MÜ’TEFİKE

(المؤتفكة)

Lût kavminin helâki sırasında altüst edilen yerleşim birimlerine işaret eden Kur’an tabiri.

Sözlükte “yalan konuşmak, bâtıl söz söylemek, günah işlemek, iftira etmek” anlamlarındaki efk kökünün “iftiâl” kalıbından türeyen mü’tefike (çoğulu mü’tefikât) “bir şeyi ters çeviren, altını üstüne getiren; altüst olan” demektir. Kelime Kur’an’da biri tekil (en-Necm 53/53), ikisi çoğul (et-Tevbe 9/70; el-Hâkka 69/9) olmak üzere üç yerde geçer. Hasan-ı Basrî Necm sûresindeki tekil şekli de çoğul olarak okumuştur (Bennâ, II, 504).

Müfessirler bu kelimenin delâletine ilişkin birkaç görüş zikretmiştir. Birinci görüşe göre mü’tefikât Lût kavmiyle birlikte helâk edilen beş şehre delâlet etmektedir. Bunların Sodom, Sa‘be (Sab‘a), Omre (Gamre), Dûma ve Sa‘ve (Da‘ve) olduğu belirtilir (Taberî, Târîħ, I, 183; İbnü’l-Esîr, I, 122; Âlûsî, XXVII, 71). Tevrat’ta da Lût kavminin yerleşim bölgesindeki şehirler Sodom, Gomore, Admah, Tseboim ve Tsoar (Bela) adlarıyla verilir (Tekvîn, 14/2; Tesniye, 29/23). İkinci görüşe göre mü’tefikât ile geçmişte halkları inkârcı olan bütün yerleşim birimleri kastedilmiş; Lût, Hûd ve Sâlih peygamberlerin risâletle görevlendirildiği kavimlerin ilâhî azapla yok edilen yurtlarına işaret edilmiştir (Zemahşerî, II, 162; Fahreddin er-Râzî, XXIX, 24). Üçüncü görüşe göre ise mü’tefikât söz konusu beldelerde yaşayan halkların iyi hallerinin kötüye dönüşmesini ifade eden mecazi bir tabirdir (Ebû Hayyân el-Endelüsî, V, 69-70).

Çoğunluk bu görüşlerden ilkini tercih etmiştir. Çünkü Kur’an’da Lût kavminin helâk edilişinden bahseden âyetlerde verilen bilgiler bu görüşün daha isabetli olduğunu göstermektedir. Nitekim Hûd (11/82-83) ve Hicr (15/73-74) sûrelerindeki beyanlara göre homoseksüellik gibi bir sapıklık içinde olan Lût kavminin yaşadığı şehirler bir sabah vakti Allah’ın azap hükmünün gelmesiyle altüst edilmiş ve yöre sakinlerinin üzerine gökyüzünden pişirilmiş taşlar yağdırılmıştır. “Gökten taş yağdırma” ifadesi Tevrat’ta verilen bilgiyle de örtüşmektedir (Tekvîn, 19/24-25; ayrıca bk. İA, VII, 90). Diğer taraftan Tevbe sûresinde (9/70) helâke uğrayan kavimler sayılırken Nûh, Âd, Semûd ve İbrâhim kavmi ile Medyen halkından bahsedildikten sonra “mü’tefikât” tabirinin kullanılması diğerleri gibi helâk edilen Lût kavminin kastedildiğini göstermektedir. Kur’an’da ve Tevrat’taki açık ifadelere rağmen bazı müfessirler, Lût kavminin yaşadığı şehirlerin helâk edilişi Hakkında birtakım mitolojik bilgiler aktarmışsa da (Taberî, CâmiǾu’l-beyân, XII, 97-98; XXVII, 79; Ferrâ el-Begavî, II, 397-398; İbn Kesîr, II, 455) bunlar sağlam bir kaynağa dayanmayıp İsrâiliyat’tan olan rivayetlerdir (Reşîd Rızâ, XII, 114-115).

Mü’tefikât tabiriyle işaret edilen şehirlerin bugün İsrail’de Lût gölünün güneydoğusundaki Lisân yarımadasının güneyinde sığ suların altında kaldığı tahmin edilmektedir. Yine söz konusu altüst olma hadisesinin İsrail’deki Şeria ırmağından Doğu Afrika’da Zambezi ırmağına uzanan Büyük Rift vadisinde milâttan önce 1900’de meydana gelen bir depremle gerçekleştiği sanılmaktadır. Bu takdirde âyette geçen (el-Hicr 15/73) sayha kelimesini deprem esnasında ortaya çıkan uğultuya hamletmek mümkündür. Öte yandan gökten püskürtü halinde yağan pişmiş taşların, Tevrat’ın ifadesiyle kükürt ve ateşin (Tekvîn, 19/24), bölgenin jeolojik yapısını tamamen değiştiren deprem sırasında yer altındaki petrol kaynaklarında meydana gelen patlamalar ve yanmalarla oluştuğu


söylenebilir. Nitekim bölgeyi gezerek inceleme yapan Mevdûdî’nin açıklamasına göre bu azap muhtemelen yerin altını üstüne getiren korkunç bir deprem ve taş yağdıran bir volkan patlaması şeklinde vuku bulmuştur. “Pişirilmiş balçıktan taşlar” ifadesi, büyük bir ihtimalle volkanik bölgelerde sıcaklık ve lavlarla yerin altında oluşan taşlara işaret etmektedir. Bu oluşumun belirtilerine Lût gölü yakınlarında bugün de rastlanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “efk” md.; Lisânü’l-ǾArab, “efk” md.; Taberî, Târîħ, Beyrut 1987, I, 183; a.mlf., CâmiǾu’l-beyân, Kahire 1954, X, 177-178; XII, 97-98; XXVII, 79; Ferrâ el-Begavî, MeǾâlimü’t-tenzîl, Beyrut 1995, II, 397-398; Zemahşerî, el-Keşşâf (Beyrut), II, 162; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XVI, 129; XVIII, 38; XXIX, 24; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Beyrut 1966, I, 122; Ebû Hayyân el-Endelüsî, el-Baĥrü’l-muĥîŧ, [baskı yeri yok] 1403/1983 (Dârü’l-fikr), V, 69-70; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿâni’l-Ǿažîm, Beyrut 1983, II, 455; Bennâ, İtĥâfü fużalâǿi’l-beşer (nşr. Şa‘bân M. İsmâil), Beyrut 1407/1987, II, 504; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, X, 135; XXVII, 71; Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-menâr, Kahire 1990, XII, 114-115; Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kur’ân (trc. Muhammed Han Kayanî v.dğr.), İstanbul 1986, II, 388; E. Hull, “Gomorrah”, DB2, II, 227-228; a.mlf., “Sodom”, a.e., IV, 558-559; Bernhard Heller, “Lût”, İA, VII, 90.

Mustafa Öztürk