MÜZEYNE (Benî Müzeyne)

(بنو مزينة)

Adnânîler’e mensup bir Arap kabilesi.

Kabilenin soyu Amr b. Üd b. Tâbiha b. İlyâs b. Mudar yoluyla Adnân’a ulaşır. Adını Amr b. Üdd’ün hanımı Müzeyne bint Kelb b. Vebere’den almıştır. Amr’ın Müzeyne’den doğan Osman ve Evs adlı oğullarıyla çoğalan kabile mensupları Müzenî veya Müzeynî nisbesiyle anılır. Dabbe, Abdümenât ve Temîm, Müzeyne kabilesinin yakın akrabalarıdır.

İslâm’ın doğuşu sırasında Müzeyneliler’in çoğu çölde, bir kısmı da yerleşik olarak Medine ile Vâdilkurâ arasındaki topraklarda yaşıyordu. Kabile Teym b. Mürre, Adî b. Kâ‘b, Ukl ve Dabbe ile birlikte Hilfü’r-ribâb’ın bir üyesiydi. Câhiliye döneminde Evs’in saflarında Buâs savaşına katılan Müzeyneliler, Nühm adlı put ile Hüzeyl ve Kinâne kabilelerinin de taptığı Süvâ‘ putuna tapıyordu.

Müzeyne’nin İslâmiyet’le ilişkisi hicretin ilk yıllarında başladı ve kabile giderek Medine toplumunun tabii bir parçası oldu. Kabile mensupları Mekke müşrikleriyle mücadelede Resûl-i Ekrem’in yanında yer aldı ve bazı Müzeyneliler, Bedir ve Uhud savaşlarına müslümanların safında iştirak etti. Mâlik b. Nümeyle (Mâlik b. Sâbit), Bedir Gazvesi’ne ve ardından Uhud Savaşı’na katıldı ve bu savaşta şehid düştü. Âsım b. Ukeyr de Bedir ve Uhud gazvelerine iştirak etti. Vehb b. Kābûs ile kardeşinin oğlu Hâris b. Ukbe, Uhud Gazvesi’nde şehid oldular.

Kinâne, Hakem, Kāre ve Müzeyne kabilelerine mensup bir grup köleleriyle birlikte Tihâme’nin dağlık bölgesinde yaşıyor ve eşkıyalık yapıyordu. Bunlar İslâm’ın tebliğinden haberdar olunca Hz. Peygamber’e temsilci gönderdiler. Hz. Peygamber de İslâmiyet’i kabul edip namaz ve zekât gibi ibadetleri yerine getirdikleri takdirde kendi himayesi altında olacaklarına, daha önceki davranışlarından sorumlu tutulmayacaklarına, haksızlığa mâruz bırakılmayacaklarına ve aralarındaki kölelerin hürriyetine kavuşturulacağına dair kendilerine yazılı teminat verdi (İbn Sa‘d, I, 278).

Kabilenin bir bütün olarak Müslümanlığı benimsemesi 5. yılda (626) gerçekleşmiştir. Resûl-i Ekrem’in tebliğini duyan Huzâî b. Abdünühm, bakımıyla görevli bulunduğu Nühm putunu kırdıktan sonra on kişilik bir heyetle Medine’ye gelip Resûlullah’a biat etti. Kabilesinin de müslüman olacağına dair teminat vererek yurduna döndü. Ancak kabilesinden umduğu desteği göremedi. Ardından Hz. Peygamber, kabilesi adına verdiği sözü hatırlatması için ünlü şair Hassân b. Sâbit’i Huzâî’ye yolladı. Huzâî’nin durumu kabilesine anlatması üzerine Müzeyne kabilesi İslâm’ı kabul ederek Resûl-i Ekrem’e bir heyet gönderdi. 5. yılın Receb ayında (Aralık 626) Medine’ye gelen Müzeyne heyeti 400 kişiden oluşuyordu. Hz. Peygamber, Benî Müzeyne’nin nerede ikamet ederse etsin muhacir sayılacağını ifade ederek yurtlarına dönmelerini istedi. Müzeyne heyetiyle birlikte Medine’ye gelen Bilâl b. Hâris’e Akīk vadisini iktâ etti ve onu Müzeyne kabilesine ait Nakī‘ otlağını korumakla görevlendirdi. Şüreyh b. Damre de ilk defa Müzeyne kabilesinin zekâtlarını Medine’ye getirdi. Daha sonra Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve Abbâd b. Bişr, Benî Müzeyne’nin zekâtlarını toplamakla görevlendirildi.

