NEDÎM-i KADÎM

(نديم قديم)

(ö. 1081/1670)

Divan şairi.

XVII. yüzyılın ilk çeyreği içinde İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed’dir. Meşhur divan şairi Nedîm’den ayırt edilmesi için “Kadîm” lakabıyla anıldı. Babasının berber olduğu belirtilmektedir. Şeyhülislâm Ebû Saîd Mehmed Efendi’ye mülâzım olduktan sonra müderrisliğe başladı. Uzun yıllar çeşitli medreselerde müderrislik yaptı (Şeyhî Mehmed Efendi, vr. 291b; Uşşâkīzâde İbrâhim, vr. 202b). 1064’te (1654) 40 akçe ile Cenâbî Efendi Medresesi’nde bulundu. Ardından Sâdî Efendi (1068/1657), Süleyman Subaşı, Nişancı Paşa-yı Atîk, Beşiktaş’taki Sinan Paşa ve Rüstem Paşa medreselerinde görev yaptıktan sonra 1076’da (1665) Sahn-ı Semân Medresesi müderrisliğine yükseldi. 1079’da (1668) 60 akçe ile tayin edildiği Zal Mahmud Paşa Medresesi müderrisliğinde iken Safer 1081’de (Haziran 1670) vefat etti. Ölüm tarihi yanlışlıkla Mehmed Âsım tezkiresinde 1080 (vr. 45a), Sicill-i Osmânî’de 1108 (1696) (IV, 549) olarak gösterilmiştir. Rüşdî onun ölümüne, “Gitti bir fâzıl dediler fevtinin târîhini / Sahn-ı cennette Nedîmâ ol nedîm-i kudsiyân” beytini tarih düşürmüştür. Kabrinin bugün ortadan kaldırılmış olan Beyoğlu’ndaki Ayas Paşa Mezarlığı’nda olduğu kaydedilir (Tuman, II, 1042). Kaynaklarda zeki, nüktedan, hoşsohbet, zarif ve devlet erkânının meclislerinde seçkin yer edinmiş bir şahsiyet olarak tanıtılan Nedîm rahatına ve zevkine düşkün rindmeşrep bir şairdir.

Güftî, Nedîm-i Kadîm’i ağır bir dille hicvederse de kendisini Tarzî, Şehrî ve Nâilî ile birlikte dönemin şairlerinin ileri gelenleri arasında gösterir. Safâî de onun sade ve zarif diliyle gerek nazım gerek nesirde devrinin önde gelenlerinden biri olduğunu belirtir (Tezkire, vr. 248b). Uşşâkīzâde İbrâhim (Şekāiku’n-Nu‘mâniyye Zeyli, vr. 203a) ve Şeyhî Mehmed Efendi (Vekāyiu’l-fuzalâ, vr. 292a) şiir ve inşâda vukufunun tartışılmaz olduğunu, üslûbunun gönle hoş geldiğini yazar. Nedîm-i Kadîm ile Nedîm arasında bazı araştırmacılar benzerlik görürse de her iki şairin eserleri incelendiğinde benzeyen yanlarının fazla olmadığı ortaya çıkar.

Nedîm-i Kadîm’in ilk planda dikkati çeken kısa kasideleri biri dışında devrin şeyhülislâmlarına sunulmuştur. Klasik bir divanda bulunması gereken tevhid, münâcât, na‘t gibi dinî şiirler onun divançesinde yoktur. Şairliğinin odak noktasını kasidelerinden çok gazelleri oluşturur. Şiirleri nazım tekniği bakımından oldukça kuvvetlidir. Genellikle redif kullanmayı ve dolgun kafiyeleri tercih etmiştir. Rediflerinde Türkçe kelimeleri seçmiş olması şiirindeki sadeliği ve akıcılığı arttıran bir husustur. Nedîm-i Kadîm’de, XVII. yüzyılın diğer şairlerinde olduğu gibi sebk-i Hindî etkisiyle söylenmiş, geniş bir duygu ve hayal dünyasıyla yüklü beyitlere rastlamak mümkündür. Onun sanatının en önemli özelliği, duygu ve hayal derinliğinden ziyade bunları sade ve külfetsiz bir şekilde ifade etmesidir. Söz ve mâna sanatlarına fazla iltifat etmeyerek duyguyu ön plana almış ve duygularını zarif bir dille ifade etmeyi amaçlamıştır. Nedîm-i Kadîm her şeyden önce bir aşk şairidir. Divançesinde şarap ve eğlence meclisi vasfında söylenmiş beyitlere çok seyrek rastlanır. Rindlik vadisinde o Bâkî, Şeyhülislâm Zekeriyyâzâde Yahyâ ile gelişerek XVIII. yüzyılın Nedîm’ini yetiştiren bir çizgi üzerinde yer almış ve bu tarzda yapıcı olmaktan ziyade izleyici olmuştur. Fazla velûd olmadığından devrinin büyük şairleri seviyesine çıkamamakla birlikte güzel gazelleriyle döneminde şöhrete kavuşmuş ve şöhreti daha sonraki asırlarda da devam etmiştir.

