MEKKÎ MEHMED EFENDİ

(ö. 1212/1797)

Osmanlı şeyhülislâmı.

1126’da (1714) Mekke’de doğdu. Sarayda kilâr-i hâssa ağası iken kendini yetiştirerek Mekke kadılığına kadar yükselen celep Halil Efendi’nin oğludur. Babası Mekke kadısı iken 1126’da (1714) vefatı üzerine İstanbul’a getirildi. Tahsilini tamamladıktan sonra 1147 Zilhiccesinde (Mayıs 1735) hâric rütbesiyle müderris olarak Sahn’da tedrîse başladı. Rebîülevvel 1179’da (Ağustos 1765) Selânik mevleviyetine getirildi. 1185 Rebîülevvelinde (Haziran 1771) Şam ve Muharrem 1190’da (Mart 1776) Medîne-i Münevvere kadısı, 28 Ramazan 1198’de (15 Ağustos 1784) İstanbul kadısı oldu. 26 Ramazan 1199’da (2 Ağustos 1785) müddet-i örfiyyesini doldurduğundan azledilerek kendisine Anadolu kazaskerliği pâyesi verildi.

11 Rebîülâhir 1200’de (11 Şubat 1786) Rumeli kazaskerliği pâyesiyle Anadolu kazaskeri olan Mekkî Mehmed Efendi, 15 Cemâziyelâhir 1201’de (4 Nisan 1787) Mehmed Sâdık Efendi’nin vefatıyla boşalan Rumeli kazaskerliği makamına getirildi. 13 Safer 1202’de (24 Kasım 1787) Müftîzâde Ahmed Efendi’nin azli üzerine onun yerine şeyhülislâm oldu. Ancak I. Abdülhamid’in Mehmed Kâmil Efendi’ye teveccühü sebebiyle 16 Cemâziyelevvel 1202 (23 Şubat 1788) tarihinde görevinden azledildi (Sarıcaoğlu, s. 124; Danişmend ve Uzunçarşılı bu tarihi 26 Cemâziyelevvel olarak kaydederler). III. Selim döneminde Yahyâ Tevfik Efendi’nin vefatıyla boşalan şeyhülislâmlık makamına emniyetli bir kişinin getirilmesi düşünülerek Sadrazam Koca Yûsuf Paşa’nın da tavsiyesiyle Mekkî Mehmed Efendi ikinci defa şeyhülislâmlığa tayin edildi (22 Receb 1205 / 27 Mart 1791). Tayininde sakin tabiatı ve kendi vazifesinden başka işlere karışmamasının rol oynadığı kaydedilmektedir.

Mekkî Mehmed Efendi’nin yaşlılığı, ayrıca cerbezeli bir kişiliğe sahip olmaması meşihat işlerinin başkalarının elinde kalmasına sebep olduğundan on altı ay şeyhülislâmlık yaptıktan sonra 22 Zilkade 1206’da (12 Temmuz 1792) azledilerek yerine Dürrîzâde Mehmed Ârif Efendi getirildi. Azlinin tebliği için çavuşbaşı ağanın gönderilmesi âdet olduğu halde padişahın teveccühü sebebiyle bu husus kendisine reîsülküttâb efendi tarafından bildirildi. Azlinde 13 Zilkade 1206’da (3 Temmuz 1792) yapılan ruûs imtihanı hakkındaki dedikodularla Tatarcık Abdullah Efendi’nin III. Selim üzerindeki telkinlerinin rol oynadığı kaydedilir. Ancak esas sebebin, III. Selim’in ilmiye işleri ve ordunun durumuyla ilgili olarak düşündüğü ıslahatı gerçekleştirebilmek için daha dirayetli bir şeyhülislâmla çalışmak istemesi olduğu anlaşılmaktadır. Rumelihisarı’nda bulunan yalısına çekilen Mekkî Mehmed Efendi 22 Cemâziyelevvel 1212’de (12 Kasım 1797) vefat etti. Oğlu Mekkîzâde Mustafa Âsım Efendi II. Mahmud devrinde üç defa şeyhülislâm olmuştur.

