MÜSTANSIR-BİLLÂH

(المستنصر بالله)

Ebû Ca‘fer el-Müstansır-Billâh el-Mansûr b. ez-Zâhir-Biemrillâh Muhammed el-Abbâsî (ö. 640/1242)

Abbâsî halifesi (1226-1242).

Safer 588’de (Şubat-Mart 1192) Zâhir-Biemrillâh’ın Türk asıllı bir câriyesinden doğdu. Çocukluk ve gençlik yıllarını kendisiyle yakından ilgilenen, zekâsı, dindarlığı ve kötülüklerden uzak durması dolayısıyla ona “kadı” diyen dedesi Nâsır-Lidînillâh’ın gözetiminde geçirdi. Babası Zâhir-Biemrillâh’ın ölümü üzerine büyük oğlu ve veliahdı olarak Müstansır-Billâh lakabıyla halife ilân edildi (13 Receb 623 / 10 Temmuz 1226).

Moğollar, kendilerine karşı savaşı göze alabilen tek müslüman hükümdar olan Celâleddin Hârizmşah’ı mağlûp ederek Azerbaycan’ı ele geçirdiler ve Hârizmşahlar Devleti’ni ortadan kaldırdılar (1231). Böylece Irak sınırına kadar İran topraklarının tamamını ele geçirmiş oldular. Abbâsî halifeliğine ait merkezlere saldırılar düzenleyen Moğollar 628’de (1231) Erbil, Âmid, Mardin ve Nusaybin gibi şehirlerde büyük yağma ve katliam yaptılar. Bunun üzerine Müstansır-Billâh, Erbil Hükümdarı Muzafferüddin Kökböri’yi onlara karşı savaşla görevlendirdi ve kendisine yardımcı birlikler gönderdi. Ancak Moğollar onun yaklaştığını öğrenince geri çekildiler. Bu arada yerine geçecek erkek evlâdı olmayan ve ölümünden sonra ülkesinin Abbâsî halifeliği topraklarına katılmasını vasiyet eden Kökböri 630 (1233) yılında hastalanınca Müstansır-Billâh, İkbâl eş-Şerâbî’yi bir ordunun başında Erbil’e gönderdi. Halkın direnişiyle karşılaştığı için şehri savaş yoluyla ele geçiren kumandanını şehrin valiliğine tayin etti.

633’te (1236) Moğollar Musul istikametinde ilerlediler. İyice yaklaşan bu tehlike karşısında Müstansır-Billâh seferberlik ilân ederek bütün halk kesimlerinden asker toplamaya çalıştı. Toplanan gönüllülere silâh ve para dağıttı, hazırladığı orduyu Moğollar üzerine gönderdi. Ancak yolda Moğol ordusunun bölgeyi terkedip Azerbaycan’daki karargâhına çekildiği öğrenilince ordu Bağdat’a geri döndü. Müstansır nizamî askerin mevcudunu 100.000’e kadar çıkardı. 634’te (1237) tekrar saldırıya geçen Moğollar Erbil’i aldılar ve şehirde büyük katliam yaptılar. Müstansır’ın gönderdiği hilâfet ordusunun yaklaştığını duyunca yine geri çekildiler. Abbâsî ordusunun dönüşünü takip eden Moğollar Erbil’e tekrar saldırdı. Bu sırada Bağdat surlarını tahkim ettirip savunma tertibatı aldıran Müstansır tâbi müslüman hükümdarlardan askerî yardım istedi. Suriye Eyyûbî hükümdarı ve Şehrizor hâkiminin gönderdiği birliklerin de katıldığı Abbâsî ordusu, Bağdat’a yaklaşık 40 km. uzaklıkta Hânikīn’de Moğollar karşısında ağır bir yenilgiye uğradı (636/1238-39). Müstansır, doğrudan başşehrini tehdit eden Moğol tehlikesinden büyük ihtimalle bölgeden sorumlu Moğol kumandanıyla yapmayı başardığı ateşkes antlaşmasıyla kurtulabildi.

Doğu İslâm dünyasının Moğol tehdidine mâruz kaldığı bir dönemde halifelik yapan Müstansır kendisine tâbi müslüman hükümdarlarla iyi ilişkiler kurdu. Birbirine düşen Mısır ve Suriye Eyyûbî meliklerini barıştırmaya çalıştı. 628 (1231) yılında Mısır Eyyûbî Sultanı el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’in elçisini ve Erbil Hükümdarı Kökböri’yi ağırladı. Müstansır, 629’da (1232) Mısır Hükümdarı el-Melikü’l-Kâmil’den korkup Bağdat’a iltica eden yeğeni Kerek Eyyûbî Emîri el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’a da ilgi gösterdi. Ebû Muhammed İbnü’l-Cevzî’yi onların arasını bulmakla görevlendirdi. Neticede bunu başardı ve el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un Kerek’e dönmesini sağladı. Onun bu elçisi diğer müslüman hükümdarları da ziyaret ederek aradaki ihtilâfların kaldırılması için çalıştı.

