MUVAKKİTHÂNE

(موقّتخانه)

Muvakkitlerin görev yaptığı yer.

Muvakkit namaz vakitlerinin belirlenmesinde kullanılan çeşitli saatleri düzenleyen, bunların ayarlarına ve tamirlerine bakan kişi olup muvakkithâne de onların faaliyet gösterdiği yerdir. Muvakkitlere ayrıca saatçi ve muvakkit-i salât da denilirdi (BA, A.RSK, nr. 1519/68, s. 74). Vakit tesbitiyle ilgili mesleğin daha önceki İslâm devletlerinde bulunmasına rağmen hususi bir mekân olarak muvakkithâne tabiri muhtemelen ilk defa Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Muvakkithâneler, genel-likle cami veya mescidlerin müştemilâtı içinde bir iki oda halinde inşa edilmiştir. Buralarda yapılan en önemli faaliyet çeşitli aletler vasıtasıyla tesbit edilen namaz vakitlerinin müezzinlere bildirilmesidir.

Namaz vakitlerinin güneşe göre ve hassas bir şekilde belirlenmesi, ayrıca kıble yönünün dakik olarak tayini ihtiyacı, muvakkitliğin daha Emevîler döneminde ortaya çıkmasına yol açmış, ilk muvakkithâne Şam’daki Emeviyye Camii’nde kurulmuştur. Ancak muvakkitliğin bir kurum haline gelmesi XIII. yüzyılın sonlarında Kahire’de gerçekleşti. Muvakkit tabiri ilk defa bu tarihlerde ortaya çıktı. Bu kurum XIV. yüzyılda Suriye’de daha da yaygınlaştı ve meşhur muvakkitler yetişti. “Mîkātî” tabiriyle de anılan Mısır ve Suriye muvakkitleri çeşitli şehirlere göre namaz vakitleri tabloları hazırlayarak yeni bir ilmin öncülüğünü yaptılar (bk. İLM-i MÎKĀT). Bu sahada Hasan b. Ali el-Merrâküşî, İbnü’ş-Şâtır ve Şemseddin el-Halîlî önde gelen âlimlerdir. Kahire ve Şam’daki muvakkitler ayrıca başta İstanbul gibi daha fethedilmemiş şehirler olmak üzere pek çok yerler için tablolar hazırladılar. Kuruluşun ilk asırlarında Osmanlı astronomisinde ilm-i mîkāt konusunda Şam ve Kahire ekolleri önemli tesirler icra etti. Daha sonraları Osmanlı şehirleri için Şeyh Vefâ, Takıyyüddin er-Râsıd ve Dârendeli Mehmed Efendi gibi kişiler namaz vakitlerini gösteren dakik cetveller hazırladılar.

Osmanlı Devleti’nde ilk muvakkithânenin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir.


İstanbul’un fethinden önce bazı şehirlerde muvakkitlerin varlığına dair kayıtlara rastlanırsa da muvakkithâne bulunup bulunmadığı tesbit edilememiştir. Fâtih Camii’nin (875/1470) avlusundaki muvakkithâne İstanbul’daki ilk muvakkithâne kabul edilir. 894 (1489) yılına ait bir muhasebe defterine göre burada 15 akçe yevmiye ile Mûsâ adlı bir muvakkit görev yapmaktaydı. Aynı yıl Ayasofya Camii’nde muvakkit olan Alâeddin ise 13 akçe almaktaydı. XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren sayıları giderek artan muvakkithâneler inşa edilmiştir. Beyazıt, Sultan Selim, Şehzade, Üsküdar Yeni Vâlide ve Lâleli camileriyle Yenicami, Kasımpaşa, Emirgân, Teşvikiye camilerindeki muvakkithânelerden başka özellikle Üsküdar Selimiye, Nusretiye, Dolmabahçe, Ayasofya ve Beylerbeyi camilerinde olduğu gibi son derece güzel binalara sahip muvakkithâneler yapılmıştır. Muvakkithâne içerisinde rubu‘ tahtası, kadran, usturlap, sekstant, kum saati, güneş saati, mekanik saatler gibi astronomi aletleriyle zaman ve takvimle ilgili hat levhaları bulunurdu. Ayrıca astronomiye ve matematiğe dair çok sayıda eserden oluşan kütüphaneleri vardı. İstanbul’da camiler dışında sarayda, bazı türbe, tekke ve dergâhlarda da muvakkithâne mevcuttu. Galata Mevlevîhânesi ile Bâlâ ve Koca Mustafa Paşa külliyeleri içindeki muvakkithâneler bunlar arasında sayılabilir.

