MEYSÛR

(ميسور)

Hindistan’da günümüzde Karnataka adını taşıyan eyalet ve burada hüküm sürmüş bir sultanlık (1760-1799).

Hindistan’ın güneybatısında yer alan ve merkezi Bengalur (Bengalore) olan 191.773 km² genişliğindeki Karnataka eyaletinin (Meysûr, Mahisûr, Mysore) nüfusu 2004 yılı başına ait tahminlere göre 56 milyondur. Tarım için son derece elverişli geniş düzlükler halindeki topraklarında yetiştirilen başlıca ürünler kahve, pamuk, şeker kamışı ve pirinçtir. Ayrıca yeraltı zenginlikleriyle dikkat çeken bölge Hindistan’ın en önemli altın ve krom yataklarına sahiptir. Eyalette demir çelik üretimi ve buna bağlı makine sanayii ipek, tekstil, un, yağ ve kimya endüstrileri çok gelişmiş durumdadır. Nüfusun büyük kısmını çoğunluğu Hindu olmak üzere Budizm’e, Jainizm’e ve İslâmiyet’e (genelde Sünnî) mensup Kanari, Hindustânî, Tamil ve Telegu dillerini konuşan Dravid kökenli halklar teşkil etmektedir. Eyaletin güney sınırına yakın bir kesiminde bulunan ve aynı adı taşıyan idarî birimin de merkezi olan Meysûr şehri Bengalur’dan sonra Karnataka’nın ikinci büyük şehridir (nüfusu 2004 yılı başına ait tahminlere göre 785.000). Şehirde ince ipekli işleme, fildişi veya ahşaptan oyulmuş hediyelik eşya üretimi yaygınlaşmıştır. Ayrıca burada pamuk, ipek, çeltik ve sıvı yağ fabrikaları vardır; tabaklık, kimya ve metalurji sanayileri de gelişmiştir.

Müslümanların Meysûr’a ilgileri XIV. yüzyılın ilk yarısında başlar. Delhi Sultanı Alâeddin Halacî’nin kumandanlarından Melik Kâfûr 710’da (1310-11) buraya ulaşarak Hindu Hoysala Krallığı’nı itaate zorladı. Tuğluklular’dan Gıyâseddin Muhammed 727’de (1327) bölgeye tamamen hâkim olduysa da on yıl sonra Hindu Viayanagar Racalığı hâkimiyeti ele geçirdi ve komşu İslâm devletlerinin baskılarına rağmen 1565’e kadar bağımsızlığını korudu. Bu tarihte Kutubşâhî, Nizamşâhî ve Berîdşâhî askerlerinden meydana gelen birleşik müslüman güçleri Raca Rama’yı Talikota savaşında mağlûp etti. Bununla beraber onun torunları burada bir Raca Rama hânedanlığı oluşturmayı başardılar. Hindistan’da Avrupalılar’ın ilk yerleştiği bölge olan Meysûr’a İngilizler 1639’da ticaret için geldiler ve Saint George Limanı’nı kurdular. XVII. yüzyılın sonlarına doğru Bâbürlü Sultanı Evrengzîb, Güneybatı Hindistan’ı hâkimiyeti altına aldığında Raca Rama hânedanı ile bir anlaşma yaparak bölgedeki en büyük rakibi Maratalar’a karşı ittifak oluşturdu. 1760 yılında Hindu racalığının müslüman kumandanlarından Haydar Ali Han Bahadır, Fransızlar’ın da yardımıyla Raca Rama hânedanını kontrolü altına aldı. Haydar Ali’nin 1782’de ölümü üzerine Meysûr sultanı olarak yerine geçen oğlu Feth Ali Tîpû Sultan babasının izinden gidip İngilizler’e karşı Fransızlar’la iş birliğini devam ettirdi; diğer taraftan da Osmanlı Devleti ve Afgan Hanlığı ile anlaşma yapmaya çalıştı. Bu çerçevede İstanbul’a gönderdiği kalabalık bir elçilik heyetiyle İngilizler’e karşı askerî ve ticarî yardım talebinde bulunan Tîpû Sultan aynı zamanda padişahtan hilâfet beratı da istedi. Bir Hint sultanının Osmanlılar’dan berat istemesinin ilk ve tek örneği olan bu hadise hilâfetin başka ülkelerdeki konumu açısından önemlidir. Tîpû Sultan’ın I. Abdülhamid’e yazdığı mektup, ticarî iş birliğinin yanı sıra İngilizler’in bölgede yaptığı tahribat ve zorla hıristiyanlaştırma faaliyetlerine karşı açtığı cihadı sürdürebilmesi için asker ve mühimmat beklentilerini de kapsıyordu. Bu sırada Osmanlı Devleti Rusya ile savaş halinde olduğundan İngiltere’yle ilişkilerini bozmak istemeyen Bâbıâli gönderdiği cevabî mektupta barışın korunmasını tavsiye etti. Tîpû Sultan 1789’da İngilizler’in himayesinde bulunan Travancore’yi ele geçirip yeni bir savaş başlattı. Fakat İngiliz, Marata ve Haydarâbâd Nizamlığı askerlerinden oluşan müttefik ordusuna yenildi (1792); ardından İngilizler’e karşı yine Fransızlar’la bir ittifak girişiminde bulundu. Bunun üzerine İngilizler, III. Selim’e başvurarak müslümanların önderi sıfatıyla Tîpû Sultan’ı kendilerine karşı düşmanlıktan vazgeçirmesini istediler. III. Selim, sultana bir mektup göndererek asıl İslâm düşmanlarının Fransızlar olduğunu ve onlara inanılmaması gerektiğini belirtip ihtiyaç halinde İngilizler’le aralarında ara buluculuk yapabileceğini bildirdi. Ancak Tîpû Sultan, bu mektuba verdiği cevap İstanbul’a ulaşmadan İngilizler’le yaptığı Seringapatam (Şirîrangapattanam) savaşında yenilerek muharebe meydanında öldü (Mayıs 1799). Böylece İngilizler, Güney Hindistan’daki yayılışlarının önünde en büyük engel olan Meysûr Sultanlığı’nın topraklarını ele geçirdiler ve beş yaşında bir Hindu hânedan üyesini tahta oturtup eski racalığı tekrar ihdas ettiler; gerçek yönetici ise kendilerinin Hindistan genel valisi idi. Bölgedeki İngiliz hâkimiyeti 1947’ye kadar sürdü. Bu tarihte Hindistan Devleti’ne dahil edilen Meysûr Racalığı zaman içerisinde idarî ve etnik gerekçelerle sınırlarını genişleterek 1956’da Karnataka eyaleti ismini aldı.

