MEHMED PAŞA, Derviş

(ö. 1191/1777)

Osmanlı sadrazamı.

1142’de (1729-30) İstanbul’un Aksaray semti Hoşkadem mahallesinde doğdu. Babası sultan yağlıkçısı Kadri Ağa olarak tanınan Derviş Abdülkadir Efendi’dir. İlk olarak Defterdar Behcet Mehmed Efendi’nin (Paşa) mühürdar yamaklığı ile göreve başladı. Daha sonra Nâilî Abdullah, Silâhdar Ali ve Yirmisekizçelebizâde Mehmed Said paşaların sadrazamlıkları dönemlerinde (1755-1756) divitdarlıkta bulundu. Defterdar kesedarı iken 4 Şevval 1178’de (27 Mart 1765) gurebâ-yi yemîn kitâbetine getirildi ve yüksek dereceli kâtipler zümresine katıldı (BA, A.RSK, nr. 1596, s. 2; BA, Cevdet-Dahiliye, nr. 9399), ertesi yıl eski görevine döndü. 5 Şevval 1180’de (6 Mart 1767) İstanbul mukātaacısı oldu (Çeşmîzâde, s. 21).

1182’de (1768) başlayan Osmanlı-Rus savaşlarına defterdar kesedarı olarak iştirak etti. Babadağı’ndaki ordugâhta görev yaptı. 25 Cemâziyelâhir 1185’te (5 Ekim 1771) maliye tezkirecisi ve erzak yokluğu dolayısıyla bunalıp hastalanan Defterdar Hacı İsmâil Efendi’nin vekili oldu. Dört aylık vekâletinin ardından Hacı İsmâil Efendi’nin vefatı üzerine 21 Şevval 1185’te (27 Ocak 1772) başdefterdarlığa tayin edildi (BA, Tahvil Defterleri, nr. 16, s. 241). Savaşın sonuna kadar süren bu görevi sırasında ordunun kışlamakta olduğu Şumnu’ya Ruslar’ın yürüyüşü karşısında başlatılan siper yapımına nezaret ettiği gibi cephe cephe dolaştırdığı toplar sayesinde Rus kuvvetlerinin saldırıdan vazgeçip kuşatmada kalmalarını, livâ-i şerîfin korunmasını sağladı, sefer bütçesini iyi idare etti.

Sadâret kethüdâsı Ahmed Resmî Efendi’nin Küçük Kaynarca barış görüşmelerine birinci elçi olarak tayin edilip 2 Cemâziyelevvel 1188’de (11 Temmuz 1774) yola çıkması üzerine sadâret kethüdâlığı vekâleti Derviş Mehmed’e verildi. Savaşı sona erdiren barış antlaşmasının metni de onun eliyle sadrazama ulaştırıldı. Ordu henüz İstanbul’a gelmeden 28 Cemâziyelâhir 1188’de (5 Eylül 1774) defterdarlıktan alındıysa da Sadrazam İzzet Mehmed Paşa’nın müdahalesiyle 22 Receb’de (28 Eylül) ikinci defa defterdar oldu.

Başdefterdar Derviş Mehmed, Enderun ağalarıyla ve özellikle padişahın silâhdarı Seyyid Mehmed ile kurduğu iyi münasebetlerin bir sonucu olarak 3 Safer 1189’da (5 Nisan 1775) sadâret kethüdâlığına getirildi. Sadrazam İzzet Mehmed Paşa ile Şeyhülislâm İvazpaşazâde İbrâhim Beyefendi’nin, Rusya tarafından baskı altında tutulan Kırımlılar ve Kırım meselesi dolayısıyla topluluk içinde tartışmaları ve ardından İzzet Mehmed’in azledilmesi üzerine 8 Cemâziyelevvel 1189’da (7 Temmuz 1775) sadrazam oldu (TSMA, H. 1648, vr. 9b). Sadrazamlığı sırasında karşılaştığı ilk ciddi mesele, I. Abdülhamid’in tahta çıkışından sonra dünyaya gelmesi beklenen ilk çocuğunun ölü doğmasıyla ilgilidir. Düzenlenmesi planlanan şenliklerin iptalinden on bir gün sonra 20 Zilkade 1189’da (12 Ocak 1776) Hatice Sultan’ın doğumu büyük şenlikler ve donanmalarla kutlandı. Eğlencelerin


abartılmasının bir sebebi de Küçük Kaynarca Antlaşması’nın onaylı nüshasını İstanbul’a getiren, kayınpederi Çavuşbaşı Mehmed Ağa’nın karşılamaya gitmeyip vekilini gönderdiği Rusya elçisi N. Repnin’e bir gösteriş aracı olarak değerlendirilmesiydi. Yine onun sadrazamlığı zamanında ilk şehzade Mehmed (6 Receb 1190 / 21 Ağustos 1776) ve Şehzade Ahmed’in (25 Şevval 1190 / 7 Aralık 1776) doğumları dolayısıyla şenlikler düzenlenmesine nezaret etti.

