MEZDEKİYYE

(المزدكيّة)

Milâttan sonra V. yüzyılda İran’da ortaya çıkan düalist ve gnostik karakterli reformist dinî hareket.

Arapça kaynaklarda Mezdekiyye ve Mezâdika, Farsça’da Mezdekân, Batı dillerinde Mazdakisme (Fr.), Mazdakism (İng.), Mazdakiten (Alm.), Türkçe’de Mazdekiyye ve Mazdek dini olarak adlandırılan bu hareket, ismini Sâsânîler dönemi İran’ında Kubâd’ın (Kavâd) saltanatı sırasında (488-496, 498-531) yaşayan ve bir çeşit komün toplum yapısını savunan İranlı reformist Mezdek b. Bâmdâd’dan almıştır. Ancak asıl kurucusunun Mezdek’ten iki asır önce yaşayan, Fars ülkesindeki Fâsâ başrahibi (mobâz) Hurragân’ın oğlu Zerâdüşt (Zerdüşt) olduğu ve ona tâbi olanlara Zerâdüştekân denildiği belirtilmektedir. Fakat Zerâdüşt’ün kimliği kesin biçimde bilinmemekte, onun gerçekte Bundos adlı bir Maniheist olup İmparator Diocletien döneminde (245-313) Roma’da ortaya çıktığı, daha sonra İran’a giderek Maniheistler’in çoğunluğuna karşıt görüşlerini orada yaydığı ve bu hareket mensuplarına “deristdênân” (doğru din mensupları) denildiği (EI2 [Fr.], VI, 941), diğer taraftan Zerâdüşt ile Bundos’un farklı kişiler olduğu, hatta Zerâdüşt’ün milâdî V. yüzyılda yaşadığı, böylece Zerâdüştekân hareketinin başlangıcının Zerdüştîliğin kurucusu Zerdüşt’ün 1000. yılına rastladığı da nakledilmektedir.

Mezdek b. Bâmdâd’ın kimliği de tartışmalıdır. Onun İstahr veya Tebriz, Fâsâ (Nâsâ), Taberî’ye göre ise Kûtül‘amâre yakınındaki Mâzerâyâ ile aynı yer olarak kabul edilen Mederiyye’de doğduğu rivayet edilmekte, Mezdek kelimesinin şahıs adı değil bu hareketin liderinin unvanı olup asıl adının İndarazar olduğu ileri sürülmektedir (a.g.e., VI, 941-942). İbnü’n-Nedîm ise Mezdekü’l-kadîm ve Mezdekü’l-âhir diye iki Mezdek’ten bahsetmekte, ikincisinin Kubâd döneminde ortaya çıktığını ve Enûşirvân tarafından öldürüldüğünü söylemekte (el-Fihrist, s. 406), Mes‘ûdî de onu zındık diye zikretmektedir (Mürûcü’ź-źeheb, I, 263).

Mezdekîliğin menşei de ihtilâflıdır. Şehristânî’nin Ebû Îsâ el-Verrâk’tan aktardığına göre Mezdek’in fikirleri çoğunlukla Mani’nin görüşlerine benzemektedir (el-Milel, I, 249). Otakar Klima, Mezdekiyye’yi Sâsânî İranı’nda sosyal ve ekonomik şartların beraberinde getirdiği dinî kisve içinde bir içtimaî hareket şeklinde değerlendirmekte, Arthur Christensen ise Mezdekîliğin her şeyden önce dinî bir akım olup kaynağını Maniheizm’den aldığını, Grekçe kaynaklarda da böyle nitelendirildiğini söylemekte, Puech de aynı kanaati paylaşmaktadır.

