MUFASSAL KĀMÛS-ı FELSEFE

(مفصّل قاموس فلسفه)

Rıza Tevfik’in (ö. 1949) kaleme aldığı felsefe terimleri sözlüğü.

Tanzimat’tan sonraki Batılılaşma sürecinde Türkiye’de modern felsefe terimleri hakkında ilk telif çalışma olup sadece iki cildi yayımlanabilmiştir (I, İstanbul 1332 r./1334 [iç kapakta 1330 r.]; II, İstanbul 1336 r./1338). Eser, II. Meşrutiyet dönemi Maarif nâzırlarından Şükrü Bey’in teşebbüsüyle 1913 yılında kurulan Istılâhât-ı İlmiyye Encümeni’nin felsefe terimleri sözlüğü tasarısını gerçekleştirmek amacıyla yazılmıştır. Her cildi yaklaşık 800 sayfa olacak şekilde on veya on bir ciltte tamamlanması düşünülen sözlüğün ilk cildi 1915 yılından itibaren fasiküller halinde neşredilmeye başlanmıştır. I. cildin ilk kısmı uzunca bir mukaddimeden sonra “A” harfinin ön ek olarak kullanımının açıklanmasıyla başlar ve “Arts libérauxs” (Sınâât-ı Seb‘a) maddesiyle sona erer. İkinci kısım “Assertorique” (Kaziyye-i Hissiye) - “Bonsens” (Hâsse-i Selîme, Akl-i Selîm, Tab‘-ı Selîm) arasındaki maddeleri ihtiva eder. II. cildin birinci kısmı “Canon” (Kanun) maddesiyle başlar ve “Classifications des sciences” (Tasnîf-i Ulûm) maddesiyle son bulur. Eserin yayımlanmış bölümünde birkaçı gönderme olmak üzere toplam 211 madde bulunmaktadır.

Mukaddimede Istılâhât-ı İlmiyye Encümeni’nin kuruluş amacından da bahseden Rıza Tevfik, Osmanlılar’da ilim ve felsefe dilinin gelişememesini ilim ve felsefenin ihmal edilmiş olmasıyla açıklar. Ona göre Türkler asırlardan beri edebiyat dili olarak Türkçe’yi geliştirirken ilim ve felsefeyi ihmal etmişlerdir; bu da Türkçe’de Batı kökenli terimlere karşılık bulunmasını güçleştirmiştir. Bu sebeple encümendeki


bazı üyelerin itirazlarına rağmen Rıza Tevfik terimler konusunda Arapça’da ısrar eder. Ona göre Batı dillerindeki terimlere karşılık bulmak için müslümanların ortak dili olan Arapça’ya başvurmaktan başka çare yoktur.

Madde başları Fransız alfabesi esas alınarak hazırlanan sözlükteki terimlerin çok defa Almanca, İtalyanca ve İngilizce’leri de yazılmaktadır. Fransızca bir terimin Arapça karşılığı verildikten sonra terimin hangi kökten geldiği, asıl anlamının ne olduğu, terim olarak ilk defa hangi filozof tarafından nerede kullanıldığı belirtilmektedir. Müellif, modern felsefe terimleri meselesini sadece terimlere uygun karşılıklar bularak aşmaya gayret etmekle yetinmemiş, terimlerin çeşitli medeniyetlerde kazandığı farklı anlamları da aktarmış ve Batı felsefesiyle İslâm felsefesi arasında önemli mukayeseler yapmıştır. Rıza Tevfik sözlükte Türkçe gramere uygun terkipler yapmaya çalıştığını, aktarılması mümkün olmayanları ise olduğu gibi bıraktığını söylemektedir.

Mufassal Kāmûs-ı Felsefe aynı zamanda ansiklopedik bir nitelik taşımaktadır. Eserin bu özelliği, Rıza Tevfik’in geniş bilgi ve kültür birikimiyle ele aldığı konulara bakış açısından ileri gelmektedir. Sözlükte müellifin Doğu ve Batı dünyasına ait engin kültürünün akislerini görmek mümkündür. Burada yer alan maddelerin bazıları (meselâ bk. “Art” [I, 379-397], “Associationisme” [I, 430-455], “Athée, Athéisme” [I, 465-499], “Automatisme” [I, 539-568], “Autorité” [I, 574-618], “Beau” [Beauté] [I, 661-722], “Beaux arts” [I, 722-787], “Catégorie” [II, 89-134], “Cause” [II, 149-198], “Classification” [II, 328-372], “Classification des sciences” [II, 373-400]) birer risâle hacminde olup konu üzerinde yapılmış kapsamlı inceleme ve araştırmaların ürünüdür. Ayrıca metin içinde geçen yüzlerce Fransızca terimin Türkçe karşılıkları da verilmiştir.