Tersane’de 27 Safer 1189’da (29 Nisan 1775) kurulan Bahriye Hendesehânesi’nin bir müessese olarak faaliyete geçmesi ve nizamnâmesinin kaleme alınması onun sadâreti dönemindedir. Sayıları seksen nefere düşen Sürat Topçuları Ocağı’nı gereksiz ve giderleri arttırıcı bir unsur olarak gören sadrazam bu ocağı 13 Şâban 1190’da (27 Eylül 1776) Topçu Ocağı’na ilhak ettirdi. Kara leventliği ocağının lağvı, elbise yasaklarının tekrarı, Mısır’ın isyancı Ebüzzeheb Mehmed Bey’e tevcihi, Sayda ve civarındaki Zâhir el-Ömer’in isyanının bastırılması, Bağdat’a tayin edilen Ispanakçızâde Hâfız Mustafa Paşa’nın otoriteyi temin çabaları ve bu kargaşa sırasında Basra’nın İranlılar tarafından işgali onun sadâreti döneminin diğer iç gelişmeleri arasındadır.

Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’nın görevden uzaklaştırılma sebebi selefi gibi Kırım meselesiyle ilgilidir. Şâhin Giray’ın Ruslar’ın desteğiyle hanlığın başına geçmesi ve bu uygulamasından Kırımlılar’ın şikâyetçi olup durumu İstanbul’a bildirmeleri karşısında tepkisiz kalması, Kırım Hanlığı’nın serbestiyet statüsü konusunda, “Elçilerine söylerim, sözle kaldırırım” gibi ifadelerinin duyulması üzerine 25 Zilkade 1190’da (5 Ocak 1777) görevinden alındı (TSMA, nr. H 1648, vr. 9b). Padişaha göre ise dikkatsizlik ve kayıtsızlığının ısrarla tembih edilmesine rağmen değişmemesi azlini gerektirmişti (Rûzmerre, s. 7; Cevdet, II, 304). Ayrıca görevden uzaklaştırılma sebepleri arasında bu makama yakışmayan tavırlar içinde bulunduğu hususu da belirtilmektedir (BA, MD, nr. 173, s. 2). Kırımlılar’ın gördüğü baskılara karşı aktif bir tutum sergilenmeyişini dile getiren eski şeyhülislâm İbrâhim Beyefendi ve Râif İsmâil Paşa’nın başını çektiği muhaliflerin bu sonucu temin ettiği anlaşılmaktadır. Azledildikten sonra Topkapı Sarayı Ağayeri’nde bir gece gözaltında bulundurulan Mehmed Paşa’nın Gelibolu’da ikamet isteği padişah tarafından kabul edilmemiştir (BA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 25454). On sekiz ayı geçen sadâreti süresinde 19.000 kese gelirine karşılık azlinde 600 kese borçlu çıktığı, bunun sebebinin doğumlar dolayısıyla düzenlenen şenlikler ve barış antlaşması sebebiyle ziyaretlerde sunulan hediyeler olduğu belirtilir.

Görevden alınmasından yaklaşık kırk gün sonra 2 Muharrem 1191’de (10 Şubat 1777) Hanya Kalesi muhafızlığına tayin edilen Derviş Mehmed Paşa (TSMA, H. 1648, vr. 9b; BA, Tahvil Defterleri, nr. 16, s. 49) Hanya’ya giderken yolda hastalanıp Sakız adasına çıktı ve burada 7 Rebîülâhir 1191’de (15 Mayıs 1777) vefat ederek günümüze ulaşmayan Mısırlızâde İbrâhim Paşa Camii hazîresine defnedildi.