Hareketin doktrini Maniheist olmaktan çok düalist ve genelde gnostiktir. Mezdekîliğin taşıdığı çizgiler sebebiyle Maniheizm’e yakınlığı söz konusu edilse de başlangıçta Maniheizm’den çok Zerdüştî bir karakter göstermektedir. Bu hareket ilk defa muhtemelen Zerdüştîliği, sınıf engellerini aşıp seçkinci olmayan bir şekilde bütün halka hitap edecek tarzda takdim etme teşebbüsü olarak ortaya çıkmıştı. Çünkü Mezdekîliğin temel görüşlerini teşkil eden mülk ve kadında ortaklık fikri Avesta’da mevcuttu (EI2 [Fr.], VI, 941). İbnü’n-Nedîm de ilk Hürremîler’i (Mezdekîler), taraftarlarına bu fikirleri aşılayan ve Mezdekü’l-kadîm denilen biri tarafından kurulmuş bir Zerdüştî mezhep şeklinde göstermektedir (el-Fihrist, s. 406).

Kaynakların Mezdek’e nisbet ettiği görüşlerin en önemlisi insanlar arasındaki kıskançlık ve anlaşmazlık sebeplerini ortadan kaldırmak, mülkte ve kadınlarda ortaklaşa kullanım hakkı getirmektir. Mezdek, insanların mutsuzluğunun en önemli sebebinin kin ve nifak olduğunu ve bunların kendi eşitsizlikleri sebebiyle meydana getirildiğini savunmuştur. Ona göre insanlar yaratılışta eşittir, dolayısıyla mevcut eşitsizliğe bir son vermek gereklidir. Bu sebeple bir kimsenin diğerinden fazla mal mülke veya kadına sahip olması doğru değildir. Mezdek’e göre maddî şeylerden barışçı bir sosyal ve ekonomik düzen içinde itidalle ve eşitlikçi bir tarzda faydalanmalıdır. Mezdek, Tanrı’nın yiyecekleri eşit biçimde tüketilmek üzere verdiğini, fakat insanların böyle davranmadığını, dolayısıyla zenginden alıp fakire vermek gerektiğini belirtmekte; arzu, öfke, intikam, ihtiyaç ve aç gözlülük şeytanlarını yenebilmek için malların ve kadınların paylaşılmasını öğütlemektedir. Pseudo-Josuele Stylite’e göre Zerâdüştekân her erkeğin istediği kadınla ilişki kurabileceğini söylüyordu, Kubâd da asillerin eşlerinin zina yapmasına izin vermişti. Otakar Klima ve İhsan Yarşâtir’e göre ise Mezdekiyye tek eşliliğe ve asillerle asil olmayanların evliliğini engelleyen kuralların yıkılmasına taraftardır. Açlık ve savaşlar sebebiyle nüfus krizi yaşayan İran’da Kubâd asil kadınların diğerleriyle evlenmesine imkân tanımıştır (EI2 [Fr.], VI, 943).

Mezdekiyye’nin kozmogoni anlayışına göre başlangıçta ateş, su ve toprak şeklinde üç unsur vardı; bunlar iyiyi ve kötüyü yöneten iki kozmik gücü oluşturmuştu. Bunlardan ışık tanrısı dünyayı temyiz, anlayış, hâfıza ve zevk adlı dört güç tarafından yönetmektedir ki bu güçlerin de kendilerinden daha aşağı seviyede olan yedi yardımcısı vardır.

Kādî Abdülcebbâr’a göre düalist mahiyetli bir inanç taşıyan Mezdekiyye, kadîm asıllardan nurun kendi iradesiyle hareket edip bilgi ve duyu sahibi olduğuna, karanlığın ise diğeriyle uyum halinde hareket ettiğine, cahil ve duyusuz bulunduğuna inanmaktadır (DİA, XXIV, 111). İbn Hazm’a göre Mezdekiyye âlemin ezelîliği fikrini taşıması sebebiyle dehrîdir. Cemâleddîn-i Efgānî de Mezdekîler’in neycirî (natüralist) olduğunu söylemektedir (a.g.e., IX, 108-109).

