MÜSTEZAD

(مستراد)

Divan edebiyatında her mısra veya beytin sonunda aynı veznin bir cüzüyle yazılmış birer kısa mısra bulunan manzume.

Arapça’da “artmış, ziyadeleşmiş” anlamına gelen müstezâd kelimesi edebiyat terimi olarak uzunlu kısalı (bir uzun, bir kısa) mısralar halinde yazılan nazım şeklini ifade eder. Divan edebiyatında en çok gazel tarzında görülür; bunun dışında rubâî, kıta, kaside, beyit ve mesnevi şeklinde müstezadlar da bulunmaktadır. Bu tarz manzumelerde aynı veznin bir cüzü ile yazılmış ek mısralara ziyâde denir. Ziyadeleri veya uzun mısraları tekrarlanan müstezadlara “mütekerrir müstezad”, ziyade mısraı kendinden sonra gelen mısraın başında tekrarlanan müstezadlara “müdevver müstezad”, ziyade mısraı uzun mısradan önce gelen müstezadlara “mutarraf müstezad”, ziyadeleri çift olan müstezadlara “çifte müstezad” adı verilir. Tek ziyadeli müstezadlara oranla iki ziyadeli olanların sayısı çok azdır. Müstezadlar hangi nazım şekliyle yazılmışsa o şeklin ismi müstezad tabirinin önüne getirilerek adlandırılır.

Müstezadlarda en çok kullanılan kafiyelerin şeması şöyledir.

1. Aa Aa / BbAa / CcAa

2. Aa Aa / BxAa / CxAa

3. AbAb / CcAb / DdAb

4. AbAb / CxAb / DxAb

Bunların dışında mütekerrir, çifte, rubâî, kıta, musammat, mesnevi müstezadlarda kullanılan farklı kafiye şemaları da mevcuttur. Nitekim toplam otuz sekiz farklı kafiye örgüsü tesbit edilmiştir. Müstezadların asıl vezni “mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün” kalıbıdır. Bu vezinde ziyade mısralar “mef‘ûlü feûlün” cüzüyle yazılır. Az miktarda da olsa diğer aruz kalıplarıyla beraber ziyade mısralar da hesaba katılarak müstezadlarda yirmi dört kalıbın kullanıldığı belirlenmiştir.

Müstezadlarda aşk, sevgili, şarap, tabiat en fazla işlenen konulardır. Bunların dışında methiye, na‘t, tevhid, münâcât, hezl, hiciv, bahâriyye, tasavvuf ve müzik terimleriyle ilgili konularda yazılmış müstezadlar da vardır. Ayrıca halk edebiyatı nazım türlerinden devriyyede, divan ve koşmalarda da müstezadlara rastanmıştır. Bunlara daha çok “ayaklı” koşma, “yedekli divan” vb. adlar verilmektedir. Bazı yazarlarca müstezadın halk edebiyatı kökenli olduğu ileri sürülmüşse de halk edebiyatı şairlerinden çok daha önce divan şairlerinin müstezad yazdığı tesbit edilmiştir. Halk edebiyatındaki müstezadların çoğunun aruzla yazılmış olması da bunun divan şiirinden kaynaklandığını göstermektedir.

Arap şiirinde “müveşşah” denilen bir şekilden örnek alınarak İran edebiyatında yazılmaya başlanan müstezad oradan Türk edebiyatına geçmiştir. İran şiirinde en eski müstezad örnekleri Mes‘ûd-i Sa’d-i Selmân, Ferîdüddin Attâr ve İbn Hüsâm’a aittir. Ayrıca Kemâl-i Hucendî, Müştâk-ı İsfahânî ve Senâî’nin müstezad şiirleri de önemlidir. Son dönemde müstezad yazan şairler arasında Bahâr, Eşref-i Gîlânî, Lâhûtî ve Işkī yer alır.

Türk edebiyatında tesbit edilen ilk müstezad örnekleri XIV. yüzyıl şairi Nesîmî’ye (ö. 821/1418) aittir. Daha sonra gelen belli başlı müstezad şairleri Şeyhî, Ali Şîr Nevâî,


Necâtî, Rûhî-i Bağdâdî, Nâilî, Nâbî, Nedîm, Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Şeyh Galib, Enderunlu Fâzıl, Leylâ Hanım ve Hüznî’dir. Türk edebiyatında en fazla müstezad yazan şair kırk beş adet şiiriyle Müstakimzâde’dir. Hüseyin Ayvansarâyî’nin muhtelif şairlerden derlediği Eş‘ârnâme-i Müstezâd adlı bir eseri vardır (İÜ Ktp., TY, nr. 5466). Tanzimat’tan sonra müstezada rağbet eden sanatçıların başında Abdülhak Hâmid ve Servet-i Fünûn edebiyatçıları gelmektedir. Vezin, şekil ve kafiye özelliklerinde birçok değişiklik yapılarak ziyade mısraların düzenli düzensiz dağılımlarıyla müstezadlar yazılmıştır. Böylece müstezad geniş müstezad, serbest müstezad basamaklarından geçerek özellikle II. Meşrutiyet’in ardından hece veznine de uygulanmış, Türk şiirinin serbest nazma doğru gelişmesine yol açmıştır. Müstezadların bazıları bestelenmiştir (ayrıca bk. DİA, IX, 407).

BİBLİYOGRAFYA:

Hüseyin Ayvansarâyî, Eş‘arnâme-i Müstezâd, İÜ Ktp., TY, nr. 5466, tür.yer.; Ahmed Talat [Onay], Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev‘i, İstanbul 1928, s. 58-60, 82-83, 87-90; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 110-111; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 74-75; Celâleddin Hümâî, Fünûn-i Belâġat ve ŚanâǾât-ı Edebî, Tahran 1363 hş., I, 220-221; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 204-207, 312-313, 355-358, 360, 385-389; İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1989, II, 208-209; Haluk İpekten, Eski Türk Edebiyatı: Nazım Şekilleri ve Aruz, İstanbul 1994, s. 33-38; Muvaffak Eflatun, Türk Edebiyatında Müstezad (yüksek lisans tezi, 1997), Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Yeni Bulgular Işığında Müstezad”, Türklük Bilimi Araştırmaları, sy. 18, Niğde 2005, s. 83-102; Sîrûs-i Şemîsâ, EnvâǾ-ı Edebî, Tahran 2000, s. 305; Doğan Kaya, Âşık Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul 2000, s. 47-77; Mehmet Deligönül, “Müstezat”, TDAY Belleten (1972), s. 93-102; Ferâmüz Gûderzî, “Nažarî Müstezâd der-ŞiǾr-i Fârsî”, Hüner ü Merdüm, sy. 140-141, Tahran 1353 hş., s. 36-42; Pakalın, II, 633; Munibur Rahman, “Mustazād”, EI² (İng.), VII, 754; Mustafa İsen, “Müstezat”, TDEA, VI, 483-484; Ömer Faruk Akün, “Divan Edebiyatı”, DİA, IX, 407.

Filiz Kılıç