Ahmed Vâsıf onu “fenn-i defterîde mâhir” ve “müttaki ve müteşerri” olarak tanıtırken (Târih, TSMK, Hazine, nr. 1406, vr. 30b, 60a) Kethüdâzâde Said “sefer hallerine vâkıf, heves ve zevklerine bağlı” biri olarak niteler (Târîh-i Sefer-i Rusya, vr. 14b). Halvetî-Şâbâniyye’ye mensup olduğu belirtilen Mehmed Paşa, Eyüp’te Büyük İskele yakınlarında kitâbesi tesbit edilen, ancak bugüne ulaşamayan bir çeşme yaptırmış, Üsküdar’daki Nasûhîzâde Zâviyesi ile Bursa’daki Pınarbaşı Mevlevîhânesi’nin onarımını ve yenilenmesini sağlamıştır. Onun için kaleme alınıp takdim edilen eserler arasında Azizzâde Hüseyin Râmiz’in Zübdetü’l-vâkıât adlı tarihiyle (İÜ Ktp., TY, nr. 2395) Muhtasar Nûrü’l-hüdâ adlı çalışma (İÜ Ktp., TY, nr. 1423) bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

TSMA, D. 5741, 9727; E. 821, 12144; H. 1648, vr. 9b; BA, MD, nr. 173, s. 2, 315/1; BA, Tahvil Defterleri, nr. 16, s. 49, 241; BA, MAD, nr. 7606, tür.yer.; BA, A.RSK, nr. 1596, s. 2; BA, A.AMD, nr. 20/60, 21/57, 2031/104; BA, D.BŞM, nr. 4482, s. 4; BA, D. KLD, nr. 26151, 26159, 26162; BA, Ali Emîrî, III. Mustafa, nr. 3068; BA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 347, 18632, 25454; BA, HH, nr. 11717; BA, Cevdet-Dahiliye, nr. 8389, 9399, 9666, 9951, 18689; BA, Cevdet-Maliye, nr. 18689, 24792, 28671, 31078; BA, İbnülemîn, Saray Mesâlihi, nr. 3298; BA, İbnülemîn, Timar ve Zeâmet, nr. 82, 84; BA, D.BŞM, MHF, nr. 60-61/1-2; 66/36, 53; BA, A.MKT, nr. 90/5, 9-14, 21, 46; 91/4, 7, 27-28, 31, 42, 53; Çeşmîzâde, Târih (nşr. Bekir Kütükoğlu), İstanbul 1993, s. 21; Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), II/B, s. 85; III, 6, 9, 12, 30-36, 38, 43-45, 61; Mehmed Hasîb Rûznâmesi (haz. Süleyman Göksu, yüksek lisans tezi, 1993), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, vr. 20a, 24b, 25b, 29b; Sırkâtibi Mustafa, Rûznâme-i Sultân Abdülhamîd Han, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 0.121, vr. 22b; Rûzmerre, TTK Ktp., Yazma, nr. 1001, s. 4-7; Hüseyin Râmiz, Zübdetü’l-vâkıât, İÜ Ktp., TY, nr. 2395, vr. 1b-2a; Hasîb Üsküdârî, Vefeyât-ı Ekâbir-i İslâmiyye, İÜ Ktp., TY, nr. 564, s. 50; Ayvansarâyî, Vefeyât-ı Selâtîn, s. 90-91; a.mlf., Mecmûa-i Tevârîh (haz. Fahri Ç. Derin - Vahid Çabuk), İstanbul 1985, s. 335-336; Kethüdâzâde Said, Târîh-i Sefer-i Rusya, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2143, vr. 14b; Sâdullah Enverî, Târih, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 67, II, vr. 15b, 17b, 19b, 23b, 29a, 34b, 42b, 43a, 61a-62a, 79a-b; Enverî Sâdullah Efendi Târihi I (haz. Muharrem Saffet Çalışkan, doktora tezi, 2000), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, vr. 270b, 303a-304b, 351b, 407b, 452b, 458a; Ahmed Câvid, Verd-i Mutarrâ: Hadîkatü’l-vüzerâ Zeyli, İstanbul 1271, s. 27-28; Vâsıf, Târih, I, 287; II, 154-155, 177, 197, 203, 240, 295; a.e., TSMK, Hazine, nr. 1406, vr. 12a, 19b, 27b-28a, 30b, 33b, 34b, 35a, 37b-38a-b, 50a-51a, 59b-60a; Zâimzâde Mehmed Sâdık, Târihçe, İÜ Ktp., TY, nr. 2532, vr. 6b, 7b, 10a; Muhtasar Nûrü’l-hüdâ, İÜ Ktp., TY, nr. 1423, vr. 1b; Cevdet, Târih, II, 24-25, 29-32, 36, 40-41, 46, 49-50, 79, 304; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 422-423; Konyalı, Üsküdar Tarihi, II, 374; Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: Sultan I. Abdülhamid (1774-1789), İstanbul 2001, s. 74, 86, 120, 140-141, 192.

Fikret Sarıcaoğlu