OSMAN b. MAZ‘ÛN

(عثمان بن مظعون)

Ebü’s-Sâib Osmân b. Maz‘ûn b. Habîb el-Cumahî (ö. 2/623-24)

Sahâbî.

Kureyş kabilesinin Benî Cumah koluna mensuptur. Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla on üçüncü kişi olarak İslâmiyet’i kabul etti. Yine ilk müslümanlardan olan oğlu Sâib ve kardeşleri Kudâme, Abdullah ve Sâib ile beraber Birinci Habeşistan Hicreti’ne katıldı. Mekkeliler’in İslâm’ı kabul ettiğini duyunca yakınlarıyla birlikte Mekke’ye döndü. Haberin asılsız olduğunun anlaşılması üzerine Velîd b. Mugīre’nin himayesine girmek zorunda kaldı. Müşriklerin Hz. Peygamber ile ashabına işkence yaptığını gören Osman, Velîd b. Mugīre’nin himayesini terkedip Allah’ın himayesine girdiğini açıkladı. Daha sonra da kardeşleriyle birlikte Medine’ye hicret etti. Resûl-i Ekrem onu Hazrec kabilesinden Abbas b. Ubâde (veya Mâlik b. Teyyihân) ile kardeş ilân etti ve ailesine Medine’de ev yapıp yerleşmeleri için bir arsa tahsis etti. Bedir Gazvesi’ne de oğlu ve iki kardeşiyle beraber katıldı. Osman b. Maz‘ûn bu savaşın ardından vefat etti ve Medine’de ilk vefat eden muhacir oldu. Hz. Peygamber onun ölümüne üzülüp ağladı ve naaşını öptü (Ebû Dâvûd, “Cenâǿiz”, 35, 36; Tirmizî, “Cenâǿiz”, 14), “Bu bizim âhirete ilk gidenimizdir” diyerek onu Bakī‘ mevkiine defnetti, daha sonra burası kabristan haline getirildi. Osman’ın defninden sonra Resûl-i Ekrem’in bir sahâbîden büyükçe bir taş getirmesini istediği, sahâbî taşı kaldıramayınca Resûlullah’ın onu alıp kabrin başucuna koyduğu ve, “Böylece kardeşimin kabrini bulur, tanır ve ailemden ölenleri de artık buraya gömerim” dediği belirtilmektedir (İbn Mâce, “Cenâǿiz”, 42; Ebû Dâvûd, “Cenâǿiz”, 57, 59). Nitekim Osman’ın ardından Resûl-i Ekrem’in oğlu İbrâhim de aynı yere defnedildi. Osman b. Maz‘ûn’u hicretten sonra evlerinde misafir eden Ümmü’l-Alâ bint Hâris el-Ensâriyye, onun cenazesinin yanında Allah’ın Osman’a ikramda bulunduğundan şüphesi olmadığını söyleyince Resûl-i Ekrem bunu nereden bildiğini sormuş, “Cenâb-ı Hak ona ikram etmezse kime eder ki?” şeklindeki cevabı üzerine Allah’ın elçisi iken kendisine bile ne yapılacağını bilemediğini belirterek bu tür sözlerin uygun olmadığını ifade etmiştir (Buhârî, “Cenâǿiz”, 3; “Śulĥ”, 30). Kızkardeşi Zeyneb, Hz. Ömer ile evli olduğundan Abdullah b. Ömer ile Hz. Hafsa’nın dayısı olan Osman b. Maz‘ûn’un vefatından sonra geride bir kızı ile oğulları Abdurrahman ve Sâib kalmıştır. Hz. Peygamber’in, Buvât Gazvesi’ne giderken Medine’de yerine vekil bıraktığı Sâib Yemâme’de şehid düştü.

İbadete düşkün olan Osman b. Maz‘ûn günah işlemekten son derece sakınırdı. Câhiliye döneminde de içki içilmesine karşı çıktığı, “Aklımı başımdan alan, benim seviyemde olmayanları halime güldüren ve kızımı istemediğim kimseyle evlendirmeme sebep olan bir şeyi kesinlikle içmem“ dediği belirtilmiştir. Savaşlarda bekârlığın sıkıntı verdiği, bu yüzden günaha girmekten korktuğu gerekçesiyle kendisini hadım ettirmeyi düşünmüş, fakat Resûl-i Ekrem ona izin vermemiş ve oruç tutmasını tavsiye etmiştir (Buhârî, “Nikâĥ”, 8; Müslim, “Nikâĥ”, 6-8; Heysemî, IV, 253). Osman b. Maz‘ûn’un eşi Havle bint Hakîm kocasının ibadete düşkünlüğü sebebiyle kendisiyle ilgilenmemesi üzerine giyimini ihmal edince Hz. Âişe durumu Resûl-i Ekrem’e haber vermiş, Resûl-i Ekrem de Osman’ı çağırarak her hususta ölçülü olmasını, bunun için kendisini örnek almasını söylemiş, eşinin, misafirinin ve nefsinin de kendi üzerinde hakkı bulunduğunu hatırlatarak herkese


hakkını vermesini tembih etmiştir (Müsned, VI, 268; Ebû Dâvûd, “TeŧavvuǾ”, 28).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, VI, 268; Buhârî, “Cenâǿiz”, 3, “Śulĥ”, 30, “Menâķıbü’l-enśâr”, 46, “Nikâĥ”, 8; Müslim, “Nikâĥ”, 6-8; İbn Mâce, “Cenâǿiz”, 42, “Nikâĥ”, 14; Ebû Dâvûd, “Cenâǿiz”, 35, 36, 57, 59, “TeŧavvuǾ”, 28; Tirmizî, “Cenâǿiz”, 14; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, III, 393-400; İbn Hazm, Cemhere, s. 61; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 85-89; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gābe (Bennâ), II, 318-319; III, 598-601; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 153-160; Heysemî, MecmaǾu’z-zevâǿid, IV, 253; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), IV, 461-462; A. J. Wensinck, “Osman b. Maz‘ûn b. Habîb”, İA, IX, 431; Ahmet Önkal, “Buvât Gazvesi”, DİA, VI, 478; Selman Başaran, “Havle bint Hakîm”, a.e., XVI, 538-539.

M. Yaşar Kandemir