NİŞÂBUREK

(نيشابورك)

Türk mûsikisinde bir birleşik makam.

Nişâburek (küçük nişâbur) makamı Türk mûsikisinin en eski makamlarındandır. İnici-çıkıcı karakterde ve dügâh (lâ) perdesinde karar eden nişâburek bazıları tarafından şed makam olarak kabul edilse de gerçekte birleşik bir makamdır. Makamın dizisi, dügâh perdesi üzerindeki bir rast


beşlisine hüseynî perdesinde hem bûselik hem de rast dörtlülerinin ve yerinde yani bûselik perdesinde bir nişâbur dörtlüsünün eklenmesinden meydana gelmiştir.

Nişâburek makamının güçlü perdesi hüseynîdir. Bu perde üzerinde hem bûselik hem rast gibi iki ayrı çeşninin bulunması, bûselik çeşnisinin daha hâkim bir durumda olmasından dolayı makamın yeden sesi olan nîm-zirgüle ile bunun sekizlisi olan gerdâniye perdesinin eksik sekizli olması ve seyre zaman zaman nişâbur dörtlüsünün katılması, bu makamın birleşik makam olduğunu gösterir. Ayrıca dizinin seslerinden biri olan nîm-hicaz perdesi de güçlüye yakın derecede önemlidir. Fakat bu perdede kalış yapılırken yerindeki rast makamının üçüncü derecesindeki kalış gibi yarım sesli yeden de kullanılmaz.

Bu makamda diziyi meydana getiren çeşnilerden biri yerindeki nişâbur dörtlüsüdür. Bu dörtlü K. S. T. aralıkları ile tamamen bir uşşak dörtlüsü görünümündedir. Fakat uşşak makamında olduğu gibi bunun ikinci derecesi hiç pestleşmediğinden ayrı bir çeşni mahiyetindedir. Bütün bu özellikler nişâburek makamının birleşik bir makam olduğunu gösterir.

Nişâburek makamının güçlüsü hüseynî perdesinde genellikle bûselik çeşnisiyle yarım karar yapılır, fakat nîm-hicaz perdesi de güçlüye yakın bir önemdedir ve bazı eserlerde güçlü gibi kullanılmıştır. Makamın en önemli asma karar perdesi olan bu perde âdeta eksen durumundadır. Bûselik perdesinde nişâburlu, hüseynî perdesinde rastlı asma kararlar da önemlidir. Makam pest taraftan genişlediğinde hüseynî-aşiran perdesinde rast çeşnisi ile asma karar yapılır. İkinci çizgideki bakiye diyezli sol (nîm-zirgüle perdesi) makamın yeden sesidir.

Nişâburek makamı pest taraftan genişler ve bu genişleme, hüseynî perdesindeki ikinci çeşni olan rast dörtlüsünün simetrik olarak hüseynî-aşiran perdesine aynen göçürülmesiyle yapılır.

Tiz taraftan da bir genişleme gerekirse durak perdesi üzerinde bulunan rast beşlisi tiz durak muhayyer üzerine göçürülebilir.

Nota yazımında donanımına fa için küçük mücennep diyezi ve do için bakiye diyezi yazılır. Gerekli değişiklikler eser içinde gösterilir.

Nişâburek makamının seyrine güçlü hüseynî perdesi civarından başlanır. Diziyi meydana getiren çeşnilerde karışık gezinildikten ve sık sık nîm-hicaz perdesinde asma kalışlar yapıldıktan sonra güçlü perdesinde genellikle bûselik, bazan da rast çeşnisiyle yarım karar yapılır. Yine nîm-hicazın önemi belirtildikten ve bûselik perdesinde nişâburlu asma kararların da yapılmasının ardından gerekiyorsa genişlemiş bölgede de dolaşılıp dügâh perdesinde yedenli tam karar yapılır.

Enfî Hasan Ağa’nın, zencîr usulünde “Küşâde sînesi bilmem ki bir sehâsı mı var?” ve Muallim İsmail Hakkı Bey’in, hafîf usulünde “Bir kerre yüzün görmeyi dünyâya değişmem” mısralarıyla başlayan besteleri; yine Enfî Hasan Ağa’nın, “Câme-i sürh ile sanma la’l-gûn olmuş gelir” mısraıyla başlayan ağır semâisi, Kassamzâde Mehmed Efendi’nin, “Gel ey sabâ o gül-i hoş-nümâyı söyleşelim” mısraıyla başlayan yürük semâisi; Ziyâ Paşa’nın, birleşik nîm-sofyan usulünde “Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî-pervâ seni” ve müsemmen usulünde “Bin zeban söylersin ol çeşm-i sühan-perdâz ile” mısraıyla başlayan şarkılarıyla Münir Nurettin Selçuk’un, “Bir söz dedi cânan ki kerâmet var içinde” mısraıyla başlayan şarkısı bu makamın en güzel örnekleri arasında yer alır.

BİBLİYOGRAFYA:

Seydî, el-Matla‘, TSMK, III. Ahmed, nr. 3459, vr. 15b, 32b; Abdülbâkī Nâsır Dede, Tedkīk u Tahkīk, Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 1242/I, vr. 29a; Hâşim Bey, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1280, s. 30; Suphi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul 1933-40, I, 268-270; IV, 248-249; Özkan, TMNU, s. 408-411; Hüseyin Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri (haz. Onur Akdoğu), Ankara 1991, s. 261-264.

İsmail Hakkı Özkan