MÜNKIZ (Benî Münkız)

(بنو منقذ)

1081-1157 yılları arasında merkezi Şeyzer olmak üzere Suriye’nin bazı şehirlerinde hüküm süren Arap hânedanı.

Benî Münkız tarih sahnesine ilk defa aynı kabileden Ali b. Münkız b. Nasr el-Kinânî’nin 351 (962) yılında yapılan bir savaşta Bizans’a esir düşmesiyle çıkmıştır. Siyasî bir güç olarak kendini göstermesi yaklaşık bir asır sonraya rastlar. Mirdâsî Emîri Sâlih b. Mirdâs, Halep’e hâkim olmak için mücadele ettiği sırada (415-416/1024-1025) onu destekleyen Benî Münkız’dan Mülahhisüddevle Ebü’l-Mütevvec Mukalled b. Nasr b. Münkız’a Şeyzer’i iktâ etti. Ancak Şeyzer o sırada Bizans hâkimiyetinde bulunuyordu. Sadece Kefertâb’da hâkimiyet kuran Mukalled Zilhicce 450’de (Ocak 1059) vefat etti.

Mukalled’in yerine geçen oğlu Ebü’l-Hasan Sedîdülmük Ali, Münkızoğulları Emirliği’nin gerçek kurucusu kabul edilir. Ali, Mirdâsîler’le iyi ilişkileri devam ettirdi ve Mirdâsî Emîri Mahmûd b. Sâlih’in en sadık taraftarlarından biri oldu. Fakat daha sonra aralarında doğan güvensizlik sebebiyle Mahmûd’un kendisine zarar vermesinden endişe edip Trablusşam’a Ammâroğulları Emîri Celâlülmülk İbn Ammâr’ın yanına kaçtı ve Sâbık b. Mahmûd b. Sâlih’in Mirdâsî emîri olmasını sağladı (468/1076). Aynı şekilde Halep’in Musul Ukaylî Emîri Müslim b. Kureyş’in hâkimiyetine geçmesine sebep oldu. Kuzey Suriye’de cereyan eden olaylarda önemli rol oynayan Ali, Bizans İmparatorluğu’na tâbi Bâre piskoposunun elinden Şeyzer’i alıp burada mahallî bir beylik kurmaya muvaffak oldu (Receb 474 / Aralık 1081). Şeyzer’den başka Kefertâb, Efâmiye, Lazkiye Limanı ve bazı küçük yerleşim merkezlerini hâkimiyeti altına aldı. 475’te (1082) ölen Sedîdülmülk Ali edebiyat ve şiirle de ilgilenmiş, İbnü’l-Hayyât et-Tağlebî, İbn Sinân el-Hafâcî ve İbn Habbûs onu metheden şiirler yazmıştır. Ali’nin yerine oğlu Ebü’l-Mürhef İzzüddevle Nasr geçti. Nasr zamanında (1082-1098) Büyük Selçuklular Suriye’ye hâkim oldular. Uzlaşmacı bir politika takip eden Nasr, Sultan Melikşah’a itaat arzetti (479/1086) ve Halep Emirliği’yle de iyi ilişkiler kurdu.

Nasr ölümünden önce yerine kardeşi Mecdüddin Mürşid’in geçmesini vasiyet etti. Ancak Mürşid bundan feragat edince diğer kardeşi Ebü’l-Asâkir İzzeddin Sultân b. Ali emîr oldu. Sultan b. Ali’nin zamanı (1098-1154) Haçlılar, Bâtınîler, Bizanslılar ve Türk emîrleriyle mücadele içinde geçti. Sultan b. Ali, Antakya hâkimi Tancred’in Şeyzer karşısında Tel İbn Ma‘şer Kalesi’ni inşa ederek kendilerini tehdit etmesi üzerine, Harran’da toplanmış olan Selçuklu ordusunun başkumandanı Emîr Mevdûd b. Altuntegin’den yardım istedi. Mevdûd Suriye’ye inince Tancred de Kudüs Kralı Baudouin’den yardım talep etti. Mevdûd 9 Rebîülevvel 505’te (15 Eylül 1111) Şeyzer önlerine geldi. Ebü’l-Asâkir, Emîr Mevdûd ve Atabeg Tuğtegin’e büyük ilgi gösterdi, Şeyzerli 500 piyadeyi de Mevdûd’un emrine verdi. Selçuklu ordusu Haçlılar’ı bozguna uğrattı ve ağırlıklarını yağmaladı. Münkızoğulları’nın hıristiyanların paskalya törenlerini seyretmek üzere Şeyzer’den ayrılmasını fırsat bilen Bâtınîler şehri ele geçirdiler (507/1114). İki yıl sonra Antakya hâkimi Roger, Atabeg Tuğtegin ve Necmeddin İlgazi ile iş birliği yaparak Şeyzer’i kuşattı, fakat sonuç alınamadı (509/1115). Humus (Hıms) ve Hama emîrleri de Şeyzer’i tehdit etmekteydi. Münkızî Emîri Ebü’l-Asâkir daha sonra Artuklu Belek b. Behram tarafından esir alınan Kudüs Kralı II. Baudouin’in esaretten kurtulmasında da önemli rol oynadı ve Kral II. Baudouin onun aracılığıyla serbest bırakıldı.

