MUSAHHAF

(المصحّف)

Birbirine benzeyen harfleri yanlış okunarak nakledilen hadis.

Sözlükte “sayfayı yanlış yazmak veya okumak, benzer harfleri hatalı okuyup rivayet etmek” mânasına gelen tashîf masdarından sıfat olan musahhaf kelimesi,


terim olarak sened veya metninde yazılışı birbirine benzeyen harfleri yanlış okunarak nakledilen hadisi ifade eder. Hadisi bu şekilde nakletmeye tashîf, hatalı nakleden râviye de sahafî denir.

İlk asırlardan itibaren İbn Hacer el-Askalânî’ye kadar (ö. 852/1448) bütün muhaddisler musahhaf ve muharref terimlerine aynı anlamı vermekle birlikte (bk. MUHARREF) musahhaf daha yaygın biçimde kullanılmıştır. Bu iki terime farklı mânalar yükleyen İbn Hacer el-Askalânî musahhafı yazılışları birbirine benzeyen harflerde nokta değişikliği, muharrefi de kelimelerde hareke, harf ve hat değişikliği yapılarak nakledilen hadis şeklinde tanımlamıştır. Ancak İbn Hacer’in de bu ayırıma bağlı kalmadığı ve iki terimi birbirinin yerine kullandığı görülmekte (Cemâl Üstîrî, s. 35-39), bu da onun eserlerinin birçoğunu kaleme aldıktan sonra böyle bir ayırım yapma gereğini duyduğunu göstermektedir. Bu ayırım daha sonraki hadis usulcüleri tarafından benimsenmiş ve bu iki terim ayrı ayrı ele alınmıştır.

Muhaddisler, hadisi semâ ve kıraat yoluyla değil elde ettikleri sahîfelerden rivayet edenlere sahafî demişler ve onların rivayetinin makbul olmadığını söylemişlerdir. Nitekim Eyyûb es-Sahtiyânî, Şu‘be b. Haccâc’a, “Hilâs b. Amr el-Hecerî’den rivayette bulunma, çünkü o sahafîdir” tavsiyesinde bulunmuş (İbn Ebû Hâtim, III, 402), Sevr b. Yezîd, “Sahafî, kimseye fetva veremez” demiş (Hatîb el-Bağdâdî, el-Faķīh ve’l-mütefaķķih, II, 97), Saîd b. Abdülazîz de, “Sahafîden hadis almayınız” diye râvileri uyarmıştır (Hasan b. Abdullah el-Askerî, I, 7).

Sahafînin yaptığı ile, muteber hadis nakil metotlarından vicâde tarikiyle nakilde bulunan kimsenin yaptığı iş birbirine yakın olmakla birlikte aralarında fark vardır. Vicâde yoluyla nakilde bulunan kimse hadislerinin sadece bir kısmını sahîfeden nakleder; onun bu türden rivayetleri belli olup hatası ya hiç yoktur veya son derece azdır. Sahafî ise rivayetlerinin büyük bir kısmını sahîfeden aldığı ve sahîfeden rivayet etmeyi âdet haline getirdiği için rivayette bulunurken pek çok hata yapar. Bu sebeple vicâde yoluyla hadis alıp nakletmede bir sakınca görülmezken sahafînin rivayeti bir “âfet” sayılır, bu yüzden sahafî tabiri de cerh lafızlarından biri kabul edilir (İbn Ebû Hâtim, II, 31). Musahhaf hadis esasen sahih olsa da makbul değildir.

Tashîf genellikle yanlış duyma veya yanlış okumadan kaynaklanır ve yazılışları birbirine benzeyen, noktaları sayesinde ayrılabilen harflerde daha çok görülür. حميل’i جميل, عبّاس’ı عيّاش ve بشر’ı بسر okumak senedde tashîfin, الذي يشرب في آنية الفضّة ifadesini الذي نشرت في أبيه القصّة şeklinde okumak ise metinde tashîfin örnekleridir.

Meşhur ve güvenilir muhaddisler de zaman zaman tashîf hatasına düşmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel’e göre tashîften kurtulan olmamış (Hatîb el-Bağdâdî, el-CâmiǾ, I, 270), Ali b. Medînî’ye göre ise bundan sadece dört kişi kurtulabilmiştir (İbn Receb, I, 161).