Kaynaklarda ilim ve fazilet sahibi, kâmil, mütevazi, merhametli, kanaatkâr ve yumuşak huylu olduğu, sade bir hayat sürdüğü belirtilir. Emlâk ve akarını vakfederek bunlardan elde edilecek gelirin Fâtih Camii’nde her gün ders okutulması, Rumelihisarı’nda bulunan Pertek Ali Camii’nde yılda bir defa mevlid okunması, yılın belirli günlerinde aşure, pilâv ve zerde pişirilerek Rumelihisarı civarındaki fakirlere dağıtılması ve Haremeyn fukarasına yardım edilmesi gibi hayır işlerine harcanmasını şart koşmuştur. Mürettep divanı bulunan Mehmed Efendi’nin şairliğinin yanı sıra hat sanatında, bilhassa ta‘lik yazısında üstat olduğu belirtilmektedir. Mehmed Efendi’nin Eşrefiyye’den Eşrefzâde İzzeddin Efendi’ye ve Nakşibendiyye’den Neccârzâde Mehmed Sıddık Efendi’ye intisabının bulunduğu kaydedilmektedir.

Eserleri. 1. Ĥâşiye Ǿalâ Tefsîri Ķāđî el-Beyżâvî. Bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (AY, nr. 1769). 2. Mürşidü’l-vârisîn fî Ahvâli’l-erbaîn. Hanefî fakihi Secâvendî’nin el-Ferâǿizü’s-sirâciyye adlı eserinin Türkçe tercümesi olan Ahvâlü’l-erbaîn’in şerhidir. Müstakil olarak veya Sâlih Efendi’nin Cerîde-i Ferâiz’i ve Metn-i Sirâciyye ile birlikte çeşitli baskıları yapılmıştır (İstanbul 1256, 1276, 1277, 1283, 1291, 1300, 1302, 1303, 1304, 1311, 1318, 1320). 3. Taħmîs-i Ķaśîde-i Bürde. Müellifin mukaddimede belirttiğine göre Bûsîrî’nin Ķaśîdetü’l-Bürde’sine Süleyman Nahîfî’nin yaptığı tahmîsi örnek alarak nazmetmiştir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı (Esad Efendi, nr. 2541) nüshasının baş tarafında müellif hattı olduğu belirtilmektedir. 4. Tevessül. Ķaśîdetü’l-Bürde’nin Türkçe olarak yapılan şerhleri içinde en genişi ve mükemmeli olduğu kaydedilen eser basılmıştır (İstanbul 1251, 1300). 5. Dîvân-ı Mekkî. Mekkî Mehmed Efendi’nin ikinci şeyhülislâmlığı sırasında tamamlayıp padişaha arzettiği ve bundan dolayı taltif edildiği divanıdır (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 674; İÜ Ktp., TY, nr. 642, 5509, 5516, 9673). 6. Risâle fî şerĥi’l-ĥamd. Müellifin mukaddimedeki ifadesine göre Beyzâvî hâşiyesinin mütalaası esnasında hamd konusuyla ilgili yazılanların bir araya getirilmesiyle telif edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2983/1). 7. Vesîle-i Vüsûl. Mârifetullah ve sıfâtullah konusunda Türkçe olarak kaleme alınan bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2983/2). 8. Risâle fî şerhi’l-mukaddimâti’l-erbaa min Kitâbi’t-Tavzîh. Sadrüşşerîa’ya ait et-Tavzîh adlı fıkıh usulüne dair eserdeki “mukaddimât-ı erbaa” diye meşhur olan kudret, irâde-i külliyye ve ihtiyâr-ı cüz’înin tarifleri, kulun fiilinin hakikati konularının anlaşılması zor olan yönlerini açıklamak amacıyla kaleme alınmıştır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2983/3). 9. Risâle fî tafsîli mâ zekerahû sâhibü’l-Menâr fî ma‘rifeti aksâmi’n-nazm ve’l-ma‘nâ min Kitâbi’llâhi teâlâ. Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Menârü’l-envâr adlı eserinin metni esas alınarak edille-i şer‘iyye ve Kur’an’daki nazım ve mânanın kısımları konusu Türkçe olarak izah edilmektedir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2983/4). 10. İstiâre-i Tebeiyye ve İstiâre-i Temsiliyyeye Dair Risâle. Sa‘deddin et-Teftâzânî ile Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin istiare konusundaki tartışmaları ele alınmaktadır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2983/5). 11. Hısnu Ehlillâh. İmam Gazzâlî’nin kelime-i tevhid hakkındaki Arapça risâlesinin Türkçe tercümesidir (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 389). 12. Îmân-ı Mücerredin Âdem-i Nef‘i Hakkındaki Mu‘tezile Delillerinin Reddi.


