MÜEYYED-BİLLÂH, Ahmed b. Hüseyin

(المؤيّد بالله أحمد بن الحسين)

Ebü’l-Hüseyn el-Müeyyed-Billâh Ahmed b. el-Hüseyn b. Hârûn ez-Zeydî el-Alevî et-Tâlibî (ö. 411/1021)

Gîlân ve Deylem’de siyasî mücadelelerde bulunan Zeydî imamı.

333 (944) yılında Âmül’de doğdu. Babası Zeyd b. Zeynelâbidîn’in neslinden Hüseyin b. Hârûn’dur. Âmül’deki öğreniminden sonra Ebü’l-Abbas Ahmed b. İbrâhim’den Zeydî fıkhını ve Bağdat Mu‘tezilesi kelâmını öğrendi. Ebü’l-Hüseyin Ali b. İsmâil b. İdrîs’ten de Hanefî fıkhını tahsil etti. Aynı hocadan Nâsır-Lilhak diye anılan Hasan el-Utrûş’un naklettiği hadislerin rivayet icâzetini aldı. Ayrıca Ebû Abdullah el-Basrî’den aklî ilimleri öğrendi ve döneminin ileri gelen diğer âlimlerinden de faydalandı (Humeyd b. Ahmed el-Muhallî, s. 262-265). Büveyhî Veziri Sâhib b. Abbâd’ın meclislerindeki ilmî münazaralarda rakiplerine galip gelince vezirin takdirine mazhar oldu. İlmî çalışmaları ve tedrîs faaliyetleri yanında zühd ve takvâsıyla da çevresindekilerin saygısını kazandı.

Ahmed b. Hüseyin, Zeydiyye’nin, “İmam olacak kimsenin imâmetini ortaya koyması ve zalimlerle mücadele etmesi şarttır” şeklinde ifade edilen prensibi çerçevesinde mensuplarından biat aldı. İlk defa Sâhib b. Abbâd devrinde isyana kalkıştıysa da (380/990) başarılı olamadı. Deylem’deki ikinci isyanda Müeyyed-Billâh lakabıyla anılmaya başladı ve bölge ahalisinin çoğu kendisine biat etti. Bu hareket esnasında Gîlân sınırında bir süre kalıp kuvvetlerini düzene soktu. Büveyhîler’e bağlı olan Şevezil’i mağlûp ederek Hevsem’i ele geçirdi ve bir yıl süreyle buraya hâkim oldu. Ertesi yıl yapılan savaşta Şevezil kuvvetlerine esir düştü, hasmının askerî harcamalarını karşılamak şartıyla esaretten kurtuldu. Rey’de bir süre kaldıktan sonra Âmül’e gidip yerleşmeyi düşündü, ancak Gîlânlı ve Deylemli mensuplarının daveti üzerine Deylem’e geçti. Hazırladığı güçlü bir ordu ile Hevsem’in yeni hâkimi Ebû Zeyd es-Sâirî’yi mağlûp etti. Burada kaldığı iki yıl içinde Ebû Zeyd onun hâkimiyetini tanıdıysa da ardından ortaya çıkan ihtilâflar neticesinde güçlenip rakibini mağlûp etti ve Müeyyed tekrar Rey’e gitmek mecburiyetinde kaldı. Bu sırada Ebû Zeyd ile Ebü’l-Fazl en-Nâsırî arasındaki mücadele sonunda Hevsem’in Ebü’l-Fazl’ın hâkimiyetine geçmesine karşı çıkan Sâirîler, intikam almak maksadıyla Müeyyed’i desteklemeye karar verip kendisini Deylem’e davet ettiler. Deylem’e gitmek üzere yola çıkan Müeyyed, Rûyân’a ulaşınca buranın hâkimi Ebû Ca‘fer ile Taberistan’da bulunan Ziyârîler’e karşı mücadele etmek konusunda anlaştı. Rûyân’daki Varfûye Kalesi, Ziyârî Kābûs b. Veşmgîr’e karşı hazırlık merkezi olmak üzere Müeyyed’e teslim edildi. İki yıl süren hazırlık devresinden sonra Hevsem emîriyle birlikte çevredeki bütün emîrler Müeyyed’in kumandasında Kābûs’a karşı sefere çıktı. 400 (1010) yılında müttefikleriyle sahilden Taberistan’a yürüyen Müeyyed-Billâh, Ehlem’de Ebû Ca‘fer Muhammed kumandasındaki Ziyârî kuvvetlerini yenip ilerlemeye devam etti. Ancak Âmül’e yaklaştığında Ziyârî ordusuyla yaptığı savaşta kesin bir yenilgiye uğradı, ordusu dağıldı, kendisi de Deylem’e dönmek zorunda kaldı.