Mezdek’in yaydığı bu dinî akım, özellikle Kubâd zamanında ülkenin içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla siyasî hayatta büyük etki yapmıştır. V. yüzyılın sonunda İran hem siyasî hem sosyal yönden oldukça kötü haldeydi. Fîrûz döneminde ülke yedi yıl süren bir kıtlık ve açlık felâketine uğramış, 484’te Eftalitler’e (Heyâtıle-Akhunlar) karşı doğuda alınan ağır yenilginin ardından Sâsânîler vergi ödemek durumunda kalmış, siyasî istikrarsızlığın yanında ekonomik bozukluk durumdan memnun kalmayanların sayısını arttırmış, bu da Mezdek’in sosyal doktrinleri için uygun bir ortam hazırlamış ve neticede Kubâd, Mezdekîliği kabul etmiştir.

Theodor Nöldeke, Kubâd’ın güçlü ve yetenekli bir kral olduğunu ve tamamıyla din dışı sebeplerle, asiller ve rahipler sınıfının gücünü kırmak için bu harekete meylettiğini ifade etmektedir. A. Christensen, Mezdekiyye’yi Maniheizm’in bir dalı, Kubâd’ı da samimi bir dindar ve insanları seven bir kral, halkın refahını isteyen, dinî ve insanî duyguları sebebiyle Mezdekiyye’ye meyleden biri olarak göstermektedir. Otakar Klima ise Mezdek’i militan sosyal reformcu, Kubâd’ı da bu hareketi kendi lehine kullanmak isteyen


usta bir siyasetçi şeklinde değerlendirmektedir. Asillerle yüksek rahipler sınıfının nüfuzunu kırma ve dengeleri yeniden kurma zaruretinin Kubâd’ı, bu sınıfların imtiyazlarını ortadan kaldırma hedefi güden bir dinî hareketten kendi çıkarları için faydalanmaya sevkettiği de belirtilmektedir. Kubâd’ın Mezdekîliğe katılmasında muhtemelen hem dinî hem siyasî sebepler rol oynamıştır (Ehsan Yarshater, III/2, s. 991; EI² [Fr.], VI, 942).

Kubâd’ın Mezdekîliği kabul etmesiyle mülkün yeniden paylaşımı ve kadınlar konusundaki ortaklık uygulamaları karışıklıklara yol açmış, ayaklanmalar ve yağmalar başlamış, Kubâd 496 yılında asiller ve din adamları tarafından azledilip tutuklanmış, yerine kardeşi Câmasb getirilmiştir. Kubâd bir süre sonra Eftalitler’in desteğini sağlayarak iktidarı yeniden ele geçirmiş (498), 528 yılı Mihrican bayramı sırasında Mezdek taraftarlarına genel bir katliam düzenlenmiş ve Mezdek, Kubâd veya oğlu Enûşirvân tarafından öldürülmüştür. Kubâd’ın yerine geçen oğlu Enûşirvân zamanında 531’de Mezdekîler ikinci defa katliama tâbi tutulmuş ve kitapları yakılmıştır. Katliamdan sonra Mezdekîlik, taraftarlarının kimliklerini gizlemesi sebebiyle karanlık bir mezhep haline dönmüştür. Katliamdan kurtulan Mezdekîler ya gizlenmiş ya da Orta Asya’nın Sâsânî hâkimiyeti dışındaki bölgelerine kaçmıştır. İslâm’ın başlangıcında İran’ın çeşitli yerlerinde kırsal bölgelere dağılmışlardı. Bunlara Rey ve Hemedan bölgesinde Mezdekiyye, Cürcân’da Muhammire, Orta Asya’da Mübeyyize deniliyordu.

VIII ve IX. yüzyıllarda Mezdekiyye her biri bir şahıs adıyla anılan çok sayıda alt gruba ayrılmıştır. VIII. yüzyılda Keysâniyye ile birleşmiş ve bu birleşmeden Ebû Müslimiyye Sünbâziyye, Mukannaiyye ve Hürremiyye gibi gruplar ortaya çıkmıştır. Mezdekiyye ile ilgili son referans İlhanlılar dönemine aittir. Mezdekiyye’nin, başta Bâtınîlik ve İsmâilîlik olmak üzere Hürremiyye, Mübeyyize, Muhammire, Mukannaiyye ve Râvendiyye gibi mezheplerde etkili olduğu da kabul edilmektedir (ayrıca bk. HÜRREMİYYE).

