MEHMED SAİD PAŞA, Yirmisekizçelebizâde

(ö. 1175/1761)

Osmanlı sadrazamı.

İstanbul’da doğdu. Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin oğludur. Sadâret Mektubî Kalemi’nde memuriyet hayatına başladı ve burada halifeliğe kadar yükseldi. Babasının Paris elçiliği sırasında onun kethüdâsı olarak Fransa’ya gitti. Fransa’da iken bu ülkedeki gelişmeleri izledi ve Fransızca öğrendi. Geri döndükten sonra İbrâhim Müteferrika ile birlikte Osmanlı ülkesinde ilk Türk matbaasını kurdu. Memuriyet hayatında ilerlemeye başlayınca matbaacılıktan ayrıldı.

Üst dereceli memurlar sınıfına yükselen Mehmed Said Efendi, 15 Şevval 1141 - 13 Şevval 1142 (14 Mayıs 1729 -1 Mayıs 1730) tarihleri arasında Bursa mukātaacılığı, 16 Muharrem - 20 Rebîülevvel 1143 (1 Ağustos 1730 - 3 Ekim 1730) tarihlerinde küçük kale tezkireciliği görevlerinde bulundu. 1143 Rebîülâhirinin ortalarında (Ekim 1730 sonları) I. Mahmud’un cülûsunu bildirmek üzere Rusya’ya şıkk-ı sâlis defterdarı pâyesiyle elçi olarak gönderildi. İki yıl sonra kısa bir müddet küçük rûznâmçeci oldu. Ardından I. Mahmud’un cülûsunu tebrik için gelen Şerbatof’a karşılık fevkalâde elçi sıfatıyla önce Rusya’ya ve oradan sefâretle İsveç’e gitti. İsveç’e görünürde XII. Şarl’a verilmiş parayı tahsil için gönderilmişti. Ancak elçiliğinin asıl sebebi İsveç ile Rusya arasında bir ittifakın yapılıp yapılmadığının araştırılmasıydı. İsveç’in malî durumunun bozukluğu sebebiyle XII. Şarl’ın borcunu tahsil edemedi. Fakat onun gayretleri neticesinde daha sonra Osmanlı-İsveç ittifakı gerçekleşti. İsveç’ten gelirken Lehistan’dan geçti ve Rusya-Lehistan ilişkilerine dair mâlûmat toplayarak 18 Rebîülâhir 1146’da (28 Eylül 1733) İstanbul’a döndü.

15 Şevval 1146 - 19 Şevval 1147 (21 Mart 1734 - 14 Mart 1735) ve 14 Muharrem 1149


- 4 Şevval 1151 (25 Mayıs 1736 - 15 Ocak 1739) tarihleri arasında iki defa silâhdar kâtipliği yapan Mehmed Said Efendi, 1736-1739 Osmanlı-Avusturya ve Rusya savaşından önce bu harbi önlemek için yapılan Niyemirav görüşmelerine katılan Osmanlı heyetinde delege olarak bulundu. 5 Şevval 1151 - 16 Şevval 1152 (16 Ocak 1739 - 16 Ocak 1740) tarihlerinde sipah kâtibi oldu. Belgrad Antlaşması’nın imzalanmasının (1739) ardından Avusturya ile sınır belirlenmesi için görevlendirildi ve yaklaşık iki yıl bu işle uğraştı. İstanbul’a döndükten bir ay sonra 1154 Rebîülâhirinde (Haziran 1741) Fransa’ya Rumeli beylerbeyiliği pâyesiyle elçi olarak yollandı. Burada iken Belgrad Antlaşması’nın tatbikini üstlenmiş olan Fransa Kralı XV. Louis’ye muahede şartlarına uymayan Ruslar’ı şikâyet etti. O sırada Voltaire’in oynamakta olan “Muhammed” adlı piyesini Türk elçisine karşı saygısızlık olmasın diye ertelettiği, ressamlardan büyük ilgi gördüğü ve birçok resminin yapıldığı bilinmektedir. Said Efendi’nin elçiliği Paris’ten başlayarak Avrupa’da yeni bir “Turquerie” dalgasına yol açtı,

