MERHABA

(مرحبا)

Bolluk, rahatlık, huzur ve âfiyet temennisi içeren bir selâmlama sözü.

Sözlükte “genişlik, bolluk” anlamına gelen ruhb kökünden masdar olup mecazi olarak “rahatlık, ferahlık, huzur” mânasında da kullanılmaktadır. Lugat kitaplarında merhaba sözünün bir kimsenin misafiri karşılarken, “Buyur, evimiz senin için geniş ve rahat bir yer olacak, burada dostluk bulacaksın, kendini rahat hisset” anlamında bir selâmlama tabiri olduğu, ayrıca, “Allah sana bolluk ve rahatlık, huzur ve âfiyet versin” mânasında dua olarak da kullanıldığı belirtilmektedir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rĥb” md.; Lisânü’l-ǾArab, “rĥb” md.). İbn Hacer el-Askalânî’nin kaydettiğine göre Ebû Hilâl el-Askerî, merhaba şeklindeki selâmlamayı ilk kullanan kişinin milâdî VI. yüzyılda yaşamış olan Himyerî hükümdar ailesinden Seyf b. Zûyezen olduğunu belirtmiştir (Fetĥu’l-bârî, I, 215).

Merhaba sözü Kur’ân-ı Kerîm’de Sâd sûresinin 59 ve 60. âyetlerinde, inkârcı ve saptırıcı önderlerle onların peşinden giden kitlelerin âhiretteki yargılanmaları sırasında aralarında geçecek çekişmeler ve karşılıklı suçlamalar anlatılırken geçmekte, burada önderlerin kendilerine tâbi olanlar aleyhinde “lâ-merhaben bihim” diyerek beddua edecekleri, yönetilenlerin ise kendilerini bu duruma düşürenlerin önderleri olduğunu söyleyerek onlara aynı beddua ile karşılık verecekleri bildirilmektedir. Bu âyetlerde merhaba tabirinin geçtiği ifadeler tefsirlerde “Cehennemde yerleri dar olsun, rahat yüzü görmesinler, rezil rüsvâ olsunlar” diye açıklanmaktadır (meselâ bk. Taberî, XXIII, 179-180; Şevkânî, IV, 506; M. Tâhir b. Âşûr, XXIII, 287-290).

Hadislerde de merhaba sözü sıkça geçmektedir. Hz. Peygamber’in, kızı Fâtıma’yı, amcası Ebû Tâlib’in kızı Ümmühânî’yi, müslüman olmak için huzuruna gelen Ebû Cehil’in oğlu İkrime’yi, diğer sahâbîleri, çeşitli ziyaretçilerini, yabancı heyetleri merhaba diyerek karşıladığına dair çok sayıda rivayet bulunmaktadır (meselâ bk. Müsned, III, 139, 216, 425; VI, 282, 341; Buhârî, “Îmân”, 40, “Ǿİlim”, 25, “Śalât”, 4, “Menâķıb”, 25, “Edeb”, 97; Müslim, “Feżâǿilü’ś-śaĥâbe”, 98, 99). Resûlullah Ammâr b. Yâsir’i, “Merhaba, iyi olan ve iyiliğiyle tanınan kişi!” diyerek selâmlamış (Müsned, I, 126, 130), peygamber olmadan önceki dönemde kendisiyle ticaret ortaklığı yapan Sâib b. Ebü’s-Sâib’e de, “Merhaba kardeşim ve ortağım, dürüstlükten sapmayan, eğilip bükülmeyen kişi!” şeklinde iltifatta bulunmuştur (Müsned, III, 425; İbn Mâce, “Ticârât”, 63). Sâlih kişiler vefat ettiğinde mânevî âleme yükseltilen ruhlarının, “Merhaba, güzel ve temiz bedenden gelen güzel ve temiz ruh! Övülmüş olarak gir; müjdeler olsun sana!” sözleriyle karşılanacağı, kötülerin ruhları bedenlerinden ayrıldığında onlara da, “Çık git buradan ey kirli bedenden gelen kirli ruh! Sana merhaba yok” (rahat yüzü görmeyeceksin) denileceği bildirilir (Müsned, II, 364; VI, 140; İbn Mâce, “Zühd”, 31). Özellikle mi‘rac olayını ayrıntılarıyla anlatan hadiste, Resûlullah’ın Cebrâil ile birlikte dünya semasından başlamak üzere yedi kat semanın her birine ulaştığında merhaba sözüyle karşılandığı; birinci semadaki Âdem, ikinci semadaki Îsâ ve Yahyâ ile diğer sema katlarındaki Yûsuf, İdrîs, Hârûn, Mûsâ ve İbrâhim peygamberlerin kendisini, “Bir kardeş ve peygamber olarak merhaba sana!” sözüyle selâmladıkları bildirilmektedir (Buhârî, “Bedǿü’l-ħalķ”, 6; Nesâî, “Śalât”, 1). Bu hadisler dolayısıyla müslümanların birbirini merhaba diyerek selâmlamaları sünnet kabul edilmiş ve bu sözle merhabalaşma, “selâmün aleyküm” (es-selâmü aleyküm) ifadesiyle birlikte İslâm toplumlarında en sık kullanılan selâmlaşma şekli olarak bir gelenek halini almıştır (bk. SELÂM).

