ÖZYAZICI, Mustafa Halim

(1898-1964)

XX. yüzyılın büyük Türk hattatı.

14 Ocak 1898’de İstanbul’da Etyemez semtinde doğdu. Asıl adı Abdülhalim olmakla beraber Halim ismiyle tanınır. Babası Kırımlı nalıncı Hacı Cemal Efendi, annesi Sudanlı Adviye Bacı’dır. Esekapı (Îsâ-kapısı) İbtidâî Mektebi’ni bitirdikten sonra Aksaray’daki Husûsî Gülşen-i Maârif Rüşdiyesi’ne girdi. Burada hat muallimi olan Hâmit (Aytaç) kendisindeki kabiliyeti sezerek onunla ayrıca ilgilendi; rik‘a, sülüs, nesih ve divanî yazılarını mektep seviyesinde meşketti. Rüşdiyeden mezun olunca 1914’te Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ne hâk şubesine kaydoldu. Tahsilinin ilk yılının ardından 20 Mayıs 1915’te Bâbıâli’de açılan Medresetü’l-hattâtîn’e geçti. Burada Hasan Rızâ Efendi ve Kâmil Efendi’den (Akdik) sülüs, nesih ve rikā‘, Mehmet Hulûsi Efendi’den (Yazgan) ta‘lik, tuğrakeş İsmail Hakkı Bey’den (Altunbezer) celî sülüs ve tuğra, Ferid Bey’den divanî ve celî divanî, Said Bey’den rik‘a yazılarını meşketti. Fırsat buldukça Yeniköylü Nûri Bey ve Bahâeddin Efendi’yle


(Tokatlıoğlu) tezyinî motiflere de çalıştı.

Medreseye girişinden altı ay sonra hocası Said Bey’in aracılığı ile Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne devam etmeye başladı ve resmî yazışmalar hususunda bilgisini geliştirdi. Mart 1916’da askerliğe çağrıldığında müracaatı üzerine Harbiye Nezâreti’nce Matbaa-i Askeriyye hattatlığına getirildi, bu arada Medresetü’l-hattâtîn’deki derslerini de aksatmadı. 6 Ekim 1918’de on üç arkadaşı ile beraber icâzet alarak mezun oldu. Medresede öğretilen bütün hat cinslerini meşkettiği halde icâzetnâmesi celî sülüs ve tuğra nevilerindendir. Dîvân-ı Hümâyun’daki kalem efendilerine mahlas verilmesi âdet olduğundan burada aldığı “Zühdî” mahlasını sonraki yıllarda yazılarına imza atarken zaman zaman kullanmıştır. Mezuniyetinden sonra askerî matbaada ve Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası’ndaki çalışmalarının yanı sıra bazı mekteplerde ve Cağaloğlu çevresindeki matbaalarda faaliyetini sürdürdü. Şubat 1924 sonunda terhis edilince Bâbıâli caddesinde bir yazıhane açarak 1928 yılı sonuna kadar her türlü hatla levha, kartvizit, mühür, kitap başlığı tasarlayarak yazmıştır. Kalemindeki sürat alışkanlığını serbest çalıştığı bu yıllarda kazanmıştır.

1929’da uygulanmaya başlanan harf inkılâbı kanunuyla bütün hattatlar gibi Halim Efendi de mesleğinden koparak Haziran 1927’den itibaren üstlendiği Devlet Matbaası hattatlığından ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Henüz otuz yaşındayken sanatının zirvesine varmış bulunan Halim Efendi, Ağustos 1929’da bu hattın geçerli olduğu Mısır’a gidip yerleşmek için Mısır Konsolosluğu’na müracaat ettiyse de bu teşebbüsü neticesiz kaldı. Bunun üzerine Topkapı dışında Tepebağ semtinde yirmi bir dönümlük bir arazi satın alarak üzüm yetiştirmeye başladı. Eserlerine “sâbıkan hattat, halen bâğban” şerhiyle imza koyduğu o yıllarda da sanatından kopmadı. Latin yazısının her türlüsünü en güzel şekilde yazabilen Halim Efendi, İstanbul Üniversitesi’nin birçok fakültesinin diplomalarını yazdı. Maçka’daki İnönü heykelinin kaidesindeki yazılar da ona aittir.

Halim Efendi, 1930 yılının sonunda Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından tamiri kararlaştırılan camilerin yazılarının yenilenmesinde çalıştı. Yavuz Selim Camii ile başladığı kubbe yazısı çalışmasına Bâlîpaşa ve Azapkapı ile Sultanahmet’teki Sokullu Mehmed Paşa camileriyle devam etti; bu arada yarım kubbe yazıları ile kalem sahasını genişletti. Arkasından Beyoğlu Ağa Camii’nin kuşak yazısını yeniledi. Ankara’daki Hacı Bayram Camii’nin tamirine muhtelif yazılarıyla katıldı. Şehremini Camii’ne de bir kuşak yazdı. Yeni yapılan İzmir’de Alsancak, Rize’de Şeyh, Denizli’de Delikliçınar camilerinden sonra Ankara’daki Maltepe Camii’nin kubbe ve kuşak yazılarını 1958’de tamamladı. Süleymaniye Camii’nin 1960’taki büyük tamirinde aslan göğüsleri üzerindeki Hasan Çelebi’ye (ö. 1002/ 1594’ten sonra) ait yazıları aslına bağlı kalarak tekrar yazdı. Yeni yapılan bazı mescid ve camiler için varak altınla cihâryâr takımları hazırladı. Özyazıcı bu celî sülüs hatlarını, alışılageldiği gibi önce küçük yazdıktan sonra bunu satranç usulüyle büyüterek değil daha başlarken kurşun kalemi veya füzenle harflerin yerlerini tasarlayıp provasız olarak doğrudan celî kalemiyle ve çok süratle yazabiliyordu. Bu durum, daha önce Durmuşzâde Ahmed ve Yesârîzâde Mustafa İzzet efendilerle Mehmed Şefik Bey gibi ender birkaç üstatta görülmüştür, fakat onların yazdıkları hat nevileri Halim Efendi’ye göre sınırlı kalır.