Paris’ten 1155 yılı Şâbanının başlarında (Ekim 1742 başları) dönen Mehmed Said aynı yılın şevvalinde (Aralık 1742) nişancılığa tayin edildi. İstanbul’a dönerken yanında, Humbaracı Ahmed Paşa’nın açtığı okuldaki talebeleri eğitmek üzere yirmi iki Fransız topçusunu da getirmişti. Nişancı iken 1157 yılı Muharreminde (Şubat 1744) görevi üzerinde kalmak ve vekâletle yönetilmek şartıyla Mısır’daki beyler arasında baş gösteren ihtilâfları incelemek için görevlendirildi. Mısır’dan döndükten sonra 12 Şevval 1158 - 21 Receb 1159 (7 Kasım 1745 - 9 Ağustos 1746) tarihleri arasında defter eminliği yaptı. Bu vazifedeyken 22 Receb 1159’da (10 Ağustos 1746) Vezîriâzam Tiryaki Mehmed Paşa’nın sadâret kethüdâlığına getirildi. Ancak vezîriâzamla fikir ihtilâfına düştüğü ve geçinemediği için kendi isteğiyle sadâret kethüdâlığından tekrar defter eminliğine geçti. 3 Rebîülevvel 1160 - 7 Şevval 1160 (15 Mart 1747 - 12 Ekim 1747) tarihlerinde ikinci defa defter eminliği, 10 Şevval 1161 - 23 Muharrem 1163 (3 Ekim 1748 - 2 Ocak 1750) tarihleri arasında ikinci defa nişancılık, 24 Muharrem 1163 - 2 Rebîülevvel 1163 (3 Ocak 1750 - 9 Şubat 1750) tarihlerinde yine ikinci defa sadâret kethüdâlığında bulundu. İki buçuk ay dahi sürmeyen sadâret kethüdâlığından azledildiğinde Hicaz’a gitmesi emredildi, ardından da Mısır’a gönderilmek istendi. Fakat Gelibolu’da iken bundan vazgeçilip orada ikamet ettirildi. Kısa bir süre sonra affedilerek İstanbul’a çağrıldı ve üçüncü defa nişancılığa getirildi. 6 Şevval 1163 - 8 Şevval 1165 (8 Eylül 1750 - 19 Ağustos 1752) ve 10 Şevval 1166 - 7 Şevval 1167 (10 Ağustos 1753 - 28 Temmuz 1754) tarihleri arasında üçüncü ve dördüncü defa nişancılık, 6 Şevval 1168 - 6 Zilkade 1168 (16 Temmuz 1755 - 14 Ağustos 1755) tarihlerinde başmuhasebecilik, 7 Zilkade 1168 - 18 Muharrem 1169 (15 Ağustos 1755 - 24 Ekim 1755) tarihleri arasında üçüncü defa sadâret kethüdâlığında bulundu. Bu son görevde iken 19 Muharrem 1169’da (25 Ekim 1755) sadrazamlığa tayin edildi, ancak beş ay sonra 1 Receb 1170’te (22 Mart 1757) azledilip İstanköy’e sürüldü. Devrin kaynaklarında “mizâc-ı zamânede olan televvüne” uymadığı için azledildiği belirtilir.

Vefatına kadar çeşitli valiliklerde bulunan Mehmed Said Paşa, 8 Şevval 1169 - 9 Şevval 1170 (6 Temmuz 1756 - 27 Haziran 1757) tarihlerinde Hanya muhafızlığı yaptı, 10 Şevval 1170 - Muharrem 1172 (28 Haziran 1757 - Eylül 1758) tarihleri arasında Mısır valiliği, 24 Cemâziyelevvel 1172 - 6 Şevval 1173 (23 Ocak 1759 - 22 Mayıs 1760) tarihlerinde Adana valiliği, 6 Şevval 1173 - 13 Rebîülevvel 1174 (22 Mayıs 1760 - 23 Ekim 1760) tarihleri arasında Karaman valiliğinde bulunduktan sonra 14 Rebîülevvel 1174’te (24 Ekim 1760) Maraş valiliğine getirildi. Maraş valisi iken Rebîülâhir 1175’te (Kasım 1761) vefat etti. Mehmed Said’in Mesud ve Poladşah adında iki oğlu ile Gevher isminde bir kızı olmuştur.

Mehmed Said Paşa Avrupa’yı tanıyan ve yabancı dil bilen bir Osmanlı aydınıdır. Matbaanın tesisinde çok önemli rolü vardır. Fransa’da iken matbaayı yakından görüp incelemiş ve babasının devlet nezdindeki nüfuzunu da kullanarak ilk Türk matbaasının kurulmasını sağlamıştır. Ancak matbaacılıktan erken ayrılması ve İbrâhim Müteferrika’nın bu sahada fedakârane çalışmaları sebebiyle ilk matbaanın kurulmasındaki rolü geri planda kalmıştır. Mehmed Said Paris’te babasından daha çok dolaşmış, çevre edinmiş ve Fransa’yı dikkatli bir biçimde gözlemlemiştir. Bu ülkeden İstanbul’a getirdiği kitaplar, elbise ve mobilyalar Osmanlı başşehrinde Batı modasının yayılmasına sebep olmuştur. Paris’te elçi iken gönderdiği tablolar sayesinde Türk minyatür sanatında yeni bir çığır açılmıştır. Bu resimleri gören minyatürcüler, bilhassa Levnî minyatürle Batı üslûbu arasında yeni bir tarz geliştirmiştir.