Mekkî Mehmed Efendi’nin ilk şeyhülislâmlığından azlinden sonra kaleme aldığı bu risâlede, “Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz” meâlindeki âyetle ilgili (el-En‘âm 6/158) Mu‘tezile görüşü eleştirilmektedir (İÜ Ktp., TY, nr. 3365). 13. Kitâbü Nüzheti’l-ârifîn ve Tenbîhi’l-gāfilîn. Vaaz meclislerinden oluşmaktadır (Süleymaniye Ktp., Harput, nr. 264). 14. er-Ravza ve’l-mikyâs fî durûbi’l-iktibâs. Aruz veznine dairdir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1793). 15. Şerh-i Hikâye-i Mescid-i Âşık Kişi. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Meŝnevî’sinde yer alan bir makalenin tercüme ve şerhidir (Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 416). 16. Menâkıb-ı Hazret-i Şeyh Muhammed Murâd el-Buhârî. Muhammed el-Buhârî’ye mülâki olarak hizmetinde bulunmuş olan Lâdikli Hüseyin Efendi adlı bir zatın şeyhiyle vuku bulan meclis ve sohbetlerine dair kayıtlarından oluşmaktadır. Dağınık halde bulunan bu kayıtların Mehmed Mekkî tarafından toplanarak tedvin edildiği anlaşılmaktadır (Süleymaniye Ktp., Murad Buhârî, nr. 256).

Bunların dışında Şeyhülislâm Çatalcalı Ali Efendi’ye ait Fetâvâ-yı Ali Efendi’nin bizzat Mekkî Mehmed Efendi tarafından 1161 (1748) yılında ta‘lik hatla istinsah edilen bir nüshası bulunduğu gibi (İÜ Ktp., TY, nr. 6232), Muhammed b. Tayfûr es-Secâvendî’nin Kur’ân-ı Kerîm’deki vakfe yerlerini belirleyen Kitâbü’l-Vaķf ve’l-ibtidâǿ isimli eserini nesih hatla istinsah eden Seyyid Mehmed b. Seyyid Halîl el-İslâmbûlî adlı müstensih de Mekkî Mehmed Efendi olmalıdır (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 39).

BİBLİYOGRAFYA:

Mecmûa-i Fetâvâ, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 576, vr. 91; Vâsıf, Târih (İlgürel), s. 181, 282, 316, 332, 382; Fatîn, Tezkire, s. 379; Devhatü’l-meşâyih, s. 111-113; Cevdet, Târih, II, 292-293, 347; IV, 229, 456-458; V, 173, 181; VI, 267; Sicill-i Osmânî, IV, 508; İlmiyye Salnâmesi, s. 557-559; Osmanlı Müellifleri, II, 420; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 194; a.mlf., Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 504-506, 511-512; Danişmend, Kronoloji2, V, 147-148; Abdülkadir Altunsu, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972, s. 159-160; Mübahat S. Kütükoğlu, 1869’da Faal İstanbul Medreseleri, İstanbul 1977, s. 34-35; M. Orhan Bayrak, İstanbul’da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İstanbul 1979, s. 75; Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: Sultan I. Abdülhamid (1774-1789), İstanbul 2001, s. 124; Kāmûsü’l-a‘lâm, VI, 4387-4388.

Tahsin Özcan