MÜHELLEBÎ

(المهلّبي)

Ebû Muhammed el-Üstâz el-Hasen b. Muhammed b. Hârûn b. İbrâhîm el-Mühellebî el-Ezdî (ö. 352/963)

Büveyhî veziri.

26 Muharrem 291’de (19 Aralık 903) Basra’da doğdu. Emevîler’in ünlü kumandanı Mühelleb b. Ebû Sufre’nin soyundan geldiği için Mühellebî nisbesiyle tanındı. Gençliğinde iyi bir eğitim aldığı, Büveyhî sarayında memuriyete girdiği, 334 (945) yılında Muizzüddevle tarafından Bağdat harekâtından önce Halife Mutî‘-Lillâh ile görüşmek üzere görevlendirildiği, Vezir Ebû Ca‘fer es-Saymerî’nin onu Musul seferi sırasında Ebü’l-Hasan Tâzâd b. Îsâ ile birlikte ve Batîha seferine çıkacağı esnada tek başına vekil bıraktığı (338/949) bilinmektedir.

Irak Büveyhî Emîri Muizzüddevle zamanında Abbâsîler’le Büveyhîler’in vezirlik kurumunda değişiklik oldu ve uzun bir süre hiç kimseye vezir unvanı verilmedi. Muizzüddevle, hiçbir yetkisi olmayan Halife Mutî‘-Lillâh’ın vezir tayin etmesine izin vermeyip emlâkiyle ilgilenmek üzere ona bir kâtip verdiği gibi kendisi için de uzun süre vezir tayin etmedi ve vezaret görevi kâtipler tarafından yürütüldü (Mes‘ûdî, IV, 372; İbn Miskeveyh, II, 85, 123-124).

Mühellebî, Vezir Ebû Ca‘fer es-Saymerî’nin ölümünün ardından 27 Cemâziyelevvel 339 (11 Kasım 950) tarihinde resmî yazışmaları, haraç ve vergi tahsili gibi vezirlik görevlerini yürütmek için kâtip tayin edildi (İbn Miskeveyh, II, 123-124). 345’te (956) Muizzüddevle, Mühellebî’yi iktâlarını arttırıp hil‘at vererek vezir tayin etti (a.g.e., II, 162, krş. Mez, s. 124; EI² [İng.], VII, 358). Muizzüddevle’nin kumandanlarından Rûzbihân’ın Batîha’ya hâkim olan âsi İmrân b. Şâhin’e karşı düzenlenen seferde mağlûp olması üzerine Mühellebî yeni bir askerî harekâta başkumandan tayin edildi (339/950). Yapılan savaşta Mühellebî önceleri âsilere üstün gelmesine rağmen daha sonra tuzağa düştü ve birçok askerini kaybettiği gibi kendisi de ölümden döndü. Muizzüddevle, İmrân b. Şâhin’le bir anlaşma imzalayıp onun Batîha’daki hâkimiyetini tanımak mecburiyetinde kaldı.

Muizzüddevle’nin 336 (947-48) yılında Basra’yı ele geçirmesinden rahatsız olan Bahreyn Karmatîleri karadan, müttefikleri Uman hâkimi Yûsuf b. Vecîh denizden asker yollayarak şehri Büveyhîler’den almaya teşebbüs ettilerse de (341/952) Vezir Mühellebî saldırıyı püskürttü (İbn Miskeveyh, II, 144 vd.; İbnü’l-Esîr, VIII, 496). Kaynaklar aynı yıl Mühellebî’nin Muizzüddevle ile arasının açıldığını, fakat makamını koruduğunu ve ardından ilişkilerinin yeniden düzeldiğini belirtir. Çabuk öfkelenmesiyle ünlü bir hükümdar olan Muizzüddevle onu 150 sopa vurdurduktan sonra hapse attırmıştır; bu olay vezirlik makamının ne kadar itibar kaybettiğini göstermesi bakımından ilginçtir. Muizzüddevle, daha sonra aşağılayıcı bir muameleye tâbi tutulmuş bir insanın tekrar vezirliğe getirilip getirilmeyeceği hususunda nedimleriyle istişarelerde bulunmuş ve Ziyârîler’in kurucusu Merdâvîc’in de vezirini dövdürmesinin ardından vezaret makamına getirdiğini öğrenince onu görevine iade etmiştir. Muizzüddevle, 6 Cemâziyelâhir 352 (2 Temmuz 963) tarihinde Uman’a karşı savaş açtığında ordunun başına yine Mühellebî’yi getirdi (İbn Miskeveyh, II, 196). Fakat hastalandığı için Bağdat’a dönmeye karar veren Mühellebî Vâsıt yakınlarında vefat etti (27 Şâban 352 / 20 Eylül 963).