Rıza Tevfik, eserini hazırlarken İslâm filozoflarını ihmal etmediğini söylemekle birlikte kaynak olarak daha çok Francis Bacon ve Descartes’tan başlayarak Spinoza, John Locke, Leibnitz, David Hume, Immanuel Kant, Robert Mayer, Friedrich Adolf Trendelenburg, Charles Darwin, Helmholtz, Thomas Henry Huxley, John Stuart Mill, Herbert Spencer, Voltaire, Nietzsche, Hegel, Herbart, W. Hamilton, Alexandre Bain, Charles Renouvier, Lord Kelvin, Wallace, Schelling, Hippolyte Taine, Bergson, Boileou, Baumgarten, Eugène Veron ve N. Hartmann’a kadar birçok Yeniçağ filozofu ve sanat felsefecisiyle, Pisagor, Ksenofon, Parménides, Empedocles, Démocritos, Protogoras, Eflâtun, Aristo, Plotin gibi Eskiçağ Yunan filozoflarına; Saint Augustine, Saint Thomas d’Aquina, Saint Anselme, Albertus Magnus gibi Ortaçağ filozoflarına başvurduğu görülmektedir. İslâm düşünürleri arasında başta Fârâbî, İbn Sînâ, Gazzâlî ve İbn Rüşd olmak üzere Nazzâm, Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf, Fahreddin er-Râzî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Tûsî, Adudüddin el-Îcî, Sa‘deddin et-Teftâzânî, Seyyid Şerîf el-Cürcânî, Celâleddin ed-Devvânî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Kınalızâde Ali Efendi ve Taşköprizâde Ahmed Efendi gibi isimlere yer vermektedir.

Sözlükte kaynak olarak gösterilen ve zaman zaman nakiller yapılan kitaplar arasında Eflâtun’un Theaitetos, Sophistes ve Muhâdarât-ı Eflâtun, Kant’ın Critique de la raison pure (Tenkîd-i Akl-ı Sırf) ve Critique de la raison pratique (Tenkîd-i Akl-ı Amelî), Charles Renouvier’nin Essais de critique générale, Saint Augustine’in Confessions (Beyânât), Voltaire’in Kāmûs-ı Felsefe, F. Adolf Trendelenburg’un Geschichte der Kategorienlehre, J. Stuart Mill’in, A System of Logic, Boileau’nun Art poétique, Hippolyte Taine’in Felsefe-i San‘at, Adudüddin el-Îcî’nin el-Mevâķıf, Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerĥu’l-Mevâķıf ve et-TaǾrîfât, Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin Şerĥu’l-Maķāśıd, Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin Miftâĥu’s-saǾâde, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Fuśûśü’l-ĥikem ve Kınalızâde Ali’nin Ahlâk-ı Alâî isimli eserleri bulunmaktadır.

Genel olarak konuların ilmî bir yaklaşımla ele alındığı sözlükte tasavvufun ahlâk görüşü eleştirilirken varlık görüşünün savunulduğu görülür. Aynı şekilde daha ziyade Şerĥu’l-Mevâķıf’tan hareket edilerek İslâm felsefesiyle Ortaçağ Batı teolojisinin skolastik adı altında tenkit edildiği, buna karşılık Descartes’tan itibaren Yeniçağ felsefesinin yüceltildiği dikkati çeker.

