MÜDEBBEC

(المدبّج)

Yaşları veya aynı hocalardan hadis almaları dolayısıyla akran olan râvilerin birbirinden hadis rivayet etmesi anlamında bir terim.

Arapça’ya Farsça’dan geçen dîbâc kelimesinden türetilen müdebbec sözlükte “ipekle süslenmiş şey” anlamına gelir. Kelime çirkin yüzlü adam, bir tür çirkin su kuşu için de kullanılmaktadır. Hadis terimi olarak akran sayılan kişilerden sadece birinin diğerinden rivayette bulunmasına “rivâyetü’l-akrân”, karşılıklı olarak rivayette bulunmalarına müdebbec denmekte, bu olaya da tedbîc adı verilmektedir. Hâkim en-Nîsâbûrî ile İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî müdebbec için akran olmayı şart koşarken Dârekutnî ve Zeynüddin el-Irâkī gibi muhaddisler, iki râvinin birbirinden rivayette bulunmasına da aynı ismin verilebileceğini söylemişlerdir. Bu durumdaki râvilerden birinin yaşça küçük, diğerinin büyük olması halinde buna da “rivâyetü’l-ekâbir ani’l-asâgir” denir. Müdebbece olumlu anlam verip iki akranın birbirinden rivayetini âlî isnad kabul edenler yanında olumsuz anlam yükleyerek nâzil isnad sayanlar da vardır. Süyûtî buna olumlu bakan âlimlerden biridir (Tedrîbü’r-râvî, II, 248). Zeynüddin el-Irâkī, bu terimin ilk defa Dârekutnî tarafından dîbâcetân (yüzün iki tarafı, yanaklar) kelimesine benzetilerek türetildiğini söylemekte, böylece iki akran râvinin yüzün iki yanağına benzetildiği anlaşılmaktadır. İbn Hacer de bu yorumu benimsemektedir (Nüzhetü’n-nažar, s. 58).

Müdebbecin örnekleri sahâbeden Hz. Âişe ile Ebû Hüreyre’nin, tâbiînden Zührî ile Ömer b. Abdülazîz’in, tebeu’t-tâbiînden İmam Mâlik ile Evzâî’nin ve sonraki tabakadan Ahmed b. Hanbel ile Ali b. Medînî’nin birbirinden yaptıkları rivayetlerde görülmektedir. Hâkim en-Nîsâbûrî karşılıklı olarak birbirinden rivayette bulunanlara sahâbeden başlayarak altıncı tabakaya kadar örnekler vermekte, ardından karşılıklı olmaksızın biri diğerinden rivayette bulunan rivâyetü’l-akrân türünün örneklerini zikretmektedir (MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, s. 215-220). Bir hadisin isnadında ikiden fazla, hatta bazan altı akranın bir araya geldiği rivayetler tesbit edilmiştir. Hatîb el-Bağdâdî, altı tâbiînin bir isnadda bir araya geldiği bir hadisin çeşitli rivayetlerini derleyip onların sıhhat durumunu müstakil bir risâlede incelemiştir (Mahmûd et-Tahhân, s. 200). Üç veya dört râvinin bir araya geldiğini gösteren örnekler daha fazladır (Şemseddin es-Sehâvî, IV, 170-171). Akran rivayetlerinin bilinmesi sayesinde senede yanlışlıkla râvi ilâve edilmesi veya atıf harfi olan “vav” yerine “an” edatının yazılması gibi hatalar tesbit edilebilmektedir.

Müdebbec rivayetleri derleyen eserler kaleme alınmıştır. Dârekutnî el-Müdebbec adlı kitabında, karşılıklı olarak birbirinden rivayet eden ve tek taraflı olarak biri diğerinden hadis öğrenen akranların rivayetlerini bir araya getirmiştir. İbn Hacer el-Askalânî bu konuda iki kitap yazmıştır. et-TaǾrîc Ǿale’t-tedbîc’de Dârekutnî’nin adı geçen eseriyle Ebü’ş-Şeyh ve İbnü’l-Ahrem’in akran rivayetlerine dair kitaplarını özetlemiş, ayrıca el-Efnân fî rivâyeti’l-aķrân’ı (el-Muĥarrec mine’l-müdebbec) kaleme almıştır (a.g.e., IV, 169).

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “dbc” md.; Kāmus Tercümesi, I, 741; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyn), Haydarâbâd 1935 → Medine-Beyrut 1398/1977, s. 215-220; İbnü’s-Salâh, Muķaddime, Beyrut 1398/1978, s. 154-155; İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-nažar fî tavżîĥi Nuħbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 58, 115-117; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ (nşr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, IV, 168-171; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Kahire 1385/1966, II, 246-248; Ahmed Muhammed Şâkir, el-BâǾiŝü’l-ĥaŝîŝ, Beyrut 1370/1951, s. 197; Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 246-249; Mahmûd et-Tahhân, el-Ĥâfıž el-Ħaŧîb el-Baġdâdî ve eŝeruhû fî Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Beyrut 1401/1981, s. 200-202.

Salahattin Polat