MİYÂN MÎR

(ميان مير)

Miyân Mîr Muhammed b. Sâin Data b. Kādî Kalender Fârûkī Lâhûrî (ö. 1045/1635)

Hintli sûfî ve Kādirî şeyhi.

957’de (1550) Sivîstan’da (Sehvân-Sind) doğdu. Mîr Muhammed, Şeyh Muhammed Mîr, Miyâncîv ve Pîr Lâhûrî gibi isim ve nisbelerle anılır. Baba tarafından soyu Hz. Ömer’e ulaşmaktadır. Ataları Sind’in fethi esnasında buraya gelip yerleşmiştir. Anne ve babasının aileleri bölgede “kadılar” diye bilinir. Yedi yaşında iken babası vefat edince Miyân Mîr’in eğitimiyle annesi Bîbî Fâtıma ilgilendi. Temel eğitimini tamamladıktan sonra Kādiriyye tarikatına dair ilk telkinleri annesinden aldı ve bölgedeki şeyhleri


ziyaret etmek için seyahate çıktı. Sivîstan dağlarında uzlet hayatı yaşayan Kādirî şeyhi Hızır Sivîstânî’ye intisap ederek seyrü sülûkünü tamamladı ve hilâfet aldı. Devrinin gavsı olarak kabul ettiği şeyhinin yanında bir süre kalıp hizmet ettikten sonra onun teşvikiyle dinî bilgilerini arttırmak için Lahor’a gitti (982/1575). Burada Ekber Şah döneminin âlimlerinden Miyân Sa‘dullah b. Fethullah Dânişmend ve talebesi Miyân Ni‘metullah’tan dinî ilimleri tahsil etti. Uzun yıllar halktan uzak yaşamaya çalışan Miyân Mîr tanınmaya başlayınca kırk yıldır ikamet etmekte olduğu Lahor’u terkedip Sirhind’e gitti. Bir süre sonra hastalandığından tedavisiyle ilgilenen müridi Ni‘metullah Sirhindî’ye hilâfet verip Lahor’a döndü. Hiç evlenmeyen ve hayatının altmış yıldan fazlasını Lahor’da geçiren Miyân Mîr 7 Rebîülevvel 1045 (21 Ağustos 1635) tarihinde burada vefat etti (Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâǿ, s. 72). Mezarı Lahor’un güneydoğusundaki Dârâpûr mevkiindedir. Dârâ Şükûh’un yaptırmaya başladığı kabri Âlemgîr Evrengzîb tarafından tamamlanmış, dönemin Lahor valisi Nevvâb Vezîr Han, Evrengzîb’in emriyle kabir üzerine bir türbe yaptırmıştır. Mezarı günümüzde ziyaretgâhtır.

Bâbürlü hânedanından Cihangir, Şah Cihan, Dârâ Şükûh, Cihanârâ Begüm ve Evrengzîb, Miyân Mîr’e karşı sevgi beslemişlerdir. Lahor’da bulunduğu sırada kendisini ziyaret edemediği için üzülen Cihangir tarafından başşehir Agra’ya davet edilmiş, bir süre orada kalıp Cihangir’e tavsiyelerde bulunmuş, şeyhin sözlerinden etkilenen Cihangir her şeyini terkedip kendisini tamamen Allah’a verebileceğini söylemiş, ancak Miyân Mîr bunu uygun bulmamıştır. Lahor’a döndükten sonra da Cihangir’in ona mektuplar yazdığı kaydedilmektedir. Cihangir’in ardından tahta çıkan Şah Cihan, Keşmir seferi dönüşünde Miyân Mîr’i ziyaret edip bazı hediyeler vermiş, oğlu Dârâ Şükûh’un da bulunduğu bu ziyaret sırasında Miyân Mîr, hükümdara devlet yönetimi ve halkın korunup gözetilmesiyle ilgili nasihatlerde bulunmuştur. Cihangir’in, o sırada yirmi yaşında olan Dârâ Şükûh’un bir türlü geçmeyen rahatsızlığı için Miyân Mîr’den yardım istediği nakledilmekte, Dârâ Şükûh da Miyân Mîr’in duasıyla iyileştiğini ve bir daha o hastalığa yakalanmadığını belirtmektedir. Nakşibendî -Müceddidî şeyhlerinden Abdülhakîm Siyâlkûtî de onu ziyaret edip hizmetinde bulunmuştur. Ancak aralarında vahdet-i vücûd ve seyrü sülûk konularında bazı ihtilâflar olduğu bilinmektedir.