Müstansır, 10 Cemâziyelâhir 640 (5 Aralık 1242) tarihinde öldü ve Rusâfe Mezarlığı’na defnedildi. Yerine oğlu Müsta‘sım-Billâh geçti. Tarihçilerin övgüyle andıkları Müstansır babası Zâhir gibi cömert, âdil, mütevazi, dindar ve halka yakın bir halife idi. Fakirlere, dul ve yetimlere yardımcı olmak için gayret gösterirdi. İlim adamlarına iltifat ederdi. Hz. Ali ve Hüseyin’in mezarlarını ziyaret eder, Ali evlâdına büyük değer verirdi. Yangın geçiren Ali el-Hâdî ve Hasan el-Askerî türbelerinin yeniden yapılmasını emretti. Vezirlik dahil önemli devlet görevlerine Şiîler’i tayin ettiği bilinmektedir. Vezirlik görevini dedesi Nâsır zamanından beri yürüten Muhammed el-Kummî, onu azlettikten sonra yerine getirdiği Hz. Ali neslinden İbnü’n-Nâkid ve medresesinin inşaat işini yürüten Üstâdüddâr İbnü’l-Alkamî bu görevlilerin başında gelmektedir.

İmar faaliyetlerine de büyük önem veren Müstansır Bağdat’ta camiler, medreseler, ribâtlar, hanlar ve köprüler inşa ettirdi. Halife Muktefî-Liemrillâh tarafından yaptırılmış olan Câmiu’l-Kasr’ı onarttı. Bağdat’ın her mahallesinde fakirler için aşevleri kurdu. Onun inşa ettirdiği eserlerin başında, tarihçilerin daha önce benzeri görülmemiş bir sanat eseri olarak tanıttıkları Müstansıriyye Medresesi gelmektedir. 625’te (1228) Üstâdüddâr İbnü’l-Alkamî yönetiminde başlatılan inşaat 630 (1233) yılında tamamlandı. Açılışa bizzat katılan halife verilen ilk dersi dinledi. Daha sonraları da bazı dersleri kendisine ait bölümden takip ederdi. Dört mezhepten her birine bir eyvanın tahsis edildiği ve her mezhepten altmış iki fakihin görevlendirildiği medresede ayrıca dârü’l-hadîs, hamam, hastahane, yetimler okulu, imaret ve çok zengin bir kütüphane bulunuyordu. Müstansır-Billâh, dört mezhep fıkhının bir arada okutulduğu ilk medrese olması yanında Kur’an ilimleri, hadis, fıkıh, Arapça, riyâzî ilimler ve tıp ilimlerinin okutulduğu ilk üniversite olarak kabul edilen bu müessese için zengin vakıflar tahsis etmişti. Ayrıca hac yollarını tamir ettirmiş ve Haremeyn’de sağlık ocakları açtırmıştı.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII, 458; İbn Nazîf, et-Târîħu’l-Manśûrî (nşr. Ebü’l-Îd Dûdû), Dımaşk 1401/1981, I, 116-119, 165; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirǿâtü’z-zamân, VIII/2, s. 739-741; Ebü’l-Ferec, Târîħ, II, 522, 530-539; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, IV, 196; İbnü’t-Tıktakā, el-Faħrî (nşr. M. İvaz İbrâhim Bek - Ali el-Cârim Bek), Kahire, ts. (Dârü’l-maârif), s. 215, 294-296; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ (trc. Fuâd Abdülmu‘tî es-Sayyâd), Beyrut 1983, s. 191-192; Ebü’l-Fidâ, el-Muħtaśar fî aħbâri’l-beşer (nşr. Mahmûd Deyyûb), Beyrut 1417/1997, II, 235, 254, 275-276; el-Ĥavâdiŝü’l-câmiǾa (nşr. Mustafa Cevâd), Bağdad 1351/1932, s.16-18, 22-23, 28-35, 80-81; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XXIII, 155-168; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, IV, 169-171; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 113-114, 129-139, 159-160; İbn Dokmak, el-Cevherü’ŝ-ŝemîn (nşr. M. Kemâleddin İzzeddin Ali), Beyrut 1405/1985, I, 218-219; Süyûtî, Târîħu’l-ħulefâǿ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1371/1952, s. 460-462; G. le Strange, Baghdad during the Abbasid Caliphate, Oxford 1924, s. 194-195, 266-270, 278, 299, 337-338, 346, 349; Artuk, İslâmî Sikkeler Kataloğu, bk. İndeks; Nâcî Ma‘rûf, Târîħu Ǿulemâǿi’l-Müstanśıriyye, Kahire 1396/1976, s. 25, 33; Gülay Öğün Bezer, Begteginliler (Erbil’de Bir Türk Beyliği), İstanbul 2000, s. XXXIV, 118, 120; H. Ahmet Özdemir, Moğol İstilâsı ve Abbâsî Devletinin Yıkılışı: Cengiz ve Hülâgû Dönemleri, İstanbul 2005, bk. İndeks; K. V. Zetterstéen, “Müstansır”, İA, VIII, 827; Carole Hillenbrand, “Mustanśir”, EI² (Fr.), VII, 728-729.

İsmail Yiğit