Meysûr’daki en eski İslâmî mimarlık eseri, 1047’de (1637) Bîcâpûrlular tarafından Şimoğa bölgesinde yaptırılan, Hindu ve İslâm sanatlarının bir karışımı olan Sante Bennûr Camii’dir. İslâm mimarisinin asıl gelişimi Bâbürlüler’le başlar. Cuma camilerinin başlıcaları Sira ve Hiribidanur şehirlerinde Taramandalpet’teki cuma camisi ile Tîpû Sultan tarafından Seringapatam’da yaptırılan Mescid-i Âlî de Meysûr Sultanlığı sınırları içindeki ibadethânelerin iki güzel örneğidir. Meysûr Sultanlığı döneminde ülkenin çeşitli yerlerinde inşa edilen kaleler, saraylar ve yazlık kasırlarla sivil ve askerî Hint-İslâm mimarisinin güzel örnekleri verilmiştir. Bunlar arasında Tîpû Sultan’ın Seringapatam’daki büyük sarayı ile Derya Devlet adlı yazlık kasrı dikkat çeker. Kolar’daki Haydar Ali Han’ın babası Feth Muhammed Han’ın türbesi, Çannapattana’daki


Seyyid İbrâhim Türbesi, Tonnûr’daki Sâlâr Mes‘ûd Gazi Dergâhı, Kumbarpet’teki İbrâhim Han Kılâdâr Türbesi ve Seringapatam’daki Haydar Ali Han ile Tîpû Sultan’ın türbeleri diğer önemli eserlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Nâme-i Hümâyun Defteri, IX, 178, 209-211; Mir Hussain Ali Khan Kirmani, History of Tipu Sultan (trc. W. D. Mies), Lahore 1974; Cevdet, Târih, III, 270, 279-286; Ethé, Catalogue of Persian Manuscripts, I, 1415 (nr. 2619, 2620); Syed Mahmud, The Khilafat and England, Patna 1922, s. 77; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/II, s. 156, 160, 161; Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara 1950, III, bk. İndeks; a.mlf., “Tipu Sultan ile Osmanlı Padişahlarından I. Abdülhamid ve III. Selim Arasındaki Mektuplaşma”, TTK Belleten, XLVII (1948), s. 619-654; Aziz Ahmad, Studies in Islamic Culture in the Indian Environment, Oxford 1964, s. 53-55; Ziyauddin Desai, Mosques of India, New Delhi 1971, s. 71-72; L. B. Bowring, Haidar Ali and Tipu Sultan and the Struggle with the Musalman Powers of the South, New Delhi 1974; I. H. Qureshi, The Muslim Community of the Indo-Pakistan Subcontinent, Karachi 1977, s. 310; H. Beveridge, A Comprehensive History of India, New Delhi 1986, III, 265-363, 601-679; C. E. Bosworth, New Islamic Dynasties, London 1996, s. 340; a.mlf., “Mahisur, Maysūr”, EI² (İng.), V, 1258-1259; Azmi Özcan, Pan-İslamizm: Osmanlı Devleti, Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877-1924), Ankara 1997, s. 18-20; Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi Sultan I. Abdülhamid (1774-1789), İstanbul 2001, s. 218-219; M. Husain, “Tipu Sultan and the Friday Sermon, A Note on Muayyed al Mujahid”, JPHS, III (1955), s. 287-295; M. Hidayet Hosain, “Maysûr”, İA, VIII, 193; O. F. K., “Tîpû Sultan”, a.e., XII/1, s. 375-376; Mohibbul Hasan, “Ĥaydar ǾAlī Қћān Bahādur”, EI² (İng.), III, 316; P. A. Andrews, “Mahisur, Maysūr”, a.e., V, 1259-1261; P. J. Marshall, “Tīpū Sulŧān”, a.e., X, 532-533; Ahmet Taşağıl, “Haydar Ali Han”, DİA, XVII, 25-26.

Azmi Özcan