Hendek Gazvesi’nde müslümanları destekleyenler arasında Müzeyneliler de bulunuyordu. Bunun gibi Bey‘atürrıdvân’a ve Hayber’in fethine Müzeyne’den katılanlar oldu. Muhammed b. Mesleme’nin Zülkassa’ya, Benî Sa‘lebe ve Uvâl üzerine gerçekleştirdiği on kişilik seriyyede Müzeyne’den iki kişi şehid oldu. Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için asker toplamak üzere Müzeyne’ye Bilâl b. Hâris’i gönderdi. Kabile, Mekke’nin fethine Hâlid b. Velîd’in kumanda ettiği birliğin içinde 1000’i aşkın kişiyle ve üç sancakla katıldı. Sancaktarları Nu‘mân b. Mukarrin, Bilâl b. Hâris ve Abdullah b. Amr b. Hilâl idi. Kabile, aynı kişilerin taşıdığı sancaklar altında Huneyn Gazvesi’ne ve Tâif kuşatmasına da iştirak etti. Tebük Gazvesi’ne çıkacak orduya katılmak isteyen, ancak fakir olduklarından binek bulamayan yedi sahâbî arasında Müzeyne’den Abdullah b. Mugaffel ile Abdullah b. Amr’ın da adları geçmektedir. Daha sonra


binek temin edilmesi üzerine onlar da Tebük Seferi’ne katıldı. Bu esnada Hâlid b. Velîd’in kumandasında Dûmetülcendel’e düzenlenen sefere, aralarında Bilâl b. Hâris ve Abdullah b. Amr b. Hilâl’in de bulunduğu kırk Müzeyneli’nin iştirak ettiği kaydedilmektedir.

Bazı Müzeyneliler İslâm fetihleri sırasında çeşitli bölgelerde fetihlere katıldı. İçlerinden kumandan olarak görev yapanlar da oldu. Hâlid b. Velîd, Irak’tan Suriye’ye hareket ederken bölgede bıraktığı birliklerin başına Müzeyneli Saîd b. Mukarrin’i tayin etti. Müzeyneliler Medâin’in fethine, Kādisiye ve Nihâvend savaşlarına da iştirak etti. Müzeyneli olan ordu kumandanı Nu‘mân b. Mukarrin, Nihâvend savaşında şehid düştü.

Hz. Osman’ın hanımı Nâile bint Ferâfisa’nın Muâviye’ye yazdığı mektuptan Hz. Osman’ın muhalifleri arasında Müzeyneliler’in de bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Osman’ın evini muhasara edenlerin içinde Müzeyneliler de vardı. Halifenin Müzeyne kabilesinin zekâtlarını toplamak üzere görevlendirdiği Kâ‘b b. Mâlik’e topladığı malları bağışlaması Müzeyneliler’i rahatsız etmiş olmalıdır.

Çeşitli bölgelerin fethine katıldıkları için pek çok ülkeye, hatta Endülüs’e yerleşen birçok Müzeyneli’nin olduğu belirtilmektedir. İlk kuruluş yıllarında Kûfe ve Basra’ya yerleşenler arasında da Müzeyne mensupları bulunmaktaydı. Basra’daki Müzeyne mahallesi adını muhtemelen buraya yerleşen Müzeyneli bir gruptan almıştır. Müzeyne’den Bey‘atürrıdvân’a iştirak eden Âiz b. Amr’ın, tâbiînden muhaddis ve fakih Bekir b. Abdullah’ın Basra’nın ilim ve kültür hayatında önemli yeri vardır. Cemel Vak‘ası’nda bazı Müzeyneliler Hz. Ali’ye destek verdi. 65 (685) yılında Müzeyneliler’in bir kısmı Tevvâbîn arasında yer aldı. Kûfeli Müzeyneliler’in Muhtâr es-Sekafî ve Şebîb b. Yezîd eş-Şeybânî olaylarına da katıldıkları anlaşılmaktadır. 400 Müzeyneli’nin Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh kumandasındaki orduda İfrîkıye’nin fethine iştirak ettiği, Bilâl b. Hâris’in İfrîkıye savaşlarında Müzeyne’nin sancaktarlığını yaptığı kaydedilmektedir. Müzeyneliler’den bir grubun Endülüs’e geçerek Kurtuba’nın (Cordoba) güneydoğusundaki Beyyâne’ye (Baena) yerleştiği bilinmektedir. Müzeyneliler, Muhammed b. Abdullah el-Mehdî ile (en-Nefsüzzekiyye) birlikte Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’a karşı hareket etmişlerdir.