1946 Ağustosunda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Türk Tezyinî Sanatlar Şubesi’ne hüsn-i hat muallimi olarak tayin edildi. Sayısı otuza varan ve çoğu misafir öğrenci olarak derslere katılan talebeleriyle yakından ilgilendi. Ancak devamda sebat gösterip icâzet alan talebesi olmadı. Ocak 1963’te yaş haddinden emekliye ayrıldı. Kendisinden meşk alanlar arasında sülüs-nesihte Mustafa Bekir Pekten, Saim Özel, Recep Berk, Aydın Yüksel, Ali Rüştü Oran; divanî, celî divanîde Ali Alparslan, Mehmet Uzunoğlu; ta‘likte Baha Doğramacı öne çıkan isimlerdir. 20 Eylül 1964’te geçirdiği bir trafik kazası sonucu 30 Eylül 1964’te vefat eden Halim Efendi 2 Ekim 1964’te Sünbül Efendi Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Kozlu Mezarlığı’na defnedildi. Özyazıcı’nın eserleri celî boyda cami yazıları ve baskı için yazdıkları dışında daha ziyade cüz, kıta ve çoklukla


levha biçimindedir. Bunlara da müzelerde (meselâ bk. TSMK, İsmail Akgün Bağışı, Güzel Yazılar, nr. 1534, 1536-1538, 1540-1542, 1544, 1545, 1547-1554’te kayıtlı on yedi levhası) ve hususi koleksiyonlarda rastlamak mümkündür.

BİBLİYOGRAFYA:

Halim Özyazıcı Dosyası, Süleymaniye Ktp., A. Süheyl Ünver Arşivi, nr. 14; Halim Özyazıcı Dosyası, M. Uğur Derman Arşivi; İbnülemin, Son Hattatlar, s. 104-106, 816-818; Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık), s. 260-261; Saim Özel, Hat Örnekleri, İstanbul 1976; M. Uğur Derman, Türk Hat Sanatının Şâheserleri, İstanbul 1982, nr. 57, 58, 61, 62; a.mlf., Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, İstanbul 2002, s. 2-3, 232-233; a.mlf., M. Halim Özyazıcı’nın Dîvânî, Celî Dîvânî, Rik’a Meşkleri, İstanbul 2003; a.mlf., Emin Barın ve Koleksiyonu, İstanbul 2006, s. 216-225; a.mlf., “Hattat Halim Efendi”, İslâm Düşüncesi, sy. 6, İstanbul 1968, s. 399-406; İslâm Kültür Mirâsında Hat San’atı (haz. M. Uğur Derman), İstanbul 1992, s. 227, 229, 230; Ali Alparslan, Osmanlı Hat Sanatı Tarihi, İstanbul 1999, s. 99-100; Halim Efendi’nin Nesih, Dîvânî, Celî Dîvânî, Rik’a Meşk Murakkaı (haz. Muhittin Serin), İstanbul 2000; Orhan Okay, Silik Fotoğraflar, İstanbul 2001, s. 97-104; Muhittin Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, İstanbul 2003, s. 227-232; a.mlf., “Kendi Hat ve İfâdesiyle Hattat Halim Efendi”, KAM, XXX/2 (2001), s. 54-56; Cemaleddin Server Revnakoğlu, “Nalıncızâde Hacı Mustafa Halim”, Tarih Dünyası, sy. 2, Ankara 1965, s. 226-228; sy. 4 (1965), s. 401-405; Emin Barın, “Hattat Halim Özyazıcı”, Akademi, sy. 3-4, İstanbul 1965, s. 18-19; Hüseyin Tulpar, “Hattat Mustafa Halim Hocanın Vefâtı Üzerine”, İslâm, VIII/5, Ankara 1965, s. 159-160; Ali Fehmi Karamanlıoğlu, “Hattat Halim Hoca”, TK, sy. 38 (1965), s. 196-197; Hasan Özönder, “Hattat Mustafa Halim Özyazıcı ve Yazı Üslûbu”, a.e., sy. 96 (1970), s. 849-857; Süleyman Berk, “Hattat Halim Efendinin Bilinen Tek Hilyesi”, Tarih ve Düşünce, sy. 30, İstanbul 2002, s. 56-64; a.mlf., “Haluk Perk Kartvizit Koleksiyonu Çerçevesinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Hattat Mustafa Halim Efendi ve Kartvizit Çalışmaları”, Tuliya Dergisi, sy. 1, İstanbul 2005, s. 309-335.

M. Uğur Derman


Boş Sayfa