Hamza el-İsfahânî’nin Kitâbü’t-Tenbîh Ǿalâ ĥudûŝi’t-taśĥîf’i (nşr. Muhammed Hasan Âl-i Yâsîn, Bağdat 1387/1967-68; nşr. Muhammed Es‘ad Tales, Dımaşk 1388/1968), Hasan b. Abdullah el-Askerî’nin Taśĥîfâtü’l-muĥaddiŝîn’i (nşr. Mahmûd Ahmed Mîre, I-III, Kahire 1402/1982; nşr. Ahmed Abdüşşâfî, Beyrut 1408/1988) ve Şerĥu mâ yeķaǾu fîhi’t-taśĥîf ve’t-taĥrîf’i (nşr. Abdülazîz Ahmed, Kahire 1383/1963; nşr. Muhammed Yûsuf, Dımaşk 1401/1981), Dârekutnî’nin Taśĥîfü’l-muĥaddiŝîn’i (İbn Hayr, s. 204), Hatîb el-Bağdâdî’nin Telħîśü’l-müteşâbih fi’r-resm ve ĥimâyetü mâ eşkele minhü Ǿan bevâdiri’t-taśĥîf ve’l-vehm’i (nşr. Sükeyne eş-Şihâbî, I-II, Dımaşk 1405/1985), Belatî’nin et-Taśĥîf ve’t-taĥrîf’i (Keşfü’ž-žunûn, I, 411), Safedî’nin Taśĥîĥu’t-taśĥîf ve taĥrîrü’t-taĥrîf’i (nşr. Seyyid eş-Şerkavî, Kahire 1407/1987) ve Süyûtî’nin et-Taśrîf (et-Taŧrîf) fi’t-taśĥîf’i (et-Taśĥîf fi’l-ĥadîŝi’ş-şerîf) (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb, Riyad 1409/1988) musahhaf ve muharref rivayetlerin birlikte ele alındığı başlıca eserlerdir. Cemâl Üstîrî et-Taśĥîf ve eŝeruhû fi’l-ĥadîŝ ve’l-fıķh ve cühûdü’l-muĥaddiŝîn fî mükâfeĥatih adlı yüksek lisans çalışmasında (Riyad 1418/1997) konuyu ayrıntılı biçimde incelemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “śĥf” md.; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 31; III, 402; Hasan b. Abdullah el-Askerî, Taśĥîfâtü’l-muĥaddiŝîn (nşr. Mahmûd Ahmed Mîre), Kahire 1402/1982, I, 7, 24; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 39-42; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Haydarâbâd 1935 → Medine-Beyrut 1397/1977, s. 146-152; Hatîb el-Bağdâdî, el-Faķīh ve’l-mütefaķķih (nşr. İsmâil el-Ensârî), Beyrut 1400/1980, II, 97; a.mlf., el-CâmiǾ li-aħlâķı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiǾ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, I, 270; İbn Hayr, Fehrese, s. 204; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ, s. 279-284; İbn Receb, Şerĥu Ǿİleli’t-Tirmiźî (nşr. Nûreddin Itr), [baskı yeri yok] 1398/1978 (Dârü’l-mellâh), I, 161; İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-nažar fî tavżîĥi Nuħbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 94; Keşfü’ž-žunûn, I, 411, 415; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 317-318; Subhî es-Sâlih, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir), Ankara 1981, s. 216-224; Cemâl Üstîrî, et-Taśĥîf ve eŝeruhû fi’l-ĥadîŝ ve’l-fıķh ve cühûdü’l-muĥaddiŝîn fî mükâfeĥatih, Riyad 1418/1997, s. 23-87, 453-474; Ahmet Yücel, “Bir Hadis Terimi Olarak Sahafî ve Hadis Tarihi Açısından Önemi”, MÜİFD, sy. 11-12, İstanbul 1997, s. 197-203; F. Rosenthal, “Taśĥīf”, EI² (İng.), X, 347-348.

Mehmet Efendioğlu