NAZMİ EFENDİ, Hüseyin

(1896-1991)

Kādirî şeyhi.

İstanbul Eyüp’te doğdu. İslâmbey mahallesi Evlicebaba Mescidi sokağındaki Hâkî Baba Kādirî Dergâhı şeyhi Sâdeddin Efendi’nin oğludur. Aslen Kastamonu Tosyalı olup soyu Kādiriyye tarikatının pîri Abdülkādir-i Geylânî’ye ulaştığı için Ceylan (Geylân) unvanıyla tanınan babası, tarikatın Mustafa Âhî Efendi’ye (ö. 1208/1794) nisbet edilen Âhiyye kolunun tanınmış şeyhlerindedi.

Tekke ortamında büyüyen Hüseyin Nazmi dinî bilgileri tekke çevresinde öğrendi ve hıfzını tamamladı. Eyüp İdâdî ve Rüşdiyesi’nden mezun oldu. I. Dünya Savaşı yıllarında Eyüp İplikhane Kışlası’nda tabur imamı olarak görev yaptı. İstanbul’un İngilizler tarafından işgalinde Mekteb-i Hukuk öğrencisi olan Nazmi Efendi bu sebeple tahsilini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Millî Mücadele başladığında babasıyla birlikte, Osmanlı ordusuna ait silâh depolarında bulunan silâh ve cephanenin Anadolu’ya intikalinin sağlanması ve halkın düşman saldırılarından korunması amacıyla kurulan Mim. Mim adlı gizli istihbarat teşkilâtına katılıp faal olarak çalışmaya başladı. Bu yıllarda Hâkî Baba Dergâhı şeyhliğinin yanı sıra vekâleten Eyüp İdrisköşkü’ndeki Hatuniye Nakşibendî Dergâhı şeyhliğini de yürüten Sâdeddin Ceylan Efendi bu dergâhı teşkilâtın Eyüp bölgesindeki merkezi haline getirdi. Gizlice silâh nakleden motorlardan biriyle Anadolu’ya geçip fiilen cepheye katılmaya teşebbüs eden Nazmi Efendi işgal kuvvetleri tarafından yakalanıp hapse atıldı ve günlerce ağır işkencelere uğradı. Bir süre sonra teşkilâtın devreye soktuğu kişiler vasıtasıyla serbest bırakıldı. Bu olay vesilesiyle Sâdeddin Ceylan Efendi’nin Anadolu’ya silâh sevkiyatını yönettiği anlaşıldı ve meşihat görevinden azledildi. Cumhuriyet’in ilânından hemen sonra aslen Eyüplü olan Ankara Valisi Yahya Galib’in aracılığı ve Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi’nin yardımıyla tekrar dergâhtaki görevine dönebildi.

Sâdeddin Ceylan Efendi ve Nazmi Efendi, Millî Mücadele sırasında İstanbul’da yaptıkları hizmetlerden dolayı İstiklâl madalyası almaya lâyık görüldü. Nazmi Efendi, bu iş için gelen askerî görevlinin yanında gerekli evrakı düzenlerken durumu öğrenen babasının, “Biz derviş adamlarız, vatan ve din yolunda vâcip olan bir hizmetin karşılığı olarak madalya almak bize yakışmaz” diyerek kendisini uyarınca müracaattan vazgeçti. Atatürk İstanbul’a geldiğinde Sâdeddin Efendi ile görüşüp hizmetlerinden dolayı kendisine teşekkür ettiği sırada kendilerine mülk bağışlamayı teklif ettiyse de Sâdeddin Efendi yine aynı gerekçeyle bu teklifi reddetti. Nazmi Efendi, tekkelerin kapatılıp (1925) ailesinin Hâkî Baba Dergâhı’nın harem kısmında ikamet etmeyi sürdürdüğü dönemde Atatürk’ün emriyle Cibali Tütün Fabrikası’na


memur olarak işe alındı. Soyadı kanunu çıkınca Ceylanoğlu soyadını aldı. Emekli olunca bir süre Eyüp merkez mahallesi muhtarlığı yaptı. Muhtarlıktan ayrılmasının ardından hayatının son dönemini evinde ziyaretçilerini kabul edip dost ve sevenleriyle sohbet ederek geçiren Nazmi Efendi 23 Kasım 1991 tarihinde doksan beş yaşında iken vefat etti; ertesi gün Eyüp Sultan Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Bakanlar Kurulu kararıyla Hâkî Baba Dergâhı’nın hazîresinde defnedildi. Kabri üzerine ertesi yıl bir türbe inşa edilmiştir. Sandukasının kitâbe hattı Ali Alparslan’a aittir.

Tekkelerin kapatılmasından önce Kādiriyye, Nakşibendiyye ve Sa‘diyye tarikatlarından hilâfet alan Nazmi Efendi, Kādiriyye’nin Âhiyye kolunun son şeyhidir. Ayrıca Cumhuriyet öncesinde hilâfet alıp en son vefat eden şeyh olması sebebiyle Türk tasavvuf tarihinde önemli bir kırılma noktasını temsil eder. Babasıyla birlikte Hamzavî-Melâmî kutbu Seyyid Abdülkādir-i Belhî’nin techiz ve tekfin hizmetini ifa etmesini kendisine bir şeref addeden Nazmi Efendi, zengin tasavvuf kültür ve bilgisiyle bu geleneğin gelecek kuşaklara aktarılmasında bir köprü vazifesi görmüş, bu konuda kendisine başvuran yerli ve yabancı araştırmacılara (meselâ bk. Holbrook, s. XIX) yardımcı olmayı bir görev bilmiştir. Onun günümüzde artık unutulmaya yüz tutmuş ulûm-ı hafiyye ve ilm-i cifr konusunda geniş bilgi sahibi olduğu bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Hüseyin Vassâf, Sefîne, II, 227; Kadir Mısıroğlu, Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahidler, İstanbul 1968, s. 296-297; Mehmet Nermi Haskan, Eyüp Tarihi, İstanbul 1993, I, 124-125; Kemal Koçer, Kurtuluş Savaşlarımızda İstanbul, İstanbul 1946; a.mlf., Ulusal Kurtuluş Savaşında M. M. Örgütünün Gizli Eylemleri, İstanbul, ts. (Özne Yayımcılık); V. R. Holbrook, The Unreadable Shores of Love, Austin 1994, s. XIX; Hakkı Göktürk, “Evlice Baba Tekkesi”, İst.A, X, 5418 [maddenin telifinde Hüseyin Nazmi Efendi’nin oğlu Fadıl Ceylanoğlu’ndan alınan şifahî bilgilerden de yararlanılmıştır].

Nihat Azamat