Münkızoğulları, İmâdüddin Zengî 522’de (1128) Şeyzer’i himayesi altına alınca rahat ve huzurlu bir döneme girdi. Ancak


hem müslümanların hem Bizans’ın saldırıları zaman zaman hânedanı tehdit etmekteydi. Böriler’den (Tuğteginliler) Şemsü’l-Mülûk İsmâil kısa bir süre Şeyzer’i kuşattı (527/1133). Bizans İmparatoru Ioannes Komnenos Kuzey Suriye’yi kontrol altına almak için seferber oldu; 29 Nisan - 21 Mayıs 1138 tarihleri arasında Şeyzer’i muhasara ettiyse de bir sonuç alamadı. İmâdüddin’den sonra oğlu Nûreddin Mahmud Zengî de Münkızoğulları’nı himayesine aldı. Ebü’l-Asâkir’in Receb 552’de (Ağustos 1157) ölümü üzerine yerine oğlu Nâsırüddin Tâcüddevle Muhammed geçti. Ancak Kuzey Suriye’de meydana gelen şiddetli depremde Tâcüddevle Muhammed ile Münkızoğulları ailesinin tamamı Şeyzer Kalesi’nin yıkıntıları altında kaldı. Şeyzer’in Haçlı ve Bâtınî tehdidine mâruz kalması üzerine Nûreddin Mahmud Zengî bölgeyi kontrol altına aldı ve Şeyzer’in idaresini süt kardeşi Mecdüddin b. Dâye’ye verdi. Böylece Münkızoğulları Emirliği tarihe karışmış oldu (552/1157).

Münkızoğulları’nın deprem sırasında Şeyzer’de bulunmayan mensuplarından İbn Münkız diye tanınan Üsâme b. Mürşid, edip ve tarihçiliği yanında iyi bir savaşçı olup başta Kitâbü’l-İǾtibâr olmak üzere tarih ve edebiyat konusunda birçok eseri vardır (bk. İBN MÜNKIZ). Mübârek b. Kâmil b. Ali, Eyyûbîler’in hizmetine girdi ve divanda çalıştı. Tûran Şah Yemen’i alınca Mübârek’i Zebîd’e nâib tayin etti. Ondan sonra da kardeşi Hittân b. Kâmil b. Ali Zebîd’de valilik yaptı. Mübârek’in oğlu Cemâleddin İsmâil Eyyûbîler’in hizmetinde bulundu. Şemsüddevle Abdurrahman b. Muhammed b. Mürşid, Selâhaddîn-i Eyyûbî tarafından Muvahhid Hükümdarı Ya‘kūb el-Mansûr’a elçi olarak gönderildi (587/1191). Bunların dışında Münkızîler’den Üsâme’nin kardeşi Münkız b. Mürşid, Hemmâm b. Mühezzeb el-Maarrî’nin tarihine zeyil yazmıştır. Diğer kardeşi İzzüddevle Ali b. Mürşid iyi bir şair olup tarihle ilgili bir eseri vardır; İhsan Abbas bu eserin küçük bir bölümünü neşretmiştir (Şeźerât min kütübin mefķūde, s. 127-138). Adudüddin Mürhef b. Üsâme’nin de bazı olayları anlatan bir risâlesi mevcut olup bunun da küçük bir bölümünü İhsan Abbas yayımlamıştır (a.g.e., s. 139-142).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kalânisî, Târîħu Dımaşķ (Amedroz), s. 113, 120, 121, 133, 149-150, 164-165, 167, 174, 177, 183, 190-191, 239, 255-256, 264, 278, 343-346, 348-350; İbn Münkız, Kitâbü’l-İǾtibâr (nşr. Philip K. Hitti), Princeton 1930, s. 68-69; İmâdüddin el-İsfahânî, Ħarîdetü’l-ķaśr: ŞuǾarâǿü’ş-Şâm (nşr. Şükrî Faysal), Dımaşk 1375/1955, s. 497-579; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; a.mlf., et-Târîħu’l-Bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye bi’l-Mevśıl (nşr. Abdülkādir Ahmed Tuleymât), Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-hadîse), s. 110-112; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ĥaleb, II, bk. İndeks; Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn, I/1, s. 261-268, 276-285; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 195-199, 417, 461-463, 526; III, 409-411; IV, 144-146; V, 269-273; Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi: 1098’den 1118’e Kadar, İstanbul 1974, s. 133-134, 137-138; a.mlf., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1118-1146), Ankara 1987, s. 54, 55, 58, 63, 64, 71, 76-77, 119, 121-127, 130, 142; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, II, bk. İndeks; İhsan Abbas, Şeźerât min kütübin mefķūde fi’t-târîħ, Beyrut 1988, s. 113-142; Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 111-112, 115-116, 132; E. Honigmann, “Şeyzer”, İA, XI, 499-502; R. Stephen Humphreys, “Munķiғћ, Banū”, EI² (İng.), VII, 577-580.

Abdülkerim Özaydın