MÜBÎN

(المبين)

Açık ve anlaşılabilir olan, gerçekleri açıklayan anlamında Kur’an terimi.

Sözlükte “kapalılığı ortadan kalkıp açıklığa kavuşmak” anlamındaki beyn (beynûnet) kökünün “if‘âl” kalıbından türeyen mübîn kelimesi “vuzuha kavuşan, açık seçik olan; açıklığa kavuşturan, açıklayan” mânalarına gelir (Lisânü’l-ǾArab, “byn” md.). Kur’an’da geçtiği âyetlerin çoğunda sözlük anlamıyla birlikte hakkı bâtıldan, helâli haramdan ayıran, ümmetin ihtiyaç duyduğu her şeyi açıklayan, bir şeyin hayrını ve bereketini ortaya koyan” mânalarında kullanılmıştır. Mübîn kelimesi 119 âyette yer almaktadır. Nitelediği kelimelerin bir kısmı ŝu‘bân (ejderha), şihâb, duhân, ayrıca kitap, Kur’an, resul gibi madde isimleri, bir kısmı dalâlet (dalâl), hüsran, sihir, fevz, fetih, nur ve hak gibi mâna isimleridir. Mübîn bu kullanılışlarında “apaçık, açık seçik” mânasına geldiği gibi “açıklayan, vuzuha kavuşturup belgeleyen” anlamında da geçer (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “byn” md.).

Kur’an’da beyn kökü tef‘îl kalıbından türeyen fiil sîgalarıyla Allah’a, peygamberlere ve Resûlullah’a nisbet edilir. “Açıklamak, duyu veya zihin yoluyla idrak edilip kalben benimsenmesi gereken bir şeyi kişinin bu yeteneklerine sunmak” anlamına gelen tebyînin buradaki konuları gerçeğin kendisi, Allah’ın âyetleri, gizli kalan hususlar veya geçmiş din mensuplarının gizledikleri dinî hüküm ve hakikatlerdir. Râgıb el-İsfahânî’nin, “ister akıl ister duyu alanıyla ilgili olsun bir hususu açıkça belgeleyen şey” diye tanımladığı beyyine on dokuz yerde zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilmekte, bazı yerlerde de âyet kelimesini açıklayan bir sıfat konumunda bulunmaktadır. Kur’an’da elli iki yerde geçen beyyinât ise çoğunlukla vahiy ürünü “âyet veya mûcize” mânasını taşımakta, üç âyette yer alan mübeyyinât da âyât kelimesine sıfat olmaktadır (a.g.e., “byn” md.).

Çeşitli hadis rivayetlerinde beyn kökünden türeyen kelimelerin Kur’an’daki kullanımı ile paralellik arzettiği görülür (Wensinck, el-MuǾcem, “byn” md.). Doksan dokuz ilâhî isme yer veren İbn Mâce mübîni bunlardan biri olarak zikreder. Kur’an’ı vasıflandıran bir hadisin (Dârimî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 1) meâli şöyledir: “O tutarsızlıktan arınmış, üstün meziyetli bir metin, apaçık bir nur ve dosdoğru mânevî bir yoldur” (krş. İbnü’l-Esîr, “źkr”, “şrf” md.leri; ayrıca bk. BEYYİNE).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “byn” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “źkr”, “şrf” md.leri; Lisânü’l-ǾArab, “byn” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “byn” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “byn” md.; Dârimî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 1; İbn Mâce, “DuǾâǿ”, 10; Semîn, ǾUmdetü’l-ĥuffâž fî tefsîri eş-refi’l-elfâž (nşr. Mahmûd b. Muhammed ed-Dügaym), İstanbul 1407/1987, s. 69-71.

Hidayet Aydar