Muhtemelen mi‘raca dair hadisten esinlenerek bilhassa İslâmî Türk edebiyatında na‘tlar, mevlidler, mi‘râciyyeler ve tevşîhlerde Hz. Peygamber’e tâzim olarak merhaba sözünün sıkça tekrarlandığı görülür. Bunların en güzel örneklerinden biri, Süleyman Çelebi’nin asıl ismi Vesîletü’n-necât olan Mevlid’indeki “Merhaba” bahridir. Ayrıca bazı ramazan ilâhîlerinin, “Merhabâ yâ merhabâ yâ merhabâ”, “Merhabâ merhabâ şehr-i ramazan merhabâ” şeklindeki mısralarla bezenmiş olması örneğinde görüldüğü gibi merhaba sözü önemli gün ve gecelerin kutlanmasında da tâzim ifadesi olarak kullanılmıştır. Ebû Hilâl el-Askerî, Dîvânü’l-meǾânî adlı eserinde Arap edebiyatında merhaba tabirinin kullanıldığı edebî metinlerden bazı örnekler vermektedir (II, 219-222).


BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rĥb” md.; Lisânü’l-ǾArab, “rĥb” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “rĥb” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “rĥb” md.; Müsned, I, 126, 130; II, 364; III, 139, 216, 425; VI, 140, 282, 341; Buhârî, “Îmân”, 40, “Ǿİlim”, 25, “Śalât”, 1, 4, “Bedǿü’l-ħalķ”, 6, “Enbiyâǿ”, 5, 22, 41, “Menâķıb”, 25, “Edeb”, 97; Müslim, “Îmân”, 263, 264, “Feżâǿilü’ś-śaĥâbe”, 98, 99; İbn Mâce, “Muķaddime”, 11, 22, “Ticârât”, 63, “Zühd”, 31; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 56, “Libâs”, 5, “İstiǿźân”, 34; Nesâî, “Śalât”, 1, “Nikâĥ”, 12; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, XXIII, 179-180; Ebû Hilâl el-Askerî, Dîvânü’l-meǾânî (nşr. Hüsâmeddin el-Kudsî), Kahire 1352/1933, II, 219-222; Süleyman Çelebi, Vesîletü’n-necât: Mevlid (haz. Ahmed Ateş), Ankara 1954, neşredenin girişi, s. 66-81; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (Sa‘d), I, 214-215; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, Beyrut 1412/1991, IV, 506; M. Tâhir b. Âşûr, et-Taĥrîr ve’t-tenvîr, Tunus 1984, XXIII, 287-290.

Mustafa Çağrıcı