MUÂZE el-ADEVİYYE

(معاذة العدويّة)

Ümmü’s-Sahbâ’ Muâze bint Abdillâh el-Adeviyye (ö. 83/702)

Tâbiî.

Basralı olup Benî Adî’ye mensuptur. Hz. Âişe, Hz. Ali, Hişâm b. Âmir el-Ensârî, Ümmü Amr bint Abdullah b. Zübeyr ile kendi kocası Sıla b. Eşyem’den hadis rivayet etmiş; Ebû Kılâbe el-Cermî, Katâde b. Diâme, Eyyûb es-Sahtiyânî, Âsım el-Ahvel, İshak b. Süveyd el-Adevî gibi âlimler de ondan rivayette bulunmuştur. Muâze’nin kadınlardan meydana gelen bir ders halkasının olduğu anlaşılmaktadır (İbn Sa‘d, VIII, 483). Buhârî, Yahyâ b. Maîn ve İbn Hibbân’ın sika kabul edildiğini belirttikleri Muâze’nin rivayetleri Kütüb-i Sitte ile Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i ve Dârimî’nin es-Sünen’i gibi kaynaklarda yer almıştır.

Fıkıh ve hadis bilgisi yanında fesahat ve belâgat sahibi olmasıyla da tanınan Muâze’nin sûfî kişiliği ön plandadır. Onun gündüzleri, “Belki öleceğim gün bugündür”, geceleri de, “Belki öleceğim gece bu gecedir” diyerek vaktinin büyük kısmını ibadetle geçirdiği söylenmiş, “Kabrin karanlığında uzun süre uyuyacağını bildiği halde bu dünyada uyuyan göze hayret ederim” dediği ve kocasının ölümünden sonra kendisini daha çok ibadete verdiği rivayet edilmiştir. Gaflet halinde veya uykuda ölmeyi istemeyen Muâze hayatı Allah’a yakınlaşmaya vesile olduğu için sevdiğini söylerdi.


Muâze’nin Medine’de ikamet ettiği bilinmediğine göre, “Hz. Âişe Basralı kadınlar arasında iken onu ziyaret ettim” dediğine bakarak (Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, IV, 300) onun Hz. Âişe’den Cemel Vak‘ası esnasında Basra’ya gittiğinde veya bu savaşı kaybedip Basra’dan Medine’ye gönderildiğinde (DİA, II, 203) faydalanmış olması mümkündür. Muâze el-Adeviyye, Hz. Âişe’ye kadınların hayızlı iken kılamadıkları namazları kazâ edip etmeyeceklerini sorduğunda Hz. Âişe bu sorunun, hayızlı kadının orucu kazâ ettiği gibi namazı da kazâ etmesi gerektiği inancında olan ve sünneti delil kabul etmeyen Harûrîler’i (İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî, I, 560) hatırlattığını anlatmak için ona, “Sen Harûrîler’den misin?” diye tepki göstermiş ve Resûlullah’ın kendilerine bu durumda orucu kazâ etmelerini emrettiğini, fakat namazı kazâ etmelerinin gerekmediğini söylediğini bildirmiştir.

Muâze el-Adeviyye’nin, “Şu dünyada yetmiş yıl yaşadım, göz aydınlığı görmedim” dediği dikkate alındığında onun en az yetmiş yıl yaşadığını söylemek gerekir. Vefat tarihinin 83 (702) olduğu bilinmekte, ancak bazı kaynaklarda 101 (719-20) yılında öldüğü ileri sürülmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, VI, 95, 120, 231, 236, 250; Buhârî, “Ĥayıż”, 20; a.mlf., et-Târîħu’l-kebîr, IV, 300-301; Müslim, “Ĥayıż”, 67, 69, “Müsâfirîn”, 78, “Śıyâm”, 194, “Ŧalâķ”, 23; İbn Mâce, “İķāmet”, 187; Ebû Dâvûd, “Ŧahâret”, 130, “Śavm”, 70, “Nikâĥ”, 38; Tirmizî, “Śavm”, 54; Nesâî, “Ŧahâret”, 17, “Śıyâm”, 64; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 483; Yahyâ b. Maîn, et-Târîħ, II, 739; İbnü’l-Kayserânî, el-CemǾ beyne ricâli’ś-Śaĥîĥayn, Beyrut 1405/1985, II, 612-613; İbnü’l-Cevzî, Śıfatü’ś-śafve, Beyrut 1406/1986, IV, 22-24; Zehebî, Târîħu’l-İslâm: sene 81-100, s. 198; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, III, 497-500; IV, 508-509; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 452; a.mlf., Fetĥu’l-bârî, Beyrut 1414/1993, I, 560; Şa‘rânî, eŧ-Ŧabaķātü’l-kübrâ, Kahire 1952, I, 56; Münâvî, el-Kevâkib, I, 173-174; Mustafa Fayda, “Âişe”, DİA, II, 203.

Aynur Uraler