Lahor’da Pencabî dilinde yayımlanan Şehr-i Lâhor di Târîħ adlı kitapta, Sih reisi (Guru) Arcun Singh’in 1588 yılında Amritsar’daki Altın Mâbed’in temel atma merasimine Miyân Mîr’i de davet ettiği şeklindeki bilgiden onun devlet adamlarının yanı sıra toplumun çeşitli kesimleriyle de ilişki içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.

Miyân Mîr, kendisine intisap etmek isteyenleri müridliğe kabul etme konusunda titiz davranmasına rağmen müridlerinin sayısı binleri bulmuş, geride Ni‘metullah Sirhindî ve Şah Muhammed Bedahşî başta olmak üzere kırk beş halife bırakmıştır. Vahdet-i vücûd düşüncesini ve Kādiriyye tarikatını Keşmir bölgesinde yaygınlaştıran Bedahşî şeyhinin mezarının yanına defnedilmiştir. Miyân Mîr’in kız kardeşi Bîbî Cemal Hatun, Kādiriyye’nin Pencap bölgesinde yayılmasında etkili olan Kādirî kadın velîlerden biridir.

Vahdet-i vücûd düşüncesini Hint alt kıtasında en etkili biçimde savunan sûfîlerden olan (Muhammed İkrâm, s. 426) Miyân Mîr’in Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye ve Fuśûśü’l-ĥikem adlı eserlerini ezberden okuduğu, Abdurrahman-ı Câmî’nin Fuśûś şerhini de ezber derecesinde bildiği söylenir. İnsanın nefis, kalp ve ruhtan ibaret olduğunu, nefsin şeriata, kalbin tarikata uymakla ıslah edileceğini, ruhun ıslahının ise hakikate ulaşmakla gerçekleşeceğini belirten Miyân Mîr’e göre asıl maksat olan hakikate ermenin ilk yolu şeriata uymaktır (Athar Abbas Rizvî, II, 106).

Dârâ Şükûh’un Miyân Mîr ve müridlerine dair Sekînetü’l-evliyâǿ ile Sefînetü’l-evliyâǿ adlı eserleri ve Cihangir’in Tüzük-i Cihângîrî’si Miyân Mîr’in hayatıyla ilgili ilk dönem kaynaklarıdır. Modern zamanlarda Miyân Mîr hakkında yapılan bazı çalışmalar şunlardır: Gulâm Destgîr Nâmî, Teźkire-i Ĥażret Miyân Mîr Ķādirî (Lahor 1958); Beşîr Ahmed Çiştî, Sevâniĥ-i Ĥażret Miyân Mîr (Lahor 1964); İkbâl Ahmed Ĥażret Miyân Mîr (Lahor, ts.); Muhammed Dîn Kelîm Kādirî Teźkire-i Ĥażret Miyân Mîr (Lahor 1986).

BİBLİYOGRAFYA:

Cihangîr, Cihângîrnâme: Tüzük-i Cihângîrî (nşr. Muhammed Hâşim), Tahran 1359 hş., s. 325; Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâǿ, İstanbul 1326, s. 70-73; a.mlf., Sekînetü’l-evliyâǿ (nşr. Târâ Çend - Muhammed Rızâ Celâlî-Nâîmî), Tahran 1344 hş./1965; Abdülhamîd Lâhûrî, Pâdişâhnâme, Kalküta 1867, I/1, s. 340; Muhammed Sâlih Kembûh, ǾAmel-i Śâliĥ: Şâh Cihânnâme, Lahor 1960, III, 382; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ħavâŧır, V, 403-404; Athar Abbas Rizvī, A History of Sufism in India, New Delhi 1983, II, 103, 105-121, 133-134; Muhammed Dîn Kelîm Kadirî, Teźkire-i Miyân Mîr, Lahor 1986, s. 58, ayrıca bk. tür.yer.; Muhammed İkrâm, Rûd-ı Kevŝer, Lahor 1992, s. 426-429; N. Hanif, Biographical Encyclopaedia of Sufis: South Asia, New Delhi 2000, s. 206-209; M. Hidayet Hosain, “Miyancı”, İA, VIII, 374; S. Digby, “Miyān Mīr, Miyaғјī”, EI² (İng.), VII, 189; Abdülganî, “Miyân Mîr”, UDMİ, XXI, 907-909.

Nısar Ahmad Faruqı