Eser yayımlanmaya başlandığı sırada devrin ilim ve fikir çevrelerinden büyük ilgi görmüştür. Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi adlı eserinde Rıza Tevfik’e ayırdığı bölümde sözlüğün basılmamış birkaç cildinin Millî Eğitim Basımevi’nde bulunduğunun söylendiğini belirtirse de böyle bir şey söz konusu değildir. Çünkü Rıza Tevfik, sözlüğün II. cildinin yayımını takip eden günlerde 1913’te ara verdiği aktif politikaya tekrar dönmüş, Âyan Meclisi âzalığı ve Şûrâ-yı Devlet reisliği görevleri sırasında eserle meşgul olma fırsatı bulamamıştır. Daha sonra 1922’de Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmış, kendisinin de ifade ettiği gibi (Her Hafta, 3 Nisan 1948) yurt dışında yaşadığı yirmi yıl boyunca eserle ilgili çalışma yapamamıştır. Terekesinden geriye kalan evrak arasında da sözlüğe ait bir kısmı müsvedde halinde sekiz on madde dışında bir şey çıkmamıştır.

Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda Rıza Tevfik’in diğer felsefî çalışmaları gibi bu sözlük de felsefecilerin ilgisini çekmemiş, dolayısıyla eser üzerinde bilimsel nitelikte çok az sayıda inceleme gerçekleştirilmiştir. Şerif Onay Rıza Tevfik ve Mufassal Kamusu Felsefesi adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2003, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). Müellifin terekesinden çıkan “Fatum” (Kader), “Fatalités” (Mukadder, Mukadderat) maddeleriyle (Tarih ve Toplum, sy. 133, s. 5-11) “Monde” (Âlem) maddesi (Prof. Dr. Nihad Çetin’e Armağan,


İstanbul 1999, s. 145-174) sözlük hakkında bir incelemeyle birlikte Abdullah Uçman, “Catégorie” maddesi de öbür felsefe sözlüklerindeki aynı adı taşıyan maddelerle birlikte Semih Atiş tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl). İsmail Kara, Bir Felsefe Dili Kurmak adlı çalışmasında (İstanbul 2001), Babanzâde Ahmed Naim’in G. Fonsegrive’den Mebâdî-i Felsefeden İlmü’n-nefs adıyla çevirdiği eserdeki felsefe terimlerine verdiği karşılıklarla Mufassal Kāmûs-ı Felsefe’de madde başı olan terimleri mukayeseli bir şekilde kullanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Rıza Tevfik, Mufassal Kāmûs-ı Felsefe, İstanbul 1330-33, I-II; a.mlf., Biraz da Ben Konuşayım (haz. Abdullah Uçman), İstanbul 1993, s. 145-147; a.mlf., “Ateizm, Zındık, Zendaka, Mülhid, İlhad”, Sakarya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi (nşr. Fuat Aydın - Mehmet Özşenel), sy. 8, Adapazarı 2003, s. 157-187; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1498; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Konya 1966, s. 406-407; Mansurîzâde Said, “Kāmûs-ı Felsefe”, İslâm Mecmuası, sy. 43, İstanbul 1332/1916, s. 885-888; sy. 44 (1332/1916), s. 903-905; sy. 48 (1332/1916), s. 963-967; sy. 49 (1332/1916), s. 984-986; Celâl Nuri [İleri], “Rıza Tevfik Bey’in Kāmûs-ı Felsefesi Münasebetiyle”, Edebiyyât-ı Umûmiyye Mecmuası, II/33, İstanbul 1917, s. 119-121; Bohor İsrail, “Mufassal Kāmûs-ı Felsefe”, TY, XII/4 (1333/1917), s. 3396-3400; Mehmed Ali Aynî, “Kāmûs-ı Felsefe Hakkında”, a.e., XIV/3 (1334/1918), s. 4048-4050 (ayrıca bk. a.mlf., İntikād ve Mülâhazalar, İstanbul 1339, s. 3-17); Rıza Kardaş, “II. Meşrutiyet Devrinde Felsefe Istılahları İle İlgili Kaynaklar Hakkında Bir Deneme”, TK, sy. 234 (1982), s. 769-779; Abdullah Uçman, “II. Meşrutiyet’ten Sonra İlmî Terimlerin Tespitinde Önemli Bir Teşebbüs: Istılahât-ı İlmiyye Encümeni”, TDl., sy. 536 (1996), s. 199-205; Semih Atiş, “Kategoriler Hakkında Dört Metin: Rıza Tevfik, İsmail Fennî Ertuğrul, Ali Sedad ve Sırrı Giridî”, Kutadgubilig, sy. 5, İstanbul 2004, s. 99-149.

Abdullah Uçman