NASRÂBÂDÎ, Muhammed Tâhir

(محمّد طاهر نصر آبادي)

(ö. 1091/1680’den sonra)

Tezkire yazarı ve şair.

1027’de (1618) İsfahan yakınlarındaki Nasrâbâd köyünde doğdu. Dedesi Hâce Sadreddin Ali zengin bir toprak sahibi olup aile daha sonra bilinmeyen sebepler yüzünden mal varlığını kaybedince Hindistan’a göç etti. Nasrâbâdî gençlik döneminin ardından Meşhed, Necef ve Mekke’ye yaptığı seyahatten sonra İsfahan’a yerleşerek şair ve âlimlerin devam ettiği bir kıraathanede çalışmaya başladı. Bu sırada edebî ve ilmî sahada kendini yetiştirdi. Dönemin önde gelen âlimlerinden Âkā Hüseyin Hânsârî’den ders aldı. Safevî Şahı Süleyman’ı şiirleriyle övünce onun ilgisine mazhar oldu. İlerlemiş yaşında İsfahan yakınlarında Lunbân Camii’ne çekilerek tezkiresini kaleme almaya başladı. “Sâib” ve “Kelîm” mahlaslarıyla şiir yazmışsa da bu alanda kabul görmediğinden divanı günümüze ulaşmamıştır. Tezkiresini tamamladığı 1091 (1680) yılından sonra Nasrâbâd’da vefat etti. Oğlu Bedîüzzaman Mirza Bedî İsfahânî, Sultan Hüseyin Şah döneminde “melikü’ş-şuarâ” unvanıyla şöhret bulmuştur.

Eserleri. 1. Teźkire-i Naśrâbâdî. Safevî döneminde yaşamış şairlerin biyografisini içeren tezkire Şah Süleyman’a sunulmuştur. Eser, şiir söyleyen Safevî şehzade ve hükümdarlarından bahsedilen bir mukaddime ile şairlerin anlatıldığı alt başlıklar halinde beş bölümden meydana gelmiştir. 1083’te (1672) şaha sunulmuşsa da 1091 (1680) veya 1093 (1682) yılına kadar telifine devam edildiğine dair bilgiler mevcuttur. 1115 (1703) yılına kadar uzanan bazı olayların yer aldığı tezkireye Nasrâbâdî’nin ölümünden sonra eklemeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Eserde şairlerin hayat hikâyeleri kısaca yazılmış ve ardından şiirlerinden örnekler verilmiştir. Müellif daha önce kaleme alınan tezkirelerden faydalanmış, özellikle Tuĥfe-i Sâmî’den etkilenmiştir. Yazıldığı dönemin sosyal, kültürel ve edebî tarihi açısından önem taşıyan tezkire Vahîd Destgirdî (Tahran 1317 hş.) ve Ahmed Müdekkik Yezdî (Tahran 1378 hş.) tarafından neşredilmiştir. 2. Gülşen-i Ħayâlât. Nasrâbâdî’nin nazım ve nesir yazılarından meydana gelmiştir (Safâ, V/3, s. 1786). Nasrâbâdî’nin bir mektubunu Abbas İkbâl-i Âştiyânî yayımlamıştır (Mecelle-i Yâdigâr, II/4 [Tahran 1324 hş.], s. 47-50).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Tâhir Nasrâbâdî, Teźkire-i Naśrâbâdî (nşr. Vahîd Destgirdî), Tahran 1361 hş., neşredenin girişi, s. e-z; A. Sprenger, A Catalogue of the Arabic Persian and Hindustany Manuscripts of the Libraries of the King of Oudh, Calcutta 1854, s. 88-108; Rieu, Catalogue of the Persian Manuscripts, I, 368-369; Storey, Persian Literature, I/2, s. 818-821; Safâ, Edebiyyât, V/3, s. 1784-1787; Ahmed Gülçin-i Meânî, Târîħ-i Teźkirehâ-yi Fârsî, Tahran 1348 hş./1969, I, 397-404; Mihrân Efşârî, “Teźkire-i Naśrâbâdî”, Dânişnâme-i Cihân-i İslâm, Tahran 1380/2002, VI, 793-795.

Rıza Kurtuluş