İsveç sefâreti esnasındaki hadiseleri bir takrir olarak kaleme alan Mehmed Said’in bu takriri Yanko İskender Hoçi tarafından yayımlanmıştır (TOEM, sy. 11 [1329], s. 660-677). Ayrıca Fransa elçiliğine dair bir rapor hazırlamış olmalıdır, ancak bu konuda bir takrir bulunamamıştır. Tıpla ilgili Ferâidü’l-müfredât isminde bir eseri vardır. Bunu yazmaktaki gayesi Arapça, Farsça, Türkçe, Yunanca ve Latince önemli kitaplarda yer alan bilgileri tasnif ederek bir fihrist meydana getirmektir. Devaların çeşitli dillerdeki karşılıklarını veren eser bir sözlük şeklindedir. Mehmed Said, Eyüp’te Şeyh Murad Tekkesi karşısında Kuşluk Hamamı denilen bir hamam, Sarıyer’de bir tekke ve Yûşâ tepesinde bir mescid yaptırmış, Kuşluk Hamamı’nı Şeyh Murad Tekkesi’ne vakfetmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Cevdet-Dahiliye, nr. 13.238; BA, Nâme-i Hümâyûn Defterleri, nr. VII, s. 332-333, 335-340; Hadîkatü’l vüzerâ, s. 84-86; Ebû Sehl Nu‘mân Efendi, Tedbîrât-ı Pesendîde (haz. Ali İbrahim Savaş), Ankara 1999, s. 99, 101, 121, 138; İzzî, Târih, İstanbul 1199, I, vr. 3a, 33b, 66a, 113a; II, vr. 168b, 215b, 222a, 228b; Subhî, Târih, I, vr. 95b, 200a; Vâsıf, Târih, I, 76, 186, 204-205, 269, 322; Sicill-i Osmânî, III, 29-30; Ahmed Refik [Altınay], Târihî Simalar, İstanbul 1331, s. 40-60; a.mlf., Memâlik-i Osmâniyye’de Demirbaş Şarl, İstanbul 1332, s. 93-111; a.mlf., Onikinci Asr-ı Hicrî’de İstanbul Hayatı (1689-1785), İstanbul 1988, s. 89-91, 123-125; Selim Nüzhet Gerçek, Türk Matbaacılığı, İstanbul 1939, I, 46-47, 58-63, 76-79; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1, s. 236, 259, 296, 323-324; IV/2, s. 218-220, 382-385; Gündüz Akıncı, Türk-Fransız Kültür İlişkileri, Ankara 1973, s. 21; E. Maştakova,


“Aydınlanmanın Ön Tarihi (XVIII. Yüzyıl Türk Edebiyatı Üzerine)”, Sovyet Türkologların Türk Edebiyatı İncelemeleri (trc. Tatyana Moran - Yurdanur Salman), İstanbul 1980, s. 16-18; Faik Reşid Unat, Osmanlı Sefirleri ve Sefâretnâmeleri (nşr. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1987, s. 70-72; A. Boppe, XVIII. Yüzyıl Boğaziçi Ressamları (trc. Nevin Yücel-Celbiş), İstanbul 1998, s. 90-96; a.mlf., “XVIII. Yüzyıl Başlarında Avrupa’da Türk Modası, Türk Elçisi Said Efendi Zamanı” (trc. Türkân Münir), Hayat Tarih Mecmuası, XV/172 (4), İstanbul 1979, s. 16-18; XV/173 (5) (1979), s. 16-18; Yanko İskender Hoçi, “Sadrazam Said Mehmed Paşa Merhûmun Hâcegân-ı Dîvân-ı Humâyûn’da İken İstokholm’a Vuku Bulan Sefâreti”, TOEM, sy. 11 (1329), s. 658-677; B. Zülfikar Aydın, “18. Yüzyılda Türkçe ‘Müfredat’ Kitapları ve Türk Tıp Tarihindeki Yeri”, Tıp Tarihi Araştırmaları, sy. 7, İstanbul 1999, s. 55-168; Erhan Afyoncu, “Osmanlı Müverrihlerine Dair Tevcihât Kayıtları I”, TTK Belgeler, sy. XX/24 (2000), s. 94-97.

Erhan Afyoncu