdiği hüsn-i hat muallimliği onun mükemmel bir öğreticilik vasfı taşıdığına delil sayılabilir. Mekteplerde kara tahtaya tebeşirle meşk yazma usulünü de başlatan İzzet Efendi’nin asıl başarı sahası rik‘a hattındadır.

XIX. yüzyılda Osmanlılar’da günlük resmî yazışmalarda hâkim olan üslûp, Mümtaz Efendi rik‘ası olarak anılan çok cazip ve akıcı bir el yazısı neviydi. Süratli yazılabilmesi için harflerde teferruat olarak görülen şeyler atılmış, birden fazla noktalar birleştirilmiş, bunlar bazan harfe takılan bir çizgiyle gösterilmiştir. Diğer adı Bâbıâli rik‘ası olan bu yazı Dîvân-ı Hümâyun, Menşe-i Küttâb-ı Askerî gibi daha ziyade kâtip sınıfının yetiştirildiği öğretim kurumlarında en mükemmel şekliyle meşkediliyordu ve göze hoş gelen gündelik bir yazı olmanın son mertebesindeydi. Önceleri Mümtaz Efendi yolunda yazan Mehmed İzzet Efendi, 1290’lardan (1873) itibaren bu yazıyı sanatlı bir şekilde düzen altına alma yoluna girdi. Ancak bu durum rik‘anın süratli yazılır vasfını kaldırdı ve başta Sâmi Efendi olmak üzere Bâbıâli rik‘ası yoluna tâbi hattatlarca tasvip görmedi.

Geliştirdiği rik‘a tarzını celî olarak da yazan Mehmed İzzet Efendi, celî sülüs ve celî ta‘lik gibi sanat ağırlığı bulunan kitâbe yazılarına karşı celî rik‘a hattının da mezar kitâbelerinde kullanılmasını başlatmıştır. İzzet Efendi’nin rik‘a üslûbu, Mısır’dan İstanbul’a gelerek bu hattı kendisinden meşketmiş bulunan Abdürrezzâk Avaz ve Necîb Hevâvînî vasıtasıyla Arap âlemine de yayılmış olup bugün hâlâ devam etmektedir.

Mehmed İzzet Efendi’nin celî sülüsle yazılmış bir kitâbesi ve birkaç zerendûd levhası da vardır. Ancak Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’u ziyareti dolayısıyla yaptırılan Sultanahmet’teki Alman Çeşmesi’nin mozaikle işlenmiş 1316 (1898) tarihli sekiz beyitlik kitâbesi onun imzasını taşımaktadır. Sabancı koleksiyonunda celî sülüs zerendûd olarak ustaca hazırlanmış iki levhası bulunmaktadır.

İzzet Efendi rik‘a hattıyla olduğu kadar hazırlayıp neşrettiği matbu meşkleriyle de tanınmış, bu meşklerin bir kısmı tekrar tekrar basılmıştır: Rehber-i Sıbyân (Rik‘a hattı karalamaları, on altışar sayfalık on cüz; İstanbul 1297); Tercemân-ı Hutût-ı Osmânî (sülüs, nesih, rik‘a, divanî, ta‘lik, celî divanî meşk mecmuası; İstanbul 1297); Hutût-ı Osmâniyye (İstanbul 1309); Sülüs, Nesih ve Ta‘lik Hurûfâtı İlâveli Meşk Mecmuası (İstanbul 1321); Rik‘a ve Dîvânî Hurûfâtı ve Meşk Mecmuası (İstanbul 1324).


Mehmed İzzet Efendi’nin, Dârüşşafaka’da ve kendisinden sonra Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nde hüsn-i hat muallimliğinde bulunan Hâfız Tahsin (Hilmi) Efendi ile ortaklaşa hazırladıkları meşkler de mevcuttur: Hat Risâlesi (sülüs, nesih, rik‘a, divanî, ta‘lik; İstanbul, ts.); Meşk Mecmuası (sülüs, nesih, ta‘lik; İstanbul 1306); Hutût-ı Osmânî Yazı Nümûneleri (İstanbul 1307).

Mehmed İzzet Efendi, kendisinden önceki kuşaktan “Eyüplü” yahut “Okçubaşı” lakaplı hattat Mehmed İzzet Efendi ile (ö. 1306/1889) karıştırılmamalıdır; bu zat Hâşim Efendi çırağı olup dikkate değer celî sülüs istifleriyle tanınır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnülemin, Son Hattatlar, s. 163-167; Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Türklerde Yazı Sanatı, Ankara 1958, s. 70-71; Necmeddin Okyay’ın Hâtıra Defteri, M. Uğur Derman özel kitaplığı; Süheyl Ünver’in Hatta Dair Notları, M. Uğur Derman özel kitaplığı; Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999, s. 88; Ali Haydar Bayat, Açıklamalı Hüsn-i Hat Bibliyografyası, İstanbul 2002, s. 25, 26.

M. Uğur Derman