403 (1012) yılında Kābûs’un ölümü üzerine Şiîliğe ilgi duyan oğlu Menûçihr, Müeyyed ile barış anlaşması yaptı. Bir müddet sonra Rûyân halkının kendilerine zulmedildiğine dair ısrarlı şikâyetleri karşısında anlaşmayı bozan Müeyyed, Rûyân’a yürüdüyse de Menûçihr kuvvetlerine mağlûp oldu. Bu sırada Âmül’e gelen Ebü’l-Kāsım el-Büstî, Hz. Ebû Bekir’le Hz. Ali’yi mukayese edip Ebû Bekir’in kırk yıl şirkle iç içe yaşadığını, Ali’nin ise hiçbir zaman şirke düşmediğini iddia edince galeyana gelen halk bazı Şiîler’in evlerini, mescidleri ve başta Hasan el-Utrûş’un türbesi olmak üzere bir kısım mezarları tahrip etti. Müeyyed’e başvuran Şiîler bu duruma müdahale etmesini istedilerse de güçsüzlüğü sebebiyle kendisi böyle bir teşebbüste bulunamadığı gibi Rey’deki Şiîler’i mücadeleye teşvik etmesi de sonuç vermedi. Ömrünün son dönemini Lencâ’da geçiren Müeyyed 9 Zilhicce 411 (26 Mart 1021) tarihinde (Cüşemî’ye göre 421/1030’da) vefat etti ve burada defnedildi.

Eserleri. 1. İŝbâtü nübüvveti’n-nebî (nşr. Halîl Ahmed İbrâhim, Kahire 1399/1979). 2. Kitâbü’l-İfâde. Fıkıhla ilgili olan eser bazı ilâvelerle birlikte çağdaşı Ebü’l-Kāsım Hüseyin b. Ali el-Hevsemî tarafından derlenmiştir. Esere İmâdüddin Ebû Mudâr Şüreyh b. Müeyyed bir şerh yazmış, bu şerh Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed tarafından el-Cevâhir ve’d-dürer adıyla ihtisar edilmiştir (şerh ve muhtasarıyla birlikte eserin yazma nüshaları için bk. Sezgin, I, 570-571). 3. et-Tecrîd. Hâdî-İlelhak Yahyâ b. Hüseyin’in fıkhî görüşlerini ihtiva etmektedir. 4. Şerĥu’t-Tecrîd. Kendi eseri üzerine yaptığı geniş bir şerhtir. 5. el-Emâlî. Muhtelif kelâm ve fıkıh konularıyla ilgili olarak değişik zamanlarda yazdırdığı açıklamalardan meydana gelmiştir. 6. Siyâsetü’l-mürîdîn. 7. Kitâbü’d-DaǾve (günümüze ulaşan eserlerinin yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 317-318; Sezgin, I, 570-571).

BİBLİYOGRAFYA:

Hâkim el-Cüşemî, Şerĥu’l-Ǿuyûn (nşr. Fuâd Seyyid, Fażlü’l-iǾtizâl ve Ŧabaķātü’l-MuǾtezile içinde), Tunus 1393/1974, s. 376; a.mlf., Nüħab min Kitâbi Cilâǿi’l-ebśâr (nşr. W. Madelung, Aħbâru eǿimmeti’z-Zeydiyye içinde), Beyrut 1987, s. 123-125; Humeyd b. Ahmed el-Muhallî, Kitabü’l-Ĥadâǿiķı’l-verdiyye (a.e. içinde), s. 261-292; Muhammed Yûsuf el-Hacûrî, Ravżatü’l-aħbâr (a.e. içinde), s. 353-354; Brockelmann, GAL, I, 186; Suppl., I, 317-318; Sezgin, GAS, I, 570-571; Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, Kahire 1404/1984, s. 590; Hasan Yaşaroğlu, Taberistan Zeydileri (doktora tezi, 1998), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 146-150.

Mustafa Öz