MÜNTECEBÜDDİN BEDΑ

(منتجب الدين بديع)

Müeyyidü’d-devle (Müeyyidü’l-mülk) Müntecebüddîn Bedî‘ Alî b. Ahmed el-Kâtib el-Cüveynî (ö. 552/1157’den sonra)

Sultan Sencer’in Dîvân-ı İnşâ başkanı ve nedimi.

Taberistan’da hüküm süren Ziyârîler hânedanından Şemsülmeâlî Kābûs b. Veşmgîr’in soyundan gelen köklü bir aileye mensuptur. 516 (1122) yılında, inşâ sanatını öğrenmek amacıyla bu konuda meşhur olan baba dostu Şerefeddin Zahîr Beyhakī’nin yaşadığı Büyük Selçuklu Devleti’nin başşehri Merv’e gitti ve onun aracılığıyla Dîvân-ı İstîfâ’da çalışmaya başladı, ardından Dîvân-ı İnşâ’ya geçti. Şerefeddin Zahîr de onun yazdığı mektupları tashih ediyordu. Şerefeddin’in bir ara Mâzenderân’a giderken yanında götürdüğü Müntecebüddin’in Meşhed’de, mesleğinde ilerlemesi için Allah’a dua etmesinden o sıralarda henüz tam anlamıyla yetişmediği anlaşılmaktadır. Onun Sultan Sencer devrinde Dîvân-ı İnşâ’ya ne zaman girdiği ve başkanlığına kadar nasıl yükseldiği bilinmemektedir. Ancak Sencer’in Hârizmşah Atsız b. Muhammed’e karşı çıktığı üçüncü sefer sırasında (542/1147) meydana gelen bir olay Müntecebüddin’in o sırada sultanın en yakın nedimi olduğunu göstermektedir. Buna göre, Sencer yolu üzerindeki Hezâresb (bin at) Kalesi’ni kuşattığında yanında bulunan şair Evhadüddin Enverî’nin yazdığı alaylı bir rubâîyi okla kalenin içine attırır; buna karşılık olarak da çok küçük yapılı olduğu için “Vatvât” (dağ kırlangıcı) lakabıyla tanınan, Fars edebiyatının diğer bir siması Reşîdüddin Muhammed’in yazdığı, atla eşeği mukayese eden hakaretâmiz bir cevap alır. Vatvât’ın rubâîsini okuyan Sencer çok sinirlenir ve onun ele geçirildiğinde yedi parçaya ayrılmasını emreder. Hezâresb zaptedilince askerler her yerde Vatvât’ı aramaya başlarlar. Bunun üzerine Müntecebüddin sultana, “Vatvât’ın yakalanınca yediye bölünmesini emretmişsiniz, fakat vatvât (yarasa, kırlangıç) çok küçüktür, yediye bölünemez; ikiye mi böldürseniz acaba?” der. Kendisi de şiir yazan ve şairleri koruyan Sencer bu esprili sözden çok hoşlanır ve Vatvât’ın hayatını bağışlar.

Müntecebüddin’in ǾAtebetü’l-ketebe adlı eserinde Sultan Sencer’in vefatından bahseden bir mektubun yer almasından onun Sencer’in ölümünden (552/1157) sonra bir süre daha yaşadığı anlaşılmaktadır. ǾAtebetü’l-ketebe, 1133-1153 yılları arasında Sencer’in vezirliğini yapan Ebü’l-Feth Nâsırüddin Tâhir’in emriyle derlenmeye başlanan ve Sultan Sencer devri yanında ondan sonraki döneme ait iki mektubu daha ihtiva eden bir münşeat mecmuası olup Farsça nesrin en güzel örneklerinden biri sayılmıştır. Kitapta birçok münşeat mecmuasında görülen tumturaklı ifadelere yer verilmemiştir. Eser müellifin çok sade bir ifadeyle kaleme aldığı, bu tip eserlerin nasıl yazılması gerektiği Hakkındaki bir girişle başlar ve çeşitli tayin menşurlarına dair örneklerle devam eder.

BİBLİYOGRAFYA:

Müntecebüddin Bedî‘, ǾAtebetü’l-ketebe (nşr. Muhammed Kazvînî - Abbas İkbâl), Tahran 1329 hş., neşredenlerin girişi, s. 1-5; Sa‘deddin Verâvînî, Merzübânnâme (nşr. Muhammed Rûşen), Tahran 1367 hş., s. 5, 556; Avfî, Lübâb, I, 78-80; Cüveynî, Târîħ-i Cihângüşâ, II, 9-10; Devletşah, Teźkire, s. 91; Safâ, Edebiyyât, II, 969-972; Mirza Muhammed Han Kazvînî, Bîst Maķāle-i Ķazvînî, Tahran 1363, II, 207-220; Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1984, II, 348-349; a.mlf., “Selçuklu Devri Kaynaklarına Dair Araştırmalar I: Büyük Selçuklu İmparatorluğu Devrine Ait Münşeat Mecmuaları”, DTCFD, VIII/4 (1951), s. 612-634; Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), X, 14279; Muhammed Ali Taberî, Zübdetü’l-âŝâr, Tahran 1372 hş., s. 271.

Tahsin Yazıcı