NEVBAHTÎ, İsmâil b. Ali

(إسماعيل بن علي النوبختي)

Ebû Sehl İsmâîl b. Alî b. İshâk b. Ebî Sehl el-Fazl b. Nevbaht el-Bağdâdî en-Nevbahtî (ö. 311/924)

İmâmiyye Şîası’nın önde gelen kelâmcılarından.

237 (851-52) yılında Bağdat’ta doğdu. II. (VIII.) yüzyıldan itibaren Bağdat’ta âlim, mütercim ve müneccim yetiştiren İran asıllı Nevbahtîler ailesine mensuptur. Ailenin ismini aldığı Nevbaht ile oğlu Ebû Sehl el-Fazl, Abbâsî Halifesi Mansûr ve Hârûnürreşîd zamanında müneccimlik görevinde bulunmuştu. Nevbahtî’nin belirli bir ilmî seviyeye gelince felsefî düşünceye yakın ilgisi dolayısıyla Sâbiî filozofu, mantıkçı ve matematikçi Sâbit b. Kurre ile irtibat kurduğu, onun ders halkalarına katıldığı ve kendisinden felsefe öğrendiği, daha sonra yazdığı Mecâlisü Śâbit b. Ķurre adlı eserinde hocası ile müzakerelerini kaydettiği nakledilmektedir. İmâmiyye kelâmı konusunda iyi yetişmiş ve devrinde kelâmcıların şeyhi unvanını almış bulunmasına rağmen (Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 121; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist, s. 39) akaid ve kelâm konularında kimlerden faydalandığı bilinmemektedir. Ali en-Nakī ve Hasan el-Askerî’nin imâmet devrelerini idrak eden Nevbahtî’nin, Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin naklettiği rivayetlere dayanarak (Kitâbü’l-Ġaybe, s. 272, 273) Askerî ile buluştuğu ve ondan istifade ettiği yolunda ileri sürülen görüşler doğru değildir. Şîa kelâmıyla yetinmeyerek i‘tizâl ekolünün düşüncelerini de öğrenen ve Mu‘tezile kelâmcıları arasında seçkin bir yere sahip olduğu belirtilen Nevbahtî (İbn Hacer, I, 424)


olgunluk çağında Bağdat’ta yeğenleri Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî, onun kardeşi Ebû Ca‘fer Muhammed en-Nevbahtî ve on ikinci imamın küçük gaybeti esnasında üçüncü sefir olan Hüseyin b. Rûh en-Nevbahtî ile birlikte Şiî-İmâmî kelâmının oluşturulması hususunda büyük çaba sarfetmiş, İmâmiyye bünyesinde Benî Nevbaht diye anılan kelâm ekolünü kurmuştur. Onun bazı kaynaklarda Mu‘tezilî diye gösterilmesi, büyük ihtimalle usul konularında birbirine benzeyen Şiî ve Mu‘tezilî akaid esaslarını birleştirmesinden dolayıdır (AǾyânü’ş-ŞîǾa, III, 384). Nevbahtî’nin devlet adamları arasında bir vezir gibi itibar görmesinden (Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 121) yaşadığı devirde Abbâsî ileri gelenleriyle iyi münasebetler içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kelâm ve dinî ilimler yanında şiir ve edebiyatta da başarılı olan, döneminin İbnü’r-Rûmî ve Buhtürî gibi şair ve ediplerini himaye eden, Kûfe dil ekolünün önemli temsilcilerinden Sa‘leb ile edebî konularda müzakereler yürütüp nakillerde bulunan Nevbahtî’nin (Merzübânî, s. 187-188) şiirlerinin bir kısmı günümüze ulaşmıştır (İbnü’r-Rûmî, I, 150; Ebû Bekir es-Sûlî, s. 65; Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 121; Safedî, IX, 171-172). Özellikle İbnü’r-Rûmî ve Buhtürî onu öven şiirlere divanlarında yer vermişlerdir.

İmâmiyye Şîası’nın önde gelenlerinden olması dolayısıyla yaşadığı devrede Şîa inançlarının müdafaası ve muhalif fırkaların ileri sürdüğü iddiaların cevaplandırılması konusunda büyük çaba gösteren Nevbahtî çok sayıda tartışmaya katılmıştır. Mu‘tezile ileri gelenlerinden Ebû Ali el-Cübbâî ile Ahvaz’da yaptığı münazaralar el-Mecâlis maǾa Ebî Alî el-Cübbâǿî adıyla kitap haline getirilmiştir (Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 121; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Fihrist, s. 40; İbnü’n-Nedîm, s. 225). Ayrıca Ebû Îsâ el-Verrâk ve İbnü’r-Râvendî’nin düşüncelerini onların ölümünden sonra eleştirmiştir. Bu arada imamın gaybete girmesinden sonra kendilerinin sefir yahut bab olduğunu iddia eden ve İmâmiyye tarafından yalancı sefirler olarak kabul edilen, İbn Ebü’l-Azâkır (Azâfir) diye bilinen Muhammed b. Ali eş-Şelmegânî ile meşhur mutasavvıf Hüseyin b. Hallâc-ı Mansûr kendisine başvurarak sefir tanınmalarını talep etmişler, fakat Nevbahtî bu talepleri reddetmiştir. Oğlu Ali b. İsmâil’den başka Nâşî el-Asgar, Ebü’l-Ceyş Muzaffer b. Ahmed el-Belhî, Ebü’l-Hasan Muhammed b. Bişr es-Sûsencerdî, Ebû Ali Hüseyin b. Kāsım el-Kevkebî ve Ebû Bekir es-Sûlî gibi öğrencileri yetiştiren Nevbahtî Şevval 311 (Ocak 924) tarihinde büyük ihtimalle Bağdat’ta, bazılarına göre ise Vâsıt’ta ölmüş ve Kâzımeyn’de defnedilmiştir.