Nedîm-i Kadîm’in tek eseri toplam 500 beyit civarındaki şiirlerini ihtiva eden divançesidir. Kaynaklarda üç dilde yazdığı şiirleri olduğu belirtilmekle birlikte onun Türkçe dışında yazdıklarından elde bulunanlar Farsça bir kıta ile birkaç matla‘dan ibarettir. Divançenin çeşitli mecmualar içerisinde yedi nüshası tesbit edilmiştir (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1639/2, vr. 44-57; İÜ Ktp., TY, nr. 462/7, vr. 163-182; 5562/4, vr. 92-103; 5537/9, vr. 175-184; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3405/3, vr. 28-33; AÜ DTCF Ktp., II. Saip Kitaplıkları, nr. 3471; British Museum, Add. nr. 7933, vr. 1b-15b). Bunlardan Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüsha şairin ölümünden on yıl sonra istinsah edilmiş güvenilir bir nüshadır. Halil Nihat Boztepe’nin yayımladığı Nedim Dîvânı adlı eserin sonunda yer alan eski harfli divançenin (İstanbul 1338-1340, s. 330-347) Halil Nihat Bey’in şahsî kütüphanesindeki bir yazmaya dayandığı anlaşılmaktadır.


Divançenin tenkitli metni Osman Horata tarafından neşredilmiştir (bk. bibl.). Nedîm-i Kadîm’in şiirleri tenkitli metinde dört kaside, üç kıt‘a-i kebîre, otuz dört gazel, yedi rubâî, bir kıta, on dört matla‘ ve iki muammadan ibarettir; ayrıca üç mektup vardır. Kasidelerin sonundaki kıta ile iki matla‘ ve iki muamma Farsça’dır.

BİBLİYOGRAFYA:

Nedim-i Kadim ve Divançesi: İnceleme-Tenkidli Basım (haz. Osman Horata), Ankara 1987, hazırlayanın girişi, s. 1-44; Mehmed Âsım, Zeyl-i Zübdetü’l-eş‘âr, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 1326, vr. 45a; Safâî, Tezkire, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 112, vr. 248b; Belîğ, Nuhbetü’l-âsâr, İÜ Ktp., TY, nr. 1182, vr. 100a; Nedim Dîvânı (haz. Halil Nihad [Boztepe]), İstanbul 1338-40, s. 330-347; a.e. (haz. Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul 1972, hazırlayanın önsözü, s. XI; Şeyhî Mehmed Efendi, Vekāyiu’l-fuzalâ, Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 479, I, vr. 291b, 292a; Uşşâkīzâde İbrâhim, Şekāiku’n-Nu‘mâniyye Zeyli, Murad Molla Ktp., nr. 1432, vr. 202b, 203a; Mehmed Tevfik [Mesnevihan], Mecmûa-i Terâcim, İÜ Ktp., TY, nr. 192, vr. 51a; Rieu, Catalogue, s. 1080; Kemiksizzâde Safvet, Nuhbetü’l-âsâr min fevâidi’l-eş‘âr, İÜ Ktp., TY, nr. 6189; Sicill-i Osmânî, IV, 549; Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1972, II, 270; TYDK, II, 427-430; Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî (haz. Cemâl Kurnaz - Mustafa Tatcı), Ankara 2001, II, 1042; Osman Horata, Nedim-i Kadim Divançesi Üzerinde Bir İnceleme (yüksek lisans tezi, 1986), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 4-28; a.mlf., “Nedîm-i Kadîm: Hayatı, Sanatı ve Eserleri”, HÜEFD, V/1 (1987), s. 120-152; A. Fuat Bilkan, “Orta Klâsik Dönem (1600-1700): Nazım”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, Ankara 2004, V, 355-414; Abdülkadir Karahan, “Nedîm-i Kadîm”, TA, XXV, 176.

Osman Horata