Mezdekiyye hakkındaki kaynakları Süryânîce-Grekçe ve Arapça-Farsça şeklinde iki kategoriye ayırmak mümkündür. Bu konudaki bilgilerin tamamına yakını harekete karşı olanlardan gelmektedir. Mezdekiyye hakkında en eski kaynak Pseudo-Josue le Stylite’e ait Süryânîce tarih kitabıdır. Grekçe’de ise VI. yüzyılda Procope, Agathias ve Antakyalı Malalas’a ait kitaplar vardır. Mezdekiyye’ye dair Farsça ve Arapça eserlerin başlıca kaynağı Sâsânî krallık tarihi olan, İbnü’l-Mukaffa‘ın Arapça’ya çevirdiği Ħudâynâme (Siyerü’l-mülûk) adlı eserdir. Ancak eserde Mezdekiyye hakkındaki bilgiler İbnü’l-Mukaffa‘ tarafından eklenmiştir. İbnü’l-Mukaffa‘ ayrıca Mezdeknâme isimli bir eseri de Kitâbü Mezdek adıyla Arapça’ya çevirmiş, bunlar Bîrûnî, İbnü’l-Belhî ve İzzeddin İbnü’l-Esîr tarafından kullanılmıştır. Bu kaynaklar genellikle Kubâd ve Enûşirvân döneminin olaylarıyla ilgilenmekte, Mezdek’in öğretileri hususunda fazla bilgi vermemektedir. Onun öğretileriyle ilgili temel kaynak Ebû Îsâ el-Verrâk’a ait olup Şehristânî ondan nakilde bulunmaktadır. İbnü’n-Nedîm’deki bilgiler ise daha bağımsız ve tarafsızdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîneverî, el-Aħbârü’ŧ-ŧıvâl, s. 65-66; Ya‘kūbî, Târîħ, I, 164; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), I, 263; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 405-406; İbnü’l-Belhî, Fârsnâme (nşr. G. le Strange - R. A. Nicholson), Frankfurt 1993, s. 23, 84-91; Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), I, 249-250; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XV, 188-189; A. Christensen, Le règne du roi Kawādh I et le communisme mazdakite, Copenhague 1925; a.mlf., l’Iran sous les sassanides, Copenhague 1936, s. 311-357; a.mlf., Îrân der Zamân-i Sâsâniyân (trc. Reşîd Yâsemî), Tahran 1368 hş.; G. Widengren, Les religions de l’Iran (trc. L. Jospin), Paris 1968, s. 341-343; Ehsan Yarshater, “Mazdakism”, CHIr., III/2, s. 991-1024; Hayâl Amrohvî, ǾAķāǿid-i Mezdek, Tahran 1974; Âtıf Şükrî Ebû Avz, ez-Zendeķa ve’z-zenâdiķa, Amman, ts. (Dârü’l-fikr), s. 59-64; J. R. Russel, “Mazdakites”, Dictionary of the Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1989, VIII, 236-238; Mihrî Bâkırî, Dinhâ-yi Îrânî Pîş ez İslâm: Iranian Religions in Pre-Islamic Period, Tabriz 1997, s. 130-138; P. Crone, “Kavād’s Heresy and Mazdak’s Revolt”, Iran: Journal of the British Institute of Persian Studies, XXIX, London 1991, s. 21-34; M. Guidi, “Mezdek, Mazdak”, İA, VIII, 201-205; a.mlf. - [M. Morony], “Mazdak”, EI² (Fr.), VI, 941-944; W. Sundermann, “Cosmogony and Cosmology IV. in the Mazdakite Religion”, EIr., VI, 315-317; Gherardo Gnoli, “Mazdakism”, ER, IX, 302-303; Hayrani Altıntaş, “Dehriyye”, DİA, IX, 108-109; Mustafa Sinanoğlu, “Kādî Abdülcebbâr”, a.e., XXIV, 111.

Kenan Has