Muvakkithânelere tayin edilecek kişilerde aranan şartlar kurumun bağlı bulunduğu vakfın vakfiyesinde belirtilirdi. Buna göre muvakkit ilm-i nücûma ait bilgilere, ilm-i mîkāta / san‘at-ı mîkāta vâkıf olacak, ezan vakitlerini müezzinlere bildirecek, irtifa alma fennini bilip muvakkithâne saatlerinin doğruluğunu kontrol ve tashih edecek, cuma ve bayram namazlarında hâfızlar ve müezzinlerle birlikte mahfilde hazır bulunacaktı. Beyazıt Camii’nde olduğu gibi farklı özelliklere sahip bazı muvakkithânelerde muvakkit olacak kişiler için değişik şartlar aranabilirdi. Saray muvakkitleri saray saatlerinin tamiri, bakımı, padişaha ve saray mensuplarına namaz vakitlerinin bildirilmesi gibi işlere bakardı.

Mekanik saatlerin yaygınlaşmasına kadar muvakkitler namaz vakitlerinin tesbitini güneş saati, kum saati, su saati veya astronomik birtakım hesaplar vasıtasıyla yaparlardı. XVIII ve XIX. yüzyıllarda yaygınlaşmaya başlayan mekanik saatler muvakkitlerin işini nisbeten kolaylaştırdı. Ayrıca bu saatlerin muvakkithânelere girmesiyle muvakkitlerin görevi zaman içerisinde saatleri tamir ve ayarlarını kontrol etmeye dönüştü. Muvakkitler ayrıca astronomi, astroloji ve takvim gibi konularda ders verir, vakit tayiniyle ilgili basit aletlerin yapımını da öğretirlerdi. Bazı muvakkithâneler dönemin küçük birer rasathânesi gibi çalışmaktaydı. Bir kısım muvakkitler sahalarına dair eserler vermişler, saat ve astronomi aletleri imal etmişlerdir.

Muvakkithânelerin idaresi bağlı bulundukları vakfın mütevellisine ait olup muvakkitlik vakıfların imâmet, hitabet, müezzinlik gibi “cihât-ı ilmiyye” denilen kısmındandı. Muvakkitlerin, yerine geçecek birini bırakmadan veya tayin etmeden vefat etmesi durumunda, ayrıca yeni açılan muvakkithânelere muvakkit tayininde adayların imtihanları müneccimbaşı tarafından yapılırdı (BA, Cevdet-Belediye, nr. 2045; BA, Cevdet-Maarif, nr. 3693). Bu hususta XIX. yüzyılın sonlarına kadar takip edilen resmî prosedür şöyledir: Adaylardan imtihanı kazananlar tayin için Dîvân-ı Hümâyun Ruûs Kalemi’ne kaydedilir. Aday bir arzla divana müracaat eder. Divan, muvakkithânenin son durumu hakkında Evkaf Muhasebesi Kalemi’nden bilgi ister, ilgili şahsın imtihanı kazandığına dair müneccimbaşından i‘lâm alınır. Ardından bir yazıyla beratının verilmesi emredilir.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde mekanik saatlerin yaygınlaşması ve özellikle II. Abdülhamid devrinde saat kulelerinin yapılmaya başlanması ile muvakkitliğe olan ilgi giderek azalmıştır. Son müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi’nin 1924 yılında vefatıyla müneccimbaşılık müessesesi lağvedilince yerine aynı yıl başmuvakkitlik adıyla yeni bir müessese kurulmuş ve başına Ahmet Ziya (Akbulut) getirilmiştir. Bu müessese de 20 Eylül 1952 tarihinde kapatılmıştır. Osmanlı devrinde bazıları müneccimbaşılığa yükselen meşhur muvakkitler arasında Mustafa b. Ali el-Muvakkit, Yûsuf b. Ömer es-Sââtî, Küfrî Hasan Çelebi, Müneccimek Mehmed Efendi ve Cihangirli Mehmed Sâdık Efendi sayılabilir.