Eserleri günümüze ulaşmayan Nevbahtî’nin görüşleri, kaynaklarda belirtilen kitaplarının isminden ve sonraki yazarların açıklamalarından anlaşılabilmektedir. Bu bilgilere göre Nevbahtî Allah’ın sıfatları, adl, rü’yetullah ve insanların hür iradeye sahip oldukları hususunda Mu‘tezile’nin düşüncelerini benimsemiş, büyük günah işleyenlerin iman ve küfür arasında bulundukları, özellikle tövbe etmeden ölenler için Hz. Peygamber’in ve imamların şefaatinin geçerli olacağı düşüncesiyle vaîd konularında onlara karşı çıkmıştır. Ayrıca insanın mahiyetinin bedene hâkim olan, maddî unsurlardan uzak bulunan ve mekânda yer tutmayan ruhtan ibaret olduğunu belirterek Mu‘tezile’nin genel düşüncesinden uzaklaşmıştır. İmâmet konusunda Şîa’nın düşüncelerini benimsemesi ve Tûsî’nin nakline göre (Kitâbü’l-Ġaybe, s. 273) küçük yaşta gördüğü on ikinci imam Mehdî el-Muntazar Muhammed b. Hasan’ın imâmeti ve ardından gaybete girmesi fikrine iştirak etmesine rağmen İmâmiyye’nin bu konudaki yaygın düşüncesine katılmamıştır. Hz. Peygamber neslinden gelen kāim yahut mehdînin Hasan el-Askerî’nin oğlu Muhammed olduğunu kabul etmekle birlikte onun gaybet halinde öldüğünü ve kendisine çocuğunun halef olduğunu, onun çocuklarından birinin kāim olarak ortaya çıkıp imâmetini izhar edeceğini ileri sürmüştür (İbnü’n-Nedîm, s. 225).

Nevbahtî çok sayıda eser telif etmiştir. Bazı kitaplarından parçalar ve bir kısım şiirleri dışında günümüze intikal etmeyen bu çalışmaların otuzdan fazlasının ismi kaynaklarda yer almaktadır (meselâ bk. İbnü’n-Nedîm, s. 225; Ahmed b. Ali en-Necâşî, I,121-122; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist, s. 39-40). Eserlerinin bir kısmı şunlardır: Ĥudûŝü’l-Ǿâlem, el-İĥticâc li-nübüvveti’n-nebî, el-İstîfâǿ fi’l-imâme, Kitâbü’l-Cümel fi’l-imâme, er-Red Ǿalâ Muĥammed b. el-Ezher fi’l-imâme, et-Tenbîh fi’l-imâme (Ahmed b. Ali en-Necâşî, sonuncu eseri hocası Ebû Abdullah’tan okuduğunu belirtmektedir [er-Ricâl, I, 121], ayrıca kitabın bazı paragrafları İbn Bâbeveyh Şeyh Sadûk el-Kummî’nin Kemâlü’d-dîn ve tamâmü’n-niǾme’sinde yer almaktadır [I, 88-94]), Kitâb fi’ś-śıfât li’r-red Ǿalâ Ebi’l-ǾAtâhiye fi’t-tevĥîd ve şiǾrih, Naķżu Kitâbi ǾAbeŝi’l-ĥikme Ǿale’r-Râvendî, er-Red Ǿale’l-Vâķıfe, er-Red Ǿale’l-Yehûd, er-Red Ǿalâ ǾÎsâ b. Ebân fi’l-ictihâd.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’r-Rûmî, Dîvân (nşr. Hüseyin Nassâr), Kahire 1973-77, I, 150, 154; II, 615; Ebû Bekir es-Sûlî, Aħbârü’l-Buĥtürî (nşr. Sâlih el-Eşter), Dımaşk 1378/1958, s. 65, 120; İbn Bâbeveyh, Kemâlü’d-dîn ve tamâmü’n-niǾme (nşr. Ali Ekber el-Gaffârî), Tahran 1395/1975, I, 88-94; Merzübânî, el-Müveşşaĥ (nşr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1385/1965, s. 185, 187-188, 412; Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, I, 121-122; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Kitâbü’l-Ġaybe (nşr. İbâdullah et-Tahrânî - Ali Ahmed Nâsıh), Kum 1411, s. 272, 273, 371, 391, 401, 402; a.mlf., el-Fihrist, Beyrut 1403/1983, s. 38-40; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, X, 80; Safedî, el-Vâfî, IX, 171-173; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 225; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 424; Abbas İkbâl-i Âştiyânî, Ħânedân-ı Nevbaħtî, Tahran 1311 hş., tür.yer.; Brockelmann, GAL Suppl., I, 319; W. Madelung, “Imamism and Mu‘tazilite Theology”, Le ShîǾisme Imâmite, Paris 1970, s. 15-16; a.mlf., “Abū Sahl Nawbaktī”, EIr., I, 372-373; Hasan es-Sadr, Teǿsîsü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1401/ 1981, s. 367-369; Abbas el-Kummî, el-Künâ ve’l-elķāb, Beyrut 1403/1983, I, 93-95; AǾyânü’ş-ŞîǾa, III, 383-388; Abdullah Ni‘me, Felâsifetü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1987, s. 183-190; Louis Massignon, “Nevbahtî”, İA, IX, 220; Hasan Ensârî, “Ebû Sehl Nevbaħtî”, DMBİ, V, 579-583.

Mustafa Öz