IV. (X.) yüzyıl coğrafyacıları, Medine’nin güneyindeki bazı yerleri Müzenî toprakları olarak andıkları gibi Irak’ı Hicaz’a bağlayan hac yollarında da kabileye ait yerleşim merkezlerinden bahsederler. X. (XVI.) yüzyıl sonları veya XI. (XVII.) yüzyıl başlarında Müzeyneliler’den önemli bir grup Sînâ yarımadasına göç etmiştir. Günümüzde Suudi Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde, Sînâ yarımadası ve Kahire başta olmak üzere Mısır’ın muhtelif yerlerinde, Filistin, Suriye, Ürdün, Uman, Batı İran, Küveyt, Fas ve Libya’da Müzeyne mensupları yaşamaktadır. Müzeyneli Muhammed b. Abdullah ve Merzûk b. Mübeşşir, Suudi Arabistan’da şiirleriyle tanınmıştır.

Muhammed Süleyman et-Tayyib Müzeyneli 104 sahâbînin biyografisini vermiştir (MevsûǾatü’l-ķabâǿil, I, 644-698). İbn Abdülber, Nu‘mân b. Mukarrin ve kardeşlerini Resûl-i Ekrem’den rivayette bulunanlar arasında sayar (el-İnbâh, s. 58). Muallaka şairi Züheyr b. Ebû Sülmâ ile Ķaśîdetü’l-bürde’siyle tanınan oğlu muhadram şair Kâ‘b b. Züheyr ve muhadram şair Ma‘n b. Evs Müzeyne kabilesine mensuptur.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kelbî, Putlar Kitabı: Kitâb al-Asnâm (trc. Beyza Düşüngen), Ankara 1969, s. 42; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 161, 276, 301; II, 551, 574, 619, 620, 797, 798, 800, 820, 896; III, 930, 931, 973, 994, 1013, 1014, 1029, 1075; İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 351-352, 599; II, 398, 404, 407, 421, 425; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 265, 278, 291, 426, 460, 498, 507; II, 86, 134, 139, 160; III, 440, 470, 545, 550; IV, 374; VII, 271, 282, 313; Müberred, Nesebü ǾAdnân ve Ķaĥtân (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354/1936, s. 6; Ya‘kūbî, Târîħ, I, 229; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 406, 408; III, 48, 57, 64, 171; IV, 45, 430, 500; V, 28, 604; İbn Düreyd, el-İştiķāķ, s. 180-182; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd (nşr. Abdülmecîd et-Terhînî), Beyrut 1407/1987, V, 50-51; İbn Hazm, Cemhere, s. 201-203, 480; İbn Abdülber en-Nemerî, el-İnbâh Ǿalâ ķabâǿili’r-ruvât (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Beyrut 1405/1985, s. 58-59; Bekrî, MuǾcem (nşr. Mustafa es-Sekkā), Beyrut 1983, I, 88, 90, 182; II, 790, 811, 931, 953, 967, 1050-1052, 1148, 1246, 1262, 1284, 1377, 1391; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), V, 277-279; İbnü’l-Esîr, el- Kâmil, I, 680; IV, 185, 223; Ahmed b. Muhammed b. İbrâhim el-Kurtubî, et-TaǾrîf fi’l-ensâb ve’t-tenvîh li-źevi’l-aĥsâb (nşr. Sa‘d Abdülmaksûd Zalâm), Kahire 1990, s. 65-66; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, IV, 140, 263, 267, 378, 386, 535; V, 641; VI, 257-258, 277, 357; Ömer Rızâ Kehhâle, MuǾcemü ķabâǿili’l-ǾArab, Beyrut 1991, III, 1061, 1083-1084; Âtik b. Kays el-Belâdî, Ķalbü’l-Ĥicâz, Mekke 1985, s. 94-97, 102-107, 118-119, 152-153, 172-179; M. Süleyman et-Tayyib, MevsûǾatü’l-ķabâǿili’l-ǾArabiyye, Kahire 1421/2001, I, 603-709; Abd Avn er-Ravzân, MevsûǾatü’l-ķabâǿili’l-ǾArabiyye, Amman 2002, I, 526-532; F. M. Donner, “Muzayna”, EI² (İng.), VII, 824-825; Câsim Avcı, “Kinâne”, DİA, XXVI, 31-32.

İbrahim Sarıçam