Cenazesi Bağdat’ın Nevbahtiye Kabristanı’nda Kureyşliler’in medfun bulunduğu kısma gömüldü.

Kaynaklar Mühellebî’den sabırlı, mert, cömert, âlim dostu, iyi bir şair, seçkin bir kumandan ve devlet adamı olarak söz eder. Muizzüddevle onun ölümünden sonra bütün mal varlığına el koymuş, ailesini, arkadaşlarını, hatta hizmetinde bulunan kişileri dahi tutuklatmıştır. Bu durum halkı galeyana getirmiştir (a.g.e., II, 197-198). Kaynaklar, Mühellebî’nin zulme uğrayan insanları bulup haklarını geri vermek için bizzat şehir şehir dolaştığını belirtir. Muizzüddevle, 351 (962) yılında Bağdat’taki camilerin kitâbelerini kazıtıp yerlerine Şiî inancı içerikli yazılar koydurmak istediğinde Mühellebî yeni yazılacak yazılarda Ehl-i beyt’e zulmedenlerin genel biçimde lânetlenmesi ve şahıs isimlerine yer verilmemesi, sadece Muâviye’nin adının yazılması tavsiyesinde bulunmuş, o da bunu kabul etmiştir (Ebü’l-Fidâ, II, 110). Mühellebî, vezirliği zamanında devletin hazine açığını gidermek için bir dizi reform gerçekleştirmiş, bu sayede Büveyhîler’in ekonomik hayatı canlanmıştır. Ülkede ve özellikle anarşi merkezi Basra’da huzur ve adaleti hâkim kılmıştır. Muizzüddevle’nin üzerinde büyük bir nüfuzunun olduğu, idare merkezini Bağdat’a taşıma ve ünlü sarayını burada inşa etme hususunda onu etkilediği bilinmektedir. Mühellebî ayrıca Abbâsîler’in ve Büveyhîler’in merkezi Bağdat’ta her iki devletin vezirliğini yapıyor, hem kılıç hem kalem erbabından olduğu için “Zülvizâreteyn” lakabını taşıyordu.

Mühellebî devlet adamlığı yanında aynı zamanda birçok şairi ve edibi etkileyen, onlara ilham kaynağı olan bir edebiyatçı idi. İbnü’n-Nedîm, onun Kitâbü Resâǿil ve tevķīǾât adlı bir eseriyle küçük bir divanının olduğunu belirtir (el-Fihrist, s. 149). Günümüze ulaşan şiirleri Câbir Abdülhamîd el-Hâkānî tarafından yayımlanmıştır (el-Mevrid, III/2 [Bağdat 1394/1974], s. 145-170). Mühellebî’nin meclisinde bulunan çok sayıdaki edip ve âlim arasında Ebû Ali et-Tenûhî’nin babası kadı ve şair Ali b. Muhammed et-Tenûhî, şair İbnü’l-Haccâc, kültür tarihçisi Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, dilci ve tarihçi Ebû İshak es-Sâbî, Ebü’n-Necîb ez-Zâhir Şeddâd b. İbrâhim el-Cezerî, İbn Ma‘rûf, şair Ebü’l-Verd ve şair Müneccim ailesi ilk akla gelenlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), IV, 372; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 149; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 85, 123-130, 143-147, 162-163, 196-198; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1375/1956, II, 224-241; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VII, 9-10; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, IX, 118-152; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 126, 392, 407; II, 62, 124-127, 307, 360; III, 308, 366, 367, 371, 376; Ebü’l-Fidâ, el-Muħtaśar, İstanbul 1286, II, 110; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXVI, 189-191; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVI, 197-198; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, I, 353-357; Mafizullah Kabir, The Buwayhid Dynasty of Baghdad, Calcutta 1964, s. 94, 124, 169; H. Busse, Chalif und Grosskönig: Die Buyiden im Iraq (945-1055), Beirut 1969, bk. İndeks; Adam Mez, Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti: İslâm’ın Rönesansı (trc. Salih Şaban), İstanbul 2000, s. 35, 84, 117, 124-126, 143, 189, 192, 287, 303, 308, 314, 456, 553; K. V. Zetterstéen, “Mühellebî”, İA, VIII, 793; a.mlf. - [C. F. Bosworth], “al-Muhallabī”, EI² (İng.), VII, 358; C. E. Bosworth, “al-Muhallabī”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, II, 538-539; Sâdık Seccâdî, “Âl-i Mühelleb”, DMBİ, II, 166-167.

İrfan Aycan