MUSTAFA EFENDİ, Memekzâde

(ö. 1066/1656)

Osmanlı şeyhülislâmı.

III. Mehmed devri âlimlerinden Amasyalı Mehmed Efendi’nin oğludur. Memekzâde (Memikzâde) lakabıyla anılır. Şeyhülislâm Muîd Ahmed Efendi’nin damadı olarak ilim çevrelerinde tanınmıştır. Tahsilini tamamlayıp mülâzemet aldıktan sonra müderrisliğe geçerek Receb 1031’de (Mayıs 1622) Tevkiî Câfer Çelebi, Şevval 1032’de (Ağustos 1623) Nişancı Paşa-i Cedîd, Ramazan 1036’da (Mayıs-Haziran 1627) Rüstem Paşa, Şevval 1038’de (Haziran 1629) Hoca Hayreddin, Ramazan 1042’de (Mart 1633) Ayşe Sultan medreselerine tayin edildi. Safer 1044’te (Ağustos 1634) Sahn-ı Semân medreselerinden birine, Şâban 1045’te (Ocak 1036) günlük 60 akçe ile ikinci defa Ayşe Sultan Medresesi’ne, Cemâziyelevvel 1050’de (Eylül 1640) Kalenderhâne Medresesi’ne, Receb 1051’de (Ekim 1641) Süleymaniye medreselerinden birine müderris oldu. On yıl süren tedrîs hizmetinin ardından kadılığa geçti. İlk görev yeri Zilkade 1052’de (Şubat 1643) tayin edildiği Kudüs kadılığıdır. Kayınpederi Rumeli Kazaskeri Muîd Ahmed Efendi’nin kayırması ve sadrazamın girişimiyle (Naîmâ, IV, 70-71) kendisine Safer 1054’te (Nisan 1644) Mısır kadılığı verildiyse de aynı yıl içinde (Cemâziyelâhir / Ağustos) görevinden alındı. Şâban 1056’da (Eylül 1646) Galata kadısı oldu, 4 Safer 1057’de (11 Mart 1647) İstanbul kadılığına getirildi, 22 Şevval’de (20 Kasım) bu görevden ayrıldı (a.g.e., IV, 243). 12 Zilhicce 1057’de (8 Ocak 1648) Rumeli pâyesi verilmesinin arkasından cemâziyelevvelde (haziran) Anadolu kazaskeri olup üç ay içinde mâzul oldu (a.g.e., IV , 329). 8 Şevval 1059’da (15 Ekim 1649) Rumeli kazaskerliğine tayin edildi. 17 Şevval 1060’ta (13 Ekim 1650) mâzul olunca (a.g.e., IV, 449) Şevval 1061’de (Eylül-Ekim 1651) Ayıntab kazası kendisine arpalık verildi.

Şevval 1063’te (Eylül 1653) yeniden Rumeli kazaskerliğine getirildi, 12 Zilkade 1064’te (24 Eylül 1654) azledilince Pravadi kazası kendisine arpalık olarak verildi. Bu azlin sebebini suistimallerine dayandıran Naîmâ, özellikle Anadolu kazaskeri İmamzâde ile birlikte kadı tayini ve yer değiştirmelerinde tezkirecileri vasıtasıyla hediyeler aldıkları dedikodusunun yayıldığını, hatta Dîvân-ı Hümâyun’da bile konuşulduğunu belirtmektedir (Târih, V, 416-418). Zilhicce 1064’te (Ekim 1654) ulemâ adına kaleme alınıp Şeyhülislâm Ebûsaid Mehmed Efendi’den şikâyeti içeren, onun


görevden alınmasını isteyen, Üsküdar Bahçesi’nde IV. Mehmed’e sunulan mühürsüz ve imzasız bir arzuhalin kimler tarafından yazıldığı konusunda yapılan tahkikat sırasında onun da adı ortaya atıldı. 21 Zilhicce 1064’te (2 Kasım 1654) Sadrazam Derviş Mehmed Paşa, şeyhülislâm ve iki kazasker IV. Mehmed’in huzuruna davet edilmiş, arzuhal okunmuş ve padişah bunu yazan kimsenin bulunup cezalandırılmasını emretmişti. Yapılan araştırma sonunda arzuhalin Memekzâde ile Esîrî Mehmed Efendi tarafından düzenlendiği anlaşılınca her ikisinin de arpalıkları olan Pravadi ve Bozcaada’ya gitmeleri kendilerine tebliğ edildi. Ancak Memekzâde’nin bu sürgün hayatı çok uzun sürmedi, affedilmesi üzerine İstanbul’a döndü.

9 Cemâziyelevvel 1066’da (5 Mart 1656) At Meydanı’ndaki Çınar Vak‘ası’nda Şeyhülislâm Kocahüsamzâde Abdurrahman Efendi’nin azli üzerine kıdemli ulemâdan olduğu için Memekzâde’ye şeyhülislâmlık verildi (a.g.e., VI, 149). Ancak kaynaklara göre, Hocazâde Mesud Efendi’nin adamlarından bazılarının onun ilmi ve ahlâkı hakkında hayli olumsuz iddialarının tahrikiyle asker galeyana gelerek şeyhülislâm olmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Bunun üzerine Memekzâde, on üç saat sonra askerin ileri gelenlerinin ittifakıyla azledilip Bursa’ya sürgüne gönderilmiş (a.g.e., VI, 150-151, 156-157), böylece Osmanlı tarihinde en kısa süre şeyhülislâmlık yapan kişi olarak kabul edilmiştir.

Memekzâde’nin Bursa’da uzun süre kalmadığı, Mekke kadılığına tayin edilip hacca gitmesine izin verildiği anlaşılmaktadır. Yolda yeni sadrazam Boynueğri Mehmed Paşa ile karşılaşarak onun iltifatlarına mazhar olan Memekzâde bir süre Halep’te kalmış ve orada vefat etmiştir. Şeyhî mezarının Halep’te Antakyakapısı mevkiinde bulunduğunu yazar.

BİBLİYOGRAFYA:

Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrar Zeyli (haz. Nevzat Kaya), Ankara 2003, s. 37, 38, 157, 163, 169, 172, 179-181, 206, 240, 241, 250, 252, 258, 274, 276; Vecîhî Hasan, Târih (haz. Ziya Akkaya, doktora tezi, 1957), AÜ DTCF Ktp., nr. 9, s. 98, 135, 136; Abdurrahman Abdi Paşa Vekāyi‘nâmesi (haz. Fahri Çetin Derin, doktora tezi, 1993), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 44, 52, 75; Naîmâ, Târih, IV, 70-71, 243, 309, 329, 449; V, 416-419, 425-426; VI, 149-151, 156-158, 202; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, I, 239-240; Devhatü’l-meşâyih, s. 63-64; İlmiyye Salnâmesi, s. 466-467; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/2, s. 473; a.mlf., Merkez-Bahriye, s. 233; Danişmend, Kronoloji, V, 126; Ahmet Mumcu, Osmanlı Devleti’nde Rüşvet (Özellikle Adlî Rüşvet), Ankara 1969, s. 144, 258.

Mehmet İpşirli