Muvakkithâne binaları istimlâk ve ilgisizlik yüzünden ya tamamen harap olmuş yahut camilere ait meşruta veya depo olarak kullanılmıştır. İstanbul’da otuz kadar muvakkithâne binası halen ayaktadır. Bunların içindeki astronomiye ait aletler ve saatlerin çok az bir kısmı bazı merkezlerde toplanmıştır. Birçok muvakkithâneden, büyük saatlerin konulması için yapılmış mermer kaidelerden ve camilerin duvarlarındaki güneş saatlerinden başka bir şey kalmamıştır. Bazı İslâm ülkelerinde de muvakkithâne binaları varlığını sürdürmektedir. Bosna’da Gazi Hüsrev Bey Muvakkithânesi uzun süre eski geleneği sürdüren müesseselerin başında gelir ve içindeki aletler de korunmuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, A. RSK, nr. 1497/46, s. 23; nr. 1509, s. 60; nr. 1519/68, s. 74-77; BA, Ali Emîrî, I. Abdülhamid, nr. 1180; BA, Cevdet-Belediye, nr. 2045; BA, Cevdet-Maarif, nr. 3567, 3693, 4943, 7943; BA, Cevdet-Sıhhiye, nr. 1389; BA, Hatt-ı Hümâyun, nr. 15462; BA, İrade-Dahiliye, nr. 38050; Süleymaniye Vakfiyesi (haz. K. Edib Kürkçüoğlu), Ankara 1962, s. 34; Keşfü’ž-žunûn, I, 407, 519; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 144-145; M. l’Abbe Toderini, De la litterature des turcs (trc. M. l’Abbe de Cournand), Paris 1789, I, 145, 146, 153;


Cevdet, Târih, II, 183; XII, 140; Lutfî, Târih, XI, 23-24; Mehmed Sâdık, İhtisârü’l-cedveli’l-kebîr li-sâlihi’l-mi‘mârî, Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 232, vr. 26b; Müneccimek, el-Maķāletü’ŝ-ŝâlise fî resmi’l-âlâti’ž-žılliyye, Kandilli Rasathanesi Ktp., nr. 40, vr. 32a; Takvîm-i Sâl 1203-1204, Kandilli Rasathanesi Ktp., nr. T 111, vr. 7b, 10b; Yûsuf b. Ömer es-Sââtî, Śaĥâǿif-i Taķvîm, TSMK, III. Ahmed, nr. A. 1960, vr. 28a; A. Süheyl Ünver, “Osmanlı Türkleri İlim Tarihinde Muvakkithaneler”, Atatürk Konferansları V: 1971-1972, Ankara 1975, s. 221; a.mlf., “İstanbul Muvakkithaneleri Vazifelerinin İlmi ve Kültürel Değerleri Üzerine”, International Symposium on the Observatories in Islam (ed. Muammer Dizer), İstanbul 1980, s. 45-51; Nusret Çam, Osmanlı Güneş Saatleri, Ankara 1990; David A. King, “Mamluk Astronomy and the Institution of the Muwaqqit”, The Mamluks in Egyptian Politics and Society (ed. T. Philipp - U. Haarmann), Cambridge 1998, s. 153-162; a.mlf., “On the Role of the Muezzin and the Muwaqqit in Medieval Islamic Society”, Tradition, Transmission, Transformation: Proceedings of Two Conferences on Pre-Modern Science Held at the University of Oklahoma (ed. F. J. Ragep v.dğr.), Leiden 1996, s. 285-346; Salim Aydüz, “Osmanlı Devleti’nde Küçük Gözlemevleri: Muvakkithaneler”, Osmanlı, Ankara 1999, VIII, 664-675; E. Behnan Şapolyo, “Muvakkıthaneler”, Önasya, IV/ 43, Ankara 1969, s. 10-11; Günsel Renda, “Amasya II. Beyazıt Külliyesindeki Muvakkithane”, STY, sy. 6 (1974-75), s. 181-206; Ferhat Šeta, “Muvekithane i sahatkule”, Glasnik VIS, LII/5 (1989), s. 535-541; J. Mulaomerovic, “Muvekithane, muvekiti i mjeerenje vremena”, Anali GHB, XV-XVI (1990), s. 267-281; İsmet Parmaksızoğlu, “Muvakkıthane”, TA, XXV, 6; Erdem Yücel, “Muvakkithaneler”, DBİst.A, VI